Başarabilecek miyiz?

Yine uzun bi ara oldu galiba. Verdiğim sözü de pek tutamadım ama istikrarlı bir şekilde kitabımı okuyan çok değerli okuyucularımdan anlayış gösyermelerini rica ediyorum. Malum artık tatile girdik o yüzden rahat rahat bölüm yazabileceğim. Gerçi yeni aksilikler çıkmazsa😅
Bu arada bu bölümü burda tanıştığım dert ortağıma lacivert_karakter ithaf ediyorum.O da çok güzel bir kitap yazıyor adı "Aritmi" okursanız beğeneceğinizi düşünüyorum. Aman Bu Sefer Olmaz'ı ihmal etmeyin ama!!😉

Tiger&JK-Reset

Nurbanu Abla-Choi Jung Won
Didik Necmiye-Kim Young Ok

Sezen'in ağzından

Resmen karşımda gördüğüm kişi ağzımdaki lafı çıkaramadan ağzıma tıkmıştı. Beni belli ki hiç iyi günler beklemiyordu. Çünkü gelen kişi Didik Necmiye idi. Didik Necmiye kim mi? Benim babaannem...

"Babaanne senin ne işin var burda" dediğimde kesinlikle ağzımdan çıkanı kulağım duymadığı belliydi. Yoksa böyle bi şey demeye cesaret edemezdim. Ve bu bana yol-su-elektrik üçlemesi olarak dönecekti.
Babaannem:
-Ne demek o Sezen? Birkaç ayda sana öğrettiklerimi mi unuttun? Bu ne saygısızlık evine gelen misafire öyle denir mi? Özellikle de bu gelen babaannense...

Allah bomba patlamadan ortamı yumuşatmam lazım. Hemen babanneme yapışıp yalakalık yapmaya başladım.
"Öyle şey olur mu babaannecim. Pek beklemiyodum da seni o yüzden yani. Yoksa seni ne kadar sevdiğimi bilirsin." dediysem de pek yumuşamışa benzemiyordu. Hapı yuttun kızım.
Babaannem:
-Ya önce salla babaanneye sonra yap yalakalığı olur mu öyle şey! Kime çektin sen bilmiyorum ki? Halbuki o kadar uğraştım bana çek diye. Kesin o safoz anana çektin sen. O da saydırıyodu gençken arkamdan, gerçi şu an da saydırıyo olabilir de neyse. Ahh gelin ahh nasıl yetiştirdin sen bu kızı? Benim öğretilerim bi kulağından girip diğerinden çıkmış.

Annem:
-Ya anne öyle şey olur mu? Benim kızım çok saygılıdır hem büyüklerini de çok iyi dinler(!). Ağzından kaçmış meselenin ne sizle alakası var ne de eve gelen misafirle. Mesele oda. Yani Ke...rem!
Ah annem yaptı yapacağını ne kadar çam varsa hepsini devirdi geçti. Şimdi Didik Necmiye başlayacak didiklemeye yandın Sezen kaç. Annenle sonra hesaplaşırsın.
Babaannem:
-Kerem mi? Oda mı? Kerem kim? Oda ne alaka?Şermin ne oluyor anlatacak mısın? Sezen...

Diye bağırdığında parmak ucunda
merdivene kadar gelmiştim. Sesi duyar duymaz başladım koşmaya ve kendimi attım odama. Off anne off yaktın beni. Bi kere de tutsan çeneni. Şimdi oda konusunda neden titiz olunduğunu anlıyorum. Ama ne yapıp edip o odayı geri almam lazım. Önce anneme şunun hesabını sorup kendi yanıma çekmem lazım. Planımı yapıp pusuya yatıp annemi beklemeye başladım. Annem kapımın önünden geçtiği anda onu içeri çektim ve çığlığı duyulmasın diye ağzını kapattım.
İçeri geçince ağzını açınca önce ayağındaki ultra acıtan topuklu terliğiyle popoma iki tane indirdi.

Ardından: "Sezen napıyorsun kızım? Ödümü patlattın. Şurda ölsem korkudan anne katili olurdun." diye devam ederken lafı ağzına tıktım ve ellerimi belime koyup başladım hesap sormaya:
"Ya anne olsun o kadar. Sen Didik Necmiye'nin yanında ne kadar çam varsa devirdin ben bi ödünü devirmişim çok mu? Hiç açıklama yapmaya, kendini aklamaya çalışma bildiğin saatli bomba attın sen evimize. O yüzden bana yardım edeceksin."

