Yeni bir başlangıç sanmıştım...
Kusura bakmayın bayağı geç geldi bölüm.Malum sınavlar falan neyse şu an sayımız az olmasına rağmen yakında artacağına inanıyorum okuyanlar lütfen devam etsinler çok ilginç ve yeni sürprizlerle birlikte olucaz.Ama şimdi karşınızda Sıla ve sil baştanla yeni bölümümüz iyi okumalar
Bu konuyla ilgili hiçbir şey bilmiyordum. Ne sevgilisinin öldüğünü ne de onun kendisini böyle suçladığını. Ama o ne yapabilirdi ki sonuçta elinden geleni yapmıştı. Daha fazlasını da yapmak istemişti ama olmamıştı. Bu yüzden kendini suçlamamalıydı. Ölüm suçluluk duvarlarını bu kadar üzerine örebilir miydi insanın? İlla birini mi suçlamak su serper miydi ki yüreğinin üzerine atılmış toprağa. Ferahlatır mıydı nefesini, kurtarır mıydı gün be gün kendi yaşamına boğulmaktan. Sarılsam geçer miydi? Sarabilir miydim acılarını? Saramasam da acısının bir parçasını dahi hissedebilirdim içimde. Bu yüzden sarmaladım bedenini. Bir yandan ona sarılıp en sevdiğim montuma göz yaşlarını akıtmasına izin verirken. Ayy ne diyorum ben şimdi bunun zamanı mı?
Neyse... Donuğa dedim ki: "Senin suçun değildi. Sen elinden geleni yaptın daha fazlasını da yapmak istedin ama olmadı. O yüzden kendini suçlama. Tamam mı? Hadi kalk eve gidelim. Bi daha seni böyle sulu gözlü görürsem kaydeder arkadaşlarına postalarım. İşte o zaman o bitmek bilmeyen forsun yerle bir olur haberin olsun. " Vayy ne güzel konuşmuştum ya... Of gene başladım kendimi övmeye. Bu kendi kendine konuşup, kendini övme ve saçmalama yeteneği hep bana "Playboyla zoraki evlilik" kitabındaki Dilaydan geçti. Eee ne olmuş yani o Dilay Karahanlıysa ben de Sezen Aykutum yani. Off Sezen ne diyosun öyle bu gidişle Dilayı da geçiceksin diyip arabaya bindim.
Yolda giderken radyo dinleyelim diye radyoyu bir açtım bütün şarkılar ya ayrılık ya ölümle ilgili sanki yaraya tuz basar gibi. Ben de öyle olunca radyoyu kapadım . Donuk anlamış olucak ki radyoyu açtı ve bana dönerek : " Endişelenme artık o kadar kötü değilim. Yani sorun etmene gerek yok. " dedi. Ben de bunun üzerine donuğa: "Donuk aklıma bir şey takıldı. O zaman sen yazın napıyorsun? Denize girmiyosun havuza girmiyosun. Eee o zaman yazın seni sıcaktan havuzdan mı kazıyorlar." dedim . Cümlem bitince ne kadar saçma ve gereksiz olduğunu fark ettim.
Donuğun bana sinirli sinirli bakmasını beklerken o birden kahkaha atmaya başlamıştı. Ölümüne gülüyordu sanki. O böyle gülmeye devam edince iki kolumu bağlayıp yüzümü de çevirdim ve ona trip atmaya başladım. Donuk da "Sezen sen iyi misin o nasıl bi saçmalık havuza girmiyosam nasıl havuzdan kazıyacaklar beni. Bi de trip atıyor şuna bak ya!" diyince ben de: "Sen geç dalganı doğru söylüyorum ben havuzda su yokken havuza girersen seni havuzdan kazırlar diye düşünmüştüm. Ama sonradan aklıma geldi su yokken neden havuza atlıyasın de mi? Neyse sen de her gün birine meydan okursun böylece kimse seni kafana su döktüğün için yadırgamaz. Sen de serinlemiş olursun böylece havuza ya da denize girmene gerek kalmaz. İyi fikir değil mi?" dedim. Bu seferde garip garip bakmaya başladı. Ardından: "Tamam Sezen ya yürü hadi, iyice saçmaladın. Bunların yerine duş alırım, klimayı çalıştırırım." dedi. Yine ezmişti beni. Yani nie böyle yapıyordu ki, beni ezince ne geçecekse eline Allah Allah. Yine başlamıştım kendi kendime konuşmaya biri görse bunu kesin beni Bakırköy deliler hastahanesine yatırır o zaman da iş işten geçmiş olur. Ben de yakın zamanda onlar gibi camlara falan vurmaya başlarım. Hayır ya olamaz bu? Ayy o zaman herkesin diline de düşerim. Ya hayallerim... Hayallerim ne olacak?
