29.BÖLÜM ~SEV~
"Şu yalan dünya da ki hayatının başrol oyuncusu da kahramanı da sensin. Kimseye ihtiyacın yok. Kendini sev! Kendine değer ver! Kendine iyi geleni sev. Sakın sana değer vermeyen bir insana kalbini armağan etme! Kalbini sana iyi gelen birine ver. Şunu sakın unutma çiçeğim ; seni , sahip olduğu en güzel şey olarak gören bir kalbi de asla kırma!"
Multimedia : Batuhan Kordel - Sıcak Şarap
~~~~~~~~~~~
Güneşin verdiği o sıcaklık ve ışık penceremden yüzüme doğru yansıyordu. Güneş ışığının etkisiyle gözlerimi açmıştım. Hazal'ı istememizin üstünden 1 hafta geçmişti. Aile arasında küçük bir söz de yapmıştık. Artık benim uyuz bir o kadar da her şeyim olan ikizim sözlü. Büyüklerin deyimiyle başı bağlı. Acaba biz de Tamay'la bu günleri görür müyüz? Bu kocaman bir soru işareti çünkü beraber yaşayacağımız daha çok güzel zamanlarımız var. Bunu yaşayarak öğreneceğiz. Umarım en kısa zamanda belki biz de Hazal ve Ayaz gibi adım adım mutluluğa adım atarız , beraber bizken.
Belirlendiği üzere ikiz kardeşimin düğünü yazın olacak. Hazal kır düğünü istiyor ve haklı da. Çok güzel bir yaz gelini olacak. Ben ve Tamay ise bugün kahvaltı yapacağız güzel bir cafeterya da İstanbul Boğazı'na karşı. Amanın! Bak kahvaltı dedim şimdi aklıma geldi. Of kızım Biray ya hemen hazırlanmam gerek. Komodinin üstünde ki saate baktım. Tamay'ın bizim eve gelme saati gelmiş geçiyor bile.
Yatağımdan bir çırpı da kalktım. Duşa girmek için odamda ki küçük banyoma girdim. Duş aldıktan sonra saç kurutma makinesiyle saçlarımı güzelce kuruladım. Yüzüme hafif şeftali tonlarında bir makyaj yaptım. Saçlarımı da saç maşasıyla hafif dalgalı yapıp açık bıraktım. Üzerime Nisan ayının sıcaklığının vermiş olduğu etkisiyle toz pembe şifon diz üstü bir elbise giydim. Ayaklarıma da elbiseme yakışacak bir topuklu giyip küçük el çantamı da alıp odamdan çıktım.
(Biray'ın giydiği elbise)
Ben merdivenlerden inerken telefonumdan mesaj bildirimi sesi gelmişti. Mesaj panoma girdim. 'Berceste' den bir mesaj. "Güzelim , kapıdayım seni bekliyorum." diye bir mesaj gelmişti. Yüzümde bir tebessüm peyda olmuştu. Mesaja cevap vermeden mesaj panomdan geri çıktım. Çünkü ev kapısından dışarı çıkmak üzereydim.
Evde benden başka kimse yoktu. Annem her zaman ki gibi nöbetteydi. Ne kadar artık emekli ol anne biz sana yeteriz desem de ikna edemiyorum annemi emekli olmaya. İnsanlara yardım etmeyi seviyor. Ben de fazla üstelemiyorum artık. Ayaz desen Hazal'la beraber reklam şirketinde çalışıyor. Bende kahvaltımı Tamay'la yapıp büroya geçeceğim. Bu aralar biraz fazla yoğun hukuk bürosu.
Evden çıkmıştım. Dış kapıyı kilitledikten sonra bahçe kapısına doğru ilerledim. Tamay arabasının önünde beni izliyordu. Bunu hissedebiliyordum. Onun beni sevmesi ve bunu bana hissettirebilmesi çok güzel bir duygu. Anlatılmıyor , bunu sadece yaşayarak anlayabiliyorsunuz. Bunu yaşamak fazla güzel ve özel. Böyle sevilmek çok güzel.
Arabanın önünde beni bekleyen Tamay'ın yanına doğru gittim. Hemen kollarımı onun bana sarılmasını beklemeden bedenine sardım. Sırtımda ki boşluk hemen yerini doldurdu. Tamay'ın kolları da beni sımsıkı sarıyordu. Yanağına küçük bir öpücük kondurup ondan ayrıldım. Yanağında bıraktığım ruj izi fazla yakışmıştı Tamay'a. Fakat silmeyecektim izi. Kendi göresiye kadar böyle kalsın daha güzel.
"Hadi gidelim canım."dedim neşeli sesimle. Hafif bir tebessüm ettim. "Hay hay güzelim."dedi Tamay. Benim gibi neşe saçan bir sesle. Tamay'ın arabasının kapısını açtım. Ön koltuğa yerime geçip oturdum. Tamay da şoför koltuğuna oturmuştu bile. Tamay arabayı çalıştırdıktan sonra kahvaltı yapacağımız kafeteryaya ilerlemeye başladık.
