Bisiklet - Kod: 7

BİSİKLET - KOD: 7

" Bigeööm! "

Adımın üçüncü kez itinayla ırzına geçilecek şekilde söylenmesiyle homurdanarak diğer tarafıma döndüm.

" Bigeööm! "

Kolumu ısrarla dürtükleyen kişiye doğru rahat bırakması için elimi rastgele havada salladım ve birisine çarptım.

" Ay! " dedi, bu sefer rahatsız eden kişi.

" Git başımdan. " dedim, kollarımla bedenimi sararken. Gözümü açmama konusunda hâlâ direniyordum.

" Kalk! " dedi, sesini yine kalınlaştırarak. " Canını almaya geldim. "

" Beş dakika daha. "

" Tamam. " dedi, bu sefer ince sesiyle.

Aramızda oluşan uzun bir sessizlikten sonra gittiğini düşünüp iyice yerleştim yatağa. Uykumun en tatlı yerindeydim.

" Üç dakika yeter mi? " diye, sordu ince ses sonra öksürüp sesini kalınlaştırdı. " Hadi! Canını alacağım. "

İçimden gözlerimi devirmek geçse de kapalı olduğu için bir şey yapamıyordum.

" Şimdi git, sonra gel! "

" Bigeööm! " diye, üzerime atlayan kişiyle gözlerimi açtım ve gördüğüm manzaraya karşı çığlık attım.

" Bismillah! " dedim, korku içinde. " Git lan! "

" Höeee! "

Gördüğüm ve tanımlayamadığım yaratığın ince ve ojeli parmakları boğazıma yapışmıştı. Kaderimde bakımlı bir yaratık tarafından öldürülmekte varmış anlaşılan.

" İmdaaat! " dedim, alabildiğim nefeslerin arasında. " Ölüyorum. "

Odamın kapısının aniden açılmasıyla Ayata, içeri daldı ve hızla yaratığın belinden tutup üzerimden kaldırdı. Bir yaratıkla savaşacak kadar cesur olduğunu bilmiyordum. Özgen, kesinlikle boş adam seçmemişti. Bundan artık emindim.

Hâlâ neye benzediğini çözemediğim mor ve yeşil rengin karışımı yüzlü yaratığa sinirle bakarken nefeslerimi dengeledim. Ayata, bir şeyi onaylamaz gibi başını iki yana salladı. Elini yaratığın kel kafasına götürüp derisini yukarı doğru çekti ve yaratık Alçin'e dönüştü.

" Selam. " dedi, Alçin gülümseyerek bir bana bir Ayata'ya bakarak. " Eee! Şey, ben gitsem iyi olacak. "

Yüzündeki ablak sırıtışla yan yan yürüyerek kapıya doğru giderken " Alçin! " dedim.

Adımları durmuştu ama hâlâ sırıtıyordu. " Efendim, en sevdiğim arkadaşım. "

" Bittin kızım, sen. " dedim, sinirle gülerek.

" Beş dakika daha. " dedi, sorarcasına.

Başımı olumsuz anlamda iki yana salladım. " Üç dakika sonra seni gerçek bir yaratığa çevireceğim. "

" O zaman ben kaçayım. " dedi, işaret parmağıyla kapıyı göstererek.

" Kadınlar önden. "

" Anne! " dedi, bağırarak koşarken.

Oflayarak kendimi yatağa bıraktım ve tavanı izlemeye başladım. Tavanla olan münasebetimi Ayata'nın yakışıklı yüzü kesti.

" Cidden korktun mu? " diye, sordu elindeki maskeyi göstererek.

" Bir an için, evet. "

" Hoş. " dedi, maskeye bakıp yüzünü buruşturdu. " Korkulmayacak gibi değil. "

" Kimin o ya? " diye, sordum doğrulurken.

" Gürbüz almış. "

Maskeyi elinden alıp incelemeye başladım. " Psikopat! "

Ayata, neşeli bir kahkaha attığında ayağa kalkmıştım.

