-Kaçak Dövüş-

-16.08.2006-

Aylin Kayaaslan'ın günlüğünden:

"Gözyaşlarımı zorlukla zapt ederek bu satırları yazabiliyorum. Zalimler istediklerini yaptılar ve ben engel olamadım. Hera'mı, biricik kızımı benden aldılar. Onu daha 8 yaşına yeni basmışken Kanada'ya götürüyorlar, daha iyi bir hayat yaşaması için. Giderken o kadar ağladı ki, kalbim parçalandı. Kalpsiz babası ve dedesi bu görüntüden sonra bile kararlarından vazgeçmediler.

Vera ile başbaşa kaldım artık kocaman evde. Serdar ile yüzyüze bile gelmiyoruz neredeyse. Aynı evde yaşayan iki yabancıyız. Vera'dan başka yaşama tutunma nedenim yok. Bir gün gelir de gerçek annesi onu bulmak isterse işte o zaman ne yaparım, bilmiyorum. Son evladımı da başkasına kaptırmayacağım.

Bu günlüğe neredeyse her günümü yazdım. Kilitli bir şekilde saklayacağım, günü gelince Vera'nın okuması için. Ben öldüğümde okumasını istiyorum. Hayattayken benden uzaklaşmasına dayanamam. Eninde sonunda kim olduğunu öğrenecek. Bari dolaylı olarak da olsa ona bunu ben söylemiş olayım.

Ne olursa olsun seni sevdim Vera'm, güzel kızım.

Aylin"

Kar Tanesi o gidince yavaşça arkasını döndü ve tam o an göz göze geldik. Gülümsedim ve ellerimi önümde kavuşturdum.

"Galiba yakalandın Kar Tanesi."

Telaşla bocaladı, sonunda derin bir nefes verdi. "Şey ben de biraz hava almaya çıkmıştım, Ali Meriç bey ile karşılaştık."

Bir iki adım daha yaklaştım. "Her şeyi gördüm, bence yalana sığınma. Neler olup bittiğini öğrenmek istiyorum." dedim. Kararlı gözükmeye çalışıyordum.

Sıkıntılı bir nefes verdi. İtiraf edeceğini biliyordum, Kar Tanesi böyleydi. Hep çok konuşurdu.

"Tamam söyleyeceğim ama lütfen aramızda kalsın. Kimseye zarar verecek bir şey yapmıyorum ki zaten." dedi. Kaşlarımı çattım. "Sen anlat da ona göre sır olup olmaması gerektiğine ben karar veririm." dedim. Kapının eşiğinde daha fazla dikilmeyerek çalışanlar için ayrılmış kısma geçtik. Karşılıkla taburelere oturduk. Doğru söylediğinden emin olmak için göz temasını kesmiyordum.

"Ben aslında Ali Meriç bey için çalışıyorum. O bana çok büyük iyilikler yaptı, bulunduğum çöplükten kurtulmamı sağladı. Karşılığında ne istese yapardım zaten, yeteneklerimi kullanarak Emir Taha'nın beni gruba almasını sağladım. Tek yaptığım planları Ali Meriç Bey'e iletmek, o da hiçbirine karışmıyor bile. Sanırım sadece kardeşinin ne yaptığını bilmek istiyor."

Kafam karışmıştı. "İyi de onlar kardeşler, niye birbirlerinden habersizler? Aralarında bir şey mi geçmiş?" diye sordum.

"Tam olarak ne yaşadıklarını ben de bilmiyorum. Ali Meriç ile ben üniversitede tanıştım aslında, araya resmiyet koyuyorum ama biz çok iyi iki arkadaştık. O da benimle bilgisayar mühendisliği okuyordu. Sonra bir gün benim bir evim bile olmadığını fark edince yanına aldı. Keskin Holding'i bilirsin. Babaları Türkiye'deki en kazançlı holdinglerden birinin sahibi. Durumları da çok iyi, o yüzden uzun süre onunla yaşadım ama Emir Taha yoktu. Kaç yıl Keskinlerin evinde kaldım, bir kez bile Emir Taha ile karşılaşmadım. Ali Meriç eskiden çok sinirliydi, konusunu açmak istedim bir kere ama lafı ağzıma tıkadı."

