3. Bölüm


"Erva! Erva! Kızım aç gözlerini. Erva! " burnumda keskin bir limon kolonyası ile aralandı zihnimin kalın perdeleri.

"Murat n'olur kızıma bir şey olmasın... Ambulans çağıralım, hastaneye götürelim. " annemin endişeli sesine sımsıkı tuttuğu ellerimi okşaması eşlik ediyordu.

"Aylin lütfen sakin ol! Kızımıza bir şey olmasına izin vermem. Lütfen sakin kal arabayı kapıya kadar getireceğim hastaneye götürelim. " burnumdaki delici kokuyla kaşlarımı çattım. Annemin elleri arasındaki elimle tuttuğum annemin elini sıkıca kavradım.

"Murat uyanıyor! " annemin heyecanlı yüksek sesi beynime kadar işledi. "Erva, kuzum aç gözlerini. " zoraki açtığım gözlerime ilk annemin ıslak kirpikeri değdi. Konuşmak istedim ama sanki dilimin kökünde koca bir gülle varmışçasına ağırlaşmıştı. Konuşamadım. Doğrulmak isterken annemin yardımıyla hafifçe doğruldum.

"Kızım iyi misin? " bakışlarımı Murat Hoca'nın endişeli yüzüne çevirdim. Başımı sallayıp yutkunmaya çalışırken annem hemen bardağa doldurduğu suyu ağzıma tuttu. Küçük bir kaç yudum aldıktan sonra daha iyiydim.

"İyi misin annem? " annemin o endişeli ve korkmuş hali içler acısıydı. Onu daha fazla endişelendirmemek için ona gülümsedim hafif.

"İyiyim anneciğim merak etme. " diyerek elini sıkıca tuttum.

Murat Hoca,

"Tansiyonun epey düşmüştü seni baygın bulduğumuzda. Allah muhafaza bir şeylerin üzerine düşseydin ne olurdu? Annen zorla bir şey yedirmese senin ağzına bir lokma koyacağın yok kızım. "

"Haklısınız daha dikkat edeceğim. " dedim kırık sesimle. Annem saçlarıma sayısız öpücük bırakırken ona sımsıkı sarıldım.

"Güzel kızım benim. " dedi beni göğsüne sararken.

....

Üç gündür annemle birlikte uyuyordum. Üç gece önce gördüğüm o kabus ve ardından gelen baygınlıktan sonra annem beni yalnız bırakmıyordu. Daha iyiydim artık. Bir daha o beni korkutan şeyi hissetmemiştim. Saatlerdir annemle sarılı olmaktan sıcak bunaltmıştı.

Uyuyan anneme sırtımı dönerek uyumaya çalışırken yine aynı ürperti ayaklarımdan başlayarak bütün vücuduma sirayet etmeye başladı. Bu hissettiğim şey bütün bedenimi soğuk bir deprem gibi sarsıyordu. İçime düşen korku hızla büyümeye başlarken başımı kaldırıp etrafıma bakındım.

Kapının hemen yanında gölge benzeri bir şey vardı. Vücudumdaki ürperme ve ağırlaşma şiddetlenirken o şey bana doğru yaklaşıyordu. Bu gördüğüm şey hayal olamazdı. Ben uyumuyordum ve rüyada değildi. Her saniye biraz daha yaklaşırken bağırmak istiyor ama sesim çıkmıyordu.

Dizlerinin üzerinde olan pembe elbisesi, beline kadar uzanan saçları, yüzünün sol tarafında koca bir yaranın boşluğu vardı. Sol gözü ve alnının bir kısmı yoktu. Tek ayağı çıplaktı. Diğer ayağının bilekten sonrası yoktu. Öfke ile bana bakıyordu. Korkudan sesim dahi çıkamazken üzerime doğru gelişini kesilen kısa nefeslerimle izledim.

Büyüyen korkumun içinde kayboluyordum. Yattığım yerde sadece o şeyin bana doğru gelişini izleyebiliyordum korkudan kalp krizi geçirmek üzereyken. Soğuk terlemelerime titremede eklenirken o şey yatağımın hemen yanındaydı. Başımda dikilen o şeyden gözlerimi ayıramıyordum. Öfke ile kaldırdığı ellerini yüzüme geçirdi. Acıyan canım ile devreye giren reflekslerim hızla hareket etmeme yardımcı oldu.