Tamam kabul ediyorum yine saçmaladım. Ama napiyim elimde değil. Zaten saçmalamamak nasıl elimde olsun ki somut değil sonuçta. Zaten donuk tutturdu okul okul diye kimse sormuyor ki "Sezen sen okula gitmek istiyor musun" diye ama hiç... Yarın okul açılacak ve beni okula donuk bırakıcak. İnşallah görenler yanlış anlamaz. Yani onun yüzünden gelecek tekliflerden geri kalmak istemem. Ne yani kötü şeyler yaşadım diye sevgilim olamaz mı? Aşka inanmıyorum diye sonsuza kadar evde mi kalmalıyım kimseyle çıkmamalı mıyım? Mutlu olmak benim de hakkım. Ben kendimle müzakere etmeyi bitirdiğimde gelmiştik eve . Donuğa "hoşçakal" diyip direk odama çıkmıştım.
Aslında bayağı gergindim. Odama girdiğimde yeni okul formalarım yeşil üzerine kırmızı çizgili kareli bir etek, beyaz gömlek, bordo süveter. Babam işte ne kadar giymeyeceğimi bilse de her seferinde alır o süveteri. Şuna bak ya bi de eteğimi yine uzun yaptırmış. Ben en iyisi onu şoföre veriyim de bi güzel kestirsin şöyle dizimin 5 cm yukarısında falan. Offf bu okul nerden çıktı şimdi? Tutturmuşlar lise de zorunlu diye. Ya kardeşim belki ben okumiycam ya da açıktan bitiricem liseyi deyip kendimi boylu boyunca yatağa attım.
Tam biraz kestirmek için gözlerimi kapattığım sırada kapı çaldı ve daha gel dememe kalmadan içeri donuk girdi. Kapıyı kapattıktan sonra: "Acaba oturabilir miyim? "dedi ve yine ben oturabilirsin demeye kalmadan oturdu. Ben de tamamen doğruldum. Sonra bacaklarımı bağdaş yapıp bütün vücudum donuğa dönük olacak şekilde oturdum, donuğun ise sadece profilden görebiliyordum yüzünü. Ona döndüğüm sırada dedim ki: "Ya donuk kapıyı çalıyorsun 'gel' demeden geliyorsun oturabilir miyim diyip 'otur' demeden oturuyorsun. O zaman sorabilir miyim acaba zaten yapacaksan niye soruyorsun? Alıştım zaten senin odunluklarına ağır geliyor böyle yapınca bünyeme. Bu arada sen niye gelmiştin?" O sırada donuk kafasını aşağı yukarı sallayıp bana doğru döndü tamamen ve: "Ya zaten nezaketen yapmıştım ama bi daha yapmam zaten benim bünyeme de ters zaten kızlar benim bu soğukluğumu sertliğimi seviyor." dedi daha lafına devam ederken ben de içimden :
"Ne demezsin soğukluğunu sertliğini mi seviyorlar yok daha neler. Senin nereni sevip beğenecekler hah..." dedim o sırada donuk bi kaşını yukarı kaldırıp: "Bi şey mi dedin Sezen? "dedi. İşine gelmeyince hep böyle yapardı zaten ama ben de öğrenmiştim nasıl davranacağımı.Kendime gelip ben de silkelenerek: "Yoo bi..bi şey demedim sen devam et neden gelmiştin buraya?" dedim. O da: "Hah... Tamamen aklımdan çıkmış eve gelip birden odana çıkınca bi sorun mu var diye merak ettim. Bir de okul formalarını beğendin mi bizzat kendim aldım." dedi. Bense dudak bükerek: "Yaaani forma işte ama bunun eteği çok uzun bi 5 cm