Seni kaybetmek istemiyorum
Ve karşınızda yeni bölüm. Elimden geldiğince çabuk yazdım ama net bulmak zor oldu . Umarım beğenirsiniz. Yorum ve vote yapmayı unutmayın. Multimedyada Sezen var foto birleştirme yapabilen varsa nasıl yapıldığını bana mesaj atabilir mi? Sezen'in yanında Senayı da paylaşmak istedim ama foto birleştirmeyi bilmiyorum. Neyse bilen biri anlatırsa memnun olurum iyi okumalar:-)
-Ezginin Günlüğü-Eksik Bir Şey Mi Var?
Sezen'in ağzından
Donuk gideli 2 hafta oldu ve ondan ne bir haber ne de bir ses var. Çok alışmışım be ona. İçimde bi boşluk var sanki. Yerini de hiçbir şey dolduramıyor. İlk geldiğinde çatı katını o aldı diye gitse de bana kalsa diye düşünmüştüm ama şimdi odasına geçmeyi bırak eşyalarına el bile süremiyorum. Nasıl bu kadar kolay bırakıp gidebildi ki beni?Kardeşine benzediğimi söylemişti. Bana bakınca Sudeyi gördüğünü söylemişti, nasıl Sudesini bırakıp gidebildi ki hem de onu bu kadar özlerken...
Nereye gittin? Neden bensiz? İçimde kalan sensizliği tek başıma nasıl atlatacağım? Hepsi cevapsız. O kadar cevapsız ki; hissediyorum içimde bir yerin acıdığını. Fiziksel bir acıya dönüştüm; nereye baksam sen. Çıkıp şimdi yollara, dağ başlarına çıkıp, şehrin şamatasından uzak, bağırsam adını.. Ağlasam. Yahut bir yolculukta; otobüsün camına dayasam başımı da, camın soğukluğunda olsan sıcacık.. Sana gelmenin bir yolu olsa. O otobüs beni sana getirse. Bir yerinden tutsam diyorum da elimde kalan yaşamı. Neresinden bilemiyorum. Hiç dönmeyecek gibi konuşmanın verdiği umutsuzlukla mı geçiriyorum içimden tüm ihtimalleri? Ya da o umutsuzluğa iten başka bir umut mu var içimde?
🍀🍀🍀
2 haftadır okuldan eve evden okula gitmekten başka bir iş yapmıyorum. Okulda da pek eğlenebildiğim söylenemez. Neden mi? Işıl o olaydan beri pek konuşmuyor. Rüzgarsa ne kadar konuşmak istese de Işıl onu görmek istemiyor. Esata gelince hala onun hiçbir şeyden haberi yok. Tunaya gelince o da 2 haftadır okula gelmiyor nedenini de bilmiyorum. Acaba Donuk ona bir şey yapmış olabilir mi?Gerçekten Donuğu çok merak ediyorum. Biraz sonra şoförün "Geldik Sezen Hanım. Okul çıkışında sizi almamı ister misiniz? " demesiyle okula geldiğimizi anladım.
Arabadan indikten sonra: "Ben size haber veririm." diyip okula girdim okulun önünde Işıl beni bekliyordu. Hemen onun yanına gittim ve: "Işıl hayırdır bir şey mi oldu? "dedim. O da: "İçeri girelim sınıfta konuşuruz."dedi okula girip sınıfa doğru yürüdük. Tam kapının önüne geldiğimizde Rüzgar yine kapının önünde bekliyordu ve bu sefer çok ciddi görünüyordu. Işıl bu sefer de görmezden gelip sınıfa gireceği sırada Rüzgar kolundan tuttu. Işıl da kolunu kurtarmaya çalıştı ama kurtaramayınca mecbur kalıp: "Ya ne istiyorsun Rüzgar ne? Beni kardeşin olarak gördüğün beni hiçe saydığın yetmedi mi? Daha benden ne istiyorsun?"dedi. Canının yandığını hissedebiliyordum tam iliklerimde. Dostluk bunu gerektiriyordu belki de.
