-2- "Anılar Ve Kalıntılar"
Sorduğu soru kaşlarımı çatmama neden oldu. Bu dediği imkânsızdı. Geri çekildim. Benim geri çekilmemle çenemdeki eli boşluğa düştü. Gözlerini göremiyordum ama bana baktığını biliyordum. Kaşlarımı çattım.
"Öyle bir şey yok," dedim sertçe. "Ben erkek bir kurt-adamım."
"Buna emin misin?" dedi yavaşça.
Başımı hızla salladım. Dudakları alayla yukarıya doğru kıvrıldı ve bana doğru bir adım attı. Geri çekileceğim sırada başını arkamdaki adama çevirdi. "Bunları odada konuşacağız ve ardından sen gideceksin." Arkamdaki adama bakıyor olsa da benimle konuştuğunu anlamıştım.
"Şimdi gitmeliyim," dediğimde omuz silkti.
"Beni takip et," dedi ve arkasını döndü. Sonra omzunun üstünden bana baktı. "Tabi canlı olarak buradan çıkmak istiyorsan..."
Başımı salladım ve onun arkasından yürümeye başladım. Asansöre doğru ilerledi. Asansörün önündeki vampirleri geri çekildi ve ona yol verdi. Asansörün kapıları açıldı. Geri çekildi ve bana yol verdi. Asansöre bindiğimde arkamdan o bindi. Altıncı katın düğmesine bastı. Asansör hareket etmeye başladı.
"Anlamıyorum," dedi birden. "Nasıl oluyordu oradaki tüm erkekleri etkin altına alabildin?" Başımı sağa sola salladım.
"Ne dediğini anlamıyorum," demekle yetindim.
"Anlamazsın. Kurt-adamların içkileri sadece onları sarhoş eder. Hatırlamıyorsun değil mi?" Başımı sağa sola salladım. "Ama hatırlamanı sağlayacağım."
"Nasıl?"
"Kanımı içeceksin."
"Ne?"
"Evet."
"Bunu yapmam."
"Zorundasın."
"Neden?"
"O anda neler olduğunu bilmek istiyorum. Sen kanımı içeceksin ve ben seni uyutacağım. O anılarına gideceksin. Kanımı içtiğin için bende senin anılarınla bağlantı kurabileceğim." Vampirlerin bu tür yetenekleri var mıydı ki? Ah, her şey üst üste geliyor.
"Bak," dedim ona doğru dönerek. "Bugün evime önemli misafirler gelecek. Erkenden gitmeliyim." Asansörün kapıları açıldı. O asansörden inerken ben de arkasından ilerledim. "Yoksa ailemin de benimde başım belaya girer." 45D numaralı odanın önüne geldi ve kapıyı açtı. İçeri girmem için geri çekildi. "Beni dinlemiyor musun?"
"Dinliyorum," dedi arkamdan odaya girerken. "Ama çokta umurumda değil. Umurumda olan sadece beni nasıl etkin altına aldığın..."
"Bunun sadece bir saçmalık olduğunun farkında mısın?" dedim sertçe. Ona doğru döndüm. "Dün gece yaşandı ve bitti." Saçları gözlerini kapatıyordu ve ben onun gözlerindeki ifadeyi göremiyordum. Karşımdakinin nasıl biri olduğunu bilmek istesem gözlerine bakardım. Gözler ayna gibidir. Kişiyi yansıtır. Ama onun aynaları yok gibiydi. Zaten vampirlerin aynada herhangi bir yansıması olmadığını söylerler.
"Kalıntıları oradayken bitmiş sayılmaz."
Kaşlarımı çatmakla yetindim sadece. Gözlerimle onu takip etmeye başladım. Yanımdan geçti ve deri tekli koltuğa ilerledi. Karşısındaki koltuğu gösterdi. "Hemen oraya oturursan çabuk biter," dedi. Başımı sağa sola salladım ve tekli koltuğa ilerledim. Karşımda vampirlerin lordu varken herhangi bir kabalıkta bulunamazdım. Yeni bir savaşı tetiklerdi bu sadece.
"Ne yapacağım?"
"Pençen," dedi yavaşça. Elimi kaldırdığımda tırnaklarım uzamaya başladı. Uzayan tırnaklarıma baktığını biliyordum. "Kes." Kolunu uzattı.
"Gömleğinin düğmeleri?"