" Gürbüz yaptı mı çakma Marvin'i? " dedim, lavaboya doğru giderken.

Ayata'da peşimden geliyordu. " Evet, onun için uyandırmaya geldik seni. "

Çeşmeyi açtığımda, kaşlarımı çatarak kapı ağzında duran adama baktım. " Bu kadar kısa sürede nasıl yaptı? "

" Kısa mı? " dedi, " On beş saat uğraştı hiç uyumadan. Bir de daha önceden yaptığı için tekniğinin iyi olduğundan bahsetti ama devamında anlattıklarını ben pek anlamadım yani yaptı işte. "

Uyku mahmuru bir adama bu kadar yüklenilmemesi gerektiğini öğrenmeleri gerekiyordu çünkü beynim zonkluyordu.

" Ben uyuyalı daha birkaç saat oldu. "

" Ne? " dedi, Ayata gülerek sonra kolundaki saate baktı. " Tam on sekiz saat oldu. "

Bu sefer şaşırma sırası bendeydi. Günün dörtte üçünü yatakta geçirerek resmen ayılara meydan okumuştum. Bir şey demeyip hızlıca yüzümü yıkadım.

" Keşke uyandırsaydınız. " dedim, terli tişörtümü çıkarıp başka birini giydim sonra komodinin üzerindeki gözlüğümü alıp taktım.

" Önemli bir şey olmadı. Gürbüz'ü darladık biraz, Berta ve Kürşat çalışma odasına kapandı. Alçin yemek yaptı, Ilgın ve ben telefona gömüldük. Bir ara uyuduk falan öyle. "

Ayakkabı bağcığımı fiyonk yapıp kapıya yöneldim. " Yine de Gürbüz'ü çalışırken görmek isterdim. "

" Ah! " dedi, hemen yanımda yürüyen Ayata. " Tam bir psikopat gibiydi. Bilgisayarlara bakışı hiç normal değildi. Bağımlı birisini uyuşturucu dolu bir odaya soktuğunu düşün. "

Verdiğini örneğe yüzümü buruştururken salona geçtim. Gürbüz, hayli dağınık olan masanın üzerindeki şeye bir yakınlaşıp bir uzaklaşıp bakıyordu. Tıraşlı çenesini kaşırken kaşlarını çattı. Benim gelip karşısına oturmamı bile fark etmemişti ya da ilgilenmemişti.

" Kesinlikle vaktinden önce yaşlanmaya başlamış bir kadın gibi görünecek. " dedi, sıkıntılı sesiyle sonra şikayet eder gibi ekledi. " Şu derinin daha iyisini alamaz mıydık? "

Salonda yalnız başına tekli koltuğa yayılmış futbol maçı izleyen Kürşat, homurdanarak bize döndü. Haline bakılırsa benzeri şikayetlere çokça katlandığını gösteriyordu, belki de katlanamadığını.

" En pahalısını aldık."  dedi,  'pahalı' kelimesini abartılı bir şekilde vurgulayarak. " O diğer zımpırtılarla beraber yedi bin beş yüz dokuz dolar harcadım. "

Gözlerim irileşirken ister istemez kendimi, içimden doları TL'ye çevirirken buldum.

" Utanmasa faturayı bana kesecek. " dedi, Gürbüz ağzının içinde söylenir gibi. Eline küçük bir ütüye benzeyen alet aldı. Birkaç tuşa basıp üzerinde çalıştığı derinin bir kısmını düzeltmeye çalıştı. Bir süre sonra tekrar geriye gidip deriye baktığında yüzünde memnun kalmış bir gülümseme vardı. Dağınıklığın içinden rahatça bulduğu boyaya bulanmış fırçayı düzleştirdiği kısımda dolandırdı. Kaşlarım çatılı Gürbüz'ü izlerken Ayata'nın sıkılgan tavrına hak vermemek elde değildi.

