20.

Bay Tom odadan çıktıktan sonra Salvador da dinlenmek için kendi odasına gitmişti. Ben ise yeniden düşüncelere boğulmuştum.

Kendi gözlerimle görmeme rağmen Jason'dan şüphe etmiyordum. Çünkü yaşadığım onca olay suçu onun üzerine atmak istediklerini gösteriyordu. Salvador'a ise bunu söylemiyordum. Çünkü fikirlerimiz birbirine çok zıttı.

Bir anlık katilin birini bulduk diye sevinmiştim. Ama beynim bana 'o olamaz' diye bağırıncaya kadar sürdü bu.

Belkide gerçekten o'ydu. Ben yanılıyordum.

Yeniden düşünmeye başladım. Olaya en uzak olanlar kimlerdi?

1. Alison Berry. Kadın sadece 2 kez soruşturmaya alındı. Hiç bir şüpheli durumda adı geçmedi. Hiç bir olaydan şüpheli bilinmedi.

2. Güvenlik görevlisi Chris.

O da yine hiç bir olayın içinde olmadı. Sadece yaptığı görev bende ona karşı şüphe hissi yaratıyordu.

3. Jack.

O da şüpheli konumuna düşmedi.

4. Aşçı Bechkam.

Bir zehir kutusu bulup bize getirdi. Belkide onu gerçekten çöp kutusunda bulmamıştı. Belki de Jason'un odasında çöpe kutuyu o atmıştı. Ve belki de zehiri meyve suyunun içine o koymuştu. Ne de olsa o bir aşçıydı. Mutfakta olmasından kimse şüphe etmezdi.

Beynime bir şeyler oturmaya başladı. Yeni ihtimaller gelmeye başladı.

Yemekleri o pişiriyor. Benim yemeğime ilacı o katıyor belki de.

Aslında en çok ondan şüphe etmemiz gerekirken biz onu hiç görmemiştik.

Ani bir kararla ayağa kalktım. O bodrum katına inecektim ve orayı bir az daha dikkatle inceleyecektim.

Hızlı bir şekilde odadan çıkıp kimseye görünmeyerek bodrum katına doğru ilerledim.

Korkuyordum evet, ama yapmak zorunda olduğumu hissediyordum.

Yavaşca odaya girip etraf gezmeye başladım. Dün gece gördüğümüz önlük hala yerdeydi. Ve bıçakta yerindeydi. İlerleyerek koltuğun yanina geldim ve poşetlere baktım. Onlarda yerindeydi.

Hızlı olmaya çalışıyordum. Salvador her an kalkabilirdi ve beni bulmazsa deliye dönerdi.

Poşetleri yeniden yerine bırakarak etrafa bakmaya başladım. Dikkatle inceliyordum her tarafı.

Az sonra köşede duran bir saat dikkatimi çekti. Yanına gittiğimde çalışmadığını gördüm. Zaten çalışan bir saati neden buraya koysunlar ki.

Duvara asılı olan saati incelemek için elime aldığımda duvarın içinde bir boşluk gördüm. Bir poşet vardı burada. Elimi korkarak uzatıp poşeti aldım. Hızla açmaya başladığımda heyecandan ellerim titriyordu.

Gördüklerim yine beni şaşırtmayı başarmıştı. Burada CD'ler vardı. Elime alıp hepsinin üzerini incelemeye başladım.

Birinin üzerindeki yazıya ilişti gözüm.

12.12.2018.

Bu tarih...cinayetin tarihi!

Elimdeki CD'lerle donup kalmıştım. Her şey bunların içindeydi. Kamera kayıtları vardı bunların içinde.

12.12.2018 tarihinin kaybolmuş kamera kayıtları ellerimdeydi. Ne yapacaktım? Beynim durmuştu. Ne yapmam gerektiğini düşünemiyordum.

Bu sefer her şey bitebilirdi. Ama korkuyordum, ya yine olmazsa?

Sonra bir ses geldi. Birisi buraya doğru geliyordu. Hemen CD'leri yerine koyup saati duvara astım ve dün gece saklandığımız levhanın arkasına girdim. Adım sesleri çoğalmaya başladı. Sonra yakınlaşmaya.

Birisi geldi. Saati duvardan kaldırdı ve poşeti eline alarak bir CD'i daha koydu içine. Karanlık olduğu için kim olduğunu göremiyordum ama erkek olduğu belliydi.

Nefesimi tutmuş onu ne yaptığını seyrediyordum. Poşeti yerine koyduktan sonra yavaşça saati yerine koydu ve sonra arkaya çevrildi. Ve işte o an onun yüzünü gördüm.

O, hiç beklemediğim birisiydi.

O, bir daha şaşırmama neden olan birisiydi.

O, Chirs'ti.

