Bisiklet - Kod: 4
BİSİKLET - KOD: 4
⏳
Arkama yaslanıp ensemi kaşıdım. Berta'nın bahsettiği plan fazlasıyla karmaşıktı. Bilim merkezinin krokisini elindeki tahta çubukla işaret etti.
" Eğer kod, hâlâ bu binaydaysa üçüncü katında saklanıyor olabilir. "
" Orada olmama ihtimali var yani. " dedi, Ilgın.
Kürşat, kollarını önünde bağlayıp başını salladı. " Adam evinde de saklıyor olabilir. "
" Yüz elli oda var. " diye, devam etti Berta. " İkisi Paul'a ait. "
" Ah! " dedi, Ayata. " Yüz elli odaya kadar düşürdüğünüz için teşekkür ederiz. "
Berta, Ayata'ya kısa bir bakış atıp Marvin'in fotoğrafını işaret etti.
" Onu tanıyorsunuz zaten. Kendisi Paul'un kızı. "
Gruptan mırıltılar yükseltiğinde devam etti konuşmaya.
" Robotlar üzerine çalışıyor ve babasıyla pek arası yok. "
Yüzümü buruşturdum. " Totoko'dan anladık onu. " dedim.
" İçinizden birisinin onunla sıkı bir arkadaşlık kurması lazım. İşimize yarayabilir. "
" Benim tarzım değil. " dedi, Ayata. " Daha seksi kızlardan hoşlanıyorum. "
" Bakış açına senin. " diye, çıkıştı Alçin. " İlla o anlamda mı olacak? Pekâlâ kızlarla da dost olabilir. "
Ayata, omzunu silkerken Ilgın da onu oynaylayarak başını salladı.
" Bence dostluktan öte bir şeyler daha çok işimize yarar. Aklının çok başında olmaması lazım. " dedi, Gürbüz.
" Bu hiç etik değil. " dedim.
Kürşat, sandalyeye ters oturup masanın üzerindeki sigaradan yaktı.
" Gürbüz haklı. " dedi, " Aklı başında Marvin çok işimize yaramaz. Her ne kadar babasıyla anlaşamasa da sonuç olarak babası. "
" İlla Marvin'den yürümek zorunda değiliz. " dedi, Ilgın Kürşat'ın bıraktığı pakete uzanarak.
Berta, başını sallayıp başka bir fotoğrafa dokundu.
" Bu, Lara. Paul'un kişisel asistanı. Eminim çok şey biliyordur. "
Ayata, kollarını masaya yaslayıp öne doğru eğildi. " O bende. "
Berta, gülümseyerek Ayata'ya baktı. " Kendisi biraz ketumdur ama. "
" Merak etme, hallederim. " dedi, göz kırparak.
Kürşat, rahatsız olmuş gibi öksürük sesi çıkardığında bakışlarımı ona çevirdim.
" Devam et, Berta. " dedi, eliyle ayaklı tahtayı işaret ederek.
" Söyleyecek pek bir şey kalmadı. Önce Paul'a ve çevresine yakın durmaya çalışacağız sonra kodu alacağız. "
Hafif öne düşen gözlüğümü kenarından tutup sabitledim.
" Biz Berta'ya neden güveniyoruz? " diye, sordum Türkçe olarak. " Kendisi Türk değil, neden bizimle iş birliği yapıyor? "
" Dahası orada eğitmen. " diye, destekledi Ilgın.
Konuşmalar Türkçe'ye dönünce kaşlarını çatarak baktı esmer kadın. Kendisinden bahsettiğimizi anlamıştı.
" Herkesin bir sebebi var. " dedi, Kürşat. Sigarasının izmaritini külleğe bastırıp devam etti. " Zamanla öğrenirsiniz. "
Gülümsedim. " Madem bilim merkezinde profesörün bir tanıdığı vardı, neden onunla halletmedi işini? Bizi buralara kadar sürükledi? "
Kürşat, sandalyesinden kalkıp etekleri katlanan tişörtünü düzeltti. Bakışlarını tek tek hepimizin üzerinde gezdirdi.
