24.BÖLÜM ~VAZGEÇMEK~
"İnsan ne ister bu hayattan ? Yaşamak mı? Severken sevilmek mi ? Para mı ? Huzur mu ?Yoksa yaşamadan ölmek mi ? Bir insan bunların hepsini isteyebilir. Parayı çalışıp kazanabilirsin. Bu hayatta nefes aldığın sürece fizyolojik olarak yaşıyorsundur. Sadece içinde bir şeyler yolunda gitmediğinde yaşayan ölü olabiliyorsun. Peki severken sevilmek ? İşte bu büyük bir çelişki. Kimse sevildiğinden emin olamaz. Severken yaşadığını , sevilirken yaşayabilmek büyük bir lütuftur. Bunun kıymetini sadece zaman gösteriyor sana. Severken sevilebilmek ümidiyle..."
Multimedia : Gökhan Türkmen - İhtimaller Perisi
~~~~~~~~~~~~
Tamay'ı Galata da söylediği o güzel sözcüklerin üzerine gidişimin , onu yapayalnız tek başına bırakışımın ardından 1 hafta geçti. Ne ondan bir ses seda vardı. Ne de bende hiç bir şey yoktu. Sadece iş yerimden yıllık izin almıştım. Şuan da bavullarımı hazırlıyordum. 1 aylık bir tatile çıkacaktım tek başıma. Kimseyi istememiştim yanımda. Ne Ayaz'ı ne annemi ne de Hazal'ı. Zaten Tamay gelemezdi. Hala kendime bunu anlatamasamda biz ayrılmıştık. Her şeyin bir sonu olduğu gibi. Bizim hikayemizin de sonu böyle bitti. Ayrılıkla...
Çok bekledim. Bir mesaj atar mı diye. Ama atmadı. Aramadı. Ailemden kimseye sormadı. Biliyorum adam daha ne yapsın der gibi bakıyorsunuz. Fakat çok ağır geldi. Kaldıramıyorum. Soruyorum bir yalanla başlayan bir ilişkiye tekrar güvenebilir misiniz ? Gözlerinin içine bakarken tekrar yalan söylüyor mu diye aklınızdan geçirmeyecek misiniz?
Onu hala çok seviyorum. Delice. Kokusunu , sesini , gülüşünü , bakışlarını , o siyahın verdiği kahve gözlerini kısacası her şeyini özledim. Acaba benim gibi oda beni özlüyor mu ? Rüyalarında beni görüyor mu ? Onu düşündüğümde nefessiz kaldığım gibi oda nefessiz kalıyor mu ? Fotoğraflarımıza bakıp iç çekiyor mu ? Neyse düşünmemeliyim. Düşünürsem gidemem. Kalırsam tekrar ve tekrar ölürüm.
Düşüncelerimi bir kenara ittim. Düşünmemeliydim. Bavullarımın içine birkaç tane tişört , şort , pantolon , elbise , 2 tane spor ayakkabı , 1 tane babet ve dolgu topuk ayakkabı , küçük çantalar ve birkaç makyaj malzemesi , bakım kremlerimi de koyup bavulların ağzını kapattım. Üstümü başımı düzelttikten sonra odamdan çıktım. Bavullarımla beraber merdivenlerden aşağıya doğru inmeye başladım. Derken kapı zili çalmıştı.
Annem mutfakta bana yemek istememe rağmen bir kaç tane sandviç hazırlıyordu. Sandviç hazırladığı için bana "Biray kızım! Sen bakar mısın?"dedi. Ben de zili daha fazla bekletmeden "Tamam annecim. Ben bakarım sen yap hazırlıklarını."dedim bağırarak. Bavulları bir kenara koyup kapıya doğru ilerledim. Kapıyı açmamla şok olmam bir olmuştu.
Bir kaç saat önce TAMAY'DAN ;
Hayatımda Biray'sız geçirdiğim 1 hafta. Oturma odasında koltuğun üzerinde düşünüyordum. Nasıl 1 hafta geçirebildim Biray'sız. Evet daha önce 6 sene görüşmemiştiniz bir şey olmaz demeyin. Oluyor. Fazlaca canın yanıyor. Çok seviyorum onu hala. Sonsuza denk seveceğim. Onun bakışları, gülüşü, dokunuşu, sevişi... O her şeyiyle güzel olan kadın. O gülünce dünyalar benim olur. O sevince ben de yaşamak için bir sebep daha olur.
Şu 1 hafta da neler yaşadım. Ben bile bilmiyorum. Dalgındım. Bu dalgınlıkla hastalara bakamazdım. Bakmıyordum da. Hastaları başka bir arkadaşıma devrediyordum. Sadece hastananenin sahibi olduğum için gelen evraklara imza atıyordum. Arada Nihal Hanım'ı görüyordum. Biray'ımın annesini. Sormak istiyordum ama nasıl yüzüm olsun ki konuşmaya. Görünce o beni görmeden yolumu değiştiriyordum.
Biray'ı çok kırmıştım. Haklıydı. Fakat beni affetmeliydi. Zaten kafasını toplasın diye 1 hafta boyunca sadece fotoğraflarımızla yetinmiştim. Geceler boyu fotoğraflarımıza bakıp onunla geçireceğimiz günlerin hayaliyle uyuyordum. Onsuz bir hayat düşünemiyorum. Düşünmek bile istemiyorum. Düşündükçe nefessiz kaldığımı hissediyordum.
Galata da sadece gözlerime baktı. O güzelim maviliğin verdiği yeşilliği buluşturdu gözlerimle. Hiç bir şey söylemedi. Sadece ağladı. Sonra onu Özgür bıraktığımda da arkasına dönüp bir kere bile bakmadan gitti. Bilmiyordu ki arkada bıraktığı yıkık bir adam. Bu yıkılmışlığıyla ayağa nasıl kalkacaktı? Saatlerce sahilde kız kulesine karşı oturdum. Bir iki damla yaş düştü yanaklarıma. Sonrası sessizlik. Sonrası ölümdü fakat kimse ölmedi.
Koltukta öylesine dünyadan habersiz bir şekilde oturuyordum. Yanımda sadece bir köpeğim vardı. Adı Şehsu. Golden cinsi beyaz tüyleri olan bir köpek. Fazla sadakatli. Bensiz yapamazdı zaten. Gerçi ben de onsuz yapamıyorum. Babamın ölümünün ardında onu sokakta araba çarpmış halde bulmuştum. Tedavisini üstlendim. İlk bakışta alışmıştık birbirimize. Ve o gün bugündür daima birlikteyiz. Üzüntülü olduğumu hissediyordu. Oda benim gibi hüzün dolu bakışlarla televizyon ekranına bakıyordu.
Ben Şehsu ile dert ortaklığı yaparken telefonuma bir bildirim geldi. Ne kadar çok bakmak istemesem de hastaneden önemli bir mesaj gelmiş olabilir diye bildirimi açtım. Bilinmeyen bir numaradan bir mesaj gelmişti. Mesaj panosuna girmiştim.
0531******* :
" Bir saat içinde bizim evin kapısının önünde olmazsan canım ikizim Biray'a elveda de. Çünkü buralardan gidiyor. Başka bir şehirde tek başına yaşayacak. Aslında bunu sana söylemezdim. Ama Biray'ın sensizlikte ki halleri hiç çekilmiyor. Çirkinleşti. Yemek filan da yemiyor. Neyse. 1 saat süren var geldin geldin gelemedin elveda."
AYAZ (Biray'ın yakışıklı ikizi)
Ne? Biray temelli gidiyor muydu bu şehirden? Ben onsuz nasıl yapacaktım. O beni nasıl bırakıp gidebiliyor. Bu kadar mı vazgeçmişti bizden ? Ben onu böyle delicesine severken o beni bırakıp gidiyordu. Olmaz böyle. Kendine gel Tamay Arıkan. Sevdiğin kızı geri almaya gidiyorsun.
1 saat vaktim vardı. Hemen oturduğum yerden ayağa kalktım. Yatak odama gidip üstüme çeki düzen verdikten sonra arabanın anahtarını da alıp dışarı çıktım. Yolda hızlı hızlı ara sokaklardan Biray'gilin evine doğru gidiyordum. Bu İstanbul trafiğinde biraz zordu bir yere gitmek. Ama ne kadar hızlı olursam Biray'ın gitmesine o kadar engel olurdum.
Düşüncesiz adam. Al 1 hafta kafasını toplasın dedin. Kız temelli şehirden taşınıyor. Saçlarımı çekiştirmiştim. Sinirden dudağımı kemiriyordum. Nasıl bizi böyle bırakıp gidebilirdi ki anlamıyorum. Ben onu böylesine bir aşkla severken o benden vazgeçmişti. Ağlamak istiyordum fakat ağlayamam.
Biray'gilin evine gelmiştim. Hemen arabayı ani bir frenle durdurdum. Derin bir nefes alıp verdikten sonra arabadan indim. Arabanın kapısını kapatıp kilitledikten sonra Biray'gilin bahçe kapısından içeri girdim. Kapıya geldiğimde kapı ziline bastım. Kapı birden açıldığında Biray'ı görmemle yüzümde bir tebessüm meydana geldi. Gözleri çökmüştü. Görmeyeli zayıflamış mıydı? Evet evet zayıflamıştı.
Uzun uzun bakışmıştık. Biray şaşkın bir şekilde gözlerimin içine bakıyordu. Onun bir şey söylemesine fırsat vermeden ona sımsıkı sarıldım. Kokusunu içime çektim. Yaşadığımı tekrardan hissettim.
Şimdi BİRAY'DAN :
Tamay vardı karşımda. Nasıl da özlemişim onu. Gözleri çökmüştü. Elmacık kemikleri zayıflıktan daha çok belirginleşmişti. Parfümünün kokusu burnuma gelmişti. Fazlasıyla mükemmel kokuyordu. Bana aitmiş gibi. Ben kafamda ki düşüncelerle cebelleşirken Tamay bana sımsıkı sarıldı.
Ne yapacağımı bilememiştim. Ne olduğunu idrak eder etmez bende ona sımsıkı sarıldım. Hiç bırakmayacaksızın. Kokusunu içime çektim. Tekrar yaşadığımı hissediyorum. Gözümden bir yaş düştü Tamay'ın boynuna. Tamay irkilmişti. Fakat kaldırmamıştı kafasını boynumdan.
Kaç dakika böylece kaldık bilmiyorum. İyi ki geldi. Geri çekildiğim de Tamay gözlerini hafifçe açtı. Bana doğru yakınlaştı. Bir nefes mesafesi vardı aramızda. Kulağıma doğru eğildi. Ve şu güzel cümleyi fısıldadı kulağıma.
"Benden kaçabileceğini mi sandın Güzelim?" dedi yandan bir gülüşle.
~~~~~~~~~~~~~
Vote ve yorumlarınızı bekliyor olacağım...🌸
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top