-Galiba Yakalandın-
-05.07.2006-
Aylin Kayaaslan'ın günlüğünden;
" Artık sadece anne olan bir kadınım. Serdar'ın eşi, Kayaaslan'ların asil gelini Aylin değilim, sadece anneyim. Hayatımı mahvetmek için her şeyi yapıyorlar. Haldun Kayaaslan bana güvenmediği için öz kızım Hera'yı benden almak istiyor, bahanesi de yurt dışında kızımın daha iyi bir eğitim alması. Öz kızımı benden ayırıyorlar, babası ve dedesi yapıyor bunu. Senelerdir Vera'ya annelik ettiğimi görmüyorlar mı?
Vera'yı kendi kızım gibi seviyorum. Öyle cıvıl cıvıl ve konuşkan bir çocuk ki onunla daha çok vakit geçirdiğimi fark ettim. Hera sessiz bir çocuktu ve çok ağlardı, ben onu böyle büyütmüştüm. Vera ise tam aksi ve evimize resmen neşe getirdi. Serdar ona her baktığında ihanetini görüyor, biliyorum. Ona gereken özeni göstermiyor, çünkü geçmişini hatırlıyor. Vera baba sevgisinden mahrum büyüyecek ne yazık ki.
Eşimin ihanetinden sonra bir daha onunla hiç karı koca gibi olamadık. Artık aynı odada bile uyumuyoruz. Ben onun başkasından olan çocuğuna annelik ederken, o babası ile birlikte beni güçsüzleştirme planları yapıyor. Oysa ki ben intikam için bir şey yapacak olsam çoktan yapardım. Vera benim elimde büyüyor, 6 yaşına bastı geçen ay. Ben onu artık bırakamam, ama öz kızım Hera'yı benden alırlarsa korktukları o kişi olmaktan çekinmem.
Her gece dua ediyorum Vera çok güçlü bir kız olsun ve ben yapamazsam Kayaaslan'lardan benim intikamımı alsın diye.
-Aylin"
'Büyük Patron
İlk planda başarılar, ekibimin en yeni üyesi :)'
Evet onu Büyük Patron diye kaydetmiştim, diğer üyelerde de böyle kayıtlı olduğu için. Kar Tanesi beni Whatsapp gruplarına da almıştı, grubun adı 'Aynasızlar'dı. Kendilerine böyle demeleri beni şaşırtmıştı. Rüzgarlı karanlık gökyüzünün altında onlarla o minibüsteyken uzun zaman sonra ilk defa kendimi heyecanlı hissediyordum. Sürekli kafamda olan o ait olamama hissi uzaklaşmış gibiydi. Annem ve babamı kaybettiğimden beri omuzlarımda olan yalnızlık bir süreliğine yok olmuştu.
Minibüsün garaj tarafında Kar tanesi bir bilgisayar sistem kurmuştu. Kulağında kulaklık ve gözleri ekrandaydı. Ben onu incelerken Çaylak bana küçük bir mikrofon ve kamera aparatı uzattı. Göğsümdeki cekete yerleştirdim, zaten siyah olduğu için kolayca kamufle etmiştik. Serçe hemen arkamda şoför koltuğunda oturuyordu. Arada sırada bana bakıp yatıştırmak ister gibi gülümsüyordu. Ege de yanımdaydı, Kar tanesi ile birlikte arabada kalacaktı. Cemil ise bizi bardan komuta edecekti. Araba biraz sonra durduğunda sadece Serçe ve ben indik. Müşteri gibi davranmamız gerekiyordu. Alarmı bulur bulmaz Kar Tanesi'ne mesajla bildirmek benim görevimdi.
Kuyumcunun ışıltılı vitrini gözümü aldı. Serçe de benim gibi etkilenmiş olacak ki onun da durup incelediğini fark ettim. Çok geçmeden kulaklığımızdan Kar Tanesi'nin sesi duyuldu. "Kızlar altın izleme aşkınız bittiyse girebilirsiniz. Plan falan var ya hani" dedi sitemle. Serçe ile birbirimize bakıp güldük. Çaylak da bizi izliyordu. "Çıkarken senin için bir bilezik alırım istersen Serçe" dedi alayla. Ekipten gülme sesleri geldi, ben de kendimi tutamayıp gülüyordum. Element'in sesi daha alaylıydı. "Bilezik yanlış kardeşim, tek taş alman gerekiyor senin." dedi gülerek. Kulaklıktan Kar Tanesi ve Ege'nin de kahkahasını duyuyordum. Serçe'ye baktığımda yanaklarının pembeleştiğini gördüm. Çaylak ve Serçe arasında bir şeyler mi vardı? Grupta duygusallık yasak değil miydi?