" Bu, sadece bir kişiyle olacak bir iş değil. " dedi, sakince. " Ben kafama göre oraya girip çıkamıyorum. Berta da artık bunu tek başına halledecek konumda değil orada. Evet, eğitimci ama bu kadar. Paul ile doğru düzgün aynı masaya bile oturamıyor. Böyle tahtada gördüğünüz gibi basit birisi değil, adam. Eminim ona yaklaşmanız çok zor olacak. Marvin ile yıllardır yakın ama yakınlık babasını getirmiyor. Adam, kızına bile uzak. "
Tek nefeste anlattığı şeyler üzerine sessizce birbirimize baktık. Söyledikleri mantıklıydı. En azından bunu, işe koyulunca daha iyi anlayacaktım.
" Peki neden Paul'a ihanet ediyor? " diye, sordu Alçin.
" Bunu zamanı gelince Berta kendisi anlatır. " dedi, " Başka sorunuz yoksa dağılabilirsiniz. "
" Var. " dedi, Gürbüz tok bir sesle. " Ne yemek yiyeceğiz? Ben çok acıktım. "
Biz, kendi aramızda kıkırdarken Berta, tamamen sinirlenmişti. Muhtemelen ona güldüğümüzü düşünüyordu.
" Türkçe öğrensem iyi olacak. " dedi, daha çok Kürşat'a bakarak.
Kürşat, gülümseyip İtalyanca bir şeyler söyleyerek masanın üzerindeki sigara ve çakmağını aldı. Berta da aynı şekilde karşılık verirken elindeki çubuğu masaya koyup salondan çıkarak çalışma odalarına doğru gittiler.
" Vay be! " dedi, Gürbüz. " Adam acaba kaç dil biliyor? "
" Yalnız çok karizmatik. " dedi, Alçin.
Ayata elini çenesine koyup gözlerini kıstı. " Bunlar biraz önce flörtleştiler mi bana mı öyle geldi? "
Gözlerimi devirip ayağa kalktım. " Gündemimiz magazin değil, arkadaşlar. "
" Aman be. " dedi, Alçin. " Sıkıcı sen de. "
Uzanıp saçlarını karıştırdım. " Çok konuşma, bücür. "
Dil çıkarıp yerinden kalktı ve Gürbüz' e döndü. " Gürbüz, gel biz yemek hazırlayalım. "
Gürbüz, sevinçle kalkarak mutfağın yolunu tuttu.
" Güzel bir şeyler yapın. " diye, seslendi Ilgın.
Berta'nın attığı çubuğu alıp onun yerine geçti ve tahtayı işaret etti.
" Bu, CIA ajanı, Jack. " dedi, dudaklarını öne çıkartarak. Poposunu da geriye atıp ayak parmaklarının üzerinde durdu. " Kendisi kıçınızı kurşunlamaya can atıyor, arkadaşlar. "
Yüzümü buruşturarak gülerken Ayata alkışladı. " En az onun kadar seksi oldun. "
Gelen öksürük sesiyle dikkatimizi o yöne verdik. Kürşat, tek kaşını kaldırmış yüzümüze bakıyordu. Çiğ bir sarışınlığı olmasından dolayı soğuk bir yüzü vardı ve sinirlenince tamamen ulaşılmaz bir insana dönüşüyordu.
" Şaka. " dedi, Ilgın ellerini havaya kaldırarak.
" Yemek hazır olunca bize de haber verir misiniz? " diye, sordu bana dönerek.
Başımı salladım. " Elbette. "
Çatık kaşlarla Ilgın'a kısa bir bakış atıp tekrar çalışma odasına yöneldi.
" Resmen gözleriyle öldürecekti beni. " dedi, çubuğu gelişi güzel fırlatarak.
Ayakta durmayı bırakıp koltuklardan birine yerleştim ve yemeğin hazır olmasını bekledim. Berta'nın anlattıklarını düşünmem gerekiyordu.
Marvin'e yakın olmak zor olmazdı. Çünkü gördüğüm beş dakika içinde ne kadar sıcak kanlı birisi olduğunu anlamıştım. Hoş, bıçak dişli bir köpek yapan birisi ne kadar insancıl olabilir emin değildim.
Gürbüz ve Alçin'in hazırladığı yemekten sonra odama çekilmiştim. İyi iş çıkarmışlardı. İkisinin de yemekten anladıkları belliydi. Gürbüz bunu her haliyle belli etse de Alçin, şaşırtmıştı doğrusu. Zayıf, ufak tefek bir kızdı. O cüsseden fırında tavuk çıkarmasını bekleyemezdiniz.