kestirmeliyiz." dedim bunu duyan donuk kaşlarını çatarak: "Allah Allah ya uzun mu yuh kızım be 5 cm diyosun bi de yok kestirmek falan. Erkekler bacaklarına mı baksınlar zaten kilotlu çorap giyeceksin altına. " dedi. Bunu demesi üzerine bastım kahkahayı ardından ciddileşerek: "Yok canım daha neler sen kimsin ha kim benim neyimsin? Abim mi? Sevgilim mi? Ha neyim alt tarafı kankamsın o kadar daha fazlası değil ileri gitme bence hem erkeklerin bana bakıp bakmaması seni ne ilgilendirir? Bu benim sorunum tamam mı?" dedim .
Donuğun bunu duyunca sinirlenmesini beklerken hiçbir şey yapmadı sadece kafasını salladı ve: "Tamam kusura bakma haklısın ben de kısa etek severim ama sen göz zevkimi bozarsın diye dizde yaptırmıştım. Neyse neyin var senin? "dedi. Ben de elimi yumruk yapıp: "Şuna bak ya göz zevkini bozarmışmışım ! Allah Allah o zaman sen de her zaman benim göz zevkimi bozuyorsun ama ben bir şey diyor muyum? " dedim ama tabi ki içimden. Donuk meraklı gözlerle bana bakıyordu ben de önce gülümseyip sonra yüzümü düşürdüm ve anlatmaya başladım : " Yarın okul başladığı için oldukça gerginim sanki kötü bir şey olacakmış gibi hissediyorum." dedim. Ben böyle diyince donuk yanıma yaklaşıp elleriyle omzuma sıvazladı ve başımı kendi omzuna koydu ardından "Tamam merak etme bir sorun olmayacak zaten ben bırakacağım seni her şey güzel olacak bana güven tamam mı? "dedi. O öyle diyince istemsiz olarak kafamı salladım. Galiba gerçekten ben donuğa güveniyordum. Halbuki güvenmek benim için deveye hendek atmakla eş değerdi. Kolay kolay güvenemezdim ben insanlara. Bendeki "Güven ışığını" yakabilecek şarteli nerden bulmuştu ki Donuk dedim kendi kendime.
Bir süre böyle kalıp konuştuktan sonra yemeğe indik. Yemek yedik ve odalarımıza geçtik. Ben o kadar yorgundum ki direk uykuya dalmışım. Sabah kalktığımda eteğim kısaltılmış bir şekilde pufun üstünde duruyordu ve üzerinde bir not vardı notta: "Sen 5 cm dedim ben 6 cm kestirdim lütfen okulda gördüğün erkeklerden benim adıma Özür dile olur mu? Göz zevklerini bozduğum için. Not: Bu arada bacaklarında biraz çarpıklık var bence bir doktora görün :-) İmza SEKSİ DONUK..."Ayyy gıcık ya gıcık nerden çıktın sen karşıma off ya. Geçen sefer benim gülücüğüme laf etmişti ama her seferinde gülücük yapan da kendisiydi. Acaba gerçekten bacaklarımda çarpıklık var mı? Yok ya o gıcıklığına öyle diyodur de mi ? Evet evet öyledir. Ama yine de bir bakayım deyip aynanın önüne geçtim. Aaaa aklım karıştı şimdi gerçekten doğru söylüyor olabilir mi? Sonuçta o bir erkek. Erkek gözünden böyle mi gözüküyor acaba? En iyisi ben bi doktora gözükeyim ama donuk dediği için değil sadece ona öyle bir şey olmadığını ispatlamak için. Neyse bugün okula gideyim çıkışta direk babama deyip hazırlanmaya başladım.