Ben bunları düşünürken Serçe koluma girdi ve kapıya yönlendik. İçeriye hızlıca göz gezdirdim. Yukarıya çıkan merdivenlerin olduğu yerde iki tane takım elbiseli ve iri yarı adam vardı. Kuyumcunun sahibi Fevzi Sağlam ise tezgahın arkasında oturuyordu. Sağlam Kuyumculuk yazan büyük tabelanın altından geçip içeri girdik. Fevzi bizi görünce hemen ayağa kalktı ve geniş bir gülümseme yüzünde belirdi. Cemil adamın flörtöz biri olduğunu bu yüzden bizim müşteri olarak gireceğimizi söylemişti. Fevzi Sağlam'ın zaafı kadınlardı.
Serçe de aynı şekilde gülümseyerek tezgaha yaklaştı ve en şirin sesiyle konuşmaya başladı. Siyah ceketi ve mini deri eteğiyle harika gözüküyordu. Altın sarısı saçlarını savurarak söze başladı.
"Merhabalar, arkadaşım ve ben bir davete katılacağız. Davette şıklığımızı tamamlamak için sizin göz alıcı mücevher setlerinize ihtiyacımız var." dedi ve tezgaha doğru eğildi.
Ben etrafı tarayıp alarmı bulmaya çalışırken kulaklıktan Çaylak'ın sesi geldi.
"O kadar dibine girme adamın Serçe." ve yine gülüş sesleri.
Serçe gülümsemesini bozmadan hafifçe geri çekildi. Fevzi arkasını dönüp birkaç kutu çıkarmaya başladığı sırada gözlerim sol üstteki kamerayı ve hemen yanındaki alarmı buldu. Telefonumu çıkarıp hemen Aynasızlar grubuna yazdım.
'Pronet Alarm, 30 saniyede devreye giriyor. Ana sunucuya haber vermesi 120 saniye'
Birkaç saniye sonra Fevzi elinde zümrüt iki gerdanlıkla bize döndü. İkisi de göz kamaştırıcıydı. Ağzından eksik etmediği gülüşüyle konuşmaya başladı.
"Sizin için en nadide parçalarımı çıkarttım hanımlar. Zümrüt esmere de sarışına da çok yakışır ama siz safir ya da yakut isterseniz öyle seçeneklerim de var." dedi ve gerdanlıkları önümüze bıraktı.
Kar Tanesi'nden hala ses yoktu. Alarm devre dışı kalmadığı için oyalanmamız gerekiyordu.
"Aslında ben safir istiyorum." dedim gülümseyerek. Tutukluğumu atmıştım üzerimden, Fevzi'ye yakın durmaya çalıştım.
O anda karşıma safir bir yüzük çıkarttı.
Yüzük gerçekten göz alıcıydı. Ben hayranlıkla bakarken Fevzi Sağlam yüzüğü tanıtmaya başladı.
"Bu en özel parçam. 14 karat ve 6 mm boyutunda. Şu an dünyada bile bu yüzüğün eşi yok. Tek ve özel tasarım."
Yüzüğü elime aldım, büyük ihtimalle böyle bir yüzüğü hayatımda ilk ve son görüşüm olacaktı. Tam yüzüğü tekrar yerine bırakıyordum ki Kar Tanesi'nin sesini duydum. Serçe ile gözlerimiz kesişti. Hemen ardından kapı açıldı ve Bitter ile Çaylak'ı kapıda gördük.
Bitter uzun namlulu silahı tek gözüne dayalı bir şekilde içeri girip Fevzi'ye doğrulttu. Çaylak yakında bulunan adamın kafasına silahı ile vurup bayılttıktan sonra elinden silahını aldı. Tam o anda silahını doğrultan diğer korumayı gören Bitter, adamı dizinden vurdu. İlk silah sesi duyulmuştu, 120 saniyemiz vardı. Alarm devreye girmiş olmalıydı, sadece sesi çıkmayacaktı.
"Tek bir harekete kalkışırsan adamın gibi seni de vururum Fevzi Sağlam. Belindeki silahı tezgaha bırak. Çabuk."
Fevzi'nin korktuğu belli oluyordu, sakince elini beline attı. Kurnaz bir adama benziyordu, kolay kolay pes etmezdi.