Ceriyan yapan odamın penceresini kapatıp yatağıma kuruldum. Her ne kadar bahar mevsiminde olsak da evin arkası Alp'lere komşuydu ve dağ soğuğu üşütüyordu.
Ayata, odada değildi. Ailesiyle konuşmak için başka bir yere geçmişti. Yurt dışına çıkmak her ne kadar bize farklı bir deneyim olarak gelse de ailelerimiz haliyle evhamlıydı. Ama babamın gurur duyduğunu biliyordum. Yurt dışında ücretsiz staj eğitimi almam onları sevindirmişti. Evet, ortak yalanımız buydu. Esasında yalan da sayılmazdı. Yine derslere girecektik. Tabii öğrencilik, paravandı sonuçta.
Buraya geleli neredeyse bir hafta olmuştu ve Harun Özgen'le bir daha özel olarak iletişime geçmemiştim. Kürşat'la defalaca konuşuyordu ve sürekli bir takım hesaplar içine giriyorlardı.
Çantamdan Fürüzan'ın günlüğünü çıkarıp elimle tarttım. İçinde yazılanları çok merak ediyordum ama adapte olma sürecinden bakmaya fırsatım olmamıştı. Kalın kapağı kaldırıp ilk sayfayı gözlerimle taradım. Kısa bir not vardı ve diğer sayfalar da aşağı yukarı böyleydi.
Eğik harflerle yazılmış notu okumaya başladım.
17 Ekim, 1992
Bir gün, her şey tersine dönecek. Bilinenle bilinmeyen yer değiştirecek. Doğru bilinen yanlışlar, günahla gark olurken gelecek, derin bir karanlığa bürünecek.
Bir kahve yaptım ve arkama yaslandım. Sırların kapısını aralarken her şeyin daha yeni başladığının farkındaydım.
Bu işe, ilk adımı attığımda ayaklarımın beni buraya getireceğinden bihaberdim. İçten içe herkes gibi başarısız olacağımı düşünüyordum.
Ama
Sanırım, başarının sesi ılgıt ılgıt yayılıyor kulaklarıma.
Ve bu korkunç.
Kaşlarımı çatarak satırları tekrar okurken Ayata'nın içeri girmesiyle defteri kapadım.
" Amma konuştular be abi. " dedi, yatağına uzanırken. " Bir sürü param gitti. "
Bir şey demeyip sırtımı yatak başlığına yasladım. Profesör, kodun 1995'te tamamlandığını söylemişti ama nota atılan tarih 1992'ydi. Daha o zaman bir şeyleri anlamış mıydı yani? Başarısı ya da başaracak olması neden korkunçtu?
" Sohbetine de doyum olmuyor. "
" Hı? " dedim, uykudan uyanır gibi.
" Abi dalgınsın. "
" Kodu düşünüyordum. "
" Çıkarsana bakalım bir. "
Başımı sallayıp çekmeceden kağıdı çıkardım. Ayata gelip karşımda bağdaş kurduğunda kağıdı ortamıza koydum ve defteri de çekmeceye kaldırdım.
" Bu formüller çok zor. " dedi, kaşlarını çatarak. " Yıllardır kimya dersi görüyorum bu kadar zorlanmadım. "
Ayata ve Ilgın Kimya bölümündeydi. Gürbüz, Bilgisayar Mühendisi. Alçin de Matematik okuyordu.
" Bu semboller, şema bir şeyleri işaret ediyor ama. " dedim, biraz düşünüp devam ettim. " Fazla karışık. Nereden başlanır bilmiyorum? "
Siyah sakallarını kaşıyıp mırıldandı. " Rakamların bazıları boş. " dedi. " Bir de şu karışık yazı. "
Eliyle işaret ettiği kısım ona göre ters, bana göre düz duruyordu. Daha önce defalarca okuduğum yazıyı tekrar okudum.
" Gelecek hiç bu kadar korkunç olmamıştı. F. "
Sondaki harf, bunu da Fürüzan'ın yazdığını gösteriyordu.