"Çöz."
"Ne?"
"Anlamıyor musun? Çözmeni istedim."
"Kendin neden yapmıyorsun?" Dudakları yukarıya kıvrıldı.
"Çünkü ben bir Lordum."
Dişlerimi birbirine bastırdım. Tırnaklarım uzun olduğu için biraz zor olsa da gömleğinin kol düğmelerini açabilmiştim. "Şimdi kes," dedi yavaşça. Başımı salladım. Uzun tırnağımı koluna batırdım ve bileğine doğru keskin bir çizgi çektim. Kan, beyaz teninin üstüne çıkarken başımı kaldırıp ona baktım. Bana mı yoksa bileğine mi bakıyordu anlamıyordum.
"İçecek miyim?"
"Evet."
Derin bir nefes aldım. Bileğine doğru eğildim. Dudaklarım ve bileği arasından santimler vardı. Sertçe yutkundum ve dilimi yavaşça kesiğe yaklaştırdım. Kesikten çıkan kanı yaladığımda ağzımın içinde demir tadı belirdi. Belki vampirler için güzle bir kokteylin tadını andırıyor olabilirdi ama benim için kötü bir tattı.
Başımı kaldırdım ve ona baktım. Elini kaldırdı ve gözlerini kapatan saçlarına götürdü. Tek kaşımı kaldırdım. Saçlarını eliyle karıştırdı. Ardından eliyle anlına düşen saç tutamlarını geriye itti ve siyah saçlarının ardındaki kırmızı gözleri gördüm. Cam gibiydi. Orada kendimi gördüm. Arkamda birinin silueti belirdi. Kaşlarımı çattım. Onun gözlerinde görüyordum tüm bunları. Omzumun üstünden geriye baktığımda kimsenin olmadığını gördüm.
Yeniden onun gözlerine baktım. Siluet hala oradaydı. Ellerini omuzlarıma koydu ama omuzlarımda bir baskı hissetmedim. Başını eğdi ve dudaklarını boynuma yaklaştırdı. Kimsenin varlığını hissetmememe rağmen orada olanları görüyordum. Ve bir anda boynumda bir sızı hissettim. Yüzümü buruşturdum. Gözlerimin önüne bir perde çökerken ben kendimi boşluğa düşmüş gibi hissediyordum.
---
Elimdeki küçük shot bardağını kafama diktiğimi hissettim. Kaşlarımı çattım ama aslında kaşlarımı çatmamıştım. Ne oluyordu? En son otel odasında değil miydim? Karşımda şu vampir lordu vardı. Ama şimdi bir bardaydım. Neon ışıklar göz alacak kadar fazlaydı ve ben arkadaşlarımla bir masada oturuyordum.
"Hadi ama Tylor," dedi Violet. "Daha ilk shot. Şimdiden pes edemezsin."
"Pes ettiğimi kim söyledi?" diyorum ama bunu demek istemiyordum. Ne olduğunu kavramak zorlaşıyordu. Ardından vampir lordu ile konuştuklarımı hatırladım. Anılar... Bana yeniden o anıları gösterecekti. Elim yeni bir shot bardağına gidiyor. "Saçmalama diyor," biri ve elimi tutmaya çalışıyor. Görüşüm bulanık olduğu için onu göremiyorum. "Daha fazla içersen sizinkiler anlar."
"Kafamı dağıtacağım," diyorum. "Bir silah kullanmadan kafamı dağıtacağım." Kahkahalar ve gülüşmeler dolduruyor kulağımı. Bir shot daha dikiyorum kafama. İyice gevşiyor bedenim.
"Farklı kokuyorsun," diyor yanımda oturan biri. Ne sesinden anlayabiliyorum kim olduğunu ne de görebiliyorum. Omuz silkiyorum. "Parfümümü değiştirmedim."
"Hayır," diyor. "Parfüm değil. Daha güzel bir şey bu..." Burnunu boynuma yaklaştırdığını hissediyorum. Gözüm ileride dans pistinde dans eden kızlara kayıyor. Bazıları onları masalara çağırıyordu.
"Acaba burada erkek eskort var mıdır?" diyor Violet. Bir tek onu tanıyabiliyorum. İnce sesi kulağımda yer etmişti. "Biz varız," diyor masadan bir. Yeniden kahkaha atmaya başlıyorlar. Bedenim gevşedikçe gevşiyor. Eskort? Koruma olandan mı bahsediyor? Anılarda kalan halim böyle düşünüyor.
