Bambaşka bir yer

Vergil...

-Vergil.Vergil.Heh uyan.
Vergil gözlerini açtığında karşısında siyah takım elbiseli sarışın biri vardı.
-Sen de kimsin?
-Beni hatırlamadın mı zeki çocuk?
-Ha?Bir dakika.Ben kimim?
-Ah sen ciddisin.
Vergil sağ eliyle kafasını tuttu.
-Tabiki ciddiyim!

Ardından Vergil biraz bekleyip sakinleşti.Ayağa kalktı.Ama bir anda başı dönmeye başladı ve sendeledi.Zorlukla dengesini koruyabildi.ardından sol kolundan bir acı dalgası yükseldi.Vergil acıyla inledi.Zorlukla bir kaç adım attı.Ayağı yerdeki bir şeye takıldı.
Aşşağı baktığında kırık bir kılıç gördü.Yerden aldı ve varlığını bile yeni farkettiği belindeki kına koydu.Ardından kıyafetlerine baktı.Üzerinde olması gereken t-shirt paramparça olmuştu.Üstelik Vergil'ın her yeri yara bere içindeydi.
En azından eşofman giyiyorum.Bu da bir şey.
Diye düşündü Vergil.İleri baktığında uzakta bir yerleşim yeri olduğunu farketti.

-Sana doktor lazım çocuk.dedi takım elbiseli adam.
-Evet.ardından kolunu tutarak yürümeye başladı.
-Adın ne?
-Bill.Bill Cipher.
-Peki benim adım ne?
-Vergil White.Ama sana geldiğin yerde ejderha imparator derlerdi.
Vergil acıyla yere çöktü.Birden kafasında bir görüntü canlandı.Pembe saçlı bir kız vardı.
-Vergil.diye fısıldadı kız.
Vergil bir anda gerçekliğe geri döndü.

-Hey iyi misin çocuk?
Vergil zorlukla ayağa kalktı.
-Evet.Sadece bir an.Bir şey hatırlar gibi oldum.
-İlginç.
-Benim hakkımda ne biliyorsun?
-Ah herşeyi.İstediğin her şeyi sana...
Bill bir anda konuşmayı kesti.
-Noldu?
-Hatırlamıyorum.
-Nasıl yani?
-Hafızamda senin olman gereken yerde tamamen bir boşluk var.
-Oh.Bu kötü oldu.
-Evet üzgünüm.Sana yardım edemem.
-Önemli değil.Şimdilik doktor bulmaya odaklanalım.

Caitlyn...

Caitlyn'i uyandıran şey kapının çalmasıydı.
-Kimsin?
-Kral sizi çağırıyor prenses.
-Tamam.Sağol haber verdiğin için.

Ardından yataktan çıktı ve üzerini değiştirdi.Ardından taht odasına babasının yanına gitti.

-Beni emretmişsin baba.
-Evet kızım.Savaşın üzerinden 2 hafta geçti.Sen White kızı ve O avcı şatoya çok yardımcı oldunuz.
Caitlyn konuşmak için ağzını açtı.Ama kral elini kaldırdı.
-Yarın savaşın kazanılması üzerine bir ziyafet vereceğim.Senin ve diğer iki kızın da orda olmasını istiyorum.
Caitlyn başını eğdi.
-Nasıl istersen baba.

Ardından Caitlyn taht odasından çıktı.
Talim alanını gören bir balkona gitti.Eve bir ağacın gölgesinde uyuyordu.Ava ise atış talimi yapıyodu.
-Ava!Eve'i uyandır ve benim odama gelin.Durum acil.dedi
Ava kafa salladı.Biraz sonra üçü de Caitlyn'in odasında toplanmıştı.
-Durum nedir prenses?dedi Eve.
-Sana daha kaç kere söyleyeceğim bana Caitlyn de!
-Belki başka sefere prenses.
Ardından Caitlyn sıkkınca bir nefes verdi.
-Bir sorun mu var Caitlyn?
-Evet Ava.Babam akşam bir ziyafet verecek.
-E bundan bize ne?
-Babam üçümüzü de savaş kahramanları olarak oraya istiyor.

