10.BÖLÜM ~DÜŞÜNCELER İÇİNDE~
"Nasibin dağın altında bile olsa gelir bulur seni. Unutma..."
Multimedia:Bilal Sonses & Yıldız Tilbe - Hasbelkader
~~~~~~~~~~~~~~~
Ben ne mi yaptım? Yere düşmüş olan eşyalarımı apar topar toplayıp,gözlerim yerde yeni konuşmayı öğrenmiş bir bebek gibi 'ö-özür di-dilerim' diyerek resmen kekeledim. Ordan uzaklaşmaya çalıştım. Yalan, kaçtım.
Eve gelir gelmez anneme "ben geldim odamda olacağım bir sürü dosya işim
var" deyip odama çıktım. Çantamı yere attım. Kendimi ise yatağın üstüne attım. Düşünmemeye çalıştıkça beynim sürekli o anı gözlerimin önüne seriyor resmen.
Bilmiyorum... Şu an gerçekten ne yaşadığımı, ne hissettiğimi... Gerçekten bilmiyorum. Sanki kelimeler yok oldu. Hiç düşünmedim 6 yıl sonra onu gördüm ve sadece kaçtım. Sadece kaçtım. Başka çare var mıydı? Bilemiyorum. Hem ne diyecektim. O beni hatırlamıyor bile...
Bana sorsanız ne düşünüyorsun. O an ne oldu diye size sadece şunu derdim. Hiç bir şey. Sadece bir an göz göze geldik o an onda hissettiğim sadece boş bir bakış. Boş bomboş. Sanki sadece yere düşmüş olan bir kıza uzatılmış bir yardım eli. Biliyor musunuz ? Hala aynıydı. O kara kahvenin verdiği siyah gözler , dolgun dudaklar , pürüzsüz bir burun , sivri bir çene, çene kemikleri görünen bir yanak. Offfff ne diyorum ben hala aynı Tamay işte görünüş olarak. Fakat düşünceleri nedir işte orda ben yokum.
"Biray , kızım hadi kaç saat oldu yemek hazır seni bekliyoruz kardeşinle sofrada. Dosyaları sonra halledersin. " dedi annem. Annemin bu çağırışıyla düşüncelerimi bir kenara bıraktım. Sahi kaç saat olmuş diye komodinin üstünde ki telefonumu alıp saate baktım akşam saat 20.00'dı. 2 saat geçmiş ama bana sorsanız 10 dakika bile olmamıştır daha.
"Biray , kızım kime diyorum ama hadi nöbetim var benim daha." dedi annem. "Geliyorum anne merak etme." dedim anneme. Merdivenlerden aşağı inip ikizimin yanına oturdum. O ise her zaman ki uyuzluğuyla "ne o uykucu güzeli bakıyorum da güzellik uykunuzdan yeni uyanmışsınız."dedi uyuz ikizim .
"Anne şu oğluna bir şey der misin? Ayrıca sen uyuz ben uyumuyordum. Gerçi sen bu lafı anlar mısın? Orası da ayrı bir konu ya çakma Johnny Depp kılıklı."dedim. Annem " sizle uğraşılmaz çocuklarım benim nöbetim var çıkıyorum. Kapıyı iyice kitleyin ve lütfen bir yaramazlık yapmayın kaç yaşına geldiniz hala aynısınız. " dedi ve bizi öpüp evden çıktı.
Bir kaç lokma bir şey atıştırdıktan sonra sofrayı topladım. Ayaz da benimle uğraşma süresi bitti galiba odasına çıktı elinde telefon Hazal'la mesajlaşarak. Bende mutfağa girdim bir kupaya kahve koydum ve bende odamın yolunu tuttum. Odamın en büyük şansı büyük bir balkonu olması. Hazır böyle düşünceliyken elimde kupa balkona çıktım. Sandalyeye oturdum. İstanbul'un o eşsiz manzarasında kayboldum.
~~~~~~~~~~~~~
Sabah alarmın çalmasıyla uyandım. Üstümü giyinip , hafif bir makyaj yapıp evden erkenden ayrıldım. Kulağıma kulaklığı takıp yolun ortasında yürüyorum. Çalan şarkı da pek manidar 'Hasbelkader' .
Birinin bana dokunmasıyla irkildim. Bakışlarımı yana çevirdim. Gene aynı çocuk. Hani şu geçen gün benim Tamay'la çarpışmamdan hemen bir kaç dakika öncesi hasan abinin lokantasında tanıştığım Alex. Ona noldu bakışı atarak yürümeye devam ettim.
Hemen arkamda "İnsan bir merhaba der bu ne kabalık Biray hanım."dedi küçük bir yandan gülüşle. Bende ona cevaben "Takmışım kulaklığımı, çalan güzel bir şarkı ilerliyorum. Kusura bakmayın sizinle karşılaşacağımı hiç düşünmedim Alex Bey."dedim onun gibi yandan bir gülüş atarak.
Hukuk bürosunun önüne gelmemize az kalmıştı. Yeni fark şey ise Alex denen bu çocukta burda galiba yeni girdi işe dedim. Zaten Alex onunla pek konuşmayacağımı anladığı için sadece susup yanımda yürüdü. Sadece bir ara telefondan çalan şarkıya "o kadar anlamlı ki gerçekten nasipse karşına ne olursa olsun çıkar. Sonuçta su akar yolunu bulurmuş." dedi.