Canını yakan kolunun acımasından çok yüreğinin kabuklarının soyulmasıydı Rüzgarın ona attığı her adımda. İçindeki ateşin hücrelerini kavurmasından kaynaklanan acının temsiliydi ya da.Gözleri dolmuştu güzel yürekli arkadaşının. Koca bir şelale kursa da kalbine her gün o sular aksa da yanan yüreğine yine de söndüremeyecekti o ateşi biliyordu. Gözyaşlarının kurduğu pınarlar nafileydi o yüzden onun için. Rüzgar hala kolunu bırakmıyordu, canının acıdığını bile fark etmiyordu belki de. O sırada Işıl'ın kolundan çekiştirip onu bir yere götürdü.
Rüzgar'ın ağzından
O olaydan beri Işıl benimle konuşmuyor. Beni görünce yolunu değiştiriyor. Yüzüme bile bakmıyor. Ben onun bana karşı bir şeyler hissettiğini bilemezdim ki. Benim gözüm ondan başkasını görmezken nasıl Işıl'ı görebilirdim ki? Ama yine de bu böyle gidemezdi. Bi şeyler yapmam lazımdı bu yüzden bugün ne pahasına olursa olsun Işılla konuşmalıydım. Sırt çantamı alıp, deri ceketimi giydim ve motoruma atlayıp okulunu yolunu tuttum. Okula geldiğim sırada Sezen yeni içeri girmiş, Işıl da onu bekliyordu. Işıl aslında çok güzel bir kızdı. Bir çok erkeğin kalbini fethedebilecek bir cazibesi vardı. Ama yine de olmazdı.
Sezen Işıl'ın yanına gitti ve birlikte içeri girdiler. Ben de motorumu park edip onları takip ettim. Sınıfa gidiyor gibiydiler bu yüzden ben onlardan önce sınıfın kapısına geldim ve beklemeye başladım. Birkaç dakika sonra Işıl ve Sezen gözüktü. Işıl beni gördüğüne hiç memnun olmuş gibi durmuyordu. Sınıfa doğru yürüdü ve yine beni görmezden gelip sınıfa gireceği sırada kolundan tuttum ve gitmesine izin vermedim.
Onun canını yakmak ya da onu üzmek istemiyordum. O hem benim en yakın arkadaşımın kız kardeşi hem de benim için çok değerli bir insandı. Kolunu benden kurtarmaya çalışsa da başaramamıştı. Sonrasında dayanamayıp konuştu: " Ya ne istiyorsun Rüzgar ne? Beni kardeşin olarak gördüğün beni hiçe saydığın yetmedi mi? Daha benden ne istiyorsun?" dedi. Gözleri dolmuştu. Ben böyle olsun istememiştim. Ben onun canı yansın istememiştim. Ama bu daha fazla böyle gidemezdi. Beni anlaması gerekiyordu bu yüzden kolundan çekiştirip onu 5.kattaki o ıssız koridora götürdüm. Ben onu çekiştiriyordum o da: "Rüzgar bırak kolumu ya bırak. Ne istiyorsun benden ne? "diyordu. En son: "Canımı yakıyorsun bırak!"diyince bırakmak zorunda kaldım.
Ben kolunu bırakınca kolunu ovuşturdu. Ben de endişelenerek kolumu ona doğru uzattım ve: "İyi misin? Canın çok acıdı mı? Ben... ben çok özür dilerim." dedim ama o geri çekilmişti. Ardından: "Tamam Rüzgar her neyse bir şey söyleyeceksen söyle yoksa bırak gidiyim." dedi. Ben de: "Işıl benim ya ben Rüzgar. Senin sevdiğin adam. Korkuyor musun benden artık." dedi.
O da gülümseyip: "Emin misin Rüzgar sen olduğuna? Benim sevdiğim adam olduğuna? Çünkü ben hiçbir şeyden emin değilim artık." dedi. Ben de şaşırarak: "Nasıl yani artık beni sevmiyor musun? "dedim. Işıl bi hah yapıp arkasını döndü ve gidip elini duvara vurdu: "Ne oldu fark edebildin mi artık seni sevdiğimi? 3 yıl oldu Rüzgar koskoca 3 yıl ve ben artık seni beklemekten de sevmekten de yoruldum. Dayanamıyorum Rüzgar, nefes alamıyorum. Senin yüzünden yaşamayı unuttum ben. Kendimi unuttum. Şimdi söyleyebileceğin hangi laf beni geri getirebilir ki?" dedi. Gerçekten yorgun, bitkin ve çaresiz görünüyordu. Onu bu hale getiren gerçekten ben miydim? O bunu haketmemişti ki en azından bi açıklama yapmalıydım ona.
