Savaş başlasın
Şato aynı gün öğlen son taktik toplantısı...
Herkes bir masanın etrafında toplanmış son durumu değerlendiriyorlardı.
-Evet Vergil White.Seni dinliyoruz.
-Planın ana hatları şöyle.Canavar uzun bir savaş isteyecektir.Bizim askerlerimiz yoruluncaya kadar sahte saldırılar ve baskınlar yapacaktır.Ama hava karardığı an saldırı biter.
-Neden?diye sordu Caitlyn.
-Çünkü onlar karanlıkta pek iyi göremezler.
-Hmm.Yani tek yapmamız gereken baskınlardan sağ çıkmak.
-Aynen öyle.dedi Vergil.
-Öte yandan.diye devam etti Eve.
-Sonraki gün ise asıl savaş başlayacak.Bize her şeyleriyle saldıracaklar.Ama ordunun başını generalleri çekmeyecek.Ve ejderhaları kullanmayacaklar.
-Çünkü.dedi Vergil.Ama Caitlyn araya girdi.
-Çünkü bu savaş tamamen bir aldatmaca.Asıl savaş ise sonraki gün olacaktır.Bütün ordular geriye çekilecek.Ve üç general savaş alanına inecek.Evet.Başa baş bir mücadele isteyecekler.
-Evet.diye şaşkınca cevap verdi Vergil.
-Ama bir şey aklıma takıldı.dedi Caitlyn.
-Nedir?
-Ejderhalar?Onları neden aldılar.
-Çünkü benim onlarla savaşmamı istemiyolar.
-Nasıl yani.
-Şöyle.dedi Vergil ve haritayı açtı.
-Bu şatı bir okyanus kıyısına kuruldu.Dedi şatonun arka kısmındaki sahili göstererek.
-Eğer bu düşündüğüm şey ise eğer ben o sahilde olmassam tamamen yenildik demektir.
-Peki düşündüğün şey ne Abi?diye sordu Eve.
-Henüz bunun için erken ve bu sadece bir tahmin.Yani buna takılmayın.Şimdilik önümüzdeki savaşa odaklanalım.
-Seni kim lider yaptı?
Vergil haritadan kafasını kaldırdı.
-Efendim?
-Beni duydun beyaz.
Eve sinirle adama baktı ve konuşmak için nefes aldı.Ama Vergil elini kaldırdı.
-Eğer daha iyi bir planın varsa.Seni dinliyorum.
-Var.Onlara tüm gücümüzle saldıralım.
-1 dakika içinde ölürsün.
-Gücümü bilmiyorsun.
-Onların güçlerini bilmiyorsun.Şimdi kendini daha fazla rezil etme.
Adam sustu.
Ardından geçen gün Her şey Eve ve Vergil'ın söylediği gibi oldu.Baskınlar sağ sağlim atlatıldı.Ama asıl savaş daha yeni başlıyordu.
Sonraki gün sabah...
Eve Vergil Caitlyn ve Nathan surlardan savaşın gidişatını izliyordu.(Yan yanalar ve sıralama Vergil Caitlyn Eve Nathan şeklinde)
Vergil yumruklarını sıkmış ve savaşın gidşatını izliyordu.Sanki her ana savaşa atlayacakmış gibiydi.
-Gücünü koruman lazım.dedi hafif bir ses.
-Biliyorum Caitlyn.Ama.
-Aması yok.Bu benim de hoşuma gitmiyor.Ama burda kalmak zorundayız.
O sırada Eve de aynı şekilde savaşı izliyorudu.Nathan ise yanında kararsız bakışlarla onları süzüyordu.Bir şeyler demesi gerektiğini hissediyor ama bir türlü cesaret edemiyordu.Sonunda biraz cesaretini topladı ve bir şey demek üzere ağzını açtı.
-Nathan,Eve.Gelin.
-Ne oldu abi.
-Sol ellerinizi uzatın.
Üçü de uzattı.Vergil ellerinin üstüne birer tane mühür yerleştirdi.
-Bu da ne?dedi Nathan.
-Bu bizim her daim iletişimde olmamızı sağlayacak bir mühür.Konuşurken mührün üstüne basmanız yeterli.
-Kullanışlı.
-Benim sahile gitmem gerek.Siz burda kalın.
-Ben de geliyorum yardım ederim.
-Sağol Caitlyn.dedi Vergil ve surlardan ayrıldılar.
Sahil...
-Peki burda napıyoruz Vergil?
