you are loved


toothpaste kisses,   ikinci parça.
" s13ep05; you are loved "

ミ★


ミ★

may these words be the first to
find your ears, the world is brighter
than the sun now that you're here 

"İyi geceler Cas," mırıldanmıştı avcı, bir eli sol kolundaki mührün üzerindeydi, sanki derisini yeterince derin kazıyabilirse kurtulacaktı ondan. Dean elindeki pizza kutularını köşedeki çöp kutusuna tıktıktan sonra kütüphanenin köşesinden dönerek kayboldu gözden, yumuşak adımlarının yankısı kaldı meleğin kulaklarında. Uzun zaman sonra ilk defa toplamıştı ailesini bir araya, kısa süreceğini bilse dahi gülümsemişti elini meleğin omzuna koyarken. Charlie, Sam'in saçlarını örmekten bahsetmiş ve diğer kardeşi saatler önce odasına çekmişti, herkesi yüzüne yerleşmiş bir tebessüm vardı aslında çaresizlik içerisinde olsalar dahi.

Castiel bu maskenin ardına daha fazla sığınamayacağını biliyordu. Sonunda kütüphanede tek başına kalmıştı, okuduğu irfana yönlendirmeye çalıştı ilgisini. Görüşü pusluydu, kendi duyguları içerisinde boğulacağından korkuyordu.

  though your eyes will
need some time to adjust
to the overwhelming
light surrounding us

Sığınağın loş ışıkları altında farklı tonlara bürünen mavi gözlerini önündeki kitaptan ayırdı. Kalın, yıllanmış cildin üzerinde dolaştı parmakları, kitabı bir kenara çekti. Dirseklerini masaya dayadı, gözlerini kaparken elleriyle çehresini gizledi hiç bir şeyin yüzündeki çaresizliği örtemeyeceğini bilse de. Yalnızdı. Burnu sızlıyordu.

i'll give you everything i have
i'll teach you everything i know
i promise i'll do better 

Dudaklarını ince bir çizgi halinde birbirine bastırırken elleri yanaklarına gitti, ona yabancı olan yaşlara dokundu parmakları, gözyaşlarını silmek işe yaramıyordu. Bulanık bakışlarının ardından dikkatini tekrardan dağıtmaya, düşünmemeye çabaladı. Hafızası ona acıyacak gibi değildi. Özünü geri almanın onu düzelteceğini sanmış olsa da hala nefesinin tıkandığını hissedebiliyordu her gözlerini kapayışında.

i will always hold you close
but i will learn to let you go
i promise i'll do better 

Araf'ta ilk onu terk edişinde avcı yaratıkların arasında kendine bir yol açarak, kanayarak ona ulaşmıştı uzun zaman önce o cehennemden kurtulma imkanını görmezden gelerek— Castiel onu orada bırakması için yalvarıyordu geceleri tanrıya, Dean geri dönmesi için dua ederken. Geçit açıldığında, elindeki tutuşunu gevşeterek, gitmesi için yalvarırken veda etmeye gerek duymamıştı, kelimeler dudaklarından dökülmemişti asla.

i will soften every edge
i'll hold the world to its best
and i'll do better 

Ona ihtiyacı olduğunu söylerken bile acı içerisindeydi Avcı. Kemiklerinin elleri altında parçalanışını hissetmişti. Hiç bir şey ifade etmeyen özürü boğazında bir yumru gibi, nefes almasını engelliyordu kurumuş dudaklarını araladığında. Kendi benliğinden uzaklaşana, kendi ellerine yabancılaşana kadar zorlandığı bu sahne yüzlerce defa kurgulanmıştı zihninde, üç kelime, tanrının savaşçısının yıkılması için yeterliydi — oh, artık kimin için savaştığını bilmiyordu, kendi bedenine dahi sahip değilken —

Castiel uyandı, titrek ışığın altında parlamakta olan bıçak ellerinin arasından kaydı, zeminle buluştu. Dean'in öksürdüğü kan nefes almasına engeldi, melek o acı dolu yüz ifadesini bir daha unutamayacağını biliyordu. "Cas...Cas?" Nerede olduğunu, ne yapmakta olduğunu algılayan adamın sarsıldı çehresi kendisine duyduğu korku ve nefretle. Soğuk, ve kana bulanmış parmakları Dean'in yanağına gitti, bu sefer tereddüt ederek. "Hayır, Cas! Cas!" Şimdi gözlerinde korkudan başka bir şey okunamayan adam geri çekilmeyi deniyordu kalan son gücüyle. Özü, Avcı'nın kanamasını durdursa dahi kırık uvuzları dışındaki her şey hala paramparçaydı.

