Bisiklet - Kod: 9
BİSİKLET - KOD: 9
⏳
" Evet. "
Cevabımdan sonra gözlerimi kapatıp içimden bildiğim tüm duaları okumaya başladım. Biraz sonra çakının şah damarıma saplanıp şahane bir kan fıskiyesi oluşturacağına emindim. Bir süre sonra duyduğum kahkaha sesiyle kaşlarımı çatarak gözlerimi açtım.
" Aptal olan sensin. " dedi, tiksinir gibi.
" Güceniyorum ama. "
Üzerimden biraz çekilip beni yataktan aşağıya yuvarladı. " Ahh! " dedim, yere çarpan kafamı ve yaralı omzumu biraz yukarı kaldırıp. Düşmenin etkisiyle gözlüğümde gözümden fırlamıştı. Toparlanmak üzereyken tepeme dikilip ayağını kasığımın üzerine koydu.
" Dur ya nereye hemen? " dedi, soğukça sırıtırken.
Tatlı, sevimli dediğim kızın içinden bir canavar çıkmış olmasını dehşetle izliyordum.
" Marvin! Lütfen! " dedim, yalvarır gibi. " Benim sana anlatacak hiçbir şeyim yok. "
Ayağıyla biraz bastırınca acıyan kasıklarımla yüzümü buruşturdum. Bastırmaya devam ederken " Bak! Ya bana her şeyi anlatırsın ya da beraber babama gideriz. " dedi.
" Tamam! " diye, bağırdım. " Çek ayağını üzerimden. "
Gülümseyip baskıyı azalttı ama hâlâ tek ayağı üzerimdeydi. Kasıklarımı ona öptürerek iyileştirmeyi aklıma not ederken sinirle baktım yüzüne. " Önce bir telefon görüşmesi yapmam lazım. "
Kaşlarını çattı. " Sana güvenmiyorum. "
" Söz veriyorum her şeyi anlatacağım. "
Ayağını kasığımdan çekip kanayan omzuma koydu. " En ufak ters bir hareketinde seni Totoko'nun önüne atarım. "
İşte şimdi gerçekten korkmam gerekiyordu. " Telefonum sehpanın üzerinde. " dedim, sakin olmaya çalışarak.
Gözünü benden ayırmadan gidip telefonu getirdi ve yüzüme doğru fırlattı. Suratıma çarpmadan havada tutup hemen Kürşat'ı aradım.
" Efendim. " dedi, İngilizce olarak.
Konuşmaya Türkçe devam ettim. " Abi boku yedim ben, yani hep beraber de yemiş olabiriz emin değilim. "
" Ne saçmalıyorsun, Bigem? "
Cevap verecekken Marvin, " İngilizce konuş. " diye, bağırdı.
" Marvin her şeyi öğrenmiş. " dedim.
" Siktir! " dedi, bağırarak. " Ne yaptın lan sen? "
" Her şeyi itiraf etmemi istiyor yoksa öldürecekmiş. "
Kürşat, derin bir nefes aldı. " Bekle biraz düşüneyim. "
" Anasını satayım acıdan ölmek üzereyim. " dedim, sinirle. " Ne düşünmesi, hızlı karar ver. "
" Tamam, Marvin'i eve getir. " dedi, " Ben ona anlatırım her şeyi. "
" Saçmalama, benimle gelmeyi kabul etmez. "
" Berta'dan bahset, gelecektir. "
" Ama... " cümlemi tamamlayamadan telefonu yüzüme kapattı.
" Bir yere gelmiyorum. " dedi, ben daha konuşmadan.
" Geliyorsun. " dedim, gülümseyemeye çalışarak.
●●●
Evin önüne geldiğimizde boğazıma yakın bir yerlerlere konuşlanmış çakıyla ve aramızda duran Totoko ile kapının zilini çaldım. Huzursuz bir sessizlik vardı. Her ne kadar belli etmemeye çalışsa da Marvin'de en az benim kadar tedirgindi. Berta'nın da işin içinde olduğunun şokunu hâlâ üzerinden atabilmiş değildi.
Ilgın kapıyı açıp korku dolu gözlerle bize baktı. Bizi bekliyorlardı muhtemelen ama böyle beklemedikleri kesindi.
" Sen de kaldır ellerini. " dedi, Ilgın'a. " Düş önümüze. "
Marvin, bir grup insanla elindeki tek bir çakıyla ve robot köpekle baş edemeyeceğini tahmin ediyor olmalıydı ama yine de bir süre daha güçlü tarafın kendisi görünmesini istiyor gibi bir hali vardı.
Salona geçtiğimizde herkes ayağa kalkıp bize kilitlendi. Aralarında sadece Berta yoktu.