Öğrendiklerimle kaşlarım iyice çatılıyordu. "Evdeki herkes mi böyle peki, yani kimse Emir Taha'dan bahsetmiyor mu? Hiç resimleri falan yok mu?" dedim.

Kafasını salladı. "Garip olan da bu, anneleri bile ondan bahsetmiyordu. Anneleri ve babaları bir kazada vefat etti, o zaman daha küçüktük. Her şeyi net hatırlayamıyorum. Ama aileleri hayattayken de iki kardeş çok uzaktı. Aile fotoğraflarının hiçbirinde yok. Ne zaman evden ayrıldı bilmiyorum ama o ailenin hiç üyesi olmamış gibi." dedi. Bu gerçekten karışık bir konuydu. Kar Tanesi'nin casus olmasına şaşırdığım yetmiyormuş gibi bir de neler öğrenmiştim. Demek o gün caddede karşılaştığımızda Ali Meriç'in göz teması bile kurmadan arkasını dönüp gitmesinin sebebi görüşmemeleriydi. Ben düşüncelere dalmışken Kar Tanesi endişeli bir şekilde konuştu. "Bak lütfen aramızda kalsın, bu işi elime yüzüme bulaştırmak istemem. Ali Meriç için sakla bunu beni önemsemiyorsan. Emir Taha içlerinde casus olduğunu öğrenirse beni yok etmekle kalmaz, eski düşmanlıklarıyla kardeşini de yok eder." dedi.

Emir Taha'nın karanlık bir tarafı vardı, bunu hemen anlamıştım. O yüzden ona bunu söylersem Ali Meriç'in zarar göreceğine neredeyse emindim. Ama saklarsam ve bu bir gün ortaya çıkarsa ona ihanet etmiş olacaktım. Sadece ona değil, ona ve Aynasızlar'a.

Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Böyle durumlarda hep Dila'ya ya da anneme danışırdım. Şimdi ikisine de söyleme imkanım yoktu. Derin bir nefes aldım. "Eğer bunu seninle saklarsam ihanetine ortak olurum, ama söylersem de Ali Meriç zararlı çıkar biliyorum. İki türlü de zarar gören ben olacağım galiba." dedim. Hızla başını salladı. "Hayır hayır, merak etme senin bildiğini kimse öğrenmez. Ali Meriç de görmedi zaten, ben de söylemem. Sadece hiç öğrenmemiş gibi yaşamaya devam et. İhanet falan deyip vicdan yapma." dedi Kar Tanesi.

Kısa bir süre olsa da Emir Taha'nın güvenini kazandığımı düşünmüştüm. Beni gruba almıştı, operasyona katılmama izin vermişti hem de diğerleri gibi yeteneklerim yokken. Grubunda bir casus olduğunu ondan saklamak çok zordu.

"Göz göre göre ekibe zarar vermeni istese yapacak mısın peki, bir planı bozmanı istese mesela. Bunca zamandır onlarla berabersin, bunu Emir Taha'ya ve Aynasızlar'a yapabilecek misin Kar Tanesi?" diye sordum ve dürüst bir cevap vermesini istedim.

Onun kafasını karıştıran da bu soru olmalıydı çünkü kafasını yere eğdi ve birkaç saniye düşündü. "Galiba sonunda ekipten biri zarar görmeyecekse Ali Meriç'in emrini yaparım. Benim ona sonsuz bir minnet borcum var. Sırrı saklaman için bu sorudan sonra sana yapmam diye hemen yalan atabilirdim ama ben samimiyetimi gör istiyorum Vera. Bu sorunun cevabını kader gösterecek." dedi.

Dürüst olması ona yakınlaşmamı sağlasa da korkuyordum. Omuzlarımdan kalktığını sandığım yük farklı bir şekilde tekrardan oturmuştu oraya işte. İki kardeşten birini seçmek zorundaydım.

