hiçliğin ortasında bir alev

Yalın ayak ne kadar koşabilirsin, nereye ulaşabilirsin en fazla? O çok koştu, Tomris uzaya ulaştı. Kilometrelerce kaçtı, etrafını sarmış her anısından olabildiğine uzaklaştı. Morarmış dizleri kana bulandı, boğazı düğümlendi söyleyemedikleri ile. Tomris kendine bir ilaç aradı günlerce, o dar sokaklar arasında. Rüzgâr yuttu, bulduğu bir binanın dibindeki saksılara teker teker kustu. Sancısız geçen tek bir günü yoktu Tomris'in. Gözlerini tavana dikerek geçirdiği bir gecenin gününe girerken, yüreği tüm duygularını sırtlanmış şekilde, deri ve koca koltuğa gömülmüştü. Her gün aynı şeyleri tekrar ve tekrar yapıyordu, bu gün de yapacaktı.

Yerinden kalktı, vücudu gitgide çok çelimsiz kalmıştı. Aklının bulanıklığı başını döndürmüştü ilk başta, sonrasında dengesini toparlamış çalışma odasına geçmişti. Gözleri 1976 yılının Mayıs ayında çıkan dergiye kaymıştı, parmak uçları ile sayfaları çeviriyordu, masanın yanında, omuzları düşük şekilde. Midesi hareketlenmiş, gözleri hafiften sulanmıştı. Kendine her gün, durmadan aynı hikâyeyi hatırlatıp duruyordu. Aslında hiç unutmuyordu, Tomris hep o hikâyenin sarmalında kayboluyordu. Sabahın ilk saatleri sürekli böyle geçiyordu, o acılarını her gün yutup duruyordu. Kırışmış, damarlı ellerini parmaklarına kapatan pijamasını bir kolu omzundan aşağı hafif kaymıştı, yaşlanmış teni hâlâ ve buna rağmen pas parlaktı, sağ yanağını ıslatarak inen gözyaşı o parlak yaşlı omzuna dökülmüştü, beraberinde gelen irkilişi ile gözleri odanın başka noktalarında dolaşmaya başlamıştı. Ortalığa dağılmış plaklarda sıra sıra gezdi gözleri. Şarkılardaki acılarını, az sayıdaki kahkahalarını hatırladı. Bir plak vardı ki duygusuz ama ayaklarını yerden kesen. Gözyaşlarını durdurup yanaklarında, taktı o plağı. İlk başta ritme karışmak zor oldu, sonrasında ise gittikçe hızlandı bedeni. Odanın ortasında kendini kaybedercesine dans ederken bir anda, kesik kesik bin parça oldu Tomris. Yine sanrılarının birine sıkışmıştı. Her tarafı aynı tablo ile çevriliydi. Müziğin sesini hâlâ duyuyordu, dağılan saçları, ani bir şekilde durması ile gözlerinin önüne dökülmüştü. Bir anda tablolar uzaklaşmıştı, tablolar gittikçe bir siluet olmuşlar, tekrar Tomris'e doğru, koşmaya başlamışlardı. Parmak uçlarına kadar yanıyordu, o sırada neredeyse nefes almayı unutuyor gibi olup duruyordu. Çokça sardılar etrafını, her biri ayrı bir plak çalmaya başladı, Tomris her sesin kulaklarına doluştuğunu, odadaki müziği yuttuklarını hissetti, yavaş yavaş uyuştu aklı. Plaklardan fısıldamalar duydu, adını duymak ilk kez onu bu kadar ürpertti. Sıkıştığı bu yerde ağlamaya başladı, ağzından çıkan kan bütün bedenini yıkadı. Hiç bu kadar sancılı bir şey yaşamamıştı öncesinde.

Kırıkları günbegün artıyordu. Aynı hızda sesi kısılıyordu. Bedeni olduğu yere olabildiğine sertçe düştü. Vücudu tozlandı tüm çatlaklarıyla. Saçları kurumuş tüm yapraklarını son kez döktü. Doğan güneşin ışıkları gömdü o koca evine. Unutmuşken sevinci ruhu ayrılırken bedeninden, hafiflemiş halde dudakları kıvrıldı yukarı. Son sahnesi yılların tek huzuru oldu ona.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top