22.
Her şeyi öğrenmek istiyor musun?
Gece saat 03:00. 1754.Oda.
Heyecandan ellerim titremeye başlamıştı. Bunu cebime kim koymuş olabilirdi? Beni nereye çağırıyordu ve gitmeli miydim? Ona güvenmeli miydim?
Korkuyla etrafıma baktım. Polislerden başka hiç kimse yoktu.
Sonra kolumdaki saate gitti bakışlarım.
19:45
8 saat sonra...sadece 8 saat zamanım vardı. Belki de her şeyin bitmesine sadece 8 saat kalmıştı.
Beni asıl şaşırtan cebime bunu kimin koyduğuydu. Tüm şüphelilerin odasına girmiştik. Onlardan birinin koyduğu kesindi ama hangisi?
Sonra bayan Alison'un bakışları geldi gözlerimin önüne. Bana bir şey demek istermiş gibi bakması... Belki de o koymuştur diye düşündüm ama imkansızdı. Çünkü o benim yanımdan bile geçmemişti. Bana hep uzak mesafede olmuştu.
Aklıma yeni bir ihtimal gelmişti.
Ya biri herşeyi biliyordu ve bana yardım etmek istiyordu. Ya da bu da bir oyundu. Belkide beni oraya yarım kalan işlerini bitirmek için çağırıyordular. Öldürmek için.
Salvador'a söylemem gerekiyordu. Bu sefer yalnız başıma gitmeyecektim.
***
Elindeki kağıda dikkatle bakıyor sanki yazıdan kimin yazdığını anlamaya çalışıyordu.
"Ne düşünüyorsun?" dedim sakince. O ise çok öfkeliydi. Öyle ki bir an gözlerini benimle birleştirince korktum.
"Neden bu kadar sinirlisin?"
"Bunu kim, nasıl senin cebine koymuş olabilir? Nasıl sana yaklaşmış olabilir? Oyun bu! Oyun! Seni öldürmek istiyorlar. "
"Ya öyle değilse?" dedim ve sanki ateşe barut attım. Salvador kendinden çıkarak bağırmaya başladı.
"Ölmek mi istiyorsun Aria? Nasıl inanırsın buna? Bu kadar şeyden sonra nasıl inanabiliyorsun hala?" dedi hayretle.
"Bu sadece bir ihtimal! Ve lütfen bağırma bana!" dedim gözlerim dolarken. Neden herşeyi bu kadar çok büyütüyordu? Ve ben dokunsalar ağlayabilecek bir haldeyken neden üstüme geliyordu ki!
"Tamam." dedi kendinde gelerek. "Özür dilerim. Kendimi tutamadım. Özür dilerim, ağlama, lütfen." diyerek bana sarıldı.
"Ben sadece korkuyorum Aria. Sana bir şey yapmalarından korkuyorum. Onlara inanıp gidersen başına bir şey geleceğinden korkuyorum. O gün seni bodrum katında bayılmış bir halde gördüğüm an canımdan can gitti benim. Bir an öldün sandım, biliyor musun? Sana yaklaşmaya korktum. Nabzına bakmaya korktum. Eğer kalbin atmasaydı ben oradaca ölürdüm. Ben mahvolurdum. Aria, bir çok vaka çözdüm ama bu çok farklı. Çünkü burada sen varsın. Senden önce bir ölüydüm. Sen bana yaşadığımı hissettirdin. Sen bana ölü bir ruhun nasıl ayağa kalkacağını öğrettin. Aria sen bana gerçek hayatın tek gerçek güzelliğini sundun. Sen bana siyahın içindeki küçük beyazı noktayı gösterdin. " dedi ve sonra ağladığını farkettim.
Salvador Black ağlıyordu. Gözlerimin önünde acı çeker gibi ağlıyordu.
"Ne yaşadın?" diye sordum kendimi tutamadan. Neden ruhunu ölü adlandırıyordu ki?
"Belki bir gün anlatırım. " dedi ve ben ısrar etmedim.
"Peki." dedim gülümseyerek.
Uzun süre sessizce birbirinde sarılmış bir sekiler önümüzdeki camdan Londranı izledik. Cama vuran yağmuru izledik.
"Gitmeyecek miyiz?" dedim sessizliği bozarak.
"Hayır. " bir şey demedim. Bu sefer kendi başına bir iş yakmaya kalkışmayacak onu dinleyecektim.
Sessizce oturduk ve yağan yağmuru izledik. Yağmur her saniye şiddetini arttırıyordu. Onun sesinin ahenginde uykuya dalmışım. Huzur içinde...