" Berta nerede? " diye, bağırdı. " Kandırdınız mı beni? "
Kimse daha bir cevap veremeden diz kapağımın arkasına vurup beni dizlerimin üzerine düşürdü ve çakı artık tamamen boğazımı sürtüyordu.
" Abart istersen, Marvin. " dedi, Alçin. " Bak yerler kan falan olmasın lütfen. Sonra ben temizliyorum. "
Bu kızın gerçekten benim canımla ciddi sorunları vardı. " Alçinciğim. " dedim, dişlerimin arasında. " Çok düşüncelisin. "
" Tabii, biliyorsun seni ne kadar sevdiğimi. "
" O kadar belli ki. "
" Kesin be! "
" Bi' sakin olur musun? " dedi, Kürşat sakin bir sesle. " Onu bırak önce, oyuncağını da çek, oturup konuşalım. "
" Berta. Nerde? " dedi, kelimelerin arasında durarak.
" Buradayım. "
Arkamızdan gelen sesle Marvin, yönünü gayri ihtiyari ona döndü. Boşluğu fırsat bilen Kürşat, üzerine atılıp bir hamlede bıçağı kaptı ve Marvin'in kollarını kilitledi. O sırada hareketlenen Totoko, sağa sola hamleler yaparken " Hoşt! Hoşt! " diye, kaçarak koltuğa çıktım.
Neyseki köpeğin dilinden anlayan Berta birkaç düğmesine basarak pasif hale getirdi.
" Siktir! " dedi, sinirle Marvin. " Bırak beni. "
Yorgunluktan kendimi koltuğa bıraktım. Bu işkence dolu anların bir an önce bitmesini ve her şeyin tatlıya bağlanmasını istiyordum. Berta, Marvin'e yaklaşırken arkadaşlarım yanıma geldi. " İyi misin? "
Başımı salladım olumlu anlamda ama berbat hissediyordum. " Yaram açıldı sadece. "
" Babama, bize neden ihanet ettin? "
" İhanet etmedim. Paul'dan almam gereken bir intikam var. "
" Ne intikamı? " diye, bağırdı Marvin. " Babam seni çok seviyor, biliyorsun bunu. "
Berta, ruhsuzca gülümsedi. " Poz onların hepsi. "
" Bak gerçekten burada neler döndüğünü aklım almıyor. "
" Bizim de aklımız sizin tarafta neler döndüğünü almıyor. " dedi, Ayata.
Berta sakince söze girdi: " Her şeyi anlatacağım ama önce bir sakin olmalısın. "
Derin bir nefes aldı. " Tamam, bırakın beni. "
" Daha değil. " dedi, Kürşat. " Gürbüz, bir bant getirir misin? "
Gürbüz koşar adımlarla odasından koli bandı getirdi. Kürşat'ın sabitlediği Marvin'in ellerini sıkıca birbirine bantladı.
" Bakın bu hiç adil değil. "
" Omzumu çakıyla oyan birisi mi söylüyor bunu. " dedim, sahte bir gülüşle. " Bence gayet kibar davranıyoruz sana. "
Kürşat, Marvin'i tekli koltuğa oturtup karşısına geçti. " Ayaklarını da bantlamamı istemiyorsan uslu uslu otur. Birazdan her şeyi öğreneceksin. "
" Kızlar siz Bigem'in omzuyla ilgilenir misiniz? " dedi, bize dönüp. " Beyler siz de bize birer kahve yapın rahatlayalım. "
Herkes başıyla görevini onaylayıp dağıldı. Alçin ve Ilgın iki koluma girip odama götürdüler ve banyoya soktular. Alçin odamdan getirdiği sandalyenin üzerine oturtup gülümseyerek baktı yüzüme. " Ben kızın dikkatini dağıtmak için öyle konuştum. " dedi, " Yoksa sana bir şey olacak diye çok korktum. "
Ben de samimi bir şekilde gülümseyip cevap verdim. " Teşekkür ederim. "
Ilgın, dolaptan çıkardığı pansuman malzemelerini lavobanın kenarına yerleştirdi.
" Yalnız ucuz yırttın. " dedi, paketleri açarken. " Totoko'ya yem oluyordun. "
" Allah'ın belasi robot. " dedim, sinirle. " Neyse, ölmeyi zamanda yolculuk yapmaya saklıyorum ben. "
Alçin tişörtümü çıkarıp omzuma çatık kaşlarla baktı. " Kaltak! " dedi, sinirle. " Piç etmiş yarayı. "
" O kadar kötü mü ya? "
" Hallederiz korkma. " dedi, Ilgın. " Alçin abartıyor. "
Ilgın'dan aldığı ıslak bezle hafif dokunuşlar yaparak yarayı temizledi. Krem sürüp bandajını sardı.
" Bir süre kolunu hiç kıpırtdatmasan daha iyi. " dedi.