(Eskort bazı yerlerde koruma, koruma aracı olarak geçer. Tylor böyle anlıyor ama Violet başka bir anlamından bahsediyor.)
Etrafıma bakmaya başlıyorum. Hatta ayağa kalkıyorum. Biraz yalpalasam da ardından toparlıyorum. Ne yaptığımı soruyorlar. "Eskort," diyorum yavaşça. "Eskort arıyorum." Yeniden gülüşmeler ve kahkahalar etrafı dolduruyor.
En sonunda onu görüyorum. Teni çok beyaz, diye düşünüyor anılardaki halim. Neon ışıklar onun beyaz teninde parlıyor. "Ay gibi ışığı yansıtıyor," diye mırıldanıyorum.
Kahretsin! Neden böyle konuşuyorum? Onun bir vampir olduğunu fark etmedim mi? Kafam bu kadar mı yerinde değildi?
Elimi kaldırıyorum. "Hey!" diye bağırıyorum. "Ay!" Birkaç kişi başını bana çeviriyor. Ama o bakmıyor. Susmak istiyorum ama anılarıma müdahale edemiyorum. "Sana diyorum! Beyaz tenli!" Bana bakıyor göz ucuyla. "Evet! Sen!" Olduğu yerde duruyor ve parmağı ile kendisini gösteriyor. Parmakları uzun ve ince, diye geçiriyor sarhoş halim içinden. "Gel buraya!"
Arkasındaki adamlar bana doğru geleceği sırada elini kaldırıyor ve kendisi bana doğru yürümeye başlıyor. Dudaklarında alaylı bir gülümseme beliriyor. Elimi belime koyuyorum. Masanın önüne geldiğinde hemen karşımda duruyordu. Başını hafifçe dikleştiriyor ve ortamdaki kokuyu soluyor. Kaşlarını çatıyor. "Aranızdaki dişilerden biri kızgınlıkta," diyor tok bir ses ile. Kaşlarımı çatıyorum ve masadakilere bakıyorum.
"Sen eskort musun?" diyorum sertçe ama kelimeler ağzımdan yuvarlanarak çıkıyor. Dudağının bir kenarı yukarıya kıvrılıyor ve beni süzüyor. "Kokunun kaynağı sensin." Omuz silkiyorum. "Soruma cevap ver."
"Diyelim ki öyleyim kurtçuk, ne olacak?"
"Bilmem," diyerek omuz silkiyorum. Bir anda silkeleniyor. Bedeninden bir titreme geçiyor. Kalp atışlarının hızlandığını duyuyorum. "Afrodizyaklı parfüm mü kullanıyorsun?"
"Ne?"
"Afrodizyak."
"O ne?" Başını sağa sola sallıyor. "Bu nasıl bir koku?" diye mırıldanıyor. Omuz silkiyorum. "Beğendiysen koklayabilirsin."
"Ben senin gibi köpek soyu değilim," diyor. Normalde biri bana bunu dese onu oracıkta öldürürüm ama kafam yerinde olmadığı için umursamıyordum. Bu nasıl bir yüzsüzlüktü? Nasıl bir gurur yoksunluğu? "Siktir!" Elini uzatıyor ve tişörtümün yakasını tutup sertçe kavrıyor.
"Sakin ol, eskort." Kelimeler büyük bir alayla dökülüyor dudaklarımdan.
"Kes sesini!" diyor sertçe ve tenimi koklamaya başlıyor. Burnunu sürekli boynuma sürtüyor. "Gel buraya." Ben bir anda masanın üstüne çekiyor. Sonra da sanki çok hafifmişim gibi belimden kavrayıp masadan indiriyor. "Kokun cezbedici."
"Ne?"
"Sadece sus." Başını kaldırıyor. "Bir kurdun beni böle etkileyeceğini bilmezdim. Üstelik erkek bir kurdun." Alayla bakıyorum ona. "Korktun mu?" diyorum. Kahretsin! Bu ne demek? Ben kadınlardan hoşlanıyorum. Yemin ederim kadınlardan hoşlanıyorum.
Çenemi kavrıyor ve başımı geriye doğru yatırıyor. Beklemediğim bir anda dilini Âdemelmamın üstüne sürtüyor. Boynumu yalıyor. "Hala bir kurt gibi tadın ama kokun nasıl böyle olabiliyor ki?" Ne kokusundan bahsediyor?