Annem: "Ne yardımı, babaannene eşek şakası falan yapmayacaksın de mi? Kalpten götürme kadını. Hem Didik Necmiye ne yaşıtın mı o senin, ben sana böyle mi öğrettim?" deyip popoma terliğini iki kere daha patlattı.
"Ya anne acıyor ya! Hayır şaka falan yapmıycam. Sevgili babaannemden Kerem'in odasını almam için yardım et bana nolur. Nolurrr anneciğim, canım annem nolurrr!!!" diyerek anneme yağ çekmeye çalıştım. Bu metod kimi zaman tutar kimi zamansa ters teper umarım bu sefer ters tepmez nolurrr Allahım nolurr yardım et bana!! Bir iki dakka annemle uğraştıktan sonra annem:

"Tamam Sezen yeter, kabul! Hadi anlat ne yapacağımızı. Bunu senin için değil Kerem için yapıyorum. Kerem'i ben de çok seviyorum hem de mobilya değiştirmeyle falan uğraşamam. Ama olur da yakalanırsak ben görmedim, duymadım, bilmiyorum"
Hafifçe elimi kaldırıp bi olley çektikten sonra şu an aklıma gelen sadece planın ilk aşamasını anneme anlatmaya başladım:

"Tamam annecim sen merak etme yakalanırsak sorumluluk ben de. Şimdi şöyle yapcaz öncelikle odada fare olduğunu göstermemiz lazım babaanneme bu bize birkaç gün kazandırır o sürede ben bir şeyler düşünücem. Okkey miyiz?"
Annem okkey işaretimizi👌yaptı.
Ben de dikkat çekmemek için onu salona yolladım. Ardından ben de yemeğe indim. Yemeğe hep beraber oturduk babam erken dönmüştü eve. Yemekte babamın karşısına Didik Necmiye oturmuştu. Aslında iyi bir kadındı sadece fazla detaycı, meraklı ve disiplinli. Bu da onu sevsem de gıcık olmama sebep oluyor.

Babaannem:
-Eee Sezen anlat bakalım nedir bu oda meselesi?Kerem kim, bugünkü terbiyesizliğinle ne alakası var?
-Babam:
-Haaa Kerem demişken o nerde? Niye gelmedi yemeğe? Ayrıca Sezen ne yaptın kızım sen babaannene?

Babaannem yine yemeğimi boğazıma dizmişti. Bir detayı daha atlamıştım babam bir iş seyahatine gitmiş yeni dönmüştü. Henüz Donuğun gittiğini bilmiyordu.
"Yaa babacım bi terbiyesizlik yok sen kızını bilmiyor musun? Babaannem yanlış anladı. Donuk... Ay pardon Kerem gitti ama gelecek. Babaannem de onun odasını anlamadığım bi ısrarla istemiş ben de ona daha güzel ve ferah bir oda versek nasıl olur diyordum."

Annem:
-Sezen Kerem gelecek mi geri? Ben gelmeyecek yurda yerleş...ti sanı..yor..du..m.
Diyerek yine yapacağını yapmış pot kırmıştı. Ahh Sezen ahh müttefik diye seçtiğin kişiye bak inanamıyorum sana.
Babaannem:
-Gitmiş çocuk kızım hem kimin neyin kimin fesi bu?Ben o odada kalıcam mobilyaları değiştiremediyseniz bugün misafir odasında kalır yarın mobilyaları değiştiririz.

Kaş göz işareti yaparak babamdan yardım istemiştim. Babam devreye girdi:
-Anne o oda tavan katı soğuk olur hem de basık pek güneş de almıyor sana bahçe katından bir oda verelim. Verandaya açılan ya da üst kattan verelim balkonlu falan tavan arası olduğundan balkonu yok. Çatıya açılıyor.

Didik Necmiye sinsi gülümsemesini yapmıştı belli ki işkillendiği bir şey vardı. Bu yüzden didiklemeye ve diretmeye devam edecekti. Babam bile onu ikna edemeyecekti!

-Yok oğlum daha sessiz hem baktım ben iyi güneş alıyor. Hem çatıya açılması daha güzel daha ferah ben iyiyim. Ama yok senin isteğin önemli değil gitmiş de olsa o nedüğü belirsüz çocuk daha önemli diyosan ne diyim oğlum.
Babam:
-Yok anne öyle şey mi olur. Şermin yarın odayı hazır et bugün de söyle Nurbanu güzelce hazırlasın misafir odasını. Ben çalışma odasına geçiyorum.
Dedi ve gitti.