Kerem'in ağzından
Allah Allah ya uzun dedi o minicik eteğe. O eteği giyince bütün erkekler kızı kesecek oğlum Kerem sen tam bir malsın. Gidip bi de fazladan mı kısalttın, sen kesin kafayı yedin. Sonucu düşünmeden bir işe kalkışıyosun sonra böyle oluyor işte. Neyse yine de dikkat çekmeden bir süreliğine hallettim işi. Ben Sezen'i biraz tanıdıysam sırf ben dediğim için o eteği giymez 5 değil 10 cm uzatır o eteği. Yani inşallah doktora gidip öyle bir şey olmadığını anlayıp biraz daha kısaltma ihtimali de var. Ne de olsa o Sezen, sağı solu belli olmaz onun ama inşallah öyle bir şey yapmaz. Gerçi yapmaması büyük ihtimal çünkü o mükemmel fiziğinde sorun görmek için deli olmak lazım en azından bacakları için üst kısım için aynı şey söylenemez. Offf ne diyorum ben iyice fıttırdım. Ayrıca banane onun fiziğinden. Hadi Kerem bi an önce aşağı in de laf sokma fırsatını sen ele geçir dedim kendi kendime ve tabi ki de 5 dk içinde aşağıdaydım ve Sezen hala yoktu. Arabaya yaslanıp kollarımı bağlayıp bir 10 dk bekledikten sonra nihayet teşrif edebilmişti hanımefendi. Ama ne teşrif etmişti. Bi insana okul forması bile bu kadar çok mu yakışır. Ama planım işe yaramış ve Sezen eteğinin kısalığını gölgede bırakmak adına dizine kadar uzanan penye bir hırka giymişti ve kollarını dirseklerine kadar sıyırmıştı. Açıkçası etkilenmiştim ama belli etmeyecektim tabi ki de.
Arabaya bindi ve ben de tabi ki de hemen laf sokma girişiminde bulundum ama tam sokacakken lafı vazgeçtim çünkü çok tedirgin görünüyordu. Bu yüzden sadece ağzımdan şu iki kelime çıktı: "İyi misin? " Bunu duyan Sezen tırnaklarını yemeyi bırakarak bana döndü ve: "Bilmiyorum, sadece kötü bir şeyler olacakmış gibi hissediyorum." dedi. Sonra tekrardan tırnaklarını yemeye başladı. Birinin tırnaklarını yemesi en nefret ettiğim şeylerden biridir. Bu yüzden başka zaman olsa Sezen'e: "Of Sezen ya ne kadar pis bir kızsın sen.Yeter artık bırak şu tırnaklarını yemeyi. "diye bağırırdım ama o bu haldeyken yapamadım. Sadece elimi tırnaklarını yediği ele doğru götürüp elini tutup aşağı indirdim. Şaşırmıştı. Gözleri kocaman olmuştu. Benimse onun bu hali karşısında kalp atışlarım hızlanmaya başlamıştım. Gerçekten bana ne olduğunu bilmiyordum. Sadece kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Bur iki dakka öyle duyduktan sonra arabayı durdurdum ve: "Sakin ol. Kötü bir şey olmayacak. Her şey yolunda gidecek. Sana kankan olarak söz veriyorum. Eğer kendini kötü hissedersen beni ara. Sana söz veriyorum seni hemen alıcam.Tamam mı?" dedim. O da gülümseyerek başını salladı.