-Bir şeyi kontrol etmem lazım.
-Peki ben ne yapacağım.
-Senden bir büyü yapmanı istiyorum.Kıyıdan itibaren gösterebildiğin bütün balıkları göster.
-Ne kadar uzaktakileri?
-Ne kadar yapabilirsen.
-Tamam ama bana biraz izin ver.Odaklanmam gerekiyor.
Vergil ceketini cıkardı.
-Bunun üstüne oturabilirsin.
-Saol.Bu arada sen ne yapacaksın?
-Önemli değil.Öncelikle sudan biraz alacağım ve üzerinde bir kaç test yapacağım.Beni dert etme.
-Peki.dedi Caitlyn ve ceketin üstüne oturdu.
O sırada Vergil yemekhaneden aldığı kaba denizden biraz su doldurdu.Ardından elinde bir ateş yaktı ve elini kabın altına koyarak kaynatmaya başladı.Su kaynamaya başlayınca cebinden çıkardığı gri bir otu kabın üstüne tuttu ve bekledi.Ardından Ot kırmızılaşmaya başladı.
-Düşündüğüm gibi.
O sırada Caitlyn büyüyü bitirdi.
-Expecto.dedi ve bütün balıklar parlamaya başladı.
-Evet ne düşünüyorsun?
-Sence de kıyının bu kadar yakınında biraz fazla balık yok mu?
-Hmm.Evet sen söyleyince farkettim.Öyle.Ama nedeni ne ki?
-Hmm.
-Vergil o ot neyin nesiydi.
-Kızıl hava otu.
-O da ne?
-Karbon dioksite maruz kalınca rengi griden kızıla dönen bir ot.Sudaki miktarı ölçmek için kullanıyorum.
-Peki.Şimdi napıyoruz.
-Öncelikle büyüyü bitirebilirsin.İstediğimi öğrendim.
-Tamam.Expecto.
-Şimdi.Denizin dalgalarının geldiği seviyeye baktı.Ve 20 santim kadar ilerisine bir mühür koydu.
-Bu ne için?
-Eğer bir şey gelirse bilmemiz için.
-Vergil sorun ne?Bize gelecek olan şey ne?
Vergil bıkkınca bir nefes verdi.
-Caitlyn lütfen...
-Vergil!Bana bak ve kendine gel.Seni bu kadar korkutan ne?
-Gelen şey gelebilecek en köyü şey.Ve sanırım öğrenmenin vakti geldi.
-Seni dinliyorum.
-Ona Bewilderbeast diyorlar.Bizim dilimizde bu şaşkın canavar anlamına gelir.Ama emin ol karşılaşabileceğin en kötü şeydir.Boyu bu şatodan bile büyük.dedi devasa şatoyu işaret ederek.Filinkiker gibi iki kocaman sivri dişi var.Nefesi ise buz.Tamamen buz tükürüyor.Ama en kötüsü ise.
-En kötüsü ne?
-Diğer ejderhaları kontrol edebilir.
-Nasıl yani?
-Diğer ejderhalar sadece ondan emir alır.Tabi biri ona meydan okuyamazsa.Şu ana kadar bir şaşkın canavarı kendi türü dışında yenmiş sadece bir ejderha var.O da Özel bir öfke türünden olan bir gecenin öfkesi.Hıçkıdığın ejderhası yani.
-Yani eğer onu buraya getirirsek...
-Onu buraya getiremeyiz.diye sözünü kesti Vergil Caitlyn'in.Gecenin öfkesi ordaki sürünün Alpha'sı.Yani başka bir şey bulmamız gerekiyor.
-Merak ettim.Acaba bu canavar neye benziyor?
Vergil cebinden bir defter çıkardı ve bir sayfa açtı.
-İşte böyle.
-Vay canına.Baya korkutucu.
-Gelenin o olmamasını ummuştum ama.Sudaki karbon miktarı ve balıkların ondan kaçmak için kıyıya yaklaşması.Bu kesinlikle o.
-Peki ne yapacaksın.
-Beni boşver.Asıl savaşı siz vereceksiniz.
-Hayır Vergil.
-Caitlyn.Beni dinle lütfen.dedi Vergil.
-Eğer sana bir şey olursa naparım bilmiyorum.Ve şu an senin yerine onlarla savaşmaktan çok istediğim bir şey yok.O yüzden lütfen.Dikkatli olacağına söz ver.
Caitlyn gülümsedi.