"Bir dişi gibi kokuyor," diyor arkamdan biri. Vampir dilini dudaklarının üstünde gezdiriyor. Belime doluyor kolunu ve bedenimi sertçe bedenine bastırıyor. Kasıklarımda bir baskı hissediyorum. Yüzümde yarım yamalak bir gülümseme peyda oluyor.
Elimi indiriyorum ve bir anda pantolonun altındaki o kabarık şeyi kavrıyorum. Bunu nasıl yapabiliyorum? Onun penisini avucumun içine alıyorum. Lanet olsun! "Ngh..." Vampirin dudaklarından kaçan inleme benim dudaklarımın arasında kayboluyor. Hayır! Buna engel olmalıyım. Anılarıma müdahale etmek istiyorum.
"Sanırım baya büyük. Vampirlerin penisinin bir kalem kadar ince ve küçük olduğunu duymuştum." Kahkaha atıyor. "Küçük mü duruyor?" diyor alayla. Başımı sağa sola sallıyorum. "Hayır. Epey büyük." Başımı aşağıya indiriyorum.
"Görmek ister misin?"
"Sanırım."
"Bir deneymiş gibi bakıyorsun."
"Çünkü bir şeyler deneyeceğim," diyorum. Hayır, bu kelimeler bana ait olamaz. Bunları ben söylemiş olamam. Hayır, hayır! Vampir olmasını geçtim o da tıpkı benim gibi bir erkek. Bu... Çok saçma ve fazlaydı.
"Benimle gel."
Her şey birkaç dakika içinde gerçekleşiyor. Beni bardan çıkarıyor. Arkadaşlarım tek bir itiraz belirtisi dahi göstermiyor üstelik. Ve hemen büyük bir araca bindiriyor. Aracın arka koltuğu ile ön koltuklarını ayıran siyah filmli camı kapatıyor ve bir hayvan gibi üstüme atlıyor.
Dudakları dudaklarımı bulduğunda kollarımı onun boynuna doluyorum ve ensesine sertçe bastırıyorum. Dudaklarımızın arasına mesafe giriyor ama o mesafelerde dilini dilime doluyor. Dilinin dokusunu dilimle hissettikçe sarhoş halimin kasıklarında hareketlenmeler oluyor. Ama benim midem bulanıyor.
Bu anıları tekrar yaşadığım yetmiyormuş gibi bir de her şeyi hissediyorum!
Beni geriye doğru yatırıyor. "Burada," diyor nefes nefese. Ben aracın koltuklarının üstünde yatarken o iki dizinin üstünde doğruluyor. Penisinin şişkinliği pantolonun altından belli oluyor. Kemeri çözüyor ve pantolonunun düğmesini açıp fermuarını indiriyor. Pantolonu indirdiğinde gülümsüyorum. Hemen arından iç çamaşırını indiriyor. Kalkmış olan penisin büyüklüğü hem beni hem de sarhoş halimi şaşırtıyor. "Şaşırdın," diyor alayla. "Ben de o kokuyu senden aldığımda şaşırmıştım."
Ve sadece otuz saniye içinde pantolonumla iç çamaşırımı diz kapağıma kadar indiriyor. Parmakları deliğime doğru giderken elini tişörtümün altına sokuyor. Benim daha önce dişi bir kurda yaptıklarımın aynısını bana yapıyordu.
Yeter bu kadar! Artık bu anıları görmek istemiyordum. Ne görmek ne de hissetmek istiyordum. Penisini deliğime dayadığındaki o his midemi allak bullak etmişti. Üzerime eğilip beni öpmeye devam ediyordu. Yeter, diyordum ama kelimeler dudaklarımdan "devam et," şeklinde dökülüyordu. Hayır, bu anıları görmeye devam etmek istemiyorum.
"Otel de daha fazlası olacak," diye fısıldıyor kulağıma. "Sen şu lanet kokuyu yaymayı bırakana kadar devam edeceğiz."