Galiba rahatlamıştı. Arabayı tekrar çalıştırdığımda oldukça sakin gözüküyordu hatta yüzünde güller açıyordu. Birkaç dakika sonra Sezen'in okulunun önündeydik. Arabayı durdurmuştum. Sezen'e dönüp gülümseyen gözlerle: "İyi dersler kanka." dedim. Onun da: "Teşekkürler ya da sana da iyi günler, iyi işler." falan demesini beklerken. O sadece bana kocaman sarıldı. Ne yapacağımı bilememiş öylece kalmıştım. Sarıldıktan sonra hiçbir şey söylemeyip arabadan inmişti. Neden böyle bir tepki vermiştim ki? Zaten biz kankaydık ayrıca aynı evde yaşıyorduk. Yani böyle hissetmemi gerektirecek hiçbir sebep yoktu. Hem bir kızla ilk kez sarılmıyordum. Hatta daha farklı şeyler yaptığımda bile böyle hissetmemiştim. Bana ne oluyordu böyle? Şu an neden kalp atışlarımı kulaklarımda hissediyordum? Neden olduğunu bilmesem de garip giden bir şeyler vardı.
Sezen'in ağzından
Keremle ayy donukla konuşunca rahatlamıştım. Arabadan inip kendi sınıfımı bulmak için etrafa bakınmaya başlamıştım. O sırada arkamdan birisinin sırtıma "tık tık" yapması üzerine arkama döndüm. Karşımda sarışın, uzun boylu, griye çalan gözleriyle çok yakışıklı bir çocuk duruyordu ve ben bu çocuğu hayatımda ilk defa görüyordum. Benim öyle garip garip baktığımdan ne istediğini sormaya çalıştığımı anlamış olacak ki konuşmaya başladı: "Sen yeni öğrencisin değil mi? Sana yardımcı olabilir miyim adım Rüzgar." dedi. Ben de:"Ben de Sezen. Tanıştığıma memnun oldum Rüzgar. Evet yeni öğrenciyim ve sınıfımı bulamıyorum. Bana yardımcı olursan çok sevinirim."dedim. O da gülümseyerek : " Tabi. Hangi sınıf? "dedi. Ben de: "11-D sınıfı" dedim. Eliyle bu taraftan işareti yaptı. Ben de onu takip ettim. 11-D sınıfının önüne geldiğimiz sırada ona teşekkür ettim. O da: "Ben de 12-C sınıfındayım ayrıca okul başkanıyım. Yani bir şeye ihtiyacın olursa beni birine sorman yeterli. Beni herkes tanır. Çıkaramayan olursa Rüzgar Güven dersen herkes kesin tanır. Neyse sana iyi dersler . Umarım okula çabuk alışırsın." dedi ve gitti.
Zil çalmıştı ve içeri girmem gerekiyordu ama nedense ayaklarım geri geri gidiyordu. Ama arkamdan hocanın gelmesi ve beni sınıfa götürmesiyle neye uğradığımı şaşırmıştım. Ve ben ne olduğunu anlayamadan kendimi sınıfın ortasında bulmuştum. Etrafıma bakınmaya fırsatım olmamış ve kafamı bir türlü kaldırmamıştım.
Bu sırada hoca sınıfa dönerek: "Arkadaşlar bu arkadaşınız yeni sınıf arkadaşınız. Okulumuza daha bu sene geldi. Adı Sezen. Umarım arkadaşınıza yardımcı olursunuz. Neyse Sezen sen Işıl'ın yanına otur." dedi. Bunu duyunca büyük vir tedirginlikle başımı kaldırmıştım. Biraz meraklı, biraz da tedirgin gözlerle sınıfta Işıl'ın kim olduğunu bulmaya çalışıyordum. Tam o sırada gözüme "gel gel" yapan bir çift el ilişti. Sonunda tamamen kafamı kaldırabilmiştim. Işıl'ın yanına oturduğum sırada Işıl elini uzatarak: "Selam. Ben Işıl, zaten duydun. İyi anlaşalım olur mu? " dedi. Ben de olumlu anlamda kafamı salladım. Tam kitaplarımı çantamdan çıkarmak için elimi çantama attığım sırada hoca derse geçmeden önce tam tahtayı silerken içeri pat diye birisi daldı. Dedi ki: "Bir saniye hocam bir saniye geç kaldım. Ben Tuna.Okula yeni geldim ve bu sınıfta okuyorum artık. İzniniz olursa boş olan bir yere oturmak istiyorum. Böylelikle siz de daha fazla geç kalmadan derse başlarsınız."Hoca bunu duyunca olumlu anlamda kafasını salladı. Bense Tuna'nın bu okula geldiğini duyunca öylece kalakalmıştım. Şu an geçirdiğim şoku bütün bir ders boyunca atlatamamış, tenefüste ise Işıl'dan beni lavaboya götürmesini istemiştim.
