Bölüm 3
Medyada: Gülay-Cesaretin var mı aşka?
(Bölüme başlamadan medyayı açmanızı öneririm. Duyguya rahatça girmenize yardımcı olacaktır. 💕😢)
========
Bir süre ağlayıp hıçkırıkları dindikten sonra her zaman oturduğu şekilde oturup dereye baktı. Bakışları çok uzaklara gittiğini gösterir gibi yoğunlaşmıştı. Yüzüne düşen saçlarını geriye çekti ve sakin, buğulu sesiyle konuşmaya başladı:
"Doğum günümdü, on sekiz oluyordum. Arkadaşlarımla her boş vaktimizde gittiğimiz kafede buluştuk. Birkaç saat oturduktan sonra eve dönmek için yanlarından ayrıldım. Hava o kadar güzeldi ki, dönüş yolumu uzatarak genelde tercih etmediğim yoldan eve gitmeye karar verdim. Bu muhteşem yaz gününün olabildiğince tadını çıkarmak istiyordum.
Karşılıklı evlerin dizili olduğu bir caddede yürüyordum. Cadde, iki arabanın yan yana geçmekte zorlanacağı bir genişlikteydi ve kaldırımlarda iki kişi yan yana zor yürüyordu. Onu ilk kez orada gördüm. Yolun karşı tarafındaki kaldırımda oturmuş, ellerini iki yanında yere koymuş ve gördüğüne memnun olmuş bir ifadeyle gökyüzüne bakıyordu.
Bir an duraklayıp gökyüzünü izleyen bu gence baktım. Güneş ışıkları teninde parlıyordu adeta. Kendimi fantastik kitaplarda geçen baş karakterlerden birini izliyormuşum ve büyüsüne kapılmışım gibi hissettim. 'Görür görmez aşık olmak' kavramının ne olduğunu o an anlamıştım. Kim olduğunu bile bilmediğim bu gence hayranlıkla bakakalmıştım. Daha önce hissetmediğim bir heyecan damarlarımda dolaşmaya başlamış, kalbimin ritmini değiştirmek için sol yanıma doğru yavaşça yol alıyordu. Kendimi yürümeye ve oradan uzaklaşmaya ikna etmek çok zor olmuştu.
Lise son sınıf öğrencisiydim. Üniversite sınavına hazırlanmak için dershaneye gidiyordum. Her ne kadar yolu uzatmış olsam da, bir saniye de olsa onu uzaktan görebilmek için olabileceği, onu görebilme ihtimalimin olduğu yerlerden geçerek eve gidiyordum. Çünkü o günden sonra düşüncelerime takılmıştı ve beynimde girmemesi gereken en ücra köşelere bile sızıyordu. O yollardan geçerken, daha onu görmeden midemde bir şeyler havalanmaya başlıyor, kalbim deli gibi çarpıyor ve nefes alamıyordum. Bu çabalarımın sonunda onu görebildiğimde ise onu izlediğimi fark eder korkusuyla bakamıyordum bile, o kadar utangaçtım ki!
Artık her düşüncemde o vardı. Sinsice ilerleyen bir hastalık gibi süzülmüştü içime. Yemek yerken, konuşurken, gülerken, ağlarken sürekli beynimin bir köşesinde duruyordu. Hep benimleymiş, her an yanımdaymış gibi...
Kendimce kurduğum hayali bir dünyanın içinde yaşıyordum. Her geçen gün bir önceki günden daha fazla sızıyordu içime, hissediyordum. Bazı zamanlar ölesiye kızıyordum kendime. Bu kadar zavallı, bu kadar cesaretsiz olduğum için. Parlaklığıyla bakanı büyüleyen güneşin yanında silik bir gölge gibi kaldığım için. Varlığımdan dahi haberdar olmayan birini hayallerimin baş kahramanı yapıp, kendimi ise görünmeyen bir karakter yaptığım için. Ama kızgınlığım uzun sürmüyordu, bir kere zehirlenmiştim çünkü varlığıyla. Bir kere kapılmıştım çünkü çekim alanına...