Ayağa kalkıp "babaa" diye seslensem de oralı olmadı. Masaya oturmadan: "O nedüğü belirsiz dediğiniz çocuğun bir adı var Kerem. Hem onun hakkında öyle konuşamazsınız. O ailemizden biri!" dedim giderken de arkamı dönüp sinirli bir şekilde bakarak: "Ayrıca o çocuğun nedüğü belirli tamam mı!" diye ekleyip odama çıktım. Sinirli şekilde kapıyı vurdum. Yatağıma girdim. Donuğun bana yazdığı not hâla başucumda duruyordu. Bu kadar kısa zamanda ne çok şey yaşamıştık beraber. Önce şu oda işini halledip sonra donukla görüşmenin bir yolunu bulmalıydım. Sinirden uyuyabileceğini sanmıyorum ama uyumaya çalış Sezen yarın bambaşka bir gün olacak.

☀️☀️☀️
Sabah kalktım. Enerjim yerine gelmişti. İlahi bir güç dokunmuştu sanki bana. Bugün çok başka bir gün olacaktı. Evet hazır mısın Sezen? Hazırım. O zamannn "Mission Start".
İlk iş mobilyaların değişmesini engellemek. Hadi Sezen Fighting!

Okul üniformamı giyip adeta bir ajan edasıyla parmak ucunda annemin yanına yatak odasına gittim. Annem aynanın karşısında küpelerini takıyordu. Arkadan gelip "Anne" diye dürtünce birden irkildi. "Ayy" dedi. Sonra ağzını kapatıp sus işareti yaptım ona: "Anne, mobilyalar saat kaçta değişecek, Didik Necmiye... Ay pardon babaannem mi seçecek mobilyalarını? Bana bunları hızlıca özet geç. Ona göre görevini vereceğim sana."

Annem biraz yaklaşıp fısıltıya yakın bir sesle başladı anlatmaya: "Bak Sezen başımı belaya sokma öncelikle. Biliyorsun baban onay verdi o odaya, yol yakınken vaz mı geçsek diye düşünmüştüm dün ama Didik Necmiye "nedüğü belirsiz" diyerek Kerem'e bardağı taşırdı. Ona gününü gösterelim kızım!Ben sonuna kadar arkandayım. Yanarsak beraber yanarız." deyince sözünü kestim ve ona sarılıp "Canım annem benim!" dedim o da devam etti benden ayrılıp:
"Bak şimdi Didik Necmiye ile saat 2 gibi biz mobilyacıya gideceğiz. Hani çarşıdaki Ahmet Amcanın Dükkanı var ya oraya. Ne yap ne et o mobilyaları alamayalım. Şimdilik senin için yapabileceğim tek şey bu kızım. Gerisi sen de!" diyip omzuma bir tane vurdu ve gitti.
Hadi Sezen çalıştır saksıyı! Ahh Sezen aynı anda iki şeyi neden yapamıyosun sen hem çalıştır saksıyı hem okula yetiş. Geç kaldın koş koş!!

20 dakka sonra okuldaydım. Aslında hızlı geleyim dedim ama becerebildim mi bilemiyorum. En iyisi Işıl'ı bulup beyin fırtınası yapmak ama Işıl nerde?Işılı ararken Rüzgar'a rastladım. Acaba dediğimi yapıp düşündü mü? Düşünmediyse kendi bilir ben attım yemi yiyip yememek onun elinde yani. Hadi bakalım Rüzgar Bey, ye şu yemi!
"Hey Rüzgar selam! Naber? Naptın bakalım dün düşündün mü?"

Rüzgar'ın ağzından

Sezen dün ne yaptığımı sormuştu. Ne mi yapmıştım?Dün kafeden çıktıktan sonra eve gidene kadar düşündüm, motorumu da almadım. Yürüdüm eve. Eve girince direk odama çıktım. Çantayı fırlatıp yatağa oturdum saçlarımı karıştırdım. Koşmamama rağmen kan ter içinde kalmıştım.
Off Be Rüzgar sen ne ayaksın be oğlum? Sezen haklı işte sen anca dingillik yapıyorsun. Sanane oğlum Işıl'ın samimiyetinden, senin unutamadığın bir kız yok mu? Var.

Eee o zaman ne yapıyorsun sen kafan mı karıştı bir kızın aşk itirafıyla? Hayır, günde en az 10 teklif alıyorsun da aklın karışmıyor şimdi mi karışacak.O da değil sorun ne o zaman? Gururun mu kırıldı başkasıyla ilgileniyor diye? Eğer öyleyse sen ne aşşağılık bi adammışsın be Rüzgar Güven yazıklar olsun sana.
Hayır ya ne alakası var o kadar da angut değiliz sadece...

Ne sadece? Resmen kendinle diyaloğa hatta kavgaya tutuştun be oğlum bi karar ver neden yaptın ve o tokadı hak ettin mi? Evet, cevap veriyorum iç ses hakimi! İstediğim sorudan başlıyabiliyor muyum?Laubaliliğe gerek yok başla!