Hayır, diye bağırmak istiyorum ama anılarımdaki ben "EVET," diyor. Lanet olsun! Hayır demeyi bilmiyor musun? Anılarımdaki kendimi alıp tokatlamak istiyordum. Yüzüm kızarıyor, bedenim ateş gibi yanıyordu. En çokta kasıklarım yanıyordu. O içimde gidip geldikçe kasıklarım yanıyordu. Pensini karnımda hissediyordum. "Lanet olsun!" diyor sertçe. "Çok darsın!" Bir daha penisini sokup çıkarıyor. "Ama çok iyi!"
Ben daha fazla bu anıları görmek istemiyordum. Yaşamak istemiyorum! Hissetmek istemiyorum! Bitmesini istiyordum. Uzayan tırnaklarımı onun sırtına geçiriyorum. "Sen," diyorum nefes nefese.
"Sen değil," diyor. "Otis." İsmini söyledikten sonra dudaklarından bir inleme dökülüyor ve benim inlemelerime karışıyor. Penisi gittikçe daha derine ilerliyordu. "Otis... Ngh... Devam et."
"Ediyorum."
"Ngh... Ah... Hayır! Daha derine olmaz." Dudaklarını dudaklarımın üstüne örtüyor. "Emin misin?" diye nefes nefese. "Hayır!" diyorum ve bir daha inliyorum. Bir noktaya bastırdığında tüm kaslarım geriliyor.
"Burası," diyor alayla ve o noktaya bir daha bastırıyor. O bastırdıkça daha çok çiziyorum onun tenini.
"Oraya..."
"Ne yapayım?" Bir anda duruyor. Başımı ona çeviriyorum. Gözlerini göremiyorum. Alayla kıvrılmış dudaklarına bakıyorum. "Oraya ne yapayım?" diyor yeniden. Pantolonumu ve iç çamaşırımı sıyırıp atmıştı. Bacaklarımı beline doluyorum.
"Batır!"
YETER!
"Devam et!"
DUR
"Oraya!"
HAYIR!
Ben ne dersem anılarımdaki halim tam tersini diyor ve zevkten dört köşe olana kadar da bunları demeye devam ediyor. O ise boşalana kadar penisini içimde hareket ettiriyor.
---
Gözlerimi çatığımda kaşlarımı çatmıştım ve nefes nefeseydim. Karşımdaki adama baktım. O da gözlerini aralamıştı benim gibi. Anlına dökülmesi gereken saçları bıraktığında saçlar yeniden gözlerini kapattı. Birden ayağa kalktı.
"Geçti," dedim yavaşça. Kendimi telkin ediyordum. Eğer kendimi telkin etmezsem kafayı yiyebilirdim. Başımı kaldırdım ve ona baktım. Hemen karşımda durdu. Bacaklarımı kendi bacaklarının arasına aldı ve sıkıştırdı. Ardından üzerime eğildi. Tek kaşımı kaldırdım. Ne yapıyordu bu?
"Ne geçti?"
"Dün gece olanlar."
"Bir hata mıydı yoksa?" dedi alayla. Dişlerimi sıktım.
"Öyle de denebilir."
"Klişe. Eğer yapıyorsan pişman olmamalısın."
"Pişman olacağım bir şey yaptım."
"Pişman mısın?"
"Evet."
"Bir erkekle yattığın için mi yoksa vampir olduğum için mi?"
"İkisi de," dedim sertçe. Dudaklarını büzdü. "Ağırdı," dediğinde derin bir nefes aldım ve bıkkınlıkla geri verdim.
"Bundan... Kimseye bahsetmeyeceğim. Sen de öyle yap."
"Asla!"
"Ne?"
"Duydun. Senin aksine benim kafam yerindeydi ve gayet güzel bir gece geçirdim."
"Saçmalama. Vampirsin sen!"
"Yani?"
"Bu... İğrenç!"
"Değil!" dedi sertçe. "Eğer iğrenç olsaydı yapmazdım." Durdu. "Ama yaptım ve iğrenç değildi." Başını hafifçe omzuna yatırdı. "Pişman olmasan iyi edersin." Üzerime doğru eğildiğinde geri çekildim.
"Pişman olup olmamam seni ilgilendirmez."
"İyi," dedi basit bir ses ile. "Pişman ol ama unutma da." Kaşlarımı çattım. O anılardan nefret etmiştim bir anda.
"Neyi?"
"Dün gecenin kalıntıları arabamda... Dün gecenin kalıntıları orada," dedi ve arkamdaki yatağı gösterdi. Sonra parmağını şakağıma dayadı. "Ve daima burada..."
---
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top