" Bitti. " dedi, Gürbüz ayağa kalkıp omzunu ve bacaklarını esnetti. " Birazdan deneriz. "

Kürşat, ilgiyle masaya yaklaşıp elini maskeye uzattı ama Gürbüz' ün uyarısıyla geri çekti.

" Biraz dinlensin, abi. "

Kürşat, başını sallarken çalışma odasının kapısını aralayıp içeriden Berta'yı çağırdı. Gözlerim arkadaşlarımı ararken mutfak masasında sohbet ettiklerini gördüm ve yanlarına gittim. Benim geldiğimi fark eden Alçin, gürültüyle sandalyeden kalkıp Ilgın'ın arkasına geçti.

" Ne oluyor? " dedi, Ilgın anlamaya çalışarak.

Umursamaz bir şekilde biraz önce Alçin'in kalktığı yere oturdum.

" Beni öldürecek. " dedi, Alçin sızlanarak.

Ayata, gözlerini devirdi. " Sanırım bu evde delireceğim ama çok üşeniyorum. "

Ayata'nın sitemine gülümseyip bakışlarımı Alçin'e çevirdim ve başımı olumsuz anlamda iki yana salladım. " Daha iyi planlarım var. " dedim, gereğinden fazla sakin bir sesle. " Şimdi rahat olabilirsin. "

Alçin, rahat bir nefes alıp almamak konusunda kararsız kalırken en sonunda mutlak sonu en azından ertelediği için nefesini seslice üfleyip çaprazımdaki sandalyeye oturdu.

" Gürbüz ne yaptı? " diye, sordu Ilgın bakışları göremediği salon tarafındaydı.

" Bitirdi, birazdan gösterecek. "

Alçin, gülerek ellerini çırptı. " Ay, çok heyencalıyım. "

" Ay, ben de. " dedi,  Ayata sesini inceltip Alçin'i taklit ederken.

Hep bir ağızdan gülerken Alçin, Ayata'ya dil çıkarıp yüzünü ondan çevirdi. O sıra da Berta'nın seslenmesiyle salona geçtik. Hepimiz sessizce Gürbüz'ün ortaya ne çıkardığını bekliyorduk.

" Ilgın, " dedi, Gürbüz. " Gelir misin? "

Ilgın, iki adımda yanına gitti. Gürbüz, Ilgın ve bizim aramıza geçip elindeki maskeyi bize asır gibi gelen iki dakika içinde yüzüne geçirdi, masadan aldığı peruğu kafasına taktı.

" Hazır mısınız? " dedi, bilerek heyecanı arttırmaya çalışarak.

Kürşat, huysuzca homurdanırken biz hep bir ağızdan ' Evet! ' dedik.

" İşte, çakma Marvin! "

Ilgın'ın önünden çektiğinde, ufak bir şok yaşadım sonra yavaşça kendime gelip Marvin'e doğru bir adım attım. Çünkü hiç kimse bana onun, Ilgın olduğunu iddia edemezdi. Diğerleri de benden farksız sayılmazdı.

" Korksam mı hayran mı kalsam bilemedim? " dedi, Ayata.

Hemen yanımda duran Alçin, bir adım geri attı. " Sanırım ben korktum. "

" Ilgın. " dedim, sorarcasına.

" Efendim. " dedi, Ilgın'ın tanıdık sesi.

Gürbüz, gizlemeye çalışmadığı bir gururla tepkilerimizi izliyordu.