Tam arkasını dönmüş giderken: "Işıl... Haklısın ben fark edemedim. Gözüm hiçbir şeyi hiç kimseyi görmüyordu çünkü. Ben bundan 2 sene önce sevdiğim kızı bir trafik kazasında kaybettim. Ona son bi veda edemedim onu son bir kez öpemeden toprağa koydum kendi ellerimle. Onun sesi kulaklarımdan hiç gitmedi taa ki abin seni benimle tanıştırana kadar o gün sanki o hissetmişti. Benim yıllardır anlamadığımı, hissedemediğimi. Bu yüzden kesmişti belki de kulağımda yankılanan sesini. Işıl sen gerçekten çok güzel bir kızsın. Etrafındaki erkeklerin nefesini kesebilecek kadar. Ama ben çok yorgunum Işıl ve ben korkuyorum. Sevmekten ve terk edilmekten. Benim hala nefesimi kesebilen biri varken sana elimi veremem. Sana bunu yapamam. Çünkü sen benim için gerçekten çok değerlisin. Ama yine de asla seni kardeşim gibi görmedim. Benim için hep içimi ısıtan, beni güldüren, bana huzur veren tatlı minik arkadaşım oldun. Şu zamana kadar bunları kimseye anlatmadım ilk kez sana anlatıyorum çünkü seni kaybetmek istemiyorum. Bu yüzden nolur bir daha bugün bana baktığın gibi bakma." dedim.
Işıl arkasını döndü ve koşup bana sarıldı. Ağlıyordu. Göz yaşları birer birer omzuma damlıyordu. Ben de ona sarıldım, o bana dedi ki: "Ben bilmiyordum Rüzgar. Seni suçlamayacağım bir daha. Herkes herkesi sevmek zorunda değil çünkü. Ne demişler hem "Sen elmayı seviyorsun diye elma seni sevmek zorunda mı?" .Ama ben ne yazık ki hala seni seviyorum. Bu yüzden bana biraz zaman verir misin? Seni unutmam için. Bu süre zarfında sana duygularımı belli eden hiçbir davranış yapmayacağım. Bu günden itibaren Rüzgar Güven sen artık Işıl Gökbakanın yakışıklı biricik dostusun." dedi ve benden ayrıldı.
Sezen'in ağzından
Rüzgar Işıl'ı götüreli bayağı olmuştu acaba ne konuşuyorlardı ki? Rüzgar Işıla bir şey yapmamıştır de mi? Ayyy ya ona bir şey yaptıysa. Yok Sezen yok saçmalama gelirler birazdan. Hah geliyolar işte dememle Işılla Rüzgar görünmüştü.Hemen Işıla sordum: "Işıl noldu? Hallettiniz mi aranızdaki sorunu?" dedim. Işıl da Rüzgarin omzuna kolunu atıp: "Hallettik canım de mi Rüzgar? "dedi. O sırada Rüzgar da Işıl'ın omzuna kolunu atıp: "Evet hallettik Işılcım." dedi. Noluyordu burda böyle? Bu -cımlar -cimler çok samimiyetsiz geliyor bana. Ben sadece uyuz olduğumda kullanıyorum bunları tıslayarak.