Serçe çantasından silahı çıkardı ve o da Fevzi'ye doğrulttu. Element ve Cindy yukarıdaki camdan içeri girmiş olmalıydı. Cindy kasayı açarken Element ve Çaylak yukarıdaki korumaları halledecekti.
Yukarıdan bir silah sesi daha geldiğinde hepimizin kafası o tarafa çevrildi. Hızlıca kafamı tekrar Fevzi'ye çevirdiğimde masanın altından bir düğmeye bastığını gördüm. Dikkatsiz davranmıştık.
"Yardım çağırdı, Bitter. Masanın altında bir şey var." dedim can havliyle. Serçe tezgahın arka tarafına geçip Fevzi'ye doğru hamle yapmıştı ki Fevzi onun kolunu tuttu. Silah elinde her an patlayabilirdi, heyecanlanmıştım.
"Elinde silah var Serçe dikkat." diyerek tezgaha yakınlaştı Bitter. Serçe hala kolunu kurtarmaya çalışıyordu. Çaylak ve Element indiler.
"Yukarıyı temizledik." dedi Çaylak ve gözleri Serçe'yi görünce irileşti. Çaylak koşar adımlarla tezgahın arkasına geçecekken kolundan onu tuttum, bu tehlikeli olabilirdi. Bitter silahını Fevzi'nin yüzüne doğru çevirdi.
"Kolunu bırak, yoksa seni vurmak zorunda kalırım." dedi ve silahla hedef aldı. Element de yaklaştı.
"Şakası yoktur, kızı bırak." dedi ve tam Bitter'in yanında durdu. Fevzi'nin söylenenler umrunda değildi. Serçe'nin kolunu çevirip önüne aldı ve silahı kafasına dayadı. İstediğini başarmıştı.
"Sen beni vurmaya kalkarsan elimde olan arkadaşını da vurursun. Geri bas." dedi. Yüzüne eski gülümsemesi yerleşmiş, korkusu uzaklaşmıştı.
Cindy hızla aşağı geldi. "Malları camdan Ege'ye teslim ettim. İş bitti, Kar Tanesi uyardı. Yardım geliyormuş, hemen çıkmamız lazım." dedi.
Serçe hala debeleniyordu, Fevzi arkadan silahı kafasına dayamıştı. Bitter sıkıntıyla ofladı.
"Fevzi kızı bırak. Eğer nişan alırsam, ıskalamam." dedi. Silahıyla birlikte öne doğru geldi.
Kulaklıktan Ege ve Kar Tanesi'nin uyarıları geliyordu, hemen çıkmamız gerekiyordu. Tam şu an tehlikedeydik, bunu anlamıştım. Hepimiz aşağıda Serçe ve Fevzi'ye bakarken birden merdivenlerden adım sesleri gelmeye başladı. Hepsi baştan ayağa siyah giyinmiş 5-6 koruma silahlarını kafamıza doğrultarak içeri girdi. Anlaşılan Fevzi kendi adamlarını çağırmıştı. Bitter adamları görür görmez yakasındaki mikrofona fısıldayarak yardım istedi. Şu an silahı olmayan tek kişi bendim. Gerideki herkes silahlarını birbirine doğrultmuştu. Cindy benim silah almamı istememişti, keşke onu dinlemeseydim.
Fevzi gülüşünü genişleterek söze başladı. "İşte şimdi kapana kısıldınız fareler. O mükemmel planınız suya düştü di mi? Kim yolladı sizi, söyleyin kimin köpeğisiniz?" dedi.
Çaylak'ın burnundan soluduğunu fark ettim. Gerçekten de şu an çaresizdik. Yardım ister gibi etrafıma bakınırken merdivenlerin başında Emir Taha ve yanında silahlı adamlar olduğunu gördüm. Eliyle sus işareti yaptı bana ve yavaş yavaş merdivenlerden inmeye başladılar. En alt basamaktayken Fevzi'nin korumalarının arkasına tek tek silahlı adamlar yerleşmişti.
"Kimin planı suya düşmüş şimdi görürüz Fevzi Sağlam." diyen Emir Taha sözünü bitirir bitirmez dikkatleri dağılan adamlar arkalarına döndüler ve silahlarla burun buruna geldiler. Çaylak ve Element de arkadan saldırınca arbede oluştu. Kuyumcunun köşesine doğru kendimi geriletirken yumrukların havada uçuştuğunu görüyordum. Çaylak gerçekten mükemmel dövüşüyordu.
