Her zamanki gibi ıhlamur kokusu yayılmıştı Londra sokaklarında. Her yeri gri bulutlar sarmıştı. Tipik bir İngiliz günü işte...

Sabah kalkar kalkmaz ilk iş olarak banyoya gittim. Aynaya baktım. Karşımda ince, çilli bur yüz, bu yüzü çevreleyen koyu kahverengi dağınık saçlar, dolgun pembe dudaklar ve iri lacivert gözler vardı.

Tahta tarağımı saçlarımın üzerinde gezdirdim. Saçıma takıldı zavallı tarak. Hep oluyordu zaten...

***

Okula doğru yol aldım. Uzaktan erkek arkadaşım Damian'ı gördüm.

Başkaları tarafından pek yakışıklı gözükmüyordu. Be onu sadece kişiliğine aşık olmuştum. Olması gerek de bu değil miydi zaten?

"Selam!" Diye seslendim. Gülümsedi. "Selam Cass." Dedi. Onu kendime çekip öptüm.

Bir öğretmen çıkageldi. Muhtemelen Damian'ın matematik klübü içindi. Evet, Damian bir dahiydi. Benim küçük dahi kızıl kafalı'm!

Ben mi? Hiç sormayın... DEHB'm vardı zaten. Okula sadece Damian için gidiyordum. O olmasaydı evimden çıkmazdım. Zaten okulda herkes tarafından pek...hoş karşılanmıyordum.