Oh bir iç sesten papara yemediğim kalmıştı sağol iç ses. Neyse cevap veriyorum ikinci soruya...
Sezen: "Rüzgar bi soru sordum nerelere daldın?"
Ben: "Cevap veriyorum iç ses, pardon Sezen o tokadı hak ettim. Bunun için de özrümü dileyeceğim Işıl'dan. Neden yaptığıma gelince çok düşündüm ve içgüdüsel olarak yani bir beyefendi olarak kankası olarak Işıl'ı korumak istedim. Başka bir sebebi yok. Zaten Işıl sana muhakkak anlatmıştır benim unutamadığım bir kız var hâla! Neyse cevaplarını aldığına göre ben gidiyorum. Hadi eyvallah!"
Afferim Rüzgar Güven zor oldu ama başardın.

Sezen'in Ağzından

Vay be Rüzgar Güven yemi yutup geri tükürüp geri okyanusa yüzeceğini pek sanmazdım galiba bir tane daha unutamama vakamız var. Birdi iki oldular bravo yani!
Neyse yürü Sezen koş bul Işıl'ı eğer Rüzgarla karşılaşırlarsa işler iyice sarpa saracak koş Sezen!
Çok şükür arkadaşımı iyi tanıyorum ne zaman kafası karışık olsa arka bahçedeki ağacın altındaki bankta olur bu yüzden koşmam bi işe yaradı ve Işıl'ı buldum. Tam yanına nasıl olsa buldum diye aheste aheste giderken birden Rüzgar çıktı ortaya. Anlaşılan Işıl'ı bir tek iyi tanıyan ben değilmişim!

Acil koşup Işıl'ın yanına geldim. Rüzgar henüz ağzını açmamış gibiydi ben de lafı ağzına tıkadım. Bu konuda başarılıyımdır.
"Kızım nerdesin ya her yerde seni aradım. Tahmin ettim burda olduğunu aslında da ben yalnız olursun diye düşünmüştüm. Eee Rüzgar az önce konuştuk senle neden Işıl'ı aradığını söylemedin peki?"
Işıl: "O da şimdi geldi bi şey konuşmadık zaten. Hem konuşacak yüzü var mı acaba? Hem sen ne konuştun ki bu kendini bilmezle?"

Offf be Rüzgar işler iyice sarpa sarcak napiyon ya ne işin var burda? Şiveni seveyim Sezen bi güzel konuşamiyon ayy konuşamıyorsun Türkçeyi. Ahh iç ses sen sanki benden farklısın ya nolcak böyle konuşuyorsam TDK mıyım ben? Olsun dikkat edelim bundan sonra bazı insanlar yargılayabilir bizi! Haklısın iç ses de zamanı değil şimdi konudan konuya atladık asıl konuyu unuttuk. Dur bir!Bak bi demedim bir dedim. Neyse sustum.
Rüzgar devreye girdi açtı o şom ağzını: "Işıl konuşabilir miyiz lütfen?"
Işıl umursamaz bir tavırla omuz silkti ve Rüzgar'a yan döndü. Büyük ihtimal yüzüne bakarsa dayanamamaktan korkuyor, safozum ya yerim!
"Ne konuşucağız acaba Rüzgar Bey? Küstahlığa devam mı edeceksiniz yoksa?"
Oooo Işıl Gökbakan vurdu gol oldu. Uff Sezen bırak dalgayı ciddi ol biraz. Tamam sustum iç ses.

Rüzgar biraz gergin bir şekilde: "Işıl dün Sezen söyledikleriyle aklımı başıma getirdi. Kendi kendime bir düşündüm ve bir karara vardım." dedi. Işıl korkmuş gibiydi acaba aklına neler geldi garibimin?
Işıl: "Karar mı ne kararı? Ne diyorsunuz Rüzgar Bey açık konuşun lütfen!"

Rüzgar derin bir nefes aldı oh cekti ve ağzındaki baklayı çıkardı: "Işıl sen haklıydın. Ben küstahlik ettim. Haddim değildi. Senin bir kankan da olsam dostum da olsam ileri gittim. Kabalıktı yaptığım, bu senin için ilk ve son kavgamdı rahat ol!"
dedi ve gitti.
Işıl duyduklarından dolayı şoktaydı. Ben bile bu kadarını beklemiyordum. Aniden kuşlar susmuş, ağaçlar yapraklarını dökmeye başlamıştı sanki. Havadaki güneş yerini kara bulutlara bırakmıştı. Çiçekler bile soluyordu sanki Işıl'ın o iyi kalpli minicik yüreğinde. Yağmur yüklü bulutlar gibi birer birer bıraktı gözyaşlari kendini yumuşacık tenine.
Tarih bir klasiğe daha sahne oluyordu. Yine bir erkek bir kızı gözü yaşlı bırakmıştı! Nedense erkekler beni hiç yanıltmıyorlardı ve ben yine haklı çıkmıştım ne kadar istemesem de...