Başımı salladım. " Teşekkür ederim, kızlar. "
" Ben yeni tişört getireyim. " dedi, Ilgın.
Banyodan çıktığında Alçin beni yavaşça kaldırıp lavoba aynasının karşısına geçirdi.
" Elini yüzünü yıka bi' istersen. "
Dağılmış, yorgun görünen suratıma kısa bir bakış atıp tek elimle hafif hafif yıkamaya başladım. Beceriksiz hareketlerimden sonra araya girip kendisi yıkadı yüzümü, biraz da saçlarımın önüne su değdirdi. Çeşmeyi kapatıp havluyu uzatırken " Gözlüğün nerede senin? " diye, sordu.
" Bilmiyorum. " dedim, yüzümü kurularken boğuk sesle devam ettim. " Marvin'in odasında düşmüştü en son. "
Biz konuşurken Ilgın'ın getirdiği tişörtü giydirip gülümseyerek yüzüme baktı. " İşte şimdi daha iyisin. "
Minnetle gülümsedim ben de.
" Hadi içeri geçelim. " dedi, Ilgın. " Berta ne anlatacak çok merak ediyorum. "
Ilgın önden giderken Alçin koluma girmişti ve arkasından yavaş adımlarla ilerliyorduk. En ufak bir sartıntıya bile müsade etmiyordu.
Salona geçtiğimizde çocuklar kahveleri getirip oturdular. Şimdi herkes pür dikkat Berta'nın anlatacaklarına odaklanmıştı.
Sandalyesini Marvin'in yanına çeken Ayata, ona da yaptığı kahveyi teklifsizce ağzına götürdü.
" İçmek istemiyorum. "
" İç bak iyi gelir Valla. "
" İstemiyorum dedim ya. "
" Kızım zehir koymadık, iç işte. "
" Ayata rahat bırak kızı. " dedi, Kürşat.
" Aman iyilik yaramıyor kimseye. "
" Anlatacak mısın artık? " dedi, sabırsızlıkla Berta'ya dönerken.
Kahvesinden bir yudum alan Berta anlatmaya başladı. Önce kısaca Kod'dan ve bizim İsviçre'de bulunma amacımızdan bahsetti.
" Bu çok saçma. " dedi, " Günümüz teknolojisiyle zaman yolcuğu mümkün değil. "
" Hayır, mümkün ki buradayız. " dedi, Kürşat.
" Evinizde lazerle korunan bir oda var doğru mu? " diye, sordu Gürbüz.
" E-evet. "
" Hiç sordun mu o odada bu kadar önemli ne var? "
Marvin biraz durup düşündü. Ne diyeceğini bilemez gibi bir hali vardı. " Sordum ama. " dedi, kısık sesle. " Hiçbir zaman net bir cevap alamadım. "
" Kod'un geri kalanı o odada. "
" Tamam. " dedi, Marvin. " Bunların hepsini kabul ettiğimi varsayın. " Berta'ya döndü. " Kodun tamamının babamda olmasını sağlaman gerekmiyor muydu senin? "
" Evet. " dedi, başını sallayarak. " Dışardan bakılınca öyle olması lazım ama geçmişte bir takım şeyler oldu ve safımı değiştirdim. "
" Ne oldu? "
" Baban sevdiğim adamı öldürdü. "
" Ne? " bu sefer hep bir ağızdan şaşkınlıkla bağırmıştık.
" Nasıl ya? " dedi, Berta. " Yalan söylüyorsun, böyle bir şey olsa duyardım. "
" 2010 senesinde. " dedi, gülümseyerek. " Sen küçüktün hatırlamazsın ki o zamanlar seninle tanışmıyorduk bile. "
" Nasıl oldu bu? "
" Matteo ve ben küçüklüğümüzden beri babanın yanında yetişmiş, kendimizi bilime adamış insanlardık. Paul Allen'la beraber çok işler başardık ve onun da desteğiyle gerçekten çok genç yaşta büyük işlere imza atar olmuştuk. Bir gün bize Kod'dan bahsetti ve kendisinde olan parçayı gösterdi. "
" Ne yani sen kodu gördün mü? " dedim, heyecanla. " Neden yeniden çizdirmiyorsun? "
" Çok karışık ve çoğunu unuttum. "
Kendi çapımda küçük bir hayal kırıklığı yaşarken " Sonra ne oldu? " dedi, Marvin.