Ortamı fırsat bilen Fevzi Serçe'yi kendine siper ederek arka kapıya doğru ilerlemeye başladı. Bitter silahını ateşlemiş, Cindy dövüşe katılmıştı. Onları fark eden tek kişi bendim. Serçe'yi bırakamazdım. Ani bir kararla koşarak tezgahın altına girdim ve Fevzi elinde Serçe ile geri geri gelirken arkasından yerden aldığım bir silahla kafasına vurdum. Bunu yaptığıma kendim de inanamıyordum! Serçe arkasını dönüp beni gördüğünde şaşkınlıktan gözleri açıldı.
Hemen silahını aldık ve kolumdan tutarak beni oradan çıkardı. Fevzi olduğu yere yığılmıştı. Galiba bir işe yaramıştım. Kuyumcudan dışarı çıktığımızda minibüsün kapısı açık bizi bekliyorlardı. Koşarak içeri girdik. Ege oldukça endişeliydi. Kar tanesi polislerin gelmemesi için bölgedeki telsizleri kontrol ediyordu. Ege kulaklıktan içeridekilere seslendi.
"En güvenli yoldan hemen çıkın, geri kalanı Emir Taha ve adamları halleder. Vaktimiz yok." dedi.
Bitter ve Çaylak girişe yönelmiş, geliyorlardı. Element'in hemen arkalarında olduğunu fark ettim. Cindy ve Emir Taha merdivenin bitişinde bir şeyler konuşuyorlardı. Tüm adamlar yerdeydi ve hemen çıkmaları gerekiyordu.
Bitter içeri girer girmez soluklanmadan konuştu. "Biri şu Cindy'e flörtleşmenin vakti olmadığını söylesin. Hemen gidelim."
Flörtleşmek? Cindy'den bunu beklerdim ama nedense sinirlenmiştim.
Serçe bana dönerek elimi avucuna aldı. "Hayatımı kurtardın vera, hiçbiri fark etmeseydi her şey mahvolabilirdi." dedi. Kısa bir süre sarıldık. "Elimden geleni yaptım sanırım işe de yaradı." dedim gülerek. Biz gülüşürken Cindy içeri girdi ve kapı arkasından hemen kapandı. Şoför koltuğuna bu kez Element geçmişti ve oldukça hızlı sürüyordu. Kendimi gerçekten mutlu hissettiğimi fark ettim. Ege'ye dönerek sordum. "Emir taha orada kaldı ama bizden sonra çıkmış mıdır?" Endişeli yüzümü gören Ege gülümsedi. "Merak etme, onlar bizden daha profesyoneller." dedi. Cindy sorumdan sonra tek kaşını kaldırmış bana bakıyordu. Göz temasından kaçındım. Emir Taha'dan kesinlikle hoşlanıyordu.
Yarım saatten sonra bardaydık. Cemil plan başarıyla sonuçlandığı için hepimize içki söylemişti. Elimdeki kadehten bir yudum alıp yüzümü ekşitti. Hemen yanımda oturan Cindy bunu görmüş olacak ki alayla yüzüme baktı. "Ne o, küçük prensesimiz ilk defa mı şarap içiyor yoksa? Aman ne tatlı ve masum bir kız." dedi.
"Hayır, ilk defa değildi. Ayrıca ilk kez içsem bile bu seni ilgilendirmez. Masumluğu ayyaşlığa tercih ederim." dedim. Sözlerimin ardından masa sessizleşti. Element gülmeye başlayınca hepsi güldü. Kar Tanesi gülerek konuştu. "Sapla be Vera." dedi. Masa neşelenmişti. Cindy hırsla nefesini verip yanımdan kalktı ve odadan çıktı.
Element bakışlarını bana çevirdi. "O biraz yabanidir, güven problemleri anlarsın işte. Herkese hemen ısınamaz. O yüzden kafana takma." dedi sakinleştirme ister gibi. Serçe dışında birinin benimle konuşması beni mutlu etmişti. İçtenlikle gülümseyip kafamı salladım. Cemil elinde yeni bir şarap şişesi ile içeri girdi.
"Evet Aynasızlar, bir plan daha başarı ile sonlandı. Bu da büyük patrondan size hediye." diyerek elindeki şişeyi masaya bıraktı. Rengi morumsu bir şaraptı. Ben de bardağımı uzatıp aldım. Tadına bakmadan üstten incelerken Kar Tanesi seslendi. "Merak etme bu önceki gibi acı değildir, böğürtlenli şarap patronun favorisi. Her zaman da bize yollamaz, o yüzden kıymetini biliyoruz." dedi gülerek.