" Bu kadarını beklemiyordum. " dedi, Kürşat. Ilgın'ın yüzüne dokunup incelemeye başladı. Mırıldanarak bir durum değerlendirmesi yapıyordu. " Kimse yüzüne dokunmadıkça bir tuhaflık hissedeceğini sanmıyorum. "

Berta, gülen gözlerle Gürbüz'ün omzunu hafifçe sıktı. " Tebrikler, Gürbüz. "

Herkesi sabırla dinleyen Ilgın, sıkılarak ofladı. " Acaba ben de kendimi görebilir miyim? "

Alçin, bir koşu gidip odasından ayna aldı, geldi ve Ilgın'ın önünde tuttu. Başkasına ait olan yüzü gören Ilgın, gayri ihtiyari irkildi. Bir süre kendini izleyip bize döndü. " Ben daha güzelim. " dedi, omzunu silkerek. " Ama güzel yapmışsın, Gürbüz. Ressam olmayı falan düşündün mü? "

" Evet, ama. " dedi, Gürbüz sonra Ilgın'ın yüzünden maskeyi çıkarmaya çalışırken devam etti. " Hem mekanik zekayı hem de sanatsal zekayı aynı anda barındırmak zor. Bu yüzden tercihimi bilgisayarlardan yana yaptım. "

Sanki bir deri, etten ayrılırmış gibi tiksinç bir görüntü çıkarken ortaya yüzümü dönüp salona yöneldim ve Kürşat'ın yanına oturdum.

" Profesör'le ne konuştun? " diye, sordu sadece benim duyabileceğim bir ses tonuyla.

" Kodla alâkalı bir de şu, Bünyamin Bey'e güvenmediğimi söyledim. "

" Ne dedi? "

" Güvenmemi söyledi ama. "

" Ama. " dedi, sorarcasına.

" Bilmiyorum, içime sinmeyen bir şey var. "

" Daha adamı tanımıyorsun bile. "

" Bak! " dedim, vücudumun üst kısmını ona çevirip. " Beni, o koridorda oyalanırken gördü, selam verdi. Bence odaya girmeye çalışacağımı tahmin etti. Belki de izledi beni, bilmiyorum. Sen olsaydın oraya girip başıma bela almayayım diye engel olurdun ama adam sanki gizleden gizleye beni kullanarak içeride ne olduğunu öğrenmek istedi. Bana direkt olarak sordu da hatta."

" Bence abartıyorsun. "

" Hoş, Özgen'de içeri girmiş olmama şaşırmadı. " dedim, şüphelerimi kendi kendime çürütmek ister gibi.

" Bekleyelim bakalım, kokusu yakında çıkar. "

Başımı sallarken Ilgın'ın kendi yüzüne baktım daha sonra bakışlarımı sandalyenin kenarına bırakılmış Marvin'in yüzüne çevirdim. Buruşmuş bir kıyafet gibi öylece duran deri, işlerin daha çok karışacağına dair bariz bir delil gibiydi.

●●●

Kulağımdaki rahatsız edici kulaklığı belki de otuzuncu kez sabitleyip duvarın kenarından başımı uzatarak Ilgın'a baktım.

" Şu kulaklığı rahat bırak artık. " dedi, Gürbüz. Benim cevap vermemi beklemeden Ilgın'la konuşmaya başladı. " E kanadında bir grup öğrenci ve tek başına yürüyen önlüklü bir adam var. Doğal davran ve sakince içeri gir. "

Marvin'in kimliğini üzerinde parmak izi kayıtlı olduğu için kopyalayamamıştık, hâlâ kartını biraz ödünç kullanıyorduk. Koridordaki ve gireceğimiz laboratuvardaki kamareların kayıtları, Gürbüz'ün kontrolü altındaydı. Oraya sızmak onun için çocuk oyuncağı olmuştu ama bizim tarafımızdan dahiceydi.

Hepimizde haberleşmek için kulaklık vardı. Bu da Kürşat'ın fikriydi.

" Kahve isteyen var mı? " dedi, kulağımdan yayılan Alçin'in sesi.

Onlar bir odada, Ilgın'ın saçlarının arasına taktığı kameradan bizi izliyordu. Onlar bu kadar rahatken benim yay gibi gergin oluşum sinirlerimi bozuyordu.

" Ben alırım. " dedi, Ayata. " Bu arada önlüğünün cebindeki enjektörü kontrol ettin mi? " diye, devam etti Ilgın'a yönelik.

