NICO

O kadar heyecanlanmıştım ki neredeyse gözcü kulesinden yirmi metre aşağıya düşecektim.

" KARA GÖRÜLDÜ!" diye bağırdım. Tıpkı o çizgi filmlerdeki korsanlar gibi.

Herkes güverteye çıktı. Cassandra gözlerini kıstı: " Nerede?" İleriyi işaret ettim. " Bak, oradaki küçük yeşil nokta." Dedim. Cassandra gözlerini bu sefer daha da kıstı ve sonunda gözlerini kırpıştırdı:" Vay, gözlerin çok... Keskinmiş..." dedi. Omuz silktim. " Bu yüzden gözcülük yapıyorum. " dedim ve hafifçe sırıttım. Aklıma Jason ve miyopluğu gelmişti.

***

Bir saat sonra oraya varmıştık. Yunanistan. Eski topraklar... Şimdi sıra o tuhaf tapınağı bulmaktaydı.

Tegea Tapınağı... Neredeydi orası? Hiç bilmiyordum. Sadece Rue'yu takip ediyordum. Birden durdu. Ben ise duramadım ve Rue' nun üstüne yapıştım. Neyse ki beni son anda tuttu. Üzerimi silkeledim ve:" Nereye gideceğiz? " diye sordum. Rue burnunu çekti. " Toplu taşıma kullanacağız. " dedi. Kafamı yavaşça salladım ve etrafa baktım.

Kimi ev beyaz, kimi ev maviydi. Kusursuz bir düzen içindeydi herşey. Tek bir yamukluk bile görünmüyordu. Evler sıra sıra dizilmiş, sokaklar titiz bir matematikçinin elinden çıkmış gibi dümdüzdü.

Bir durağa gelmiştik. Otobüs durağı. Hadi ama...

Otobüs tıkış tıkıştı. İğne atsan yere batmazdı. Tuhaf kokan insablar dışında birşey yoktu.

Ani bir fren ile durduk. Işıklar kapandı. Etrafımızı simsiyah bir sis kaplamıştı. Elim kılıcıma doğru gitti. Diğerlerine baktım. Toprak elleriyle kulaklarını kapatıyordu. Artık Yunanlılar endişelenneye başlamıştı.

Elimde olmadan Toprak'a seslendim.

" Toprak!" Bana bakmadı. Yere çöktü. Onun yanına koştum. Ensesinden soğuk terler boşanıyordu. Birden otobüs insanı delip geçen, tanıdık bir ses ile kaplandı.

" Anahtarı ver. İhanetten kurtul. İntikam al."

Gaia.

Şimdi, tıpkı tuhaf korku filmlerindeki gibi otobüsteki herkes bu sözcükleri tekrar ediyordu. Hepsinin gözleri artık altın rengindeydi ve boş boş bakıyordu.

Birkaç dakika boyunca böyle geçti. Sonra herşey normale döndü.

Toprak ağlıyordu. Kesin başka sesler de duymuştu. Onu kollarımın arasına aldım ce başını omzuma yasladım. Tişörtüm ısladı ama umursamadım.

***

Ben devasa bir tapınak falan bekliyordum ancak Tegea Tapınağı, öyle değildi. Sadece kırık taşlardan oluşuyordu. Aman ne hoş...

Şimdi ne yapacaktık? Bilmiş Kız'ımız Rue'ya döndüm.

Bana baktı. Gözleri altın rengine büründü yine. " Bekle." dedi. Yer yarıldı. Toprak yakama yapıştı. Nefesini tişörtümün üzerine veriyordu. Cassandra da çığlık attı. Eh, Lucas da kendisini yere attı, daha ne olsun...

Aşağıya düşüyorduk.

Neyse ki böyle durumlara alışıktım. İyi ki Reyna Akiko ile kalmayı kabul etmişti. Aksi taktirde...

Yere sert bir düşüş yapmıştık. Kolumun üzerine düştüm. " Hassiktir!" Herkes bana baktı. E ne yapayım, kolum çok acıyordu. Kanıyor bile olabilirdi.

Kolumu sıvadım ve yarama baktım. Evet, kanıyordu. Cassandra dehşet içinde koluma baktı. Endişelenmesini istemediğim için hemen kolumu kapattım.

Kafamı çevirdim. Toprak neredeydi? "Toprak nerede?" diye sordum bu sefer sesli bir şekilde. Birden gözlerim aşağıya kaydı.

" Hay Styx!" Toprak'ın neredeyse üstündeydim. Geri çekildim ve kalkmasına yardım ettim.

Rue öksürdü. " Beni takip edin." Ona uyum sağladık.

Oda gibi bir yere gelmiştik. Rue gümüş hançerini çekti:" Hepiniz birbirinizden uzak durun ve kıpırdamayın" dedi. Toprak'tan biraz uzaklaştım ve...

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top