***
Büyük bir gürültüyle Salvador'un kuşağından sıçradım. O da aynı şekilde gözlerini açmıştı. Ben gürültünün ne öldüğünü anlamaya çalışırken şimşek yine ayni korkutucukla çaktı. Öyle ki karanlık olan oda bir kaç saniye şimşeğin ışığı ile aydınlanmıştı. Ben gök gürültüsünden hep korkardım. Bir nedeni yoktu aslında ama çok korkardım.
"Saat kaç?"
"03.37" Saati duyunca cebime konulan kağıt geldi yine aklıma. Gitmemiştim. Umarım doğru olanı yapmışımdır.
Susadığım için ayağa kalkıp odanın ışıklarını açtım. Kendime bir bardak su doldurup içerken aynı zamanda dışarda durmadan yağan yağmuru izliyordum. Kapkaranlik bir gece, yağan yağmur, gök gürültüsü ve içinde bir katil olan otel.
Odada sessizlik hakimken bir kez daha gök gürledi. Ve o kadar şiddetli olmuştu ki elimdeki bardak yere düşmüştü. Sonra ben ne olduğunu anlayamadan elektrikler gitti.
Nedensizce korkmaya başlamıştım. Zaten şimşekten korkuyordum bir de elektirikler gitmişti! Neyse ki yalnız değildim.
"Aria iyi misin?" diyerek yanıma geldi Salvador.
"İyiyim. Sadece bardak elimden düştü. " Eğilip kırılmış bardak kırıntılarını toplamaya çalıştım.
"Dur, yapma, elini keseceksin. Ben yaparım. "
"Yok gerek yok. " dediğim elime aldığım cam kırıntısı avucumu kesti. Dudaklarımdan bir inilti çıkmıştı.
"Aria! Sana yapma dedim." diyerek hemen yere benim yanıma oturdu. Karanlık olduğu için etrafı iyi göremiyordum. O elimi avuçlarının arasına aldı ve kesiği bularak cebinden çıkardığı kumaşı üzerine bastırdı. Ben sakince onun karanlık bile olsa görebildiğim endişeli yüzünü seyrederken bir çığlık yükseldi otelden.
Bir kadının çığlığı!
Elektirikleri gitmiş bir otel, dışarıda durmadan yağan yağmur ve şiddetle çakan şimşek, şimdiyse korkunç bir çığlık.
Kalbim yine korkuyla atmaya başlıyorken Salvador'la kısa bir an gözgöze geldik. Şok içinde birbirimize bakıyorduk. Hemen ayağa kalkıp kapıya koşmaya başladı. Onun arkasından giderken elimin acısını unutmuştum bile.
Koridora çıktığımızda polislerin telaşla etrafa baktığını gördüm.
"O ses de neydi?" diye sordu Salvador.
"Bilmiyoruz efendim. Koridorun sonundan geldi oraya doğru gidiyoruz. " dedi polis. Hemen biz de koşmaya başlamıştık ama karanlık olduğu için hiç bir şey gözükmüyordu.
Korkuyla adım attık ileriye doğru. Az önce duyduğumuz korkunç sese doğru gittik. Bir korku filminin içindeymiş gibi.
Bir gürültü daha geldi sonra. Gök durmadan gürlüyordu...
Salvador ve polisler koşarken ben sadece yürüyordum. Kalbimde bir his vardı. Kulağında çığlık yankılanıyordu.
Bir şey olmuştu...
Ve ben korkuyordum. Yinede güçlü gözükmeye çalışarak yürüyordum.
Sonra bir şey takıldı ayağıma. Öyle ki ileriye adım atamadım. Dondum kaldım öylece. Sadece durdum.
Beynimde tahmin ettiğim bir şey vardı. Olmaması için dua ettim. Çünkü ben hep kötü ihtimali düşünürdüm.
"Salvador." dedim kısık sesle. Dümdüz bakıyordum. Kafami eğmeye korkuyordum. Hoş zaten eğsemde göremeyecektim, çünkü karanlıktı.
"Efendim?" dedi durarak. Polislerde onunla birlikte durmuştu.
"Burada bir şey var. " dedim hala dümdüz bakarken. Hemen koşup yanıma geldi.
"Ne var?"dedi ve o an elektirikler geldi. Otelin koridorlarının ışıkları yandı.
Ve onun kafası aşağıya eğildi. Baktı. Gözleri büyüdü, ağzı açıldı.
Sonra bende cesaretimi toplayarak baktım. Ve dudaklarımın arasından acı bir şekilde nefes verdim.
Yerde kanlar içinde yatan kadına baktım. Bu gün giydiği beyaz elbisesi kırmızıya boyanmış kadına baktım. Kapalı gözlerine baktım. Haraketsiz ellerine baktım.
Ben bir cesede baktım o gün ikinci kez.
Ben bayan Alison'un cansız bedenine baktım....
Çok korkunç bir gece😱
Alison'u kim neden öldürdü?🤔
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top