Adeta sınıftan bilhassa da Tuna'dan kaçmıştım. Yaşadığım olayları düşününce boğuluyordum. Boğazım düğümleniyordu nefes alamıyordum sanki. Ben ne yapmıştım bunları hakedecek... Ağlayamıyordum da şaşkınlıktan. Işıl ne olduğunu sorsa da ona da bi şey anlatamıyordum. Sadece ve sadece susmakla yetiniyordum bir de Rüzgarı bulmam için yardım isteyebilmiştim . Işıl da benim Rüzgarı aradığımı öğrenince neden aradığımı sormadan edememişti. Ben de Işıl'ın sorduğu soru üzerine: "Benim adıma bugün okuldan izin almasını istiycem." dedim . Işıl: "Sen Rüzgarı nerden tanıyorsun ki? Yeni öğrenci değil miydin sen?" dedi. Nedense istemsiz bir şekilde Işıl'ın Rüzgara karşı bir şeyler hissettiğini düşünmeye başlamıştım. Bu yüzden Işıl'ı daha fazla meraklandırmadan: "Evet yeni geldim. Daha bu sabah tanıştık. Bana okul başkanı olduğunu her türlü yardım edebileceğini bu yüzden ihtiyacım olduğunda kendisini bulmamı istedi. Sınıfını falan söyledi işte bulabilmem için. O kadar.".
Işıl bunu duyunca zıplamış ve kocaman bir gülümsemeyle: "Ayy, canım aşkım ya .Yine iyilik melekliği tut... muş." deyip eliyle birden ağzına vurdu ve sustu. Bunu duyunca ben: "Aşkım mı? Siz sevgili misiniz? " .Işıl da ağzını kapattığı elini çekti ama yüzü düşmüştü. Dedi ki: "Hayır, değiliz. Ama ben onu 3 senedir seviyorum hem de çok seviyorum ama bir türlü ona söyleyemiyorum. Ne zaman söyleyecek olsam dilim tutuluyor sanki. Bir de sanki çok küçükmüşüm gibi bana cimcime diyor. Neden mi? Çünkü benim abim Esat, Rüzgarın en iyi arkadaşı. O yüzden beni büyük ihtimalle bir kız olarak görmüyordur bile." dedi. Ben bunu duyunca çok üzülmüştüm. Bir an için Tuna'yı bile unutmuştum hatta. Elimi Işıl'ın omzuna koydum ve: "Sen merak etme. O Rüzgar sana aşık olacak. Seni bir kız olarak görmemesi için deli olması lazım. Hadi diyelim ki deli bu yüzden seni kız olarak görmüyor o zaman da ona senin ne kadar güzel bir kız olduğunu gösteririz." dedim ve kumral olan dümdüz neredeyse beline kadar uzanan saçlarını okşadım.
