Beni Bırakma 44. bölümden alıntı.

"Benim tepemin tasını attırma, öyle veya böyle olacak bu iş. Hem sen değil miydin, ağam geldikten sonra düşünürüz dedi, diyen?"

Zeyno, sinirle göz kapaklarını kapatıp açarken kaşlarını havalandırdı ve hiçbir şeyden haberi olmayan çocukları gösterdi. Onların masum yüzünde sadece babalarını bekleyen sabırsızlık vardı. "Ben sadece düşüneceğini söyledim başka bir şey söylemedim. Her zamanki gibi kendi kendine gelin güvey olan yine sensin!"

"Yıkıl karşımdan, arsız sende. Konuşup duracağına sofrayı kur. Ben sizlerin iyiliğini düşünmekten başka ne yapıyorum? Eğer ağan gelince sesini çıkarırsan sonunu sen düşün. Ben söyleyeceğimi söyledim gerisi sana kalmış. Hadsize bak, sanki her belayı başıma açan kendisi değilmiş gibi, bir de kalkmış bana akıl veriyor..."

Bu kez alttan alıp ortamı yumuşatmak isteyen iç güveyi Fatih'ti. "Zeyno, ana, çocukların önünde yapmayın bari."

Genç kadın, dünlerin savaşını vermiş bedeller ödemişti onun içindir ki, yeniden başa sarmak ve bedeller ödemek istemiyordu. "Kurbanın olayım Fatih, bir de sen başlama zaten sinirlerim tepemde. Sen bilmezsin aynı şeyleri yıllar önce de yaptı anam. Sonu ne oldu, hüsran... Ben karışmasın demiyorum ki, bir iş yapacağı zaman önce muhatabına sorsun sonra yapsın diyorum. Biliyorum, anadır ve bizim iyiliğimizi düşünüyordur ama insan geçmişten feyz alır biraz." Zeyno, hem akşam sofrası hazırlıyor hem de anasına ve kocasına laf yetiştiriyordu.

Konağın büyük hatunu ise hiçbir şey umurunda değilmiş gibi yaptığından gayet memnun ve de mesut bir şekilde alay eder gibi kızının arkasından kıs kıs gülüyordu. Tam bu esnada kapının metalik tokmağı art arda tok sesler çıkararak vurmaya başladı. Herkes bir ağızdan ‘geldi’ çığlığı atınca ortalık curcunaya döndü ve biraz önceki münakaşa anında unutuldu. Belki şimdilik unutuldu zira unutulan münakaşanın alt yapısı mühimdi. Öyle hasıraltı edilecek cinsten bir münakaşa değildi yoksa ağa kızı bu kadar öfkeli olmazdı. Onu hepiniz az çok tanıyorsunuz çünkü haklıya hakkını veren ve her daim sözünün ardında duran biridir.

Konak ahalisi hep birden ayaklanmıştı lakin herkesten önce gidip kapıyı açan ikizler olmuştu. Onların bekleyişi bir başkaydı zira gidenin gelmediği koca iki yıl geçirmişler, babalarının da anneleri gibi geri gelmeyecek olma ihtimalinin korkusunu dibine kadar yaşamışlardı. Babaları da çekip giderken aynı anneleri gibi ben gidiyorum dememişti. Bu gidişin geri dönüşü olup olmadığını bilmedikleri için bir hafta boyunca ağlamışlar buna binaen hemen hemen her gün ev telefonuyla babalarını aramışlardı. Babaları kızlarıyla konuşurken anneleri de seslerini dinleyerek avunmuştu.

İkisi de buluştuklarını daha sonraya bırakmışlardı sebebi; kızların annelerine karşı verecekleri tepkiyi bilmiyor olmalarıydı. Önce babaları yüz yüze konuşacak sonra doğdukları eve geri getirecekti onları.

"Baba!" Kızlar kapıyı açar açmaz babalarının boynuna sarılmış birlikte sevinç yumağı olmuşlardı.

Dilber Hatun, "Hoş geldin oğlum!" derken ikiz kızları haşince yan tarafa doğru çekerek kendisi sarılmıştı. Sarılırken de özellikle 'oğlum' sözcüğünü vurgulayarak söylemişti. "Hoş bulduk anacığım!" Kadın, aynı karşılığı oğlunun ağzından duyunca ziyadesiyle memnun olurken, anasının gülen yüzüne nazaran kız kardeşinin hüzne bulanmış çehresi ister istemez Murathan'ın ilgisini çekmişti. Kollarını iki yanlara doğru kocaman açıp, "Bacım, hoş geldin demek yok mu?" diye sordu.

Neden bu kadar mutluydu ağası? Kafa dinlemek ona iyi gelmişti anlaşılan. Keşke kendisi de bir yerlere kaçıp gidebilse birkaç gün kafa dinleyebilseydi. Üstelik şu an buna o kadar çok ihtiyacı vardı ki, ihtiyacı vardı çünkü mutsuzdu. Eğer ağası mutsuzluğunun sebebini bilseydi kesinlikle O'nun da gülen yüzü anında solacaktı lