12.BÖLÜM ~YENİDEN~
"Sevmek için bir sebep gerekli mi? Yoksa insan birden mi sever? Severken kalp kırar mı? Ya da kırdığı kalbi tamir edebilir mi? Yeni bir hayata başlayıp , yeniden farklı bir zaman da aynı aşkla sevebilir mi?"
Multimedia : Tuna Kiremitçi & Yıldız Tilbe - Yine Sevebilirim
~~~~~~~~~~~~~
Nereye gittiğimi gerçekten bilmiyorum. Sadece hızla yürüyorum ve yürüyorum... Hiç durmaksızın yürüyorum. Düşünüyorum neden ? Neden öptü? Bir çözüm yolu bulamıyorum. İnsan hiç tanımadığı yani unuttuğu birini öpebilir mi ? Yada beni mi hatırladı. Peki ben neden anlayamıyorum beni tanıdığını.
Yağmur çiselemeye başlamıştı. Ben hala yürüyordum durmaksızın. Ayaklarım yorulmuştu fakat beynim yürü diyordu. Yürü de bitsin unut o anı. Yağmur hızlanmıştı. Ve ben üzerimde ince bir ceket ve gömlek , dar paçalı bir kumaş pantolon ve ayaklarım da sivri burunlu ince topuklu bir ayakkabı.
Evet biliyorum tam günümdeyim. Bütün aksilikler beni buluyor. Üşümeye başlamıştım. Yağmur hızla yağmaya başlamıştı. Hızla yürümeye devam ederken yanıma ani bir fren sesiyle araba durdu. İlk önce afalladım . Az çok korkmuştum da ani gelen fren sesiyle.
Kafamı yana çevirip arabanın içinde ki o kişiye baktım. O kişi beni şuan bu hale sokan kişiydi. Beni şu yağmurda hızla durmaksızın yürüten kişiydi. O kim miydi ? O Tamay Arıkan.
Hiç yüz vermeden yürümeye devam ettim. Bana "O yağmurda hasta olursun. Gelip biner misin şu arabaya?"demişti keskin bir sesle bağırmıştı.Onu kâleye almadan yürümeye devam ediyordum. Oda yanımda benim yürüme hızımla aynı arabayı ilerletiyordu.
"Sen beni duyuyor musun acaba? Sana hasta olacaksın dedim duymadın mı? Biner misin şu arabaya?"demişti. Daha önceki konuşmaya rağmen bu daha sinirli ve keskin tondaydı sesi.
Onu tekrar kâleye almadan yağmurda hala yürümeye devam ediyordum.
Gerçekten ben ne yapıyordum. Sadece yürüyordum. Peki neden ? Kim için... Ben hani kendime yol çizmiştim. Ne oldu bana ? Ben düşünceler içinde yürüyorken ani bir fren sesi duydum. Fakat aldırış etmedim.
Ben yürümeye ve düşünmeye devam ederken kolumdan birinin tuttuğunu hissettim. Ve bana dokunan elin sahibine bakmak için arkamı döndüm. Tamay Bey'miş. Demekki arabadan inmiş hala anlamamış benim o arabaya binmeyeceğimi. Neden anlamıyor ki ben sadece yürümek istiyorum. Kafamı boşaltmak istiyorum.
"Kolumu bırakır mısın?"dedim keskin bir sesle. Kolumu daha çok sıktı. Beni o arabaya bindermeye kafasına koymuştu bunu gözlerindeki inatçılıktan anlamıştım.
"Hayır şimdi o arabaya bineceksin? Ve ben bir doktor olarak senin hasta olmana izin vermeyeceğim."demişti bakışları üzerimdeyken. İçimden doktor mu olmuş dedim. Hayat işte...
Kolum acımaya başlamıştı. Ona sinirli bir şekilde "Elini kolumdan çeker misin ? Acımaya başladı."dedim. Sözlerimden sonra elini gevşetmiş fakat hala tutuyordu. "Hayır sen o arabaya bineceksin baş belası."demişti sinirlenmeye başlamış halde.
Yağmur şiddetini iyice arttırmıştı. Sinirlenmiştim. Ne halde beni böyle durdurabiliyordu. Ona bu hakkı kim veriyordu. Sinirli bir halde kolumu çekiştirdim ve kolumu onun elinden kurtardım.
Gözlerinin tam içine bakarak "Bu iki oldu senin benim kolumu tutup bırakmayışın. Sana bu hakkı kim veriyor söylesene Tamay Arıkan."demiştim. Yutkundum. Evet onun adını söylemiştim. Oda adını biliyor olmama şaşırmış gibiydi. Sadece benim söylediklerimi dinliyordu.
Sesimi toparlayıp devam ettim. "6 yıl oldu. Sen beni hatırlamıyor olabilirsin ama ben seni hatırlıyorum. Benim sana sırf burnun kanıyor diye peçete verişimi, senin beni sinir edişini,senin 'ukala' denmesinden hoşlanmadığını, babanla tanıştırdığını, benim senin omzunda babam olacak adam yüzünden ağladığımı sonra beni unutuşunu hala hatırlıyorum ve silemiyorum bunu aklımdan. Gerçi sende haklısın beni hatırlamaman normal bir kaç kere gördüğün bir kızı neden hatırlamak isteyesin ki ? Hafızan herkesi hatırlayıp beni hatırlamaması pek bir manidar Tamay Arıkan."dedim ciddi ama keskin ses tonunda.