Ilgın, elini doktor önlüğünün cebine atıp geri çıkardı. " Umarım bunu kullanmak zorunda kalmam. " dedi, düz bir sesle. " Hazırım ben. Giriyorum. "

Kartı, sisteme okutuşunu izledim ama herhangi bir hareketlilik olmadı.

" Hasiktir! " dedi, dişlerinin arasında.

" Ne oldu? " diye, sordu Kürşat.

" Kartı iptal etmişler. "

" Şahane! " dedim, " Bunu nasıl atladık? "

Birisi sıkıntılı bir nefes verdi. " Sanırım bilim merkezini fazla hafife aldık. " dedi, Berta.

Ilgın, kapının önünde hâlâ girmeyi denerken koridorun karşı tarafında görünen beyaz önlüklü bir adam, Ilgın'a seslendi. " Hey! Marvin! "

Ilgın, benden tarafı yürümeye başladığında adam tekrar seslendi ama Ilgın, seri adımlarla bana doğru yürüyordu.

" Ilgın sana sesleniyor. " dedim.

" Görmüyor musun? Duymazlıktan geliyorum. "

" Dikkat çekiyorsun. " dedi, Kürşat. " Adama dön hemen. "

Ilgın, kısık sesli küfürler eşliğinde adama döndü. " Aaa! " dedi, şaşırmış gibi.

Otuzlu yaşlarda görünen kumral adam, Ilgın'ın yarım metre önünde durdu. " Sana sesleniyorum, duymadın mı? "

" Hayır. " dedi, Ilgın genizden çıkan bir sesle. " Dalmışım. "

" Laboratuvara mı geldin? "

Olumlu anlamda başını salladı. " Evet ama yeni kartımın olmadığını unutmuşum. "

Adam, düşünceli bir şekilde başını salladı. " Teslim edildi diye biliyordum. "

" Küçük bir aksaklık çıktı, yeniden aldılar. "

" Müthiş bir yalan söyleme kabiliyeti. " dedi, Ayata.

" Aynen. " dedi, Alçin. " Ben çoktan ağlayarak adamın yanından kaçmıştım. "

Ilgın, gergince öksürdüğünde susmaları gerektiğini anladılar.

" Benim kartımla girelim. " dedi, adam. " Bu arada her zamankinden çok daha güzelsin. "

Kedi gibi dört ayak üzerine düşmek işte tam olarak buna denilirdi.

" Çok sevinirim. "

" Sesine ne oldu? " dedi, adam kapıya doğru giderken. Ilgın, yalandan birkaç kez öksürdü.

" Faranşit. " dedi, " Boğazımda bazen baskı olduğunda, sesim birden değişiyor, başka birine ait bir ses gibi çıkıyor. "

Adam, cebinden kartı çıkardı ve Ilgın'a baktı. " Daha önce böyle bir şey duymuştum ama ilk kez tanık oluyorum. "

" Geçer ya birkaç güne. "

Adam, elini kaldırıp Ilgın'ın yüzüne koydu. " Dikkat et kendine." dedi, ilgili çıkan bir sesle. " Hasta olmanı istemem. "

Ilgın'ın yumruk yaptığı ellerinden fazlasıyla gergin olduğunu anlayabiliyordum. Adam, hayran kalmış gibi Marvin sandığı Ilgın'ın yüzüne bakarken birden kaşları çatıldı.

" Şakağından boya mı akıyor? "

Ilgın, telaşla elini yüzüne götürdü. "Anlamadım. " dedi, aslında hepimiz bariz anlamıştık ve bu faka bastığımızın kanıtıydı.

" Sen..." dedi, adam hayretle karışık korkuyla." Sen de kimsin? "

" Eeeh! " dedi, Ilgın sabırsızca. Cebinden hızla çıkardığı iğneyi adamın boynuna sapladı. " Ne çok konuştun be abi. "

" Ay! Adam öldü mü? " dedi, Alçin'in sesi. Koşup Ilgın'ın yanına gitmemek için kendimi zor tutuyordum fakat plan dahilinde, Gürbüz haber verene kadar burada kalmalıydım.

