"Bekle, gerçekten partiye gidecek misin? Kim Hongjoong bir partiye mi gidiyor yani?" diye sordu diğer yakın arkadaşı Jung Wooyoung şaşkınlıkla. "Sen partileri sevmezsin ki... ve popüler çocuklardan nefret edersin."

"Hayır... Ben Park Seonghwa'dan nefret ediyorum. Diğer popüler çocuklardan nefret ettiğimi söylemedim hiç," diye düzeltti arkadaşını Hongjoong.

"Ayy, ne kadar üzüldüm. Benden nefret mi ediyorsun?" Hongjoong arkasını döndü ve Seonghwa'nın somurttuğunu gördü.

"Sen hangi delikten çıktın yine?" diye sordu Hongjoong sinir olarak.

"Şey... öğle arası ya hani. Gidip masama oturacaktım ama önce arkadaşlarım Wooyoung ve Yeosang'a selam vermek istedim ve benden nefret ettiğini söylerken seni duymuş bulundum. Ah, çok incindim şu an."

"Zaten bildiğin bir şey olduğunu sanıyordum. Bir sır falan değil yani."

"Benim de senden hoşlanmadığım gün gibi ortada Kim Hongjoong," dedi gözlerini devirerek. "Her neyse... Minho'nun partisine gideceğini duydum. Ne yapacaksın? Oturma odasında öylece oturacak mısın?"

"Neden oturma odasında öylece oturayım?" Hongjoong ayağa kalktı, eğer sinir olacağı bir şey söylerse yüzüne yumruk atmaya hazırdı.

"Çünkü partilerden hoşlanmadığın apaçık belli."

"Sen de benim hakkımda çok fazla şey bildiğini düşünmüyor musun?" diye sordu Hongjoong kollarını göğsünde bağlayarak. "Neden acaba?"

"Sen asla partiye gitmezsin."

"B-bu partileri sevmediğim anlamına gelmiyor." Haklı olduğunu bilmesine rağmen Hongjoong, Seonghwa'yı haksız çıkarmaya çalışıyordu. "Sadece aşırı meşgul olduğum için gidemiyorum."

"Ödevlerinle mi meşgulsün?" dedi Seonghwa kıkırdayarak. "Ah tabii ki öyle," dedi Hongjoong sessiz kalınca. "Söylediğin kadar eğlenceli biri misin göreceğiz. Partide görüşürüz."

"Sabırsızlanıyorum," diye mırıldandı Hongjoong, Seonghwa ilerlerken.

"İkiniz her geçen gün birbirinizden daha çok nefret ediyor gibisiniz," dedi Wooyoung.

Hongjoon'un elleri Seonghwa'nın arkadaş grubunun masasına oturduğunu görünce yumruğa dönüştü. "Benim sıkıcı olduğumu mu düşünüyor? Ona yanıldığını kanıtlayacağım."