Kendimi korumak için yüzümü kapatırken ona engel olamıyordum. Bağırabilmek için insan üstü bir çaba harcamama rağmen sesim çıkmıyordu. Nefesim tükenmek üzereyken son anda çıkan sesimle tüm gücümle bağırdım. Bağırışlarımla yüzüme gelen darbeler son buldu. Ellerimi sıkıca yüzüme kapatmışken annemin doğrulduğunu hissettim.

"Erva! Kızım kendine gel! " dedi endişeyle ellerimi yüzümden çekmeye çalışırken. Durmadan çığlıklar atarak ağlıyor, korkudan ellerimi yüzümden çekemiyordum. Annemin ne söylediğini dahi algılayamıyordum. Gözlerimi açarak ellerimi yüzümden annemin zoruyla çektim. Avuçlarımda kan vardı. Titreyen bedenim ve yaşadığım korkuyla daha fazla dayanamayarak kendimden geçtim.

...

  Gözümü açtığımda bembeyaz tavan karşıladı beni. Hemen sol elime takılı serum dikkatimi çekerken hastanede olduğumu anlamıştım. Bir anda hatırladığım korku dolu anılarla hemen doğruldum. Tereddütle titreyen ellerimi kaldırarak avuçlarıma bakarken avuçlarımın temiz olduğunu gördüm. Temiz ellerimi yüzüme gezdirirken acıdığını hissettim. Kapı açıldı ve annem içeri girdi yüzünde bariz bir endişe ile. Hızlı adımlarla yanıma geldi.

"Kuzum! " diyerek göğsüne çekti beni.

"Anne yüzüm acıyor. " dedim.

"Yok bir şey güzel kızım. Küçük bir kaç çizik. Kabus gördüğünde yüzünü çizmişsin. " dedi saçlarımı okşayarak kulağımın arkasına sıkıştırırken.

"Anne ben yapmadım.  " dedim boğazım kurumaya ve dilime bir ağırlık çökmeye başlarken. "O şey yaptı! O yaptı, korkunçtu! Yüzünün bir tarafı yoktu. Çok kötüydü, çok korkunçtu anne! " her bir cümlemin arasında yutkunmuştum.

"Sakin ol kızım. Sadece kötü bir kabusutu. Bitti, geçti. "

"Hayır değildi! Kabus değildi! Uyanıktım. Hissettim önce, sonra gördüm. Gerçekti. Tam başucumdaydı. Sonra... " dedim telaşlı bir şekilde. Annem saçlarımı okşadı.

"Ben doktoru çağırıp geliyorum. " diyerek yanımdan kalktı. Titriyordum. Annem bana inanmıyordu.

Eminim!

Gördüm o şeyi!

Gerçekti!

Bedenim buz kesmişti sanki üşüyordum. Beş dakika önce çıktığı kapıdan doktor ile beraber geri gelen annem tekrardan başucuma oturup saçlarımı okşamaya başladı. Tepemde dikilen doktor dikkatlice beni izlemeye başladı.

"Nasılsın Ervacığım? " dedi beni muayene etmeye başlarken.

"Ben gördüm! Yemin ederim gördüm. O şey çok kötüydü, çok korkunçtu. Yüzünün bir tarafı yoktu. Çok korkunçtu! " dedim derdimi anlatmaya çalışırken.

"Sadece kötü bir halüsinasyondu ve hepsi geçti. O gördüğün sandığın şey gerçek değildi. Sadece yaşadığın tranvalardan meydana gelen bir yansımaydı. Gerçek değildi ve bitti. Korkmana gerek yok. " demesiyle bağırdım.

"HAYIR! Gördüm diyorum size neden inanmıyorsunuz! Yemin ederim gördüm onu. Madem hayal ürünüydü bu yüzümdeki yaralar ne o zaman? " dedim bağırarak. Doktor bana tebessüm ederek tuttuğu elimi bana doğru çevirdi.