Kucağımda ki sol elimi Tamay'ın sağ eli avuç içine almıştı. Elleri ellerime göre fazlasıyla büyüktü. Benim ellerim onun ellerinin yanında küçücük kalıyordu. Elimi öptü. Sonra ellerimizi vites topuzu üstüne koydu. Fazla güzeldik. Bende hemen küçük çantamda ki telefonu çıkardım. Ellerimizin fotoğrafını çektim. Tamay'a bir bakış atıp gülümsedim. Telefonumu geri eski yerine koydum. Yolculuğumuza ikimizin tebessümüyle devam etmiştik.
Yarım saat sonra kahvaltı yapacağımız yere gelmiştik. Tamay arabayı park ettikten sonra arabadan inmiştik. Tamay'da yanıma gelmişti. Sağ elimde ki boşluğu Tamay'ın eli doldurmuştu. Yüzüme güzel bir gülüş ekledim. Gözlerimi Tamay'ın siyahın verdiği kahvemsi gözlerine sabitledim. Ben gülünce oda gülümsedi. Beraber el ele cafeteryaya girmiştik.
İstanbul Boğazı'nın güzelliğini ortaya koyan bir pencerenin yanında ki masaya geçtik. Tamay el işareti ile garsonu çağırmıştı. Garson elinde ki menüleri önümüze koymadan hemen önce Tamay "Menülere gerek yok. Sen bize güzel bir kahvaltı hazırlayıp getir."dedi ciddi ses tonuyla.
Garson Tamay'ın yüzünde ki ruj izini görünce ilk önce afalladı sonra da gülümsedi. "Peki efendim. Hazırlayıp getiriyoruz."dedi ve gülmeye devam ederek bizden uzaklaştı. Tamay garsonun gülümsemesine biraz sinirlenmişti.
Tamay gözlerini masadan aldı. Benim yeşilimin verdiği maviliklerime gözlerini sabitledi. Sağ eliyle Tamay çenesini sıvazladı. "Bu garson bana niye güldü şimdi? Güzelim aynan var mı yanında? Varsa verir misin ?"dedi meraklı ve şüpheci bir ses tonuyla. Var anlamında kafamı salladım. Tebessüm ettim. Görecekti yüzünde ki ruj izimi. Bu kötü oldu işte. Ne güzel yakışmıştı ona.
Çantamda ki küçük aynamı çıkardım. Tamay'a doğru uzattım. Tamay aynamı aldı. Ardından aynamı hemen açtı. Aynayı yüzüne düz şekilde tuttu. Bir şey göremeyince sol yanağını döndü baktı gene bir şey göremedi. Sağ yanağını dönüp baktığında ise ruj lekemi görmüştü. Kaşları önce hafif çatıldı. Sonra güzel bir tebessüm bahşetti.
"Ne oldu ? Kızmadın değil mi ?"dedim meraklı gözlerle. Tamay şöyle bana uzun uzun baktı. Derin bir nefes alıp verdi. "Aslında kızmıştım. Normalde böyle bir ruj lekesinin yüzümde durup söylenmemesine kızardım. Fakat yakışmış bana. Senin olan her şey bende fazla güzel duruyor güzelim."dedi tebessüm dolu bir sesle.
İçten bir gülümseme bahşettim bize. Gözlerimi siyahın verdiği kahvemsi gözlerine sabitledim. "İyi ki çıktın karşıma Tamay. Beni bizi iyi ki bırakmadın. Seni seviyorum canım. Hem de çok fazla."dedim ağlamaklı bir ses tonuyla. Gözlerim dolmuştu.
"Daima seveceğim güzelim. Ayrıca bu güzelim maviliklere ağlamak yakışmıyor. Sana gülmek yakışır güzelim. Ağlamak da neyin nesi?"dedi ve sağ baş parmağıyla gözyaşlarımı sildi.
Garson kahvaltılıkları getirdiğinde ikimizde birbirimize çeki düzen vermiştik. Kahvaltımızı İstanbul Boğazı eşliğinde güzel bir şekilde yaptık. Tamay hesabı ödeyip geldikten sonra el ele arabaya doğru gittik.
İkimizde arabaya binmiştik. Tamay ellerimizi tekrar birleştirdi. Tamay'ın en sevdiğim huylarından bir tanesi bu olsa gerek. Ne olursa olsun ellerimizi hiç birbirinden ayırmıyordu. Ondan sevdiğim bir çok özellikleri var. Fakat bu çok başka. Onu seviyorum delice. Fazlasıyla özgürüm onunla. Birinin seni gerçekten sevmesi çok güzel. Ve bunu hissettirebilmesi çok başka şey. Çok doğru diyorlar. Kalp herkes de var yürek denilen başka bir şey.
Düşüncelerimden ayrıldım. Gözlerimi Tamay'a odakladım. Benim ona bakmamla Tamay da kısa süreli bir bakış attı bana. Ve ben bu huzurla onu izlemeye koyulmuştum bile.
~~~~~~~~~~~
Vote ve yorumlarınızı bekliyor olacağım...🌸
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top