14.
Düşündüğümden daha da zor olacak.
Bu bir cümle yeterince korkmama neden olmuştu. Zaten zor değil miydi? Daha kötü ne olabilirdi ki?
Biz zoru yaşamalıydık değil mi? Kötüyü bilmeden iyinin değerini anlamazdık.
Salvador o cümleyi söylemiş ve sonra odanı terketmişti. Korkularımla bir başıma kalmıştım. Kocaman bir otelde katillerle birlikteydik ve onlar sandığımdan daha tehlikeliydi.
Odadan çıkarak soruşturma yapılan odaya geldim. Salvador Sofia'la birlikte oturmuştu. Beni niye çağırmamıştı?
Bir şey demeden yerime geçip oturdum.
"Bayan Elizabeth ile kavga ettiniz mi?"
"Evet. Küçük bir kavgaydı." dedikten sonra Sofya yutkunarak önce bana sonra Salvador'a döndü.
"Bakın ben yapmadım. Gerçekten ben yapmadım. Evet, o benim annem. Evet, hiç anlaşmıyoruz ve evet, onunla kavga ettim. Bunlar beni yeterince şüpheli durumuna getiriyor ama yemin ederim ben yapmadım." dedi ve sonra ağlamaya başladı. Bakışlarım Salvador'u bulduğunda kıza acıyarak ve şefkatle baktığını gördüm.
"Çıkabilirsiniz." dedi nazikçe. Herkese karşı sert olan Salvador neden bu kıza karşı bu kadar yumuşaktı? Altında başka sebep aramalı mıydım? Ondan hoşlanıyor olabilir miydi?
Aslında olabilirdi. Güzel bir kızdı Sofia. Her erkeğin bayıla bileceği bir kız. Bu benim sinirlerimi yerinden oynatmaya yetmişti ve sinirle Salvador'a döndüm.
"Beni neden çağırmadın?"
"Dinlenmek istersin diye düşündüm. "
"Yani Sofia'la konuşacağın başka bir konu yok öyle mi?" dedim imayla. Bakışları elindeki dosyadan çekildi ve beni buldu.
"Ne demek istiyorsun Aria?"
"Bir şey demek istemiyorum. Başka birisi gelecek mi?"
"Hayır bu gün çok yorgunum. Yarın devam ederiz. "
"Peki." diyerek ayağa kalktım ve odadan çıktım.
Onu kıskanmıştım, evet! Hem de hiç bir hakka sahip olmadan. O benim kimimdi ki? Hiç kimsem! Bir olay yaşamıştık. Bir cinayetin içindeyiz ve bir gün bu cinayet çözülecekti sonra herkes yeniden kendi işinin başına geri dönecekti.
Kahretsin ki kendime engel olamıyordum. Ona her geçengün daha çok bağlanıyordum. Onu sevmeye başlıyordum! Hatta kıskanmaya!
Ne hakla Aria? diye soruyorum kendime. Bana beni istemediğini apaçık bir dille söyledi! Ama hoşlandığını da söyledi...
Delireceğim! Delireceğim! Delireceğim!
Koridordan sağa dönerken bir anda boğazımda el hissettim. Birisi beni arkadan tutmuş boğuyordu. Bağırmaya çalışıyordum ama yapamıyorum. O kadar güçlü sıkıyordu ki boğazımı!
Nefesim kesiliyor ve gözlerim kapanıyordu.
Bu sefer başarıyordu. Beni öldürüyordu. Bilincim yavaş-yavaş kapanırken son anda ellerini boğazımdan çekti. Ciğerlerime oksijen dolmaya başladı ama bu kendime gelmem için yeterli olmadı.
***
Gözlerimi yavaş-yavaş açmaya başladım. Salvador'u odasındaydım. Boğazıma bir şey sarmışlardı ve çok acıyordu.
"Uyandın mı? İyi misin Aria?" diyerek yaslandığı sandalyeden doğruldu Salvador.
"İyi değilim. " dedim gözlerimsen yaşlar akmaya başlarken. Tanrım 3-cü kez! Ölüyordum! Ölecektim! Bu otel bir cinayete daha tanıklık edecekti.
"Aria." Dedi sonra sustu Salvador. Ne diyeceğini bilemiyordu. Ben de bilmiyordum. Sadece bir günün içinde hayatımız büsbütün değişti.
"Benim hatam. " dedi Salvador birden.
"Ne senin hatan?"
"Seni bu işe karıştırmamalıydım. Cinayeti çözmek işini tekbaşıma üstlenmeliydim. Başına gelen her şeyin sorumlusu benim. Benim yüzümden 3-cü kez öldürülmeye çalıştın. "
"Hayır. Senin suçun değil. " dedim ama o beni dinlemeden delirmiş bir şekilde çıktı odadan.
Gözyaşlarımı yine serbest kalırken düşünmeye başladım.
Tanrım! Ölüyordum! Her şey bitiyordu. Gün geçtikçe daha çok zayıflıyordum. Yaşadıkların bana çok ağır geliyordu. Kaldıramıyordum! Kim 3 kez öldürülmek istedikten sonra dayana bilir ki?
Artık çok korkuyordum. Katilin nefesini ensemde hissediyordum. Çok yakındaydı. Artık her saniye bir az daha korkmaya başlıyordum. Yine yapacaktı. Amacına yine ulaşamamıştı ve bir kez daha deneyecekti.