Güvenlik görevlisi olan Chris. O yok ediyormuş görüntüleri. O saklıyormuş. O yapıyormuş...

Nefesimi tutmaya devam ediyorken o gitmeye başladı. Yavaş-yavaş yürüdü çıkışa doğru ve gitti. Saklandığım yerden çıktım ve derin bir nefes aldım.

Sona yaklaşıyorduk.

Her şey gün yüzüne çıkmaya başlıyordu.

O kayıtları izleyecektim.

Hemen saati alıp CD'leri çıkarmaya başladım. Heyecandan ve korkudan ellerim titriyordu. Şu an Salvador'a o kadar ihtiyacım vardı ki.

Ellerim titrediği için CD'ler yere düştü. Ben daha da korkarak yere eğilip hızla onları almaya başladım. Elimi uzatıp son CD'i alacakken bir ayakkabı durdu önümde.

Elim havada öylece kaldı. Kafamı kaldırmaya korkuyordum. Yakalanmıştım.

Kafamı yukarı kaldırıyorken sert bir darbe aldım ve karanlığa kucak açtı gözlerim, yine.

***

"Yemin ederim kızın kafasına vura-vura öldüreceğiz onu. " dedi Jason.

"Ne yapalım? Bırakalım da herşeyi öğrensin mi?" Bir şey demedi Jason. Kızın yerde yatan bedenine baktı bir süre. Ona acıyordu. Yaşadığı hiç bir şeyi haketmemişti. O, bir kurbandı. O, onların kurbanıydı. Hiç bir suçu olmayan bir kurban. Bu olaydan belkide tek ölerek ayrılacak olan insan.

Yaptıkları şeyi aklı almıyordu bazen. 'Biz ne yapıyoruz' diyordu. Bu...bu o kadar kötü bir şeydi ki. Bunun affı olmazdı. Bu yaptıklarının açıklaması bile olmazdı.

Onlar katildi.

Gerçek anlamda bir katillerdi. Çünkü onlar bir insanın ruhunu mahvediyordu. Çünkü onlar bir insana oyun oynuyordular. Oyun oynanmaması gereken kişiyle oynuyordular.

Ve onlar mahvedecektiler.

Bir gün bir ruhu mahvedecektiler...

"Ne yapacağız bununla?"

"Burada bırakalım. "

"Delirdin mi sen? Salvador ilk buraya gelecektir. "

"Gelsin bulsun işte onu." Bir süre düşündü Jason'un karşısındaki.

"Doğru. Bulsun." dedi ve CD'leri alarak Jason'la birlikte odayı terketti.

***

"Aria nasıl gidersin bende habersiz?!" Salvador sinirden adeta kafayı yemişti. Oda da ne varsa hepsini kırıp dökmüş ve odanın içinde git-gel yapıyordu.

Benim ise kafam feci şekilde ağrıyordu. Yine becerememiştim. Yine yapamamıştım. Hep bir ucundan kaybediyordum. Hep sonuna bir adım kalmışken geldiğim yolun en başına dönüyordum. Ve o yolu gitmekten yorulmaya başlıyordum...

"Aria? Sen iyi misin?" diyerek yanıma geldi Salvador. Sanki iyi olmadığımı şimdi anlamıştı.

"B-ben yine yapamadım. Olmadı Salvador. Olmadı!" dedim hıçkırıklara boğularak. Artık gözyaşlarımı gizleyemiyordum. Bu belkide bir insanın yaşaya bileceği en kötü şeylerdendi.

Artık göz yaşına bile sahip çıkamayacak kadar yorulmak. Onları bile tutacak gücünün olmaması...

"Tamam, sakin ol." diyerek beni göğsüne çekti. Ben ise bağırarak ağlamaya devam ettim. Ağır geliyordu. Yapamıyordum. Her saniye bir az daha parçalara ayrılıyordum.

Ben her saniye ölüyordum.

Saatler geçti ve ben uzun süredir tek yaptığım şeyi yaparak ağladım. Her şeye ağladım. Başıma gelenlere, Salvadora, güçsüzlüğüme, acıma...

"Geçecek. " dedi Salvador güçsüzce.

Biliyordum geçecekti. Bir gün bitecekti her şeyin bittiği gibi. Ama nasıl bitecekti bunu bilmiyordum. Bundan korkuyordum.

Ben ölü mü olacaktım o zaman?

Daha neler yaşanmış olacaktı bittiğinde?

Daha ne kadar acı çekecektim?

Sonra kafamı göğsünden çekti. Uzun-uzun gözlerimle baktı. Sanki bir şey söylemek istiyordu ama tereddüt ediyordu.

Ağlamaktan şişmiş gözlerime baktı. Acı çeken gözlerime baktı. Yıkılmışlığımı seyretti ve sadece bunu söyledi:

"Seni seviyorum Aria. "

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top