Işıl'ı almış lavaboya götürmüş elini yüzünü yıkadıktan sonra sınıfa gerirmiştim. Öğle tenefüsüne kadar hiç konuşmadı Işıl. Ağzını bıçak açmadı. Ben de bir taşla iki kuş vurmak amacıyla bir plan yaptım hemen. Yemeğe gideceğimiz zaman Rüzgar ve Esat'a da mesaj attım. Kafeteryada buluşmak üzere sözleştik ama Işıl'a bir sey söylemedim.

Işıl'ı kolundan çekiştire çekiştire kafeteryaya getirdim. Rüzgar'ı görünce bembeyaz olmuştu. Gerçi Rüzgar'ın da Işıl'dan aşağı kalır yanı yoktu. Ortalıktaki kara bulutları dağıtmak için "öhö öhö" diye ses çıkardım.Daha sonra: "Arkadaşlar benim yardımınıza ihtiyacım var. Tabi siz de yardımcı olmak isterseniz." dedim. Aralarındaki en normal olan insan -yani Esat-konuştu:
"Tabi yardımcı oluruz Sezen, değil mi Işıl değil mi Rüzgar? Neyiniz var sizin yüzünüz sirke satıyor. Söylesenize kaça satıyorsunuz bu sirkeyi ucuzsa alayım salataya güzel oluyor. Hastalanınca alnımızı falan siler annem ne dersin abicim?"

Esat'a normal diyordum bu espriden sonra ondan da şüphelenmeye başladım. Ne kadar iğrenc bir espriydi o ya. Iyy yani! Neyse iş dallanıp budaklamadan devam et sen Sezen. Her şeyi enine boyuna anlattım sonra Rüzgar kendine gelip bir soru sordu: "Şimdi Sezen iyi hoş da bizden ne istiyorsun?Napcaz yani kadını mı kaçıralım odaya yerleşmesin diye nedir yani!"

"Rüzgar saçmalama ne kaçırması bakın şöyle yapacağız. Şermin Sultanla saat 2'de mobilyaları almak için bizim Ahmet amcanın dükkanına gidecekler. Sen Esat siyah bir maskeyle Didik Necmiye'nin çantasını çalacaksın. Rüzgar sen de ilerde motorla bekleyeceksin Esat gelince hemen tüyceksiniz. Ordan bizim eve geleceksiniz. Polis molis olayı olmayacak siz merak etmeyin o kısmını halledeceğim ben. Başka sorusu olan var mı?"
İlginçtir ki kimsenin sorusu yok derken canım arkadaşım, Işılım beni yanıltmadı ve patlattı soruyu. Allahtan zor değildi.
Işıl: "Sezen peki ben ne yapacağım" dedi. Ben de: "Sen benle operasyonun ev kısmında olacaksın bir tanem, tamam mı?" dedim. Anladım anlamında kafasını salladı.Bu bir tanem hitabı da Hayat Şarkısındaki Kerim'den geçti bana çok tatlı söylüyor çocuk yaaaa!
Çocuk dediğim de kocaman adam da benim hitap şeklim öyle.

Yemeklerimizi yedik ardından beden dersinden bir şekilde yırtıp operasyona başladık.Hemen annemi aradım.
-Alo Şermin Sultan hazır mısın? Operasyonun ilk kısmı başlıyor.
Annem:
-Yaa Sezen ben korkuyorum bir şey olmaz değil mi?
-Yok anneciğim olmaz olmaz sen merak etme. Senin tek yapman gereken çantanı vestiyerde unutmak gerisini bizim çocuklar halledecek. Didik Necmiye'nin çantayı kapıp kaçacaklar, sen polisi aramış gibi yap yeter. Hadi annem yaparsın sen!
Annem:
-Sen ne yapacaksın?
-Orasını gelince anlarsın hadi gazan mübarek olsun Şermin Sultan!
Umarım Esat ve Rüzgar başarabilirdi. Bir tarafım siz de uzaktan izleyin ellerine yüzlerine bulaştırmasınlar diyor bir tarafım da arkadaşlarına güven diyor. Ama güvenemiyorum bir türlü. Bu hayatta kime güvendiysem elimde patladı adeta. O yüzden ben kimseye güvenemem.