Biraz daha bekledikten sonra Kar Tanesi konuşmadan yanımdan ayrıldı. Yüz ifademden saklayacağımı anlamıştı. Ben vicdan mahkememi yaparken herhangi bir sorunda Emir Taha'nın yanında olacağıma karar vermiştim bile.

--

"Ya Vera sen beni delirteceksin cidden. Telefonunu kapayıp öğlene kadar uymak ne demek ya. Korkudan buraya koşarak geldim. Kalksana be."

Uyku ile uyanıklık arasında Dila'nın bağırışları kulağıma çalınıyordu. Dün gece bardan eve gelir gelmez kendimi yatağa atmıştım çünkü heyecan beni fazlasıyla yormuştu. Hafifçe gözlerimi araladım, Dila odamda tam karşımdaki berjere oturmuş uyanmamı bekliyordu.

"Dila, ne zaman geldin sen?" diye sordum. Hala uyandığımı hissetmiyordum.

"Merhaba canım, üç yıl önce geldim ben ama sen o zamandan beri uyuyorsun. Doktorlar uyku komasına girmiş dediler de bekledik. Sen uyanmayınca da ben bu eve yerleştim." dedi Dila bir solukta.

"Of gözlerimi açamıyorum hala alay peşindesin Dila. Yorgundum uyuyakalmışım işte. Saat kaç ki?" dedim ve doğruldum.

"Saat 16.00 oldu canım. Geçti borun pazarı sür eşeğini Niğde'ye." dedi Dila bıkkınlıkla ve ayağa kalkarak odadan çıktı. İyi uyumuştum cidden. Hızla kalkarak banyoya girdim.

Aşağı indiğimde Dila'nın yemek hazırladığını gördüm. Beni görünce konuşmaya başladı.

"Ege aradı beni, sana ulaşamamış. Dün gece onu görmeden hemen eve dönmüşsün galiba. Bir sorun yok di mi falan dedi. Ben de senin sürekli arayıp rahatsız etmen dışında bir sorun yok dedim."

"Dila niye sürekli tersliyorsun çocuğu, merak etmiş işte." dedim ve hemen telefonumu alıp Ege'ye mesaj yazmaya başladım. Telefonumu açtığımda gruptan da mesajlar olduğunu gördüm.

Ege'ye yazdıktan sonra mesajlara göz gezdirdim.

*Aynasızlar*

Büyük Patron: Bu akşam hepinizi bekliyorum, yeni bir iş olabilir. Konuşmamız gerek.

Çaylak: Ben geldim geleli de başımızdan iş eksik olmuyor anasını satayım. Bir dinlenemedik.

Kar Tanesi: Iyy uğursuz..

Element: Sen demiyor muydun keşke her gün toplansak diye Çaylak, al işte sana Serçe'yi görme fırsatı ömfsdkfsdvls

Kar Tanesi: Hişşt Element biraz sır sakla lan snjnalsdnlas

Cindy: Grupta boş yapmayın diye kaç kere söyleyeceğim ben size.

Bitter: Cidden sizin mesajlarınızı görünce tadım kaçtı. Uğraşmayın şu çocukla.

Çaylak: Ulan Element bugün kork benden.

Kar Tanesi: Aman ağzımızın tadı bozulmasın Ali Rıza Bey :)

Mesajları okuduktan sonra güldüm. Sesli güldüğümü ise Dila bana bakınca anladım. Tek kaşını kaldırıp hesap sormak ister gibi konuştu. "Telefona bakıp gülmeler falan ne oluyor bakayım Vera hanım?"

"Hiç, gruptanmış mesajlar. Ona bakıyordum." dedim ve omuz silktim. Onun kaşları ise daha da çatıldı. Elindeki çay fincanını sertçe önüme bıraktı. "Daha dün girdiğin barda arkadaş grubu mu yaptın? Üstüme gül mü kokluyorsun yoksa?" dedi dehşete düşmüş bir ifadeyle.

Anlaşılan Dila ile bu konuda zorluk çekecektim. "Yok ne gülü ne koklaması, beni Ege bu gruba aldı. Bazen barda ek işler oluyormuş ona yardım edeyim diye. Şimdi de onu haber veriyorlar, akşam gitmem gerekiyormuş." dedim.