" Acele et! " dedi, Gürbüz. " Birisi E koridorunda, oraya dönebilir. "

Ilgın, hızlı hareketlerle adamdan kartı alıp kapıya tuttu. Üç saniye sonra kapıdan açıldığına dair ses geldi. Kız, hemen adama dönüp ayaklarından sürüyerek içeri soktu. Bir taraftan da Gürbüz'e saydırmayı ihmal etmiyordu. " Bu adam öldüyse ikinci cinayetimi senin üzerinde işleyeceğim, seni şişko patates."

" Senin gibi güzel bir kadının ellerinden ölmek beni onure eder. " dedi, Gürbüz biraz önceki adamı taklit ediyordu.

" Adamın kim olduğunu buldum. " dedi, Berta. " Kimya bölümünden, Bay Jansen. Yokluğu çabuk fark edilecek birisi, acele etsen iyi olur. "

Ilgın, içeri girmişti ve koridor biraz önce birisi bayılmamış gibi duruyordu.

" Şimdi ne yapacağım? " Sesinden bocaladığı belliydi.

" Etrafı görmem lazım döner misin? "

Ben ne gördüğünü göremesem de az çok tahmin ediyordum.

" Fazla büyük bir alan. " dedi, Kürşat. " Nereden baksan iki yüz metre kare. "

Ağzımdan istemsiz bir ıslık sesi çıktı. Ben merdivenlerden aşağısına net bir şekilde bakamamıştım.

" Sağ tarafındaki duvara sabitlenmiş ekrana git. " dedi, Gürbüz. " Muhtemelen bütün sistem oradan yönetiliyor. "

Ilgın'ın kısa bir süre koşma sesi geldi. " Peki, şimdi ne yapacağım? "

" Sana söylediğim tuşlara bas sonra sisteme link göndereceğim. Ekrana düşen linki tıkla sen, gerisi ben de. "

Devamında Gürbüz, birkaç tuş tarif etti. Herkes sessizce onları bekliyordu. Etrafımı kontrol etmek için göz gezdirdiğimde, Bünyamin Akça'yı bana doğru gelirken gördüm.

" Bünyamin Akça geliyor. " dedim, hoşnutsuz bir şekilde.

Kimse cevap veremeden adam yanımda durmuştu.

" Gürbüz. " dedi, Ilgın. " Linki gönderdin mi? "

Kulaklığımdan gelen seslerin dikkatimi dağıtmaması için üzerindeki tuşa dokunup bağlantıdan çıktım.

Omzumdan düşen çantayı duvar kenarına koyarken Bünyamin Bey, içten bir gülümsemeyle selam verip direkt konuyu girdi.

" Hallettiniz mi? "

" Hallediyoruz. " dedim, " Bay Jansen'ı tanıyor musunuz? "

" Evet. " dedi, sorarcasına.

" Kendisi şu an baygın. Onu arayan olursa oyalar mısınız? "

" Tabii. " dedi, gülümserken gözleri kırışık yüzünde neredeyse tamamen kaybolmak üzereydi.

Konuşmanın bittiğini belli etmek için tekrar duvar dibine gelip bağlantıyı sağladım. Kulağıma ilk gelen ses Kürşat'ın kükremesiydi.

" Nerede bu çocuk? "

" Buradayım. "

" Birazdan içeri gireceksin. " dedi, sakinleştirmeye çalıştığı bir sesle ama hâlâ bağırıyordu.

" Ilgın, ekrana gelecek olan sayfaya Bigem'in fotoğrafını okut. "

İşe yaramasını ümit ettiğimiz planlardan birisi de robotların beni dostlarının arasına katmasıydı. Ilgın, benim oraya girebilmem için yanına aldığı fotoğrafımı ekrana okutuyordu.

" Ne kadar zamanlı olsun? " dedi, Ilgın.