"Bak tırnaklarının arasında derin var. Bu yaraları bir başkası değil sen yaptın. Bilerek veya isteyerek değil ama maalesef sen yaptın. İyi olacaksın. Bunun için elimizden gelen her şeyi yapacağız. Sen bunu kabullenerek iyileşmek için çaba harcarsan bu yaşadığın kabusları daha çabuk atlatırsın. " dedi.

"Ben yapmadım... " diye sayıkladım kendi kendime tırnaklarıma takılı kalmış bakmaya devam ederken. Annem doktorla birlikte konuşarak odadan çıktı. Oturduğum yatağa uzandım gözlerimi tavana dikerek. Yutkundum boğazımdaki yumruyu geçirmek için.

Gerçekten hayal miydi?

Ama gördüm, hissettim.

Bu yüzümdeki yaraları gerçekten ben mi yaptım?

Aklım almıyordu! Nasıl, nasıl ben yapmış olabilirim ki?  Ben düşüncelerimle boğuşurken gelen hemşire kolumdaki serumu çıkardı. İçeri giren Murat Hoca yanıma gelerek bana hafif gülümsedi.

"İyi misin kızım? " diye sordu.

"Bilmiyorum. " dedim. "Ben gördüm ama doktor bana inanmadı. "

"Peki sen doktora inansan? Annen anlattı şimdi. Gerçekten öyle bir şey olsa biz de görmez miydik? Geçen yıl annenle dört ay kaldık burada. Turhan arkadaşlarlarıyla iki hafta kaldı. Kızım bu çok özel bir durum. Doktorla konuştum ilaçlar sana iyi gelecek. Kısa bir süre sonra bunların hepsi geçmiş olacak. "

Gerçek bu muydu? Bir kere daha tırnaklarıma baktım.

Murat Hoca,

"Doktor çıkabileceğimizi söyledi. " dediğinde üzerimdeki çarşafı topladım. Ayağa kalktığımda Murat Hoca kapşonlumu giymeme yardım etti. Hastaneden çıktıktan sonra aldığımız ilaçlarla eve dönmek için yola düştük.

....

Annem etrafımda dört dönerken onu daha fazla üzmek istemediğim için düzenli bir şekilde ilaçlarımı içerek iyileşmeye karar verdim. Doktor da, Murat Hoca da haklıydı. Bu yaşadıklarımdan doğan özel bir durumdu. Böyle şeyler yaşayan ilk insan değildim. Herkesin iyileştiği gibi bende iyileşecektim. Buna inanmam gerekiyordu. Başka türlü iyileşemezdim.

Gerçek değildi gördüğüm şey. Bunu kendime sık sık tekrar ediyor ve kendimi inandırmaya çalışıyordum. Annem beni gözünün önünden ayırmak istemediği için salondaki koltukta yer yapmıştı bana.

"Ben sana yiyecek bir şeyler getireyim sonra da ilaçlarını içersin. " diyerek mutfağa giden annemin ardından Murat Hoca da üzerini değiştirmek için yukarı çıktı. Başımı yastığa yaslayarak gözlerimi kapattım. Az sonra ayaklarımda hissettiğim soğuk ürpertiyle hemen gözlerimi açtım. Ayak ucumda duruyordu o hayal dediğim şey. Bu hayaldi gerçek değildi.

"Sen gerçek değilsin. " diye fısıldadım. Annemin sesini duymamala bir anlık oraya baktım. Korkuyla tekrar aynı yere baktım ama yoktu. Annem yanıma yaklaşırken,

"İyi misin kızım? " diye sordu. "Yüzün bembeyaz olmuş. "

"Anne ilaçları içebilir miyim hemen? " diye sordum.

"Önce bir şeyler yemen gerek daha sonra ilaçlarını içeceksin. " demesiyle hemen doğruldum yemek yemek için.

Hızlı ve isteksiz yediğin birkaç lokmanın ardından hemen ilaçları içmiştim.

"Anne beni yalnız bırakma olur mu? " dedim korkuyla. Yine gelecekti biliyorum. Bir tarafım o gerçek değil diye diretirken diğer yanım hayal değil diye diretiyordu.