"Tamam ben de geleyim seninle hem yardım ederim. Çok yoruluyorsun şuraya bak ölü gibi uyumuşsun kaç saat. Aman tövbe tövbe." dedi ve eliyle saçını çekti. Bu halleri beni gülümsetirken içini rahatlatmaya çalıştım. "Gerek yok canım Ege var yanımda zaten bana yardım ediyor o. Merak etme sen. Okulu aksatmayıp bana notları getirirsen yardımcı olmuş olursun." dedim.

Birkaç saniye durdu ama kabul etti. Her zaman benimle gelemeyeceğini o da biliyordu. Yemeğimizi yedikten sonra Dila bana biraz derslerden bahsetti. Okulu iyice boşlamıştım, neyse ki devamsızlık gibi bir sorun yoktu. Sadece sınavlara katılacaktım.

Akşam saat 7'ye doğru Dila evine gidince ben de hazırlanmaya başladım. İçimde bir gariplik vardı, bugün o masaya orda bir casus olduğunu bilerek oturacaktım. Ege beni alacağını birlikte bara geçeceğimizi mesaj atınca rahatladım. Yavaş yavaş hazırlanırken hafif bir makyaj da yaptım. Kendimi iyi hissediyordum.

Yaklaşık 2 saat sonra barda, mor perdenin ardındaydık. Emir Taha büyük masanın başında oturuyordu, Cemil ve Ege de hemen yanındaydı. Herkes yerleşince söze başladı.

"Öncelikle dünkü başarı için hepinizi tebrik ederim, ufak bir kontrolsüzlük olsa da hallettik. Fevzi Sağlam yalnız değilmiş. Dünden sonra abilerini etrafa toplamış, peşimize düşmüşler. Hepinizin eşgallerini biliyorlar. Bu yüzden artık tek başına olmanız tehlikeli."

Emir Taha daha sözünü bitirememişti ki Çaylak atıldı. "Korkarak bizi ne zaman bulmalarını mı bekleyeceğiz? Biz de onları arayalım, bulup temizleyelim bitsin bu iş."

" O da o kadar kolaydı zaten aptal." dedi Cindy. Bu kızın kimseye tahammülü yoktu.

"Bana bak kızım-" diyerek Çaylak atılıyordu ki Emir Taha araya girdi.

"Sakin olun, ne oluyor size böyle? Tamam duygusallık olmasın dedim ama kutuplaşın da demedim. Birlik olup hareket etmemiz gerekiyor." dedi.

Cemil kafasını sallayarak onu onayladı ve söze katıldı. "Tabii ki biz de boş durup gelmelerini beklemeyeceğiz. Tahmin edersiniz ki şu an bizden kat kat güçlüler. O yüzden tamamen stratejik hareket etmemiz gerekiyor. Herhangi bir aksilikte bu sefer ciddi anlamda biteriz." dedi.

Emir Taha masaya birkaç dosya bıraktı. "Şimdi bu dosyalar Fevzi Sağlam'ın yanına çektiği adamların bilgileriyle dolu. Onları bir araya toplayıp yenemeyeceğimiz için tek tek etkisiz hale getireceğiz. Hedefimiz Fevzi Sağlam, bu adamları da hedef yolundaki taşlar gibi düşünün." dedi.

"Hepsi için ayrı ayrı özel çalışmamız gerek yani." dedi Ege ve Emir Taha onu başıyla onayladı.

"Aynen öyle, ilk olarak en zayıf olandan başlayacağız. Size her zaman söylediğim gibi her insanın zaafları vardır ve bu zaaflar onları güçsüzleştirir. Koray Aktaş'ın zaafı parası, bu yüzden en güçsüzleri o. Kumarhane işletiyor, yoksullukla büyümüş bu yüzden parasızlığın ne demek olduğunu çok iyi biliyor ve o günleri tekrar yaşamak istemiyor. Yarın kumarhanesine gideceğiz. Bu sefer planlarda ben de yer alacağım. İşlerimiz büyüdükçe tehlikesi artıyor." dedi ve Koray Aktaş'ın resmini önümüze itti.