O sırada 2.ders zili çalmasıyla tam içeri gidecekken kolu sargıda merdivenlerden Tuna çıktı. Hemen yanına koştuk Işılla ve: "Tuna ne oldu sana? İki haftadır yoktun okulda." dedik. O da Rüzgarı gösterip: "Ona sorun." diyip sınıfa girdi. Hemen Rüzgarın yanına gittim ve sinirli bir şekilde: "Rüzgar bu ne demek? Hemen anlat çabuk." dedim. O da Tuna'nın yaptığı bu ispitçilik üstüne içinden bir küfür savurup sonrasında: "Evet biz yaptık. Kerem abi haddini bildirmemizi istedi biz de haddini bildirdik lavuğa." dedi. Ben resmen şok olmuştum. Ne yani gider ayak bunu Tuna'ya Donuk mu yaptırmıştı? Bunun hesabını vermek zorundaydı bu yüzden Rüzgara döndüm ve: "Rüzgar hemen bana Kerem'i bul." dedim. Rüzgar da: "Valla ben de nerede bilmiyorum telefon numarasını da değiştirmiş ama..." dedi ve sustu. Galiba br pot kırmıştı. Ben de: "Aması ne Rüzgar? Söylesene ne uzatıyorsun." dedim. O da oflayıp: "Ama Enis Abi biliyordur herhalde." dedi. Ben de: "Hemen ara o zaman ne bekliyorsun?" dedim.
O da: "Taman." diyip biraz ileri gitti birkaç dakika sonra yanımıza gelip: "Enis Abinin bu taraflarda bi işi varmış okula gelecekmiş bu yüzden. Seninle yüz yüze görüşmek istiyormuş çünkü." dedi. Ben de: "Tamam nerde ve ne zaman?" dedim. O da: "10 dakika sonra kafeteryada." dedi. Ben de hemen kafeteryaya gidip beklemeye başladım. 10 dakika sonra Enis olduğunu düşündüğüm çocuk geldi. Bu kadar çabuk ve dakik olmasını beklemiyordum açıkçası.
Elini uzattı ve : "Ben Enis Kıraç. Kerem'in en yakını. Sen de Sezen olmalısın." dedi. Ben de şaşırarak : "Evet de nerden bildiniz?"dedim.Aslında Eniste Donukla yaşıttı. Donuğun resmiyeti beni rahatsız etmişken Enisinki etmemişti. Eniste insanlarda saygıyı uyandıran bir şeyler vardı belki de.
Enis :
- Kerem sizden çok bahsetti.
Ben:
- Kim donuk mu yani Kerem mi? Olamaz.
Enis :
- Yok gerçekten. Sizi kaldırıyorum bu arada Kerem'in arkadaşı benim de arkadaşımdır çünkü. Bu yüzden sen de bana Enis de lütfen.
Ben :
- Tamam Enis.Peki neden benimle yüz yüze görüşmek istedin. Kerem nerede yoksa ona bir şey mi oldu?
Enis :
- Yok yok merak etme Kerem iyi. Ben hem seni merak ettim hem de Kerem seninle görüşmek istemiyor. Telefonda söylersem çok daha kötü olursun diye istedim bi de. Teselli amaçlı yani.
Ben :
- Enis biliyorum ama gerçekten benim onunla görüşmem lazım çok önemli lütfen.
Enis :
- Peki o zaman.Böyle tatlı bir kızı kıramıycam. Gerçi Kerem bana çok kızcak ama neyse sen beni korursun artık. Anlaştık mı?
-Anlaştık,merak etme!
Gerçi Donuğun gazabından kendimi bile nasıl koruyacağımı bilmiyordum ama neyse bunu Enis'in bilmesi gerekmezdi sonuçta. Işıla haber vermek için Enisle birlikte bizim sınıfa çıktık. Işılı dersten çağırdım ve: "Işıl ben gidiyorum Rüzgara söyle bana izin alsın. Bu arada bu Enis bu da Işıl." dedim. Enis kibar bir beyefendi gibi Işıl'ın elini öptü ve: "Tanıştığıma memnun oldum Işıl. Keremi öldürcem neden bana bu kadar güzel bir arkadaşın olduğunu söylemedi Sezen?" dedi. Enisin bu hareketinden biraz da çapkınlık sezmiştim. Daha kim bilir Enisle ilgili neler öğrenecektik. Bunun üstüne Işılla ben güldük ve okuldan ayrılıp Enis'in arabasına bindik.