Eve bir anda kafasını kaldırdı.
-Ne istiyor dedin?!
-Üzgünüm Eve az önce cidden bunları söyledim.
-Ne cüretle!
-Eve biraz mantıklı ol.diye araya girdi Ava.
-Benim abim öldü.Ve onlar kutlama yapıyor.
Caitlyn'e baktı.Tamamen çökmüş görünüyordu.Eve bir an yumuşadı.Caitlyn'in kafasına hafifçe vurdu
-Tamam pembe kafalı.Geleceğim.
-Ve elbise giyeceksin.
-Ve elbise giyeceğim.
-Peki ya sen Ava?

-Eh başka şansım yok sanırım.
-Sizi hakedecek ne yaptım ben?
-Kim bilir?dedi Eve ve üçü de güldüler.
-Ha bu arada.Sizi uyarmalıyım.Bu ziyafetlerde çok içki olur.Yani aptal biri size sarkamaya çalışırsa.
-Ölür!dedi ikisi birden.
-Ölmese?
-Ölsün!dedi yine ikisi de aynı anda.
-Peki bunun çaresine akşam bakarız.Hadi odalarınıza.Akşam benim odamda buluşalım.
-Peki peki.Dedi Eve.
-Anlaşıldı.Dedi Ava.
Ve odadan çıktılar.
Caitlyn boş boş aynaya bakmaya başladı.
Ardından kafasını iki yana salladı ve hazırlanmaya başladı.

Vergil...

-Biraz daha dayan zeki çocuk.Geldik sayılır.
Önlerine büyük sayılabilecek bir köy vardı.

-Merak etme ben...
Vergil düşüp bayıldı.

Uyandığında ev gibi bir yerdeydi.Her yanı sargılar içinde yatıyordu.
Vergil sağ eliyle başını tuttu ve hafifçe inledi.
-Biraz daha iyi misiniz?dedi yumuşak bir kız sesi.

-Ha?diye tepki verdi Vergil.Ardından kafasını kıza çevirip.
-Sen de kimsin?

-Seni buraya o getirdi.Diye cevap verdi o sırada odaya giren ve Vergil'ın doktor olduğunu düşündüğü kişi.doktor 40lı yaşlarının sonunda olmalıydı.

Vergil hafifçe sırıttı.
-Ne kadar yaşayacağım doktor?
Doktor tek kaşını kaldırdı.
-Benden çok.
Vergil kafasını çevirip masum bir ifadeyle devam etti.
-O kadar az mı?

Kız hafifçe kıkırdadı.

Vergil yüz ifadesini düzeltti.

-Burdan ne zaman çıkabilirim?
Doktor kafasını kaşıdı.
-Aslında seni şimdi bile çıkartabilirim.Yaraların şaşırtıcı derecede hızlı iyileşiyor.Ama en azından bu gün dinlen.Yarın sabah çıkartırım seni.

-Sağol doktor.
-Ne demek.

Vergil yanındaki kıza döndü.Kızın uzun sarı saçları ve kehribar renkli gözleri vardı.Yaşıt gibilerdi.Sonra Vergil kendi yaşını bilmediğini hatırladı.
-Ayrıca sana da teşekkür etmem lazım.Bayan?
-Angelina.Ama sen Angie diyebilirsin(dimi -MmeowM )
-Ben de Vergil.Memnun oldum.
-Ben de öyle.
Ardından Angelina ayağa kalktı.
-Sen biraz dinlen.Bir şey olursa ben yakınlardayım.
-Saol her şey için.
-Önemli değil.dedi ve odadan çıktı.

-Kızı kesmeyi bırak sapık gibi görünüyorsun Bill.
-Beni gören sadece sensin çocuk.
Beraber güldürler.
-Biraz daha iyi misin?
-Evet.İyi bir uykuyla kendime gelirim.
-Güzel.Dinlen biraz.
Ardından Bill kayboldu.Vergil da derin bir uykuya daldı.