"Patron endişelenmene gerek yok, beyin takımıyla kalabilirsin. Bugüne kadar nasıl altından kalktıysak bugünden sonra da yaparız." dedi Çaylak göğsünü kabartarak.

Emir Taha gülümsedi. "Halledeceğinize şüphem yok ama destek ekipten de zarar gelmez diye düşünüyorum." dedi. Cindy ile karşılıklı gülümsediler. Sözü Cemil aldı tekrardan.

"Yarın öğlen planı konuşacağız ve akşam harekete geçeceğiz, o yüzden bu gece iyi dinlenin. Enerjinizi toplayın ve Element uyarım sana, içkiyi fazla kaçırma." dedi ve Element ile göz teması kurdu. Element'in içki problemi olduğunu en başından fark etmiştim, toplantı aralarında cebinden hep küçük bir şişe çıkarırdı. Demek ki bağımlılığı tehlikeli bir boyuttaydı. Element gözlerini devirdi ve ayaklandılar. Herkes sırayla çıkarken ben en sona kaldım. Ben de ayağa kalkmıştım ki Emir Taha'yı duydum.

"Sen kal Vera." dedi tok bir sesle. Cindy arkasını döndü, Emir Taha ile kısa bir süre bakıştıktan sonra çıktı. Ben de ona döndüm.

"Biliyorsun normalde ekip üyelerini seçerek alıyorum. Seni bir teste tabi tutmadım ama yine beklediğimden iyi uyum sağladın. Ege'nin kuzeni olduğun için değil de yetenekli ve başarılı olduğun için bu grupta kalmanı istiyorum. Bodrum katında benim spor salonum var, şimdi benimle oraya gelmeni ve kendini göstermeni istiyorum." dedi  ve bir süre bakıştık. Derin bir nefes aldım, kendime güveniyordum.

"Sonunda ekip üyelerinden birine yenilmeyi göze alıyorsan tabii ki, gidelim." dedim. Gülümsemesi genişledi ve bana eliyle kapıyı işaret etti. Gülerek en alt kata indik. Duvarlar grafitiler ile doluydu. Tam ortada bir ring vardı, kenarlarda ise kardiyo aletleri ve çeşitli spor araçları. Eliyle ringi işaret edince önce durakladım ama alaylı gülümsemesi yüzüne yerleşince kendimden emin adımlarla ringe girdim.

Eline pilates bantlarına benzer uzun siyah bir dövüş bandı aldı ve yanıma gelip etrafımda turlamaya başladı.

"Benim öğrettiğim dövüşün ilk kuralı, ne olursa olsun korkmamaktır. Karşındaki senden güçlü olsa bile bir noktada kendini onunla eşitleyeceğini bilmelisin. Aynasızlar'da Kalış dersi 101; insanların zaaflarını öğren ve onları oradan vur." dedi ve tam arkamda durdu. Nefesini toplu saçlarımın ardından ensemde hissediyordum.

"Ve en önemlisi, asla rakibinin karşısında savunmasız bekleme." diye ekledi ve elleriyle beni kendi tarafına çevirdi. Bir hamle geleceğini anlayarak kendimi eğdim. Hafif yumruğu hemen üzerimden geçti. Bir iki adım ilerledim. Cidden benimle dövüşmek istiyordu ve ben ona istediğini verecektim.

Hala göz göze dururken hızlı bir tekme savurdum, yan tarafına doğru sendeledi. Hızlıca doğruldu ve tekrardan bir hamleye kalkıştı. Ben yine sağ tarafıma kaçtım. Sadece kaçarak onu yenemezdim, ona hamle yapmam gerekiyordu. Ben yapacağımı düşünürken hızlıca siyah bantı kaldırdı ve arkamdan geçirerek beni onunla birlikte kendine çekti. Aramızda bir santimetrelik bir mesafe varken nefes nefeseydim. Göğsüm hızla inip kalkarken dilimi dudaklarımda gezdirdim ve bir anlık bakışları dudaklarıma kaydı. Tam o anda ellerimi kaldırarak bantı tüm gücümle savurdum ve kendimi ondan kurtardım.  Tekrardan savunma hamlesiyle yumruğunu kaldırdığında bantı ona dikey olarak tuttum ve hamlesi boşa savrulunca yere düştü.