Büronun içine girer girmez. Ona görüşürüz der gibi elimi kaldırdım ve yönüme döndüm . Koridorda giderken keskin bakışların altında hissediyordum kendimi sanki biri bana bakıyor gibi geliyordu. Sağıma soluma baktım. Ve o keskin bakışların sahibiyle karşılaştım. Tamay Arıkan.
Neyse yoluma devam ediyordum. Ne yani beni tanıyor olamaz ya bence bana değil başka birine bakıyor. Zaten neden baksın ki bana . Yoluma devam ederken arkadan " Hey bakar mısın?"diye bir ses işittim. Tanıdım o Tamay Arıkan'ın sesiydi. Ciddi duruşumu sergilemek için derin bir nefes aldım ve arkamı döndüm.
"Buyrun bana mı seslenmiştiniz ?"dedim ciddi bir ifadeyle. Bana uzunca baktı sanki tanıyormuşcasına... Sonra bir şey söylecek oldu. Vazgeçti. Dönüp arkasını gitti. Nasıl olabilir ya hem beni çağır hem de bir şey söylemeden uzaklaşıp git bu bir haksızlık resmen haksızlık. Saygısızlık.
Sinirlenmeye başlamıştım. Haksızlığa gelemediğim için yanına hızlıca vardım. Onun karşısına geçerek "Sen kendini ne zannediyorsun bay ukala? Hem çağır hemde bir şey söylemeden kaç git. Oldu canım madem bir şey söylemicektin neden beni durdurdun. Gerçekten sana bu hakkı kim veriyor. Merak ediyorum sana bu hakkı kim veriyor?"dedim hala çok sinirliydim. Sanki onca zamanın acısını çıkartıyor gibiydim. Kızgın bir boğanın ringe çıkmış haliydim resmen.
Bana sadece bakmakla yetiniyordu. Ne konuşuyor ne de bir mimik hareketi yapıyordu. Resmen sinir krizi geçiriyordum. İçimden boşver sinirlenme yürü Biray dedim. Arkamı döndüm ve odamın yolunu tutacakken kolumdan tuttu ve beni kendine çekti.
Ne olduğumu şaşırmıştım. Gözlerimiz konuşuyordu sadece. O sert bakışlarıyla sadece bakıyordu. Ama öyle derin ve anlamlıydı ki sanki bir şey söylemek istiyorda söyleyemiyormuş gibiydi. Derin nefesler alıp veriyordum. Gözlerimi gözlerinden çekmeye çalıştıkca yakalıyordu gözlerimi yeniden. Kolumu onun elinden kurtarmaya çalıştım ama nafile çok sıkı tutuyordu.
Dayanamadım "Bırakır mısın kolumu bay ukala ?"diye cırladım. Bana baktı ve sinirli sinirli "Bana ukala diyemezsin!"dedi tıslayarak. Ben de altta kalır mıyım tabikide hayır. "Sen kendini ne zannediyorsun ağız benim konuşuyorum sana mı sorucam ne deyip ne demeyeceğimi. Madem ukala dememi istemiyorsun. Beni durdurup ondan sonra bir şey yokmuşcasına arkanı dönüp gitmek ne oluyor sen söyle ozaman bay ukala. Bence senin yaptığın sadece ukalalık anlıyor musun? Sadece uka" dememe kalmadan dudaklarımda sıcak bir baskı hissettim.
Öylece kal geldi. Ne yapacağımı şaşırdım. Ne yapıyordu bu adam ne hakla beni öpebiliyordu ki. Hemde ulu orta yerde. İş yerimde ne işi var bunun. O kim hem salak aptal uyuz çocuk nolcak. Kolumu sertçe ondan çektim. "Sen ne hakla beni öpebileceğini zannedebiliyorsun hemde iş yerimde?"dedim kızgın bir boğaya dönmüş halde.
Bana ukala ukala bakıp "Dudak benim öpebilirim ve sen hala bana ukala diyordun. Susturmak zorundaydım baş belası."dedi alaycıl bir tavırla. Ona doğru biraz daha yaklaştım. Elimi kaldırdım ve yanağının tam ortasına tokat attım. İlk başta bocaladı. Sonra kızgın bir boğaya dönmüş gibi bana baktı. Sanki gözlerinden alev çıkıyordu. Öldürecekmiş gibi bakıyordu bana.
"Sen ne hakla bana tokat atabilirsin."dedi keskin bakışlarını üstümde tutarak. Ona derin derin baktım. Sadece baktım sonra dayanamadım dudaklarımı araladım.
"Benim sana ukala dememle senin beni öpmen aynı şey değil bay ukala. Sakın bir daha karşıma çıkma çünkü bir daha böyle bir şeyi yapacak dahi olursan bir tokatla kalmam ona göre BAY UKALA!"dedim 'bay ukala' kelimesini bastıra bastıra söyleyerek ve aksi yöne hızla yürümeye başladım.
~~~~~~~~~~~~~~
Vote ve yorumlarınızı bekliyor olacağım...🌸
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top