Ardından uyandı.Hava kararmıştı.Etraf ise fazla sessizdi.Bir şeyler ters diye düşündü Vergil.
Ayağa kalktı ve omuzlarını esnetti.Ardından vücudunu incelemeye başladı.Hiç yara izi yoktu.Üstüne giyecek bir şeyler aradı.Ama bulamadı.Kırık kılıcını ve kınını bir masanın
üstünde buldu.Kını bel kısmına astı.Kılıcı da kına koyup kapıdan koridora çıktı.

Aşağı kata inen merdivenleri inmeye başladı.Aşağı indikçe konuşma sesleri gelmeye başlamıştı.

-Bu haftanın parası geçikti.
-Elimdeki bütün para bu zaten.
-Onu bunu bilmem.Ya paran ya canın koçum.
Vergil'ın yüzünde bir gülümseme oluştu.

-Aptalca bir şey yapmayacaksın değil mi?dedi sıfırdan peyda olan Bill.
-Hiç yapar mıyım?
Ardından köşeyi döndü ve kapıya doğru ilerlemeye başladı.Giderken yalandan esnedi.

-Ahh günaydın.Aa meşgulmüydünüz?
-Evet Vergil birazdan gelicez.
Ardından Vergil hızlı adımarla yanlarına geldi.
-Merhaba tanışıyor muyduk?
-Seninle işim yok çocuk çekil.
En fazla benden bir iki yaş büyüksün.Ne cürrettle!
Tabi bunu dışa vurmadı.Adamın arkasındaki yaklaşık 20 kişilik çapulcu grubuna bir göz attı.

-Evet ne istemiştiniz?diye devam etti Vergil.
-Kız bizimle geliyor.Patronun onla konuşacakları var.
-Peki benim de gelmemin sakıncası var mı?

Çapulcu Vergil'ı baştan aşağı süzdü.Üzerinde giydiği eşofman dışında bir şey yoktu.Ayakkabı dahil.Belinde kılıcı asılıydı.Ama çapulcu pek zarar vermeyeceğini düşündü.

-Gel.dedi kısaca.
-Teşekkürler.dedi abartılı bir şekilde.
Ardından çapulcular onların etrafını sardı ve yürümeye başladılar.

-Ne planlıyorsun?dedi sessizce Angelina.
-Ben mi?Ne planı canım.Sadece seni yalnız bırakmak istemedim.
Angelina bir kaç saniye Vergil'ı süzdü.Vergil'ın gülümseyen yüzü ise hiç bir şey ele vermiyordu.

-Ayakkabısız ayakların acımıyor mu?dedi konuyu değiştirerek.
-Aslında hayır.İlginç bir şekilde rahatım.
Ardından Vergil etrafını incelemeye başladı.
Her yer 1-2 katlı binalardan oluşmuştu.Bu evler ise genellikle kahverengi ve tonlarında ortamın karanlık havasına uyum sağlıyordu.Ortamda ağır bir tuzlu su kokusu farketti.Okyanus kıyısı bir yer heralde diye düşündü.

-Kesin konuşmayı.Geldik.dedi aksi bir ses.
Önlerinde üç katlı bir bina vardı.
Çapulcu grubu binaya yaklaştıkça dağıldı.
Kapının önüne geldiklerinde onlarla konuşan adam dışında herkes gitmişti.İçeri girdiler ve en üst katta bir kapının önünde durdular.

-Girin.Patron sizi bekliyor.
Vergil ve Angelina içeri girdiler.

İçerde iyi sayılabilecek bir adam bir masanının arkasında sandalyede oturuyordu.

-Angelina.Borçlarını ödememişsin diye duydum.
-Bütün paramı verdim Crown.
-Ama yetmedi.Peki nasıl bir ceza istersin?
-Hmm seçeneklerimiz neler?diye lafa girdi Vergil.
-Sen de kimsin?
-Vergil.White.
-Bay White.Sanırım aynı cezayı siz de istiyorsunuz ha?
-Ne cezası?
-Çukura atın!diye bağırdı adam.
Ardından kapı açıldı ve ikisi de apar topar bodrum katındaki bir zindana atıldılar.Yanlarında bir adam yerde yatıyordu.