Hızla ayağa kalktı, gözlerinden şaşkınlığı okuyabiliyordum. Benden böyle bir performans beklemiyordu.

Gülerek tam karşımdayken ona göz kırptım. "Şaşırtmayı severim, bir anlık dikkatsizlik yere serilmene sebep olabilir Emir Taha Keskin. Yoksa zaaf mı demeliyim?" derken hala bana bakıyordu.

"Evet dikkatsizlik, ama görmek istediğimi gördüm sanırım. Artık gerçek Emir Taha ile mücadele etmen gerekecek." dedi.

Alayla kaşlarımı kaldırdım. "Gözünde zayıf halka olduğum için mi seni yere sermeme izin verdin? Emin ol gerçek Emir Taha'yı da aynı zevkle yenerim." dedim. Kendime güvenim ciddi anlamda artmıştı.

"Öyle mi, görelim bakalım. Baştan uyarayım, kaçak dövüşmek Aynasızlar'da yoktur." dedi ve yanıma yaklaştı.

Bu beni daha da hırslandırmıştı. Bana doğru yumruğu ile gelirken sağ tarafa kaydım ve kendim ona bir darbede bulundum.

Bunu bekliyordu, kaçak dövüşme dese de hamlelerinden her zaman kaçacağımı biliyordu ve buna olanak tanıyordu. Emir Taha bu savaşı benim kazanmamı istiyordu. Dirseğimle ona vurduktan sonra bir iki saniye geriye çekilip bekledim. Tekrardan bana döndüğünde gözlerinde tanımakta zorlandığım bir ifade vardı. Heyecan, hayranlık?

Vücudumda adrenalinin yükseldiğini hissediyordum. Ellerini önüne siper ettikten sonra bana biraz daha yaklaştı. Göz temasımız devam ederken hızla ayağını kaldırdı ve beklemediğim için karın boşluğuma bir tekme yedim. Ringin etrafında dolaştım, uzaklaşıp nefes almam gerekiyordu. Taaruz modundan savunmaya geçmek zorunda kaldım. Gözlerinin kahverengisi daha koyu ve parlak geliyordu bana bakarken. İlk defa gözlerine bakmamak istedim.

Gözlerine bakma ve dikkatini kaybetme Vera. Sakın yapma bunu.

"Kaçak dövüş yok demiştik diye hatırlıyorum." dedi bana biraz daha yaklaşarak.

"Kaçmıyorum, gerçek Emir Taha'nın hamlesini bekliyorum." dedim ve hareket etmeyip durdum. Korktuğumu düşünmesi demek benim kaybetmem demekti.

Annemin sözleri geldi aklıma, "Korktuğunu belli edersen korkuna yenilirsin." diye fısıldardı bana.

Tekrardan öne doğru ilerledim ve iyice mesafeyi kapattım, yapabileceğimin en hızlı şekliyle yumruğumu savurdum. Kaçmak için hareketlendiğinden omzuna geldi ama yalpalamasına sebep olmuştum, bu da bir şeydi.

Ben tekrardan yeni bir hamle için hazırlanırken hızla beni tutup çevirdi ve kolunu boynuma doladı. Sıkmıyordu ama heyecanlanmıştım.

"İşte tam bu anlarda rakibimin nefesini keserim ve ben kazanırım." dedi. Arkam dönüktü ama gözlerindeki ifadeyi tahmin edebiliyordum. Her zaman ben kazanırım ifadesi. Hayır bu sefer olmayacaktı.

Elini biraz daha sıkılaştırırken dizimi büküp arkama doğru savurdum ve kasıklarına tekme atmış oldum. Hemen eli gevşedi ve geriledi. Arkamı dönüp gülerek ona baktığımda yüzünü buruşturmuştu. Kendimi savunmayı biliyordum.

"Kazandım." dedim ve ellerimi birleştirerek çak işareti yaptım. Güldü ve kafasını iki yana salladı.