-Merak etme.Benden o kadar kolay kurtulamassın.Daha yapacağımız çok iş var.
O sırada hava kararmaya başlamıştı ve zafer çığlıkları yükseldi saflardan.
-Kral ve komutanlar iyi idare etmişler gibi.Ama asıl savaş yarın başlayacak.
-Bu kadar karamsal olma Vergil.Hadi gel ordunun durumuna bakalım.
-Hemen arkandayım.
Hadi zamanı biraz geriye alalım.Vergil ve Caitlyn'in surlardan ayrılmasından hemen sonra.Eve ve Nathan...
Eve'in elleri sıkmaktan uyuşmaya başlamıştı artık.Uzaktan da olsa savaşı görebiliyor insanların ölümünü izliyordu.
Eve ileri doğru bir adım attı.Ardından bir el omzunu tuttu.
-Nereye böyle?
-Seni hiç ilgilendirmez Nathan.
-Oraya gidemessin.
-Ya.Bana ne engel olacak peki.
Nathan bir an durakladı.Kaşlarını çattı ve Eve'i kendisine çekerek eklerini omuzlarına koydu.
-Ben şu an çok mu mutluyum sanıyosun.Ordakiler benim arkadaşlarım.Ben şu an burda duruyorsam.Sen de duracaksın.Beni bu acıyla baş başa bırakmaya hakkın yok.
-Bencil.Çek ellerini üzerimden.
-Ne?
Eve konuşmak yerine Nathan'ın iki bileğinden tuttu kaldırdı ve geri ittirdi.
-Tamam.İstediğin gibi olsun.dedi Nathan ve bir iki adım geri çekildi.
-Ama şunu unutma.Burda acı çekmiş tek kişi sen değilsin.diye devam etti Nathan.
-Yaşadıkların beni ilgilendirmez.Ama yeteneklerin ilgilendirir.
-Ya?
-O belindeki kürdan süs niyetine değilse dövüş benimle.
-Hayır.Seninle dövüşemem.
-Neden?Kızım diye mi?
-Sana zarar vermek istemiyorum diye.
-Ah bu konu hakkında endişelenmene gerek yok.dedi uğursuz bir gülümsemeyle.
Ardından havada çok sıradışı bir değişim oldu.Sanki bütün elementler Eve'in yanına akın ediyormuş gibiydi.Eve'in gözlerinden elektrik akımları sızmaya başladı.Elini yukarı uzattı.Ardından bir şey almış gibi çekti.
Elinde Kocaman bir tırpan ortaya çıktı
-Seni seçtim.Bana hizmet edeceksin.
Ardından tırpanın üzerinde bir göz açıldı.
-Görücez.
Ardından tırpanı sanki hiçmişçesine bir kaç kez savurdu ve Nathan'a doğru uzattı.
-Başlayalım artık.Tabi hala ayakta durabileceksen.dedi gülümseyerek.
-Nathan'ın ise ilk defa kendine güveni sarsılıyordu.Şatıdaki en büyük kılıç ustalarından biriydi.Ama o bile etkilenmişti.
Nathan istemeyerek de olsa kılıcını çekti.Ardından ileri atıldı.Bir kaç saniye sonra farketti ki.Kızın rakibi değildi.Eve onun kılıç menziline girmesine bilerek izin vermişti.Ama bir kez olsun savunmasını aşamamıştı.Eve tırpanını sürekli döndürüyor ve bir şekilde her darbesine misliyle karşılık veriyordu.Bir süre daha böyle devam ettiler.Ardından Eve sersemletici bir saldırıyla Nathan'ı durdurdu ardından tırpanın ters tarafıyla geri ittirdi ve ucunu boynuna dayadı.
-Bana rakip değilsin.Aramızdaki güç farkını anlamış olmanı umuyorum.
-Eh.Sanırım başından belliydi.
Eve'in tırpanı havaya karıştı.Nathan da kılıcını kınına koydu.
-Abin be prenses çok iyi anlaşıyor gibiler.
-İlginç bir şekilde öyle.Sizin bu prenses.Nasıl biri.
-İlgini mi çekti?Yoksa abini mi kıskandın?
-Kes sesini ve konuş.
-O ikisini aynı anda yapamam yalnız.
-Ih.Sinirimi bozuyorsun.dedi ve arkadını dönüp yürümeye başladı.
-Tamam tamam dur.Anlatıcam.
-Seni dinliyorum.
Devamı sonra.Kendinize iyi bakın.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top