" Babandaki Kod'la ve diğer parçadan aklında kalanlarla bir araç yapmaya başladık ve aylar içinde tamamladık. Hepimiz heyecanlıydık, neler olacağını deli gibi merak ediyorduk. Sözde yeni çağın temellerini atan biz olacaktık. O kadar çalışmanın ardından bir fanus çıkarmıştık ortaya. Oluşturduğumuz kombinasyonlardan elde edilen sayıları tuşladığımızda başka bir Dünya'ya kapılar açılağına inanıyorduk. "
Biraz durdu, inanamaz gibi başını iki yana salladı sonra kahvesinden bir yudum aldı. Aklındakileri toparlamaya çalışır gibi bir hali vardı. Esmer yüzüne düşen gölgelerle anlatmaya devam etti.
" Deney için önce hayvan kullanmayı teklif ettim ama fanusun içinde çalıştırılması gereken birçok mekanizma vardı. Deney bir insanla yapılmak zorundaydı. Aramızda kimse bunun için cesaretli değildi. Deney başarısız olursa olacakları düşünmek bile istemiyorduk. Paul, dışardan değersiz, siyahi bir adamı denek olarak kullanmayı teklif etti. "
" Bak! " dedi, Marvin. " Babam serttir acımasızdır ama ne birini öldürür ne de böyle bir çirkin teklifte bulunur. "
" Sen babanı hiç tanımıyorsun. " dedi, tiksinir gibi. " O an babandan nefret ettiğim ilk andı çünkü ben de siyahiydim. Sonrasında durumu toparlamaya çalışsa da olan olmuştu. Söylediklerine sinirlenen Matteo, Paul'a fanusa kendisinin girmesini söyledi ama kabul etmedi. Aksine Matteo'nun girip yıllarca ona olan borcunu bu şekilde ödemesini söyledi. Sonra uzun bir tartışmanın ardından kabul etti ve fanusa girdi. Engel olmaya çalıştım ama dinlemedi beni. "
Gözleri dolarken anlatmaya devam etti. " Birkaç dakika sonra deney aktif olduğunda... " derin bir nefes aldı. " Fanusta hiçbir kıpırdama olmadı ama içeride olan yoğun basınçtan dolayı o... " biraz durup nefes aldı. " Matteo parçalandı. Bembeyaz cam fanus kıpkırmızı kana bulandı. Ondan geriye ne bir et ne de bir kemik parçası kaldı. Tamamen ortadan yok oldu. "
Sonlara doğru sesi titremiş sessizce ağlamaya başlamıştı. " Anladın mı şimdi? Baban ve aptal deneyi onu yok etti. "
Salonda uğursuz bir sessizlik vardı. Sanki Matteo şimdi ölmüş gibiydi. Kimse ne diyeceğini bilemiyordu ama artık hepimiz Berta'yı anlıyorduk sanırım.
Sessizliği yine Berta bozdu. " Olayın üzerini hızlıca kapattı, Paul. Beni susturdu, tehtitlerle sinirdi ya da sindirdiğini zannetti. Kendimi biraz toparladığımda araştırma yapıp Harun Özgen'i buldum ve her şeyi ona anlattım. Amacım kodu alıp babanı öldürmekti. Neyse o günden beri beraber çalışıyoruz işte. "
Donmuş bir şekilde yere bakan Marvin, bir süre sonra başını kaldırıp Berta'ya dikti gözlerini.
" Ellerimi çözer misin? "
İtalyan güzel başta anlamayıp tereddüt etse de ellerini çözdü. Hepimiz nefesimizi tutmuş olacakları izliyorduk. Marvin, sakince ayağa kalkıp birden kollarını Berta'nın boynuna doladı ve sıkıca sarıldı.
" Özür dilerim. " dedi, ağlayarak. " Babam adına çok özür dilerim. Ben böyle olduğunu bilemezdim. "
" Şştt! " dedi, Berta sırtını sıvazlarken. " Senin bir suçun yok. " Geri çekilip yüzüne baktı gülümsemeye çalışarak. " Biraz önce babanı öldüreceğimi söyledim ama. "
" Öldürmeyeceksin çünkü o zaman ondan bir farkın kalmayacağını pekala biliyorsun. "
" Evet, Berta öldürmez. " dedi, Kürşat ayağa kalkıp. " Ama ben seve seve öldürürüm. "
Marvin, bir şey demeden üzgün gözlerle hepimize baktı. Karmakarışık duygular içerisindeydi ve ne düşüneceğini, ne yapacağını bilmiyordu ama bu dakikadan sonra bir seçim yapmak zorundaydı. Bu salon ve öğrendikleri Marvin'in hayatının dönüm noktası olan bir köşeydi. Ya bize katılıp köşeden sonrasında başka bir hayata adım atacaktı ya da koşa koşa babasına gidip her şeyi anlatacaktı.
Ama önce bana olan gözlük borcunu ödese fena olmazdı çünkü artık gözlerim yorulduğu için her şeyi 140p kalitesinde görmeye başlamıştım.
⌛
BÖLÜM SONU
yorumlarınızı bekliyorum.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top