Rüzgar'ın ağzından

Sezen'in aklına uyup bir işe girmiştik ama umarım başımız ağrımaz. Esat'a bir kar maskesi alıp dükkanın önünde pusuya yattık. Beyaz bir araba biraz sonra dükkanın önüne yaklaştı. Sokak sakindi. Etrafta kuş dahi uçmuyordu. Böyle giderse tereyağından kıl çeker gibi halledecektik. Esat'a "1-2-3 koş" dedim.

Esat koşup gitti ben de sote bi yere çektim motoru. Acaba Işıl ne yapıyor şu an? Ah be Rüzgar kalın kafalısın sen oğlum. Hatta itsin sen it! Kızı ne kadar üzdüysen beti benzi atmış, gözlerinin altı şişmişti. O elma gibi kıpkırmızı yanaklarından bile eser kalmamıştı. Rüzgar ne saçmalıyorsun? Sen sadece yapman gerekeni yaptın. O sırada bi çığlık duyuldu Sezen'in babaannesi olmalıydı bağıran.

Kadın ahtapot gibi yapışmış vermiyordu bir türlü çantayı. Esat mecbur kadını itti biraz, ben öyle dalınca az kala operasyonu batırıyordum. Kadın Sezen'in annesi olduğunu düşündüğüm kadına "polisi ara" diyordu en son. İnşallah başımız yanmaz!

Biraz sonra Sezen'in evindeydik. Kapıyı bir kadın açtı, biz de hemen girdik içeri. Sezenler salonda oturmuş televizyonda dizi izleyip çekirdek çitliyorlardi.
"Ohh hanımlar rahat mısınız? Biz ne etrekşınlar yaşıyoruz siz oturmuş dizi mi izliyorsunuz?"
Sezen eliyle çekil çekil yapıp bir yandan çekirdek çitleyerek:

"Çekilsene Rüzgar! Dizinin en heyecanlı yeri şu an. Çocuk her an yakalanabilir." dedi. Bu kızlar resmen şaka gibi. Ne anlıyorlar şu kore dizilerinden bilmem nelerinden. Neymiş oppaymış! Dipleri düşüyor adamlara ayıp ayıp ya! Hiç de utanmıyorlar. Gidip televizyonu kapattım ve kapattığım anda kafama terlik yedim. Terliği atan Işıldı:
"Ya gerizekalı kim dedi sana kapat televizyonu diye?"
"Kızlar hani ev kısmını hallediyordunuz operasyonun. Senin annene babaannen "polisi ara" diyordu Sezen napacağız şimdi?"
Sezen ayağa kalktı ve merdivenleri çıkmaya başladı biz de onu takip ettik. Çatı katına geldiğimizde durdu ve ellerini kollarında birleştirip kapıyı açtı:
"Halletmediğimizi boş durduğumuzu kim söyledi?İşte bakın operasyonun ikinci kısmı." diyerek kapıyı açtı. Kapıyı açmasıyla bir çığlık koptu. Çığlık Esattan geliyordu. O güçlü adam birkaç haşere ve fareden korkmuştu.

"Sezen bu ne? Nerden buldunuz bu böcekleri ve fareleri?" dediğimde kahkahayı bastılar. Ne olduğuna anlam verememiştim.
Işıl dedi ki: "Sezen böcekleri tek tek bahçeden yakaladı kavonoza koyup odaya saldı. Fare de sahte oynatılıyor böyle bak. Hahaha..." gülmeye devam etti. Esat boşuna korkmuştu ve ben hâla Sezen'in neden bu kadar ileri gittiğine anlam veremiyordum.
Esat kendine gelip sitemkar bir tavırla Sezen ve Işıl'a seslendi:
"Yuh artık Sezen! Yuh sana da abicim
biliyorsun böcek korkumu neden önceden haber etmiyorsun? Hem ben hâla bunların ne işe yarayacağını anlamadım. Hem ne olacak bu odayı alsa babaannen? Beğenmiş belli ki kadıncağız! Hem bu oda kimin ki?"
"Valla Esat yuh asıl sana! Ne çok soru sordun koca karılar gibi. Hadi işimize bakalım şimdi ne yapacağız Sezen?"
Sezen kollarını çözüp tereddütle: "Şimdi ben ve Işıl kalanını halledeceğiz. Sağ olun çocuklar her şey için!" dedi. Biz de eyvallah yaptık. Bizi kapıya kadar geçirdiler. Ne olduğunu anlayamasam da Sezen için çok önemli olduğu belliydi. Umarım başarırsın Sezen!