Vergil adamın yanına gitti ve onu hafifçe sarstı.
-Hey dostum.İyi misin?
Adam uyandı ve yerde doğruldu.
-Nerdeyim ben?
-Sanırım buraya çukur diyolar.
-Ah siktir be.Peki siz burda ne arıyosunuz?
-Bir kaç parasal sorun.Önemli değil.
Adam kafasını salladı.
-Ben sorun çıkarmadan ödeyin derim.O adamla kötü olmak istemezsiniz.
-Crown dedikleri adam zararsız göründü bana.
-Öyle zaten.Ama onun patronu değil.

-Patronu kim?
-Barbosa.
-O da kim?
-Wildwater'dasın ve barbosayı bilmiyor musun?Hafızanı falan mı kaybettin?
-Alında biraz öyle oldu.
Adam gülmeye başladı.Biraz sonra durdu ve Vergil'a baktı.
-Sen ciddisin?
-Evet.Adımın Vergil White olması dışında hiç bir şey hatırlamıyorum.Yaşımı bile.Bu arada kaç gösteriyorum?
-17-18 sanırım.dedi adam.
Vergil Angelina'ya baktı.
-Yaklaşık olarak evet.

-Bu arada adını sormayı unuttum.Adın ne?
-Tobias Fate.Ama insanlar genelde Fate der.
-Memnun oldum Fate.
-Bende öyle Vergil.

Angelina sesli bir nefes verdi.
-İşin bitti mi?Çünkü burdan birazdan çıkmazsak iyi şeyler olmicak.
-Kız haklı Vergil.

O sırada Bill tekrar ortaya çıktı.
-Ee çocuk napacaksın?dedi keyifli bir şekilde.

-Hey Fate.Bu parmaklıklar neyden yapıldı.
-Demirdir heralde.Ama binanın temellerinden yapıldı.Çıplak ellerinle de eğemessin onları.

Vergil parmaklıklara doğru ilerledi.İki parmaklığı tuttu ve itmeye başladı.

-Sana söylemiştim onları çıplak ellerinle...
Ardından binanın temelleri sallanmaya başladı.

-Vergil sen ne...derken Angelina.Vergil parmaklıkları söktü.

-Wow bak bu beklenmedikti.dedi Angelina.

Bill alkışlamaya başladı.
-İyi işti çocuk.Senin güçlü olduğunu biliyordum.

-Hadi gidelim.dedi Vergil ve sehpahanın üstünde duran kılıcını aldı.Fate de masada duran iki deste kartı aldı ve kemerindeki cebe koydu.Siyah altın işlemeli ayaklarına kadar gelen ceketini giydi.Masada duran fötr şapkayı taktı ve ucunu hafifçe indirdi.
-Siz kızların hazırlanması bittiyse gidelim.diye dalga geçti Angelina.

Fate ve Vergil güldü.Beraber dışarı çıktılar.
Karşılarında ise.Büyük bir grup çapulcu vardı.
Crown ellerini açtı.

-Vay canına çok sarsıcı bir deneyimdi.
Vergil kahkahalarla gülmemek için kendini tuttu.
-Ordan hiç çıkmamalıydınız.diye devam etti Crown.
Vergil arkasındaki Angelina'ya baktı.
-Hazır mısın?Çünkü biraz zorlu olacak.
-Başka şansım var mı?
Vergil diğer tarafındaki Fate'e baktı.
Fate destesinden bir kart çekti.
-Birkaç ele her zaman varım.
Vergil kılıcını çekip düşman grubuna baktı.
-E hadi bakalım

.............................................................................

Evvet işte yeni kitap.
Ayrıca.Doğum günün kutlu olsun -MmeowM
Bu bölüm ve Angelina karakteri sana hediyem.Umarım beğenirsin.

Bide resimleri koyalım şuraya.

Angelina böyle.

Bu da Fate.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top