Sorusunu Berta cevapladı: " En düşük on beş dakika var. Onu işaretle. "

" İşaretleyelim işte sürekli olanı. " dedi, Alçin. " Girer girer, çıkarız. "

" Oldu, sonra bilgisayarın gerçek sahipleri Bigem'in kabak gibi suratını görür artık. "

" Benim suratım kabak değil. " diye, tısladım.

" Halletim. " dedi, Ilgın. " Hadi, Bigem! Kapıyı açıyorum. "

Çantamı bıraktığım yerden alıp omzuma taktım ve otuz adımlık mesafeyi geçerek açık kapından içeri daldım. Ilgın'ın ardından merdivenleri inerken neredeyse küçük dilimi yutacaktım. Burnumun üzerine düşen gözlüğümü işaret parmağımla geriye itip devasa yapıyı inceledim. Belki de yüzden fazla tamamlanmış ya da yarı tamamlanmış robot, bilgisayarlar, bir insanın sığabileceği büyüklükte fanuslar, daha önce hiç görmediğim ultra gelişkin bilgisayarlar, duvara sabitlenmiş akıllı ekranlar, kimyasal deney tüpleri, sayısız gibi görünen kitaplar ve daha uzaklıktan dolayı seçemediğim birçok teknolojik alet önümde uzanıyordu.

Hepsi boylu boyunca düzgün bir sırada ilerliyordu. Aralarda iki insanın rahatça geçebileceği boşluklar vardı. Ben, öylece, ağzım bir karış açık etrafımı izlerken Ilgın, kolumdan çekiştirdi. Kendime gelip hem koda dair bir iz aramaya hem de bu yapay zekaları daha yakından incelemeye başladım. Çalışır durumda olan robotların beni hâlâ vurmaya çalışmaması dostları olduğuma ikna olduklarını gösteriyordu.

" Kodun burada olduğunu düşünmüyorum. " dedi, Berta. " Sandığımdan daha büyük ve her ne kadar herkes tarafından girilip çıkılan bir yer olmasa da bana güven teşkil etmedi. "

" Katılıyorum. " dedi, Kürşat. "O yüzden fazla oyalanmayın, şu robotları inceleyin yeter. "

" Hepsinin başında bir bilgisayar var. " dedi, Ilgın. Benim dikkatim yapay zekalı ve neredeyse dış hatları insan gibi olan kadın bir robottaydı.

" Robotun üretim tarihi ve bilgileri var. " dedi, Ilgın mırıldanır gibi. Dişe dokunur bilgiler arıyordu.

Robotun oyuncak bir Barbie bebeği andıran yüzeyinde ellerimi gezdirdim. Parmaklarım siyah saçlarının kapattığı ensesine gittiğinde birkaç tuş fark ettim. Arkasına geçtiğimde, açma kapama olduğu  On / Of yazılarından belli oluyordu. Ilgın, vücudunda saklanan kesici ve yakıcı silahlardan bahsederken avcundan çıkan ışınla beni vurmaya çalışan robotun yaptıklarının bir benzerini okuyordu.

Robotun çalışma düğmesine basıp ne olacağını bekledim. Bu arada Ayata, sekiz dakikamız kaldığı konusunda uyarı yapıyordu. Bir an da hızla açılan robotun gözleriyle bir adım geri gittim. Siyah gözleri, kendi etrafında birkaç tur dönüp üzerimde odaklandı.

" İsmi ne bunun? " diye, sordum robota tekrar yaklaşıp ismine dair bir imza aradım.

" İsmi yok. "

Üzerine giydirdikleri sporcu atletini kaldırıp tekrar inceledim.

" Mahremiyete saygın olsun. " dedi, Ilgın.

" O bir robot. " dedim, gözlerimi devirip.

Robot kadına, daha dikkatli baktığımda beni geçen gün öldürmeye çalışan robot olduğunu fark ettim. Sinsice gülümserken içim bir an için intikam alma hissiyle doldu.