with every heartbeat i have left
i will defend your every breath
and i'll do better 

Başı ellerinini arasında, sarsılmaya devam ediyordu sessiz hıçkırıkları arasında. Cehennemden kurtardığı ruhu bir daha bırakmayacağına yemin etmişti, lakin engelliyemiyordu asla dökülen gözyaşlarını ve kanı. Dean Winchester ruhunun ne kadar güzel ve saf olduğunu görmemişti asla. Gece suskundu, tek başına olduğundan emindi oysaki. Gözyaşları tarafından işgal edilmiş görüşünün ardından, kütüphanenin kapısının önünde dikilen silueti seçebilmişti belli belirsiz de olsa. Parlaklığını kaybeden gözlerini kaçırdı Avcı'nınkilerden, elleri hala başının iki yanında, dirsekleri masaya dayalıydı, trençkotunun içinde bir parça daha ufak, daha kırılgan duruyordu belkide.

  'cause you are loved
you are loved
more than you know 

Ona korkutucu derecede yabancı olan bu boğulma duygusuna alışamıyordu. Dean, bir anlığına tereddüt etse dahi — yüz ifadesi hiddetli değildi, hatta bakışları yumuşak ve anlayışlı sayılabilirdi aylardır çehresine yerleşen boş ifadenin aksine — sonunda aralarındaki mesafeyi kapamıştı. Meleğin gözyaşları yanağında ıslak izler bırakırken Avcı göğüsüne doğru çekmişti onu, bir eli omzunda, tutuşu naif, kokusu tanıdıktı diğer her şeyin aksine.

i hereby pledge all of my days
to prove it so 

Dean farkında olmasa dahi dikkatini toplayamıyordu uzun süredir. Silahına veyahut kemerindeki bıçağa davranmaktansa yumrukları kullanıyordu gittikleri avlarda. Öngörülebilir darbelerden kaçmaya çabalamıyordu artık. Ölümüne kanıyorken Castiel elini alnına koyduğunda, özünü onun için harcamamasını söylüyordu meleğin ikna olmayacağını bilse dahi. Dean Winchester acı çekmek için çabalıyordu, etrafındaki herkes onu korumaya çalışırken. Tünelin sonunda bir ışık olmadığına kendini inandırmıştı sanki kendini yıllar önce, sadece yolun bitmesini bekleyecek sabrı kalmamıştı belkide.

though your heart is far
too young to realize
the unimaginable light
you hold inside

Melek, gözlerindeki tanıdık kıvılcım söndüğünde ve yerini sadece acı ve kararlılık aldığında dahi orada, yanında olacağına dair yemin etmişti kendine, son nefesine kadar o ruhu koruyacağına dair. Lakin şimdi kırılma noktasına o kadar yakındı ki, Avcı'nın kendi kendini hırpalayışını görmek göğüsüne saplanabilecek bir bıçaktan yada ölümün düşüncesinden daha çok acı veriyordu benliğine. Parmakları Dean'in tişörtünü kavramış bir şekilde, gözlerini yummuştu, sakinleşemeyecrğini biliyordu, sevdiği adama yardım edemeyeceğini biliyordu.

i will rearrange the stars
pull 'em down to where you are
i promise, i'll do better

Kısa bir anlığına dahi olsa, bedeninin Avcı'nın kolları arasına erimesine izin verdi. Dean bir elini saçlarına daldırdı, iyi olacaklarını fısıldadı, ikisi de buna inanmasa dahi.

with every heartbeat i have left
i'll defend your every breath
i promise i'll do better

Ve Dean Winchester, aylar sonra ilk defa nefes alabildiğini hissetti.

ミ★



—& sonradan eklenen notlar;
headcanon: cas özünü aldıktan
sonra dean'in ruhu onu cehennemden
çıkaran meleği tanıdı ve mühüre tepki
verdi. bu yüzden dean cas'in omzuna
dokunurken dokunuşları daha uzun
sürüyor, her temas edişlerinde mühür
susuyor ve dean her şeyin iyi
olacağına inanabiliyor.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top