23.

Yerde kanlar içinde yatan kadına baktım. Bu gün giydiği beyaz elbisesi kırmızıya boyanmış kadına baktım. Kapalı gözlerine baktım. Haraketsiz ellerine baktım.

Ben bir cesede baktım o gün ikinci kez.

Ben bayan Alison'un cansız bedenine baktım....

İlk defa yanan ışığa nefret ettim belki de. İlk kez karanlığın yerini aydınlık aldığı için kötü hissettim. İlk kez sadece karanlıkta kalmayı diledim. O ışığın yanmamasını ve yerdeki ceseti görmemeyi diledim ama çok geçti.

Hayat bana durmadan acı çektiriyordu. Birinin içinden alıp diğerine atıyordu.

Nefes alamıyordum. Boğuluyordum. Ölü bir bedene bakıyordum ve ben ölüyordum.

"Aria. " dedi Salvador ve hemen elimden tutarak beni oradan uzaklaştırdı. Başımı göğsüne yasladı. Bir şeyler demek istiyordu ama diyecek bir şey bulamıyordu.

Doğru ya, artık söylenecek bir şey bile yoktu.

Bu sefer ağlayamıyordum bile. Öylece dümdüz bakıyordum. Bir noktaya ilişmişti gözlerim. Nereye çevirirsem çevireyim gözlerimi kadının görüntüsü geliyordu önüme.

Az sonra kolidor şüphelilerle doldu. Hepsi kadını görür-görmez şaşırmıştı. Hatta Sofia ağlamaya başlamıştı.

"B-bu nasıl olur?!" diyen bay Jamie'di.

"Aman Tanrım! İnanamıyorum!" Ve daha buna benzer bir çok kelime.

Sonra bir gürültü daha. Ve yine elektirikler gitti. Yine hepimiz katil ile aynı koridorda karanlığa boğulduk.

Sanki çakan şimşekler bize bu olayı anlatmak istemişti. Sanki bu gecenin korkunç olacağını bildirmek istemişlerdi. Sanki gecenin bitmeyeceğini aksine daha yeni başladığını göstermek istemişlerdi.

Ve evet. O gece hiç bitmeyecekti. O gece benim için her daim devam edecekti...

"Aria. Kendine gel, lütfen, lütfen. " dedi Salvador kafamı göğsünden çekerken. Hala gözlerim dümdüz bakıyordu. Duyuyordum, herkesi duyuyordum. Düşünebiliyordum. Ama tepki veremiyordum. Sanki bütün uzuvlarımı kaybetmiştim. Konuşmak istiyordum ama yapabildiğim tek şey ileriye doğru bakmaktı.

Ben şoktaydım...

"Aria! Aria! Bana bak güzelim, lütfen. "

Bana bak Aria!

Bunu kim yapmış olabilir!

B-bu nasıl olur!

Bir cinayet daha mı işlendi!

Ya sıra bize gelirse!

Beynimde onların konuşmaları dönüyordu. Karanlık bir koridorda sanki bir şey görebiliyormuş gibi bir noktaya bakıyordum ben. Oysa her yer karanlıktı... Içinde olduğum cinayet gibi kapkaranlıktı ve kırmızıydı. Kanla boyanmıştı.

"Herkes odalarına dönsün! Ve ben haber vermeden hiçkimse ama hiçkimse odasından ayrılmasın! Anlaşıldı mı?" dedi Salvador. Ses gelmeyince tekrar etti: "Anlaşıldı mı?!"

"Evet. " denildi ve dağılmaya başladılar. Polislerle birşeyler konuştuktan sonra yanıma geldi Salvador.

"Hadi Aria odamıza gidelim. Uyu tamam mı? Geçecek. Korkma lütfen güzelim. Korkma, ben yanındayım. " diyerek beni kucağına alarak yürümeye başladı Salvador.

Geldik ve o beni yatağa yatırarak üzerimi örttü.

"Lütfen uyu. Korkma tamam mı? Uyu." dedi ve arkasını dönecekken bir anda elinden tuttum.

"Gitme. " Sanki yeni doğmuş bir bebek gibi yeni konuşmaya başlamıştım.

"Peki. Sen nasıl istersen. Su ister misin?" dediğinde kafamı salladım. Mutfağa gitmek için haraketlenmişti ki elini bırakmadım.

Korkuyordum.

"Peki, sende benimle gel." Ayağa kalkarak ardından yürümeye başladım. Az önce kırdığım bardağın yanına geldiğimizde Salvador üzerine basmamamız için telefonunun fenerini açtı.

Telefonu yere tuttu ve ben o an görmemem gereken bir şeyi daha gördüm. Kanım dondu, kalbim durdu, nefes alamadım, gözlerim karardı.

Beyaz zemine kesilmiş elimin kanıyla yazı yazılmıştı!

Gelmedin...

Benim elimin kanıyla yazılmıştı! B-bu nasıl bir olaydı? Bu nasıl bir vahşilikti? Bunu yapan nasıl bir psikopattı?!

Buraya nasıl girmişti? Bunu nasıl yapmıştı?! Ve o kimdi?