Bu sefer, " Bunlar nasıl bozuluyor? " diye, sordum Ilgın'a. Gözlerim fütursuzca robotun her yerinde dolanıyordu. İki göğsünün arasındaki belli belirsiz imza çekti dikkatimi. Kime ait olduğunu anlamak için daha yakından baktım.

F.

Kaşlarım ister istemez çatılırken aklıma gelen tek bir isim vardı ama imkânsızdı. Sadece bir isim benzerliği olduğunu düşünüyordum ya da birinin soyisminin baş harfiydi. Robot, bir heykelden farksız dururken herhangi bir komut almadan çalışmayacağını belli ediyordu.

" Bozulmasına dair bir şey bulamadım. " dedi.

Sırt çantamdan bir şişe suyu çıkarıp salladım.

" Cidden mi? " dedi, Berta inanamaz gibi.

" Bunlar elektrikli değil mi ya neden olmasın? "

" Fişini çek. " dedi, Ayata gülerek.

Kürşat sinirle konuştu." Bigem, robotla uğraşmayı bırakın. Çıkın artık. " Bu adam, neden biraz olsun rahatlamıyordu?

Oflayarak suyu masaya koydum. Ilgın, girdiği sayfaları kapatırken ben de robota doğru eğilip ensesindeki tuşa dokundum ama basmadan önce omzumda hissettiğim acıyla inleyerek geri çekildim. Robotun delice bakan kara gözleri, neredeyse beni hipnoz edecek kadar yoğundu.

" Bigem! " dedi, Gürbüz telaşla. " Süre neredeyse dolmak üzere. "

" Ilgın." dedim, dişlerimin arasında. " Omzumu bırakmıyor. "

Ilgın, robotun koluna yapışıp çekerken robot, dizini büküp Ilgın'ı uzak bir köşeye savurdu. Kız çığlık atarken Kürşat, kulağıma bağırdı. " Çıkın artık, otuz saniye kaldı. "

Küfrederken masaya koyduğum suyu bir umut kırıntısıyla kapıp omzundan aşağıya döktüm. Birkaç saniye sonra robotun eli, gevşerken sarsılıp geriye doğru düştü. " Dandik Robot. " dedim, tiksintiyle gülerken. Ilgın'a baktığımda yerinden kalkıp kapıya doğru koşmaya başladı. Ben de çantamı ve suyu alıp peşinden geniş merdivenleri tırmandım.

Gürbüz, " On iki saniye. " dediğinde kapıdan çıkmama birkaç adım kalmıştı. Kurtulmuş olmanın rahatlığı içime dolarken midem, bulanıyordu. Omzumdan başlayıp tüm vücuduma yayılan yakıcı his, bacaklarımı titretmeye başladı. Gücümün dibini sıyırırken kendimi dışarı attım.

" Hadi! " dedi, Ilgın koridorun sol tarafına doğru koşarken. Ben de adımlarımı olabildiğince hızlandırdım. Başımı geriye çevirip baktığımda laboratuvarda hiçbir hareketlilik yoktu. Kulağıma arkadaşlarımın bıraktığı rahat nefesler dolarken kapanmak üzere olan gözlerimi griye dönmüş duvarlarda gezdirdim. İçeride olanlar beynimde uğuldarken kulağıma yayılan sesleri tam olarak anlamıyordum.

" Bayılıyor. " dedi, tanıdık ince ses.

Bana doğru yaklaşan ayak sesleriyle omzumdaki acı dayanılmaz bir hâl almaya başladı. Gürültüyle yutkunurken duvara yaslanan bedenim yavaşça yere kaydı. Devrilmiş bir kamera açısıyla gördüğüm koridorda seçebildiğim tek şey: gerçek gibi duran kara gözlerdi.

Ben, biraz önce ilk cinayetimi işlemiştim ve öldürdüğüm, yapay zekayla hareket eden insansı bir robottu.

Azılı bir robot katili olmak için ilk adımı atmıştım.

BÖLÜM SONU

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top