Yaklaşık bir yarım saat sonra Donuğun kazandığı Üniversitenin yurdunun önünde durmuştuk. Ben arabadan inip Enise: "Ne yani Donuk burda mı kalıyor?" diye sordum o da kafa sallayıp yol gösterdi. Yurt gerçekten çok büyük, lüks ve güzeldi. Filmlerden fırlama gibiydi. Bu okulu yapanlar kendilerini kesinlikle Türkiyede zannediyor olamazdı. Gerçi ale gibi bir okula böyle bir yurt yaraşırdı. Asansöre binip 5.kata çıktık. Asansör durunca asansörden inip koridorun soluna saptık. Kendimi aynı amerikan filmlerindeki suçlu ziyaretine giden kişiler gibi hissettim. Issız bir koridorda yürüyen bir genç kız. Off Sezen off böyle bir durumda bile saçmalıyabiliyorsun. Biraz sonra mavi bir kapının önünde durduk. Enis kapıyı tıklattı ve içerden Donuğun "kim o" diyen sesi duyuldu. Gerçekten buradaydı .
Enisin benim diyip kapıyı açmasıyla masada ders çalışan Donuğun ayağa kalkıp "Hoşgeldin abicim" demesi bir oldu. Ama biraz sonra beni görünce kesin kıyametler kopacaktı. Enisten sonra içeri girdim ve: "Merhaba Donuk?Görüşmeyeli nasılsın? " dedim . Donuğun beni görünce yüzü düşmüştü. Hayal kırıklığı, sinir ve bir ihtimal sevinç karmaşası yaşıyordu şu an. En azından ben yüz ifadesinden bunu anlamıştım.
Ardından şaşkın ve bir o kadar da kızgın bir ifadeyle: "Senin ne işin var burda? " demesi yanılmadığımın bir göstergesiydi. Tek farkla sesinde zerre sevinç tanesi taşımıyordu. Bana karşı hırlamasından sonraysa Enis'e döndü: "Sen mi getirdin onu buraya? Nasıl yaparsın bunu ya nasıl? Enis biz seninle bu konuyu konuşmamışmıydık?" dedi. Ben o esnada araya girdim ve: "Donuk ona kızma o istemedi, ben zorladım." dedim. Sinirli bir şekilde yanıma gelip: "Bana sakın bir daha Donuk deme! Hem sen niye geldin yine? Ne istiyorsun be kızım? Düş artık yakamdan düş! Sakız gibi yapıştın yakama, senin için onurunu gururunu hiçe saymak belki bu kadar kolay olabilir ama benim için değil!" dedi.
Dedikleri karşısında çok üzülmüştüm ama yine de pes etmemeliydim: "Peki. Kerem kırıcı oluyorsun ama. Ya çektin gittin birden. Bi açıklama bile yapmadın ya ben odandaki hiçbir şeye el bile süremedim resmen nefes alamadım sensiz o evde. Kankam olmadan çok zorlandım. Seni çok özledim be şapşal." dedim. Bu sefer yaptığım şirinlikler bile işe yaramayacak gibi duruyordu.
Donuk bana doğru yaklaştı ve: "Sezen bitti. Biz artık iki yabancı bile değiliz. Artık git." diyip beni kapıya ittirdi. Az önce o bizim için iki yabancı bile değiliz mi demişti? Bu kadar kolay mıydı silip atmak? Defterden yazdığın şeyi silerken bize zorlanır insan, izinin kalacağını bilir çünkü. Bu kadar katılık da neydi böyle? Bu benim tanıdığım adam mıydı? Ne kendi içimde ne de gerçekte Donukla yaptığım hesaplaşmalarım bitmek bilmiyordu. Kapıyı açtı ve tam kapıyı kapatıcakken: "Hayır gidemem çünkü seni kaybetmek istemiyorum." dedim. O da gülümsedi ve: "Sezen zaten seni kaybetmemek için gittim. O yüzden sen de git, artık beni kaybetmemek için!"
Nasıl bir bölümdü?
-Acaba Donuk ne demek istedi?
-Sezen pes edecek mi dersiniz?
-Ben sizin için bir şarkı seçtim ama sizce bu bölüme en uygun şarkı hangisi olurdu?
Bu arada daha önce yayınlamayı planlıyordum ama evdeki hesap çarşıya uymadı:)
Bu yüzden bayramda yayınlayabildim.Hepinizin Kurban Bayramı Kutlu Olsun.Bu arada okul bu Pazartesi açılıyor hepinize başarılar dilerim.Sizi çok seviyorum.♥♡♥
Paragraflar düzenlenmiş ve bir takım eklemeler yapılmıştır.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top