" Sence de kodu tam olarak yazamayan birisi için fazla iddialı söz değil mi? "
Başımı sallayarak onu onayladım.
" Ya fazla öngörülüydü ya da her şey sadece bu kağıtta yazanlardan ibaret değil. "
" Zaten devamı var. " dedi, yüzüme bakarak. " Belki onu bulunca her şeyi daha net anlarız. "
" Haklısın ama bulmak yetmeyecek. Bu bir büyü değil ki kağıtta yazılanı okuyup gerçekleştirelim. Eminim kodu bulunca daha zor bir şey bizi bekliyor. "
" Yüzünü buruşturarak tekrar bakışlarını kağıda çevirdi. " Çek şunu artık. Bakarak bile başımı ağrıttı. "
Gülerek kağıdı alıp çekmeceye koydum. Ayata'da yatağına geçip telefonunu eline aldı.
" Özgen, sence neden bizi seçti? " diye, sordum.
Bana sebebini söylemişti ama Ayata ve diğerlerini merak ettim.
Gülümseyerek bakışlarını telefondan kaldırıp yüzüme baktı.
" Harun Özgen, bizim bölüm başkanı Tansu Yamaç'la çok yakın arkadaş. " dedi, devam etmesi için sustum. " Deney yaparken dersimize geldi. Sıvı yakıtlar üzerine çalışıyorduk. izledi bizi ama daha çok gözü benim üzerimdeydi. " Yalancı bir öksürük sesi çıkardı. " Derste en iyi benimdir de. "
Kıkırdadım. Araya kendini övmeyi sıkıştırmıştı.
" Bu deneyler arasında bana birkaç soru sordu. Ne derece kuvvetli bir yakıt üretebilirim falan. "
Gülerek başımı iki yana salladım. Özgen. Bu adam gerçekten çok akıllıydı. Kimseyi boş yere seçmemişti.
" Sonra burdayım işte. "
" İyi ki burdayız. " dedim, " Sıkıcı hayatıma renk katıldı. "
Gözlerini devirip tekrar telefonuna döndü.
" Ne demezsin! Robot bir köpek her an kıçımızı dişleyebilecekken bizden sahibini ayartmamızı istiyorlar. Aşırı renkli. "
Kahkaha atarak başımı geriye attım. " Kıçımı seviyorum. "
" Sevimli Totoko, buna üzülecek. "
Gülerek önüme döndüm ve telefonu elime aldım. Özgen'i aramak istiyordum. Günlük ile ilgili aklıma takılan çok şey vardı. Fikirini almak iyi gelebilirdi.
" Ha! " dedim, aklıma gelen soruyla. " Sen daha kodla ilgili pek bir şey bilmeden Harun Hoca'nın teklifini nasıl kabul ettin? "
Telefonundan bakışlarını kaldırmadan mırıldanarak konuştu. " Pek irdelemedim. "
" Bir an da buralara sürüklenecek olmanı nasıl irdelemedin? "
Açık kahverengi, sarıya çalan gözlerini üzerimde gezdirdi.
" Yakıt deneyi yaptığım gün bana sorduğu sorulardan birisi şuydu: zamanda yolculuk yapmak ister misin? "
Kaşlarımı çatarak gülümsedim. " Bu mu sebebin? "
" Hayır. " dedi, başını iki yana sallayarak. " Ona bunun nasıl olacağı ile ilgili kabaca sorular sordum. Bunun mümkün olacağını ve yüzeysel olarak koddan bahsetti. Tabii saçma geldi ve gerçekleşmesine dair küçük bir ihtimal vardı. "
" İhtimal sana yetmiş olmalı. "
" Yetti. " dedi ve bakışlarını gülümseyerek bir noktaya sabitledi. " Küçük bir ihtimal de olsa geçmişe gidip kardeşimi yeniden görme fikri beni buralara getirdi. "
Kaybettiği bir kardeşi olduğunu anladığımda sessiz kaldım. Bunun üzerine ne denir, nasıl teselli edilir, bilmiyordum?
Ama şundan emindim. Profesör, bir şekilde Ayata'nın kardeşine olan zaafını biliyordu ve böylece teklifi reddetmiyeceğinden emindi. Bu adam, benim sandığımdan çok daha fazlasıydı.
⌛
BÖLÜM SONU
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top