Gözlerimi kapattım ve şarabın tadına vardım. Gerçekten de mayhoş ve güzel bir tadı vardı. Elimde şişenin kalanıyla birlikte aşağı indim. Duygu'ya bugün yeterince yardım etmemiştim. Elimdeki kadehi barın bana bakan kısmına bıraktıktan sonra Duygu ile gözlerimiz kesişti ve gülümsedik. Yorgun görünüyordu. Hemen birkaç sipariş hazırlamasına yardım ettim.
"Bir viski de ben alabilir miyim?" diyen sesle birlikte hızla arkamı döndüm. Ali Meriç buradaydı. Yüzünde hüzünlü bir ifade vardı.
"Tabiki, buyrun Ali Meriç Bey." dedim gülümseyerek. O sırada gözüm merdivenlerin başında olan Kar Tanesi ile kesişti. Beni gördükten sonra olduğu yerde kaldı ve telefonunu çıkarıp birine mesaj atmaya başladı. Buraya doğru gelir gibi olduğu için şaşırmıştım. Birkaç dakika sonra hızla barın önünden geçip arka kapıya çıktı. Arkamı dönüp yeni bir viski hazırlıyordum ki Ali Meriç'in de kalkıp o tarafa hareketlendiğini gördüm.
Hızlıca arkalarından gittim. Barın arka çıkışının önünde etrafta kimse yokken konuşuyorlardı. İyice yaklaşıp dikkat kesildim. Kar Tanesi'nin kısık sesini duydum önce.
"Bu planda olmasına ben de şaşırdım ama Bitter yardım isteyince adamlarıyla hemen geldi. Normalde pek karışmazdı. Biliyorsunuz bir ay önce Cindy vurulduğunda bile olay yerine gelmemişti." dedi ve etrafına bakındı tekrar. Ali Meriç daha rahattı.
"Emir Taha bu, değişik bir şey yaptıysa mutlaka altında başka bir amacı vardır. Bu plana karışmak istemedim ama bir sonraki adımınızda hemen bana haber veriyorsun, kağıtları açık oynamamızın vakti geldi. Bakalım Emir Taha onun o çok gizli ekibini öğrendiğimi duyunca ne yapacak? Belki tek başına polisçilik oynamaktan vazgeçer."
Ali Meriç bunları diyip gülümserken Kar Tanesi hala rahat değildi ve etrafa bakınıyordu.
"Bir şeyi daha söyleyeyim, bugünkü plana ilk defa dışarıdan birini dahil ettiler. Şu barda yeni çalışmaya başlayan esmer kız, Ege'nin kuzeniymiş. Hemen bugün bizimle operasyona geldi. Emir Taha izin vermiş olmalı, yoksa katılamazdı aramıza." dedi.
Ali Meriç kaşlarını çattı. Benden bahsediyordu. Yani Kar Tanesi, Ali Meriç'in casusu muydu?
"Bak buna şaşırdım işte. Grup üyelerini aylarca titizlikle seçen, grubu herkesten gizleyen Emir Taha gruba daha bugün tanıştığı birini ekliyor. Bu kızda bir şey var demektir bu." diye cevap verdi Ali Meriç. Hala kaşları çatılıydı, şaşkından çok sinirli gözüküyordu.
Kar Tanesi gülümsedi. "Bence kızın ekstra bir meziyeti yok ama herkesin ona ilgisi var. Cemil gibi Emir Taha da ona gönlünü kaptırmış olmasın?" dedi ve gülmeye devam etti. O kendi düşüncesini söylemişti ama Ali Meriç'in yumruklarını sıktığını gördüm. Yüz hatları sivrileşti.
"Öyle bir şey olamaz. Emir Taha ve aşık olmak ha? Hem de dünkü kıza. Hayatının hatasını yapar." dedi burnundan soluyarak.
"Neyse, bu konuda bir şey öğrenirsem söylerim. Şimdi yokluğumu fark etmesinler gideyim ben Ali Meriç Bey." dedi Kar Tanesi ve bir adım geriledi. Ali Meriç kafasını salladı ve Kar Tanesi'nin koluna dokunarak arka kapıdan hızla çıktı. Keyfi kaçmış görünüyordu.
Kar Tanesi o gidince yavaşça arkasını döndü ve tam o an göz göze geldik. Gülümsedim ve ellerimi önümde kavuşturdum.
"Galiba yakalandın Kar Tanesi."
.
.
.
Aynasızlar'ı daha yakından tanıyacağız ileriki bölümlerde. Okuyan herkese teşekkürler :)
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top