"S-salvador b-buraya girmiş. " dedim titreyerek. O ise kendine gelemiyordu. Bir kaç saniye sonra beni sanki yeni farketti ve elimden çekerek odaya götürdü.

"B-buraya g-girmiş Salvador." diyordum durmadan. O ise bir şey diyemiyordu. Beni yatağın üzerine oturttu ve kendisi de önümde diz çöktü. Yüzümü avuçlarının arasına alarak kendi yüzüne döndürdü. Dümdüz bakan gözlerimi gözlerine sabitledi.

"Aria, bak ben senin yanındayım. Tamam mı? Korkma lütfen, korkma. Her şey güzel olacak, iyi olacak. Bulacağım onu, yemin ederim, bulacağım. Yeter ki sen korkma, ağlama tamam mı?" dedi kendi gözleri de dolarken. "Ben hep yanında olacağım. " dedi ve alnımdan öptü.

"Şimdi uyu. Sadece uyu güzelim. " diyerek beni yatağa yatırdı ve üzerimi örttü. Kendisi ise yerde oturarak uyuyuna kadar elimden tuttu.

***

Ve sabah olmuştu. Yağmur az da olsa dinmişti ama hala yağmaya devam ediyordu. Dışarıda solgun bir hava vardı. İçeride ise solgun bir hayat vardı...

Bazı günler olur o gün uykudan garip bir huzursuzlukla kalkarız. Aynen de böyle havalarda olur çoğu zaman. Birini kaydettiğinizde, kötü bir şey olduğunda sanki eşlik eder size hava.

Ruh halima o kadar uygundu ki dışarısı. Solgun ve yağmurlu...

Gece zar-zor uyumuş sabah 8-te kalkmıştım. Odamdan çıkmaya bile korkar olmuştum neredeyse. O yüzden yatağımda oturmuş dışarısını izliyordum.

Bayan Alison'un bana bir şey demek istermiş gibi bakması geliyor gözlerimin önüne. O kadın bir şeyler biliyordu, o kadın gerçekten bir şeyler biliyordu ve ölümünün sebebi de buydu. Susturulmuştu sonsuzadek. O da bir kurban olmuştu...

Notu cebime kimin koyduğu ise hala kafamı karıştırıyordu. Çünkü kadın öldükten sonra odada 'gelmedin' yazısı vardı ve belli ki bunu notu cebime bırakan kişi yazmıştı.

O notu katil mi yazmıştı? Ama neden katil beni herşeyi anlatmak için yanına çağırsın ki? Ve neden beni çağırdıkları saatten sadece yarım saat sonra bayan Alison öldürülsün ki?

Düşündükçe batıyordum. Düşündükçe boğuluyordum.

Ben çok yorgundum. Üstümde tonlarca yük varmış gibi hissediyordum. Her adım attığımda daha çok yoruyordular beni. Ve benim elimden hiçbir şey gelmiyordu.

"Aria?" diyerek kapıyı tıklayarak içeriye girdi Salvador.

"Ben uyuyorsun sandım. " Bir şey demedim ve o yanıma oturdu.

"Dün gece otelin elektirikleri birisi tarafından kesilmiş. " dedi. Gözlerim hızla onu bulmuştu.

"Ne?"

"Her şeyi planladıkları görünüyor. " sustu ve yutkunarak konuşmaya başladı. "Seni çağırdıkları odaya baktım dün gece." dedi. O hiç uyumamıştı. Önce ben uyuyana kadar başımda beklemiş sonra cinayetle ilgilenmişti. Yorgundu ve bu o kadar belliydi ki. Gözlerinin altı şişmişti, saçları dağılmış, birbirinin içine girmişti. Gömleğinin kollarını yukarıya çekilmişti.

"O odada birileri olmuş. Yatak örtüsü bozuktu. Sanırım birisi üzerine oturup seni beklemiş. Başka bir şey yoktu. "

"Gitmemekle doğru mu yaptık?"

"Bilmiyorum. Keşke en azından ben gitseydim." gözlerimiz yere bakıyordu ve konuşuyorduk. Oysa ne çok isterdim siyah gözlerine bakmak. Ama kafamı kaldırıp çevirmeye bile gücüm yoktu. Yorgun, bitkin, yıkılmış gibi hissediyordum.

Uzun bir süre sessizlik çöktü odaya. Sonra bu sessizliği ben bozdum.

"Ne yapacağız?"

"Bilmiyorum. İlk defa bu kadar çaresizim. Bu güne kadar her vakayı kolaylıkla çözdüm ama bu... öyle değil. Burada sen varsın. Korkuyorum, kendim için değil, senin için. "

"Gitmek istiyorum. " dedim ve onun yerde olan bakışları hızla bana çevrildi.

Sadece iki kelime.

Gitmek istiyorum.

Her şeyi bitirmek istiyorum.

Direndim olmadı, savaştım olmadı, düştüm kalkıp yeniden yürüdüm ama yine olmadı. Belki de gittiğim yol doğru değildi. Başından beri çıkmamalıydım bu yola.

Keşke...

Sizce Aria gitmek istemekte haklı mı?🙄😟

Peki ya notu cebine kim bırakmış olabilir?🤔

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top