Biraz sonra ise birlikte Rüzgarı bulduk. Bizi gören Rüzgar yanımıza geldi ve: "Sezen, cimcime hayırdır ne oldu?Neden beni arıyorsunuz söyleyin bakalım. " dedi. Cimcime lafını duyduğu anda Işıl'ın ışıl ışıl olan gözleri yerini karanlığa bırakmıştı ve yüzü yine düşmüştü. Ben de ortamı yumuşatmak için hemen Rüzgara: "Rüzgar ben kendimi iyi hissetmiyorum. Benim için izin alabilir misin bugün için? Biliyorum sana yük olucam ama." dedim. Rüzgar da gülümseyerek : "Saçmalama Sezen senin iyi olman önemli, ben hallederim. Bu arada bizim cimcime biraz patavatsızdır ama iyi kızdır. Onunla iyi anlaşırsınız merak etme.". Işıl bunu duyunca iyice bozulmuş ve dayanamayıp aşağı kata inmişti. Rüzgar Işıl'ın birden bire gitmesine anlam verememiş ve ne yaptığını anlamamış olacak ki: "Allah Allah ne dedim ben şimdi? " dedi. Ben de biraz Rüzgar'ın anlaması için: "Rüzgar sen gözlük takıyor musun?" dedim . Rüzgar da gayet soğuk kanlılıkla: "Hayır da bunu neden sordun şimdi? " dedi. Ben de şaşırmış gibi davranarak: "Allah Allah yanıldım herhalde burdan bakınca kör gibi duruyorsun da neyse." dedim ve aşağıya Işıl'ın yanına indim. Kendimle gurur duyuyordum Işıl'a dedim ki: "Sen hiç merak etme ben ona dersini verdim. Neyse kötüleşirsem donuk bana beni alacağını söylemişti. Ben bi onu arayım." dedim.
Çantamdan telefonumu çıkardım ve donuğu aradım.
Donuk:
- Alo.Efendim Sezen ne oldu?
Ben:
- Donuk kötüleşirsem beni alacağını söylemiştin ya beni alır mısın? Ben şimdi bizim okulun karşısındaki binanın çatısındayım.
Donuk:
- Tamam, bekle orda. Ben 10 dk'ya ordayım. dedi ve telefonu kapadı.
Işıl ben telefonu kapayınca: "Donuk kim ya şoförün falan mı? Ayrıca donuk diye isim mi olur? "dedi.Ven de gülerek : "Hayır adı Kerem. Ben ona donuk diyorum. Benim kankam ayrıca bazı nedenlerden dolayı bizde kalıyor. Neyse sonra anlatırım." dedim.
Tam giderken Işıl'ın seslenmesiyle durdum. Işıl: "Sezen, yakışıklı çocukmuş." bunu duyunca kahkahayı basmam gerekirken, yapmadım. Sadece bir süreliğine öylece kalakaldım. Ama sonrasında silkelenerek karşı binanın çatısına çıktım. Bütün o yaşadığım olaylar bir bir aklımdan geçiyordu. Ben yaşananlardan çok kendimden kaçmıştım. Bu şehirde sil baştan başlamıştım ama şimdi ne olmuştu. Koca bir hiç...
Kanım çekiliyordu sanki. Bağışıklık sistemim iflas etmiş, akyuvarlarım teslim bayrağını çekmişti. Kaybediyordu vücudum hayatla olan savaşını hiçlik beni kendine çekiyordu.Ve ben kayboluyordum. Her şey çöp olmuş, hayatın geri dönüşüm kısmında öğütülmeye hazırlanıyordu. Kaçışlarımda kifayetsiz kalmıştı.
Ne yani boşuna mı kaçmıştım o şehirden? Boşuna mıydı bunlar? Şu an bütün şehir ayaklarımım altındaydı , bu eşsiz manzara karşısında o kadar şey hissedebilecekken ben sadece şimdi başlasam günlerce ağlayabilecekmiş gibi hissediyorum.
Bölümün paragraf düzenlemesi yapıldı. Extra bazı eklemeler yapıldı. Umarım beğenirsiniz. Bu arada paragraf için düzenleme bir daha bu bölüme kadar olan bölümler için yapılmayacaktır. Kurgu bölünmeden en iyi paragraf düzenlemesini yapmaya çalıştım. Anlayışla karşılarsanız sevinirim. Vote ve yorumlarımızı esirgemeyelim lütfen 🙏🏻
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top