Sezen'in ağzından

Çocukları geçirmiştim ama çok da gergindim. Ya başaramazsam ya Donuktan geriye kalan şeyler de gider de evde kalan son izleri de silinirse ne yaparım ben? Ayak izleri kaybolursa hiç gelmemiş gibi olacak sanki. O yunan tanrısı edasıyla(!) uyuduğu yatakta hiç uyumamış gibi olacak. O dolap giderse sanki hiç yarı çıplak karşıma dikilmemiş olacak. Ayy Sezen ne diyorsun? Haklısın iç ses bu son dediğim fazla oldu biraz. Neyse sen anladın beni. Bu hayatta beni çoğu zaman en iyi sen anlıyorsun iç ses. Bazen düşünüyorum da bir kaza geçirsem de sen kaybolsan ne yaparım ben diye? Ayy sus Sezen Allah Muhafaza vur tahtaya!!

Kapı açıldı ve sesler gelmeye başladı bu ses anneme bağıran Didik Necmiye'den başkası değildi.
Didik Necmiye:
-Aradın mı polisi sen? Nerde benim çantam ha nerde?
Annem:
-Aradım anne bulmuşlar çantayı getireceklerdi eve.
Didik Necmiye:
-Yalan söylüyorsun değil mi gelin? Polisi aramadın, kandırıyorsun beni!

Annemle salona girdiler araya girmessem Didik Necmiye çiğ çiğ yiyecekti anneciğimi.
"Noldu babaanne niye bağırıyorsun anneme ne yaptı sana?"
Didik Necmiye:
-Ne olacak anan olacak bu kadın çantamı kapıp kaçtılar öküzün trene baktığı gibi baktı.
Annem boynu bükük bir şekilde:
-Ya anne ne yapsaydım iki kişiydiler bu topuklularla peşlerinden mi koşsaydım?
Didik Necmiye:
-Hayır sana koş diyen yok! Evden çıkarken vestiyerde unutmasaydın çantanı yeter de artardı. Kıt akıllı mısın nesin anlamıyorum ki! Ah gelin ah ne diye unutursun çantanı evde? Saf mısın sen? Ah Necmiye ah zamanında alacaktın önlemini. İzin vermeyecektin bu safozla evlenmesine. Ah ah ben İlyasıma ne güzel kızlar buldum da seni aldı işte. Ne yaparsın gönül bu ota da konuyor boka da. Tövbe tövbe nasıl konuşturuyorsun beni. Ağzımı bozdurdun.

"Babaanne babaanne sen nasıl konuşuyorsun benim annemle? Ne otu ne boku ne diyorsun anneme?Açtırma ağzımı çıkartma içimdeki dolmuşçuyu! Ben o moda geçersem büyük müyük dinlemem ona göre!" dedim. Beni gerçekten çıldırtıyordu bu kadın. Yine annemin damarına basmış aradan 18 yıl geçmesine rağmen yine evlilik mevzusuna girmişti. Zavallı annem ne yapsa yaranamıyordu Didik Necmiyeye. Gerçi hâla ben bile bilmiyorum nasıl taşınıp evlendiklerini. Sadece tek bildiğim birbirlerini çok sevdikleri.

Didik Necmiye:
-Sus sen bacaksız yine terbiyesizleştin. Mobilyaları da alamadık neyse artık o mobilyalar yeni gibiydi onları kullanırım.
Bu kadın tam bir şeytan ya da çift kişilikli. Nasıl moddan moda geçiyor? Bir iyi bir kötü anlamıyorum yani.

Didik Necmiye ben yine kendi kendime konuştuğum sırada hareketlenmişti. Işıl'ı unutmuştuk biz tartışmaya dalıp. Işıl'a dönüp: "Hoşgeldin kızım! Ben iki dakika yukarı çıkıp bir yeni odama bakıp geleceğim sonra senle sohbet ederiz tamam mı?" dedi ve anneme beni takip et işareti yapıp merdivenlerden yukarı çıkmaya başladı. Biz de Işılla arkasından onu takip ettik. En önde Didik Necmiye, arkasında annem sonra da biz vardık.

Çatı katına çıktığımızda biraz sonra olacaklardan en az hasarla payımızı almak için duvarın arkasına saklandık. Didik Necmiye yavaşça kapıyı açtı. 3'e kadar saydığımda fareyi hareketlendirecektim. Ben 3'e kalmadan Didik Necmiye böcek ve fareleri görünce çığlığı bastı. Çığlığından tüm ev inlemişti. Pencereler tıngırdamış, kapılar gıcırdamıştı. Bir çığlık nasıl tüm evi ayağa kaldırabilirdi ki, yine farkını ortaya koymuştu. Plan tıkır tıkır işliyordu. Tek bir farkla: Didik Necmiye'nin bu kadar korkacağını ve bayılacağını hesap etmemiştim!