"Buradayım ben kuzum merak etme sen. " diyerek saçlarımı okşadı. İçtiğim ilaçlar yüzünden ağır bir uyku bastırmıştı. İlaçların etkisinden karşı koyamadığım uyku beni teslim alıyordu. Fazlasıyla midemin bulanmasına sebep olan ilaçlar tüm gerçekliği zihnimden koparıp karanlık bir diyara beni sürüklemesine çaresizce izin verdim.

Saatlerce uyumama rağmen gözlerimi açamıyordum. Annemin defalarca kez seslenmesiyle zoraki gözlerimi aralamış bir diğer ilacımı içmiş ve annem tarafından yatağıma götürülmüştüm. Gözlerimi açık tutamıyor sürekli uyumak istiyordum.

Açamadığım gözlerimle yattığım yatakta annemin gittiğini yavaşça kapanan kapıdan anlamıştım. Aşırı çok korkmama rağmen gözlerimi açamıyordum. Yine vücudumda soğuk bir ürperti oluşurken yine geldiğini anlamıştım. Çünkü varlığını hissediyordum. Korkudan hızlanan nefeslerim sıklaşırken gözlerimi açamıyordum ilacın etkisinden. Bütün vücudumu saran ürpermenin ardından sağ bileğimi sıkıca kavradı. Olabildiğince bir baskıyla bileğimi sıkarak acıtırken kurtarmak için bile çekemiyorum kolumu. Korkum her saniye daha fazla artarken hiçbir şey yapamadım o acıyı derince hissetmekten başka. Korkum ve acım birleşmiş zihmin karanlığında kaybolmuştum. 

Yine annemin seslenmesiyle gözlerimi açmıştım.

"Hadi kızım kalk bir şeyler yemen lazım. " diyerek oturmama yardımcı oldu. Bulanık zihnimde kalan son şey bileğimdeki acıydı. Hemen yorgun ve uyku müptelası olmuş gözlerim sağ bileğime kaydı. Halka şeklindeki morluk hiçte hayal ürünü gibi durmuyordu.

"Anne bunu ben yapmadım. " dedim gözyaşlarımla. Gerçekten çok korkuyordum artık. Annem gözyaşlarımı silerek şakağımdan öptü.

"Özür dilerim bebeğim o benim yüzümden. Seni sakinleştirmeye çalışırken fazla sıkmışım " dedi. Bu doğru değildi! Annemin yalan söylediğini biliyordum. Çünkü bu izin nasıl olduğunu hatırlıyorum. Hangi ilaç o şey geldiğinde hissettiğim varlığın hayal olduğunu ispat edebilir ki?

"Bu doğru değil! Bunu sen yapmadın... Çünkü bu izin nasıl olduğunu biliyorum. "  dedim yaşlı gözlerimi annemin çaresiz gözlerine dikerek.

"Kızım, " dedi annem yüzümü okşayarak. "Cennetim! Öyle bir şey yok. Yaşadığın şeyler kolay şeyler değildi. Atlatamadığın yılların suçluluk duygusu, yaşadığın büyük hayal kırıklıkları ve babanla aranda olan tatsızlıklar yüzünden başa çıkamadığın şeylerin bir nevi yansıması bu gördüğünü sandığın şeyler. İnsan aklı başa çıkamadığı şeylerde yeni çıkış yolları arar. Sende de böyle bir şeye sebep oldu. Beynin yaşadıklarını örtpas ederek unutmaya, atlatmaya çalışıyor. Bunların hepsi geçecek sadece seninde buna inanman lazım. "

"Anne... Yemin ederim o şey hayal değil. O gerçek! Onun gelişini, varlığını hissediyorum. "

"Sen inanmazsan iyileşemezsin. Her şeyden önce senin buna inanman lazım. Kızım lütfen kendini bırakma. Ben burdayım, yanındayım. Sende yanımda kal. " ağlayarak annemin göğsüne sığındım. Ben ne yapacaktım. Arafta kalmış gibiyim...

Varlığını bildiğim şeyin bir hayal ürünü olduğunu herkes yüzüme kapı gibi çarpıyor ama kimse bana inanmayı tercih etmiyordu.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top