"Ben son hamlemi yapmadan oyun bitmez." dedi ve ben hala gülerken birkaç adımda gelip dirseğinin tersiyle sırtıma hamle yaptı. Sert hamle karşısında aniden yere düştüm. Hızlılığı ve çevikliği sebebiyle ben daha ne yapacağını kestiremeden beni devirmişti. Yerde dururken kafamı kaldırdığımda karşı duvarda hafif loş bir ışık gördüm. Siyah pencerenin yanından sızıyordu. Ben hala oraya bakarken Emir Taha yanıma gelip beni kaldırdı.

Ayağa kalkıp silkelendiğimde hala karşıya bakıyordum. Işık iyice açıldı ve siyah camın ardında yüzleri gördüm. Aynasızlar o camdan dakikalardır bizi izliyordu. En önde Serçe gülümseyerek bana el salladı.

"Aynasızlar seni test etmemi istedi, sonuçları da kendi gözleriyle görsünler diye izlemelerine izin verdim." dedi Emir Taha hemen yanımdayken.

Kafamı iki yana salladım, bunu gizlice yapmaları hoşuma gitmemişti. Ege aralarında yoktu, belli ki o böyle bir şey  olmasını istememişti. Camlı odadan çıkıp merdivenden inerek yanımıza gelmeye başladılar. Birkaç adım önüme geldiklerinde konuştum.

"Test edilmemi istiyorsanız bunu gizlice yapmanıza gerek yoktu. Buraya seçilerek alındığınızı biliyorum, tabii ki benim de aynı şeyleri yaşamamı isteyebilirsiniz ama neden gizlice izlemeyi tercih ettiniz onu anlayamadım. Bana mı güvenmiyorsunuz, Emir Taha'ya mı?" diye sordum.

Hepsi mahcup olmuş gibiydi. Birkaç saniyelik sessizlik oluştu. Kar Tanesi durumu toparlamak ister gibiydi. "Güvenle ilgili değil Vera, bizi yanlış anlamanı istemeyiz. Grubun diğer üyelerine de test böyle yapıldı." dedi gülümseyerek. Hemen yanında duran Serçe de hızla başını salladı.

Çaylak söze başladı. "Valla ne yalan söyleyeyim güzel dövüştü, tamamen zekasını kullanarak dövüşen insan izlemeyeli uzun zaman oluyor." dedi ve hepimiz güldük. Kendimi tutamayıp ben de gülmeye başladım. Bunu görünce rahatladılar. "Ben seçilirken Emir Taha'dan resmen dayak yemiştim, gerçekten iyiydin." dedi Bitter gülerek. Element, Bitter'in omzuna kolunu attı ve saçlarını karıştırdı. "Sen de hemen silahını çıkarsaydın, zor topladık seni sahadan." dedi. Salonda gülüş seslerimiz yankılanıyordu.

Cindy kaşlarını kaldırdı. "Bana zekasını daha çok kaçmaktan kullandı gibi geldi." dedi. Ondan zaten iyi bir yorum beklemiyordum.

Emir Taha bana döndü. "İyi bir dövüştü, tebrik ederim. Burada kimsenin senden şüphesi kalmamıştır artık." dedi. Mahcup bir şekilde gülümsedim.

"E hadi o zaman, yeter kaytardığımız. Yarınki planı batırmayalım, gidelim artık." dedi Kar Tanesi. Hepimiz başımızla onayladık ve çıkışa yöneldik . Tam çıkarken Emir Taha kolumdan tuttu.

"Bir dahakine kaçak dövüşmene izin vermem." dedi.

Güldüm. "Bir dahakine kaçak dövüşmem Patron." dedim vurgulu bir şekilde. Gülerek önümden geçti. Çıkışa yönelmişken gözlerim karşıdaki siyah cama takıldı.

Siyah camın ardından bir çift mavi gözle buluştu gözlerim. Ali Meriç siyah camın ardından bana bakıyordu.

.

.

.

Okuyan herkese teşekkürler, yorumlarınızı bekliyorum ;)

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top