Tehlike korkusu tehlikenin kendinden daha korkutucuydu.
Ve ben bizzat o hissi yaşıyordum. Hayatım mahvoluyordu. Hiç tanımadığım bir kadının ölümüyle hayatım mahvoluyordu. İşte buna hayat deniyor.
Normal olan hayatımı özlemiştim. Korkusuz, tehlikesiz bir hayatı...
Oysa şimdi tehlikenin tam merkezindeydim. Her günüm, her saatim, her dakikam buram-buram tehlike kokuyordu.
***
"Bu işi bitirmek zorundayız."
"Bitiremeyiz. "
"Ne yapmayı düşünüyorsun peki?"
"Bilmiyorum. Kafam çok karışık."
" Nasıl bir işin içinde olduğumuzu biliyorsun değil mi? En başından beri biliyorduk ve vazgeçmedik. "
"Biliyorum. "
"Geri dönüşü olmayan bir yola çıktık. "
"Biliyorum. "
"Yeter! Kendine gel! Her şeyi biliyorsun! Ama ne yapacağımızı bilmiyorsun! Söylesene ne yapacağız? "
Sessizlik.
***
Sakince üstümü giyinip korkarak dışarı çıktım. Etraf polislerle doluydu. Demek ki Salvador güvenliği bir az daha arttırmıştı.
Camdan Salvador'un dışarıda tek başına oturduğun görüp yanına gitmek için adımlamaya başladım. Şu an kendisini suçluyordu ve benim ona hiç bir suçunun olmadığımı söylemem gerekiyordu.
Oturduğu çimlerin yanına geldim.
"Otura bilir miyim?" dediğimde kafasını salladı ve sigarasını yanındaki çöpe attı.
Bir süre sessizlik oldu. Ne o konuştu ne de ben. Sonra ben ona döndüm.
"Sen suçlu değilsin Salvador. Kendini suçlama. Suç kimin biliyor musun? Bu cinayeti işleyenlerin. Tüm bunlara sebep olanların. Bunları yaşamamın, yaşamamızın tek sebebi katiller.
Cinayet sadece bir kişini öldürmez. Ardında bıraktığı şeyler bir çok kişini mahveder. Bu cinayetin kurbanları da biziz ve sen asla ama asla suçlu değilsin. Lütfen kendini suçlama. " dedim elinden tutarak.
O ise ellerini yumruk yapmış dişlerini sıkıyordu. Gözlerini sıkıca kapatmıştı.
"Salvador, iyi misin?"
"Evet." diyerek gözlerini açtı. Sakince bana döndü.
"Aria."
"Efendim?"
"Sana bir şey söyleyeceğim."
"Dinliyorum." dedim. Kalbim hızla atmaya başlamış ve diyeceği şeyi merakla beklemeye başlamıştım. Gözlerimin tam içine baktı. Uzun süre bir şey demedi sadece baktı. Sanki beynine kazımak istiyordu. Sadece baktı. Sonra yüz ifadesi değişti. Sert bir hale büründü ve bana tek bir kelime söyledi:
"Git." O an kalbim durdu. Atmayı bıraktı.
"Ne?" dedim anlamayarak.
"Bu işi bırakmanı istiyorum. Hatta istemiyor direk söylüyorum. Artık seninle çalışmıyorum Aria. Oteli terk edebilirsin. Özgürsün." Ne diyeceğimi bilemez halde yüzüne bakıyordum.
"Seni bu olayın içinde saklayamam. Hayatını mahvedemem. Tehlikeye atamam. Anlıyor musun? Bu yolda tek başıma yürüyeceğim. " diyerek ayağa kalktı ve arkasını dönerek gitmeye başladı.
"Hayır. " diye bağırdım bir anda. O an beynimi devredışı bırakmıştım. Kabimle haraket ediyordum, ilk kez.
"Hiç bir yere gitmiyorum Salvador. Bu yola birlikte çıktık ve birlikte de devam edeceğiz. "
"Hayır. Gideceksin Aria. Anlamıyor musun olayın ciddiyetini? Tam 3 kez Aria! 3 kez öldürülmeye çalıştın. Ya başarılı olsalardı?! Ya ölseydin? Çekeceğim vicdan azabını ve acıyı düşüne biliyor musun? Olmaz Aria, olmaz! Hayatını yeterince mahvettim ve daha fazlasını yapamam."
"Hayır dedim bende! Gitmiyorum! Özgür olmak istemiyorum! " diye bağırdım.
"Delirdin mi sen?"
"Evet! Delirdim."
"Aria, sağlıklı düşünemiyorsun. Git! Ben bir ateşin içine girdim tamam mı? Bu gördüğün otel var ya, bir ocak. Ve biziz onun içindeyiz. Sen yeterince yandın ve çıkmanı, gidip yaralarını iyileştirmeni istiyorum. Git Aria! Bırak tek başıma yanayım. " diyerek yine arkasını döndü.
"Ben yanmaya razıyım Salvador." Diyerek bağırdım arkasından. "Ya o ateşte birlikte yanacağız ya da hiç yanmayıp o ateşi birlikte söndüreceğiz. "
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top