Yarım saat sonra

Didik Necmiye bayılınca onu salondaki koltuğa taşımış ve donuğun odasını temizlemiştik. Yarım saatin sonunda annemin kolonyayla bilek ovma çabası sonuç vermiş ve Didik Necmiye yani babaannem ayılmıştı. Galiba üzülmüştüm onun bu haline, aslında ben severdim onu sadece sinirlenince gözüm hiçbir şeyi görmüyor benim. Eğer bu seferde vazgeçmezse ne yapacağım bilmiyorum hiç. Uyandığı gibi de başlamıştı konuşmaya: "Şermin ben istemiyorum o odayı temizletsen de temizletmesen de istemiyorum bana başka oda ver!"

Evet sonunda basarmıştık. Donuğun odasını geri almıştık. Işılla çak yaptığım sırada babaannemin bizi göreceği hiç aklıma gelmezdi. Bizi görmesiyle karşısına dikmesi bir oldu. Sadece ben ve Işıl'ı değil annemi de dikmişti karşısına.
Didik Necmiye:
-Neler oluyor burda anlatın bakalım çocuklar?Ne işler çeviriyorsunuz? dediğinde annem lafa girip "Anne..." diyip konuyu açıklamaya çalışsa da lafı ağzına tıkayıp

-Sana da geleceğim Şermin sıranı bekle. Evet Sezen anlat!
demişti. Ben de bastan sona olan biten her şeyi anlattım cümlemi de şöyle tamamladım.
"Babaanne biliyorsun benim bir kardeşim yok. Kerem bana hem bir kardeş hem bir dist hem de kankam oldu. Kısa zamanda her şeyim oldu ben fark etmeden. Neden gitti birden bire bilmiyorum ama geri dönebilir ve geri dönerse onun sahip olduklarını başkasının aldığını söyleyemem ona.

Hayat ondan en sevdiklerini almış zaten. Annesini almış daha çok küçükken 2 sene önce biricik kardeşini annesinin yadigarını kaybetmiş. Hayat hıncını alamamış gibi saplamaya devam etmiş hançerini. Sadece... Sadece 6 ay once bu dünyada tutunduğu tek dalı, nefesini, huzurunu, yaşama sevincini sevdiği kadını da çalmış ondan. Babasını ise hâla affedemeyen kanadı kırık bir kuş gibi ne uçabiliyor ne bir yerde durabiliyor. Uzun zaman sonra kendini iyi hissettiği tek yerdi bura. Aile sıcaklığını burda tattı. Yani anlayacağın babaanne bizim ona, onun bize ihtiyacı var."
Didik Necmiye biraz duraksadı ardından:
-İyi hoş da kızım o zaman neden gitti bu çocuk?

Haklıydı. Neden gitmişti bilmiyordum ama bulacaktım sebebini.
"Bilsem burda olurdu değil mi babaaannecim!"
Didik Necmiye:
-Şermin bu seferlik seni affettim. Hatta aferim sana kızınin yanında olduğun için ana dedigin her daim evladının yanında olmalı.

Ohaa babaannem anneme yine ismiyle hitap etmiş ve onu takdir etmişti. Kızmamıştı bile acaba bana ne yapacaktı? Amann ne yaparsa yapsın annemin şu gülüşü için canımı veririm ben.
-Sezen korkuttun falan beni ama aferim sana da. İstediğin şeyi elde etmek için sonuna kadar çabala sonuna kadar dene. İste o zaman başaramasan da kaybetmemis olursun. Kazanan sen olursun. Şimdi koş Kerem'i buraya getir! Ne bekliyorsun hadi koş!!
Babaannem haklıydı ne bekliyordum. Artık zamanı gelmişti Işıl'a sarılıp koşmaya başladım. Beni bekle Kerem Atalay! Sezen Aykut geliyor...

Nasıl olmuş? Uzun bir aradan sonra size uzun bir bölüm vermek istedim. Umarım beğenirsiniz. Yorumlarınızı esirgemeyin sizin düşünce ve önerileriniz benim için çok önemli ve değerli! Oylarınızla da destekleyin lütfen sizin sayenizde bu hikaye var. Siz olmazsanız bir manası olmaz.

-Sizce Sezen Kerem'i geri getirebilecek mi?

-Sezenin annesi babasının gizli evlilik hikayesinde nasıl sırlar var?

Hepsi gelecek bölümde...

-Bu bölüm için en iyi şarkı ne olurdu sizce?

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top