Tamay şok olmuş bir şekilde bana bakıyordu. Benim bakışlarım onu rahatsız etmiş olacak ki bakışlarını benden çekip yere sabitledi. Yağmur durmaksızın hala yağarken. Sanki ne diyeceğini bilememiş bir haldeydi. Ne söyleyeceğini düşünüyor gibiydi fakat doğru kelimeyi bulamıyordu.
Bakışlarını yerden alıp benim gözlerimle buluşturdu. O kahvenin verdiği siyahımsı gözleri. Dudaklarını araladı ve "Seni hatırlıyorum Biray İmer."dedi. Orda kaldım beni hatırlıyor muydu gerçekten? Ama nasıl olabilir? Eminim hatırlamıyordu. Ben hatırlaması için çok uğraştım fakat hatırlamadı. Eminim. Fakat nasıl oldu? Beni nasıl hatırladı? Kafamda deli sorular vardı. Kafama bütün düşünceler doluşmuştu.
Onun sesi beni düşüncelerimden ayırdı. Bana "Seni hatırlıyorum Biray. Nasıl unutabilirdim ki seni... Sen benim karanlık dünyamın ışığıydın. Unutmam seni. Unutamam... Bende öyle bir yer edinmişsin ki ben bile yeni yeni anlıyorum. Sen benden hiç gitmemişsin. Sadece ben seni kaybettiğimi sandığım anda baş gösterdi. Sensizlik yokluğu..."demişti. Derin bir nefes aldı sonra yutkundu. Sözlerine devam etti.
Kara gözlerini gözlerimle buluşturdu. "Kazadan 2 sene sonra her şeyi hatırlamıştım. Seni hatırlamıştım. En yakın arkadaşım Alp bana her şeyi anlattı. Benim seni hatırlamadığım için üzülüşünü sonra ben seni hatırlayamayıp umudunu yitirip gidişini. Her şeyi hatırlıyorum Biray fakat ben seni bulamadım. Koskoca Ankara'yı altını üstüne getirdim fakat seni bulamadım. Ta ki bir işim çıkıp İstanbul'a gelip seninle o lokanta da çarpıştığımız an. Dedim yok hatırlamaz beni. 6 yıl geçti unutmuştur dedim. Fakat Alp git gör en azından o değilse anlarız ya da seni unuttuysa biliriz dediği için tekrardan geldim. Ve sana bir şey söylemeden daha doğrusu söyleyemeden öptüğüm için özür dilerim. Özür dilerim gerçekten. Senin umudunu kırdığım içinde özür dilerim , gerçekten. Her şey için özür dilerim..."dedi buruk bir tebessümle.
Gözlerim dolu haldeydi gözlerimi onun gözlerinden kaldırıp göğe baktım. Ağlamak istemiyordum. Ağlamıcaktım. Derin bir nefes aldım. Kendimi toparlayıp o dalgın bir haldeyken ansızın ona sımsıkı sarıldım. Hiç bırakmayacaksızın. Sımsıkı daha da sımsıkı...
Önce afalladı sonra kendini toparladı. Oda bana sımsıkı sarıldı bırakmayacaksızın. Kokumu içine çekti. Bende onunkini... Zaman bizden o kadar çok şey çaldı ki... Telafi edilir mi bilmem ama ben şuan gerçekten mutluyum. Ben gerçekten mutluyum. Uzun zaman sonra ilk defa bu kadar böylesine mutlu ve umutlu.
Yağmur hızını kesmişti. Hafif hafif atıştırıyordu. Biraz zaman geçtikten sonra birbirimizden ayrıldık. Gözlerimin içine umut dolu gözlerle bakıyordu. Gözlerinden belliydi mutlu olduğu. Onca zaman sonra bunca zamana değdi. Biliyorum çünkü artık bir umudum var.
Gözlerimin içine baktı sonra dudaklarını araladı. "Baş belası Biray İmer yeniden beni bu ukala adamı, kendini beğenmiş bu adamı yeniden sevebilir misin ? Tekrardan aynı aşkla..."demişti yandan bir tebessümle.
Farkettim de tebessüm edince yanağında gamze oluşuyor. Kocaman sırıttım. Sanki daha önce hiç tebessüm etmemiş gibi kocaman tebessüm ettim. Göğe baktım. Yağmurun dinişinin ardından çıkan gökkuşağına baktım. Sonra bir nefes aldım. Gözlerinin içine baktım. Kahverenginin verdiği siyahlık güneşten olsa gerek gözlerini elaya çevirmişti.
Yutkundum ve dudaklarımı araladım. Hiç bir şeyden emin olmamışcasına kemikli yanaklarını ellerimin arasına aldım. Hafif bir tebessümle dudaklarımı araladım.
"Benim seni 'YENİDEN' aynı aşkla sevmeye umudum var Tamay Arıkan."dedim.
~~~~~~~~~~~~
Vote ve yorumlarınızı bekliyor olacağım...🌸
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top