Daha fazla dayanamadığım bir gün bir çılgınlık yapıp, karşısına dikilip 'seni seviyorum' demeye karar verdim. Heyecanla hazırlanıp onu görebileceğim yere gittim. Vücudum bir yayın gerginliğinden daha fazla gerilmişti ve her adımımda da gerilmeye devam ediyordu. Uzaktan gördüğüm anda cesaretimi yitirdim, yapamayacaktım. Nefeslerim sığ ve düzensiz bir hal almıştı. Beynim tutulmuştu, korkuyordum. Birine sevdiğini söylemek neden bu kadar zordu?
Beynimde bu sahneyi binlerce farklı senaryoyla daha önce tekrar tekrar yaşamıştım oysaki. 'Hadi Ahzen, ne kadar kötü olabilir ki?' diye kendime cesaret vermeye çalışarak ona doğru adımlar atmaya başladım. Daha birkaç adım atmıştım ki bir anda etrafı kız ve erkeklerden oluşan bir gurupla çevrildi. Kaldırımın ortasında kalakaldım ve vazgeçmeye dünden hazır olduğum bu girişimim de bu şekilde önlenmiş oldu.
Aylar sonra bir mucize gerçekleşti. Ortak arkadaşlarımız olduğunu toplandığımız bir mekâna gittiğimde fark ettim. Daha önce o mekâna hiç gitmemiştim, bizim zaman geçirdiğimiz yerler belliydi. Onu orada görünce elim ayağım buz kesti. Tanıştırdıklarında ise sesimin titremesine engel olamadım. Yüzüne bakamamıştım, kalbim alev alacak gibiydi. Normalde her zaman rahatlıkla konuşan ben, tek kelime üretemiyordum. Beynim durmuştu adeta. Oysa o, karşımda rahatlıkla oturuyor ve arkadaşlarıyla şakalaşıyordu. Oturduğumuz süre boyunca gizli gizli onu izledim, ilk defa bu kadar yakınındaydım. Şansıma inanamıyor, içten içe yaşadığım mutluluğun sarhoşluğuyla bu durumun gerçekliğine kendimi inandırmaya çalışıyordum.
Arkadaşlarımla sürekli o mekâna gitmeye başladım. Oraya gidiyor, onu görebileceğim bir şekilde masaya oturuyor ve uzaktan onu izliyordum. Her gün oraya gidebilmek için bin bir farklı ikna yöntemiyle arkadaşlarımı da yanımda sürüklüyordum. Yalnız gitmeye çekiniyordum. Bir korkak gibi, kendine güveni olmayan bir ezik gibi...
Derslerimde çok başarılıydım, zeki bir öğrenciydim. Ailem benimle gurur duyuyordu ve geleceğime dair beklentileri çok yüksekti. Ama onu gördüğüm günden beri tek düşüncem o olmuştu. Ondan başka hiçbir şeye odaklanamaz olmuştum. Yatarken son aklımda olan şey o, uyandığımda ilk aklıma gelen şey o'ydu. Bir anda sanki iki kişi olmuştum: İçimde, benimle başka biri daha yaşıyordu. Tüm hücrelerime, ruhumun en derinine kadar sızmıştı. Bütün gün yaptığım tek şey ona dair hayaller kurmak ve sürekli onu düşünmekti.
Onun tasasızca gülümseyerek arkadaşlarıyla şakalaşmalarını, kahkahalarını, konuşmalarını güvenli bir mesafeden gizlice izlemem ne kadar sürdü bilmiyordum. Kaçamak bakışlarla geçen ayların ardından bir gün oturduğumuz masaya arkadaşlarıyla geldi, beraber oturmaya başladık. Farklı bir şeyler vardı, anlamıştım. Bana baktığını, benimle ilgilendiğini hissettiriyordu. İnanamadım. Bir yandan kanat takmış uçarken diğer yandan yanlış anlamlar yüklemiş olabileceğime, gereksiz bir ümide kapılmamam gerektiğine kendimi ikna etmeye çalışıyordum. Ama kalbim çoktan beni terk etmişti ve onun sahasına doğru süzülmeye başlamıştı bile. Bütün kapılarım sonuna kadar açık, tek bir adım dahi olsa atması için dua ediyordum ve duam sonunda kabul oldu.
Sevgili olduk. Hayatımda hiç bu kadar heyecanlı, hayat dolu ve mutlu olmamıştım. Varlığından bile haberdar olmadığım duygularla dolmuştum. Gökyüzünde, bir kuşun kanadındaydı sanki kalbim. Ağzından çıkan her sözü kutsal bir duaymış gibi kabul edip inanıyordum. Ondan başka hiçbir şey önemli değildi benim için. Dünyamın başlangıcı ve sonu o'ymuş gibi. Dünyamı aydınlatan güneş o'ymuş gibi. Beni hayata bağlayan o'ymuş gibi. Hayatın anlamı o'ymuş gibi...
İlk kez elimi tuttuğunda ne kadar da heyecanlanmıştım. Ellerim terlemişti, utançla elimi çekip ona fark ettirmeden üzerime silmiştim. İlk kez öptüğünde ise kalbim duracak sanmıştım. Bütün vücudum titriyor, kalbim göğüs kafesime baskı yapıyor ve nefes alıp vermemi güçleştiriyordu. Benim için o kadar özeldi ki çünkü ilk kez birini öpüyordum. Ben kollarının arasında ayazda kalmış küçük bir kuş gibi titrerken, o sakindi. Sanki bunu her gün yapıyormuş gibi. Sanki yaptığı sıradan bir şeymiş gibi. Ama o gün bunu hiç düşünmedim, gözlerime çekilen perdeyle mutluydum çünkü.
Yaşadığımız yer küçük olduğundan hemen herkes birbirini tanırdı. Bir süre sonra ailem öğrendi. Kardeşim onun ipe sapa gelmez, yalancının, işe yaramazın biri olduğunu söylemişti. Kızdılar, bağırdılar ve onunla görüşmemi yasakladılar. Defalarca bana anlatmaya çalışmalarına rağmen duymuyordum, duymak istemiyordum. Duysam bile beynim bu kelimeleri reddediyor, anlamlandırmıyordu. Annem kaç kez karşıma geçip ayrılmam, görüşmemem ve kendimi korumam gerektiğine dair konuşup ağladı, bilmiyorum. Ama herkesten sakınıp saklayarak beni büyüten ailemi gözüm görmüyordu. Söyledikleri kalbimde oluşan kalkanı geçemiyordu. Kalbim zırhını kuşanmıştı bir kere. Kimseyi, ona karşı olan kimseyi, yanına yaklaştırmıyordu.
Akıp giden hayat değişmişti; hayatım değişmişti. Onunla buluşacağım günler saatler önce kalkar, duş alır, bayram sabahı yeni kıyafetlerini giyecek olan bir çocuğun coşkusu ve heyecanıyla hazırlanırdım. Aynanın karşısına geçer dakikalarca ne giysem diye düşünürdüm. Ona giderken olabileceğim en güzel hallerimle giderdim. Bazı zamanlar yüzünde bana bakarken beğenme ya da hayranlığın izleri olan ifadeleri yakaladığımda çok mutlu olurdum, her ne kadar bu ifadeler göz yanılsamaları kadar kısa sürse de görmezden gelirdim. Yanımda, yakınımda olması bana yetiyordu çünkü. Benim olması yetiyordu çünkü...
******
Bölümle ilgili yorumlarınızı bekliyorum. Okurken ne hissettiğinizi gerçekten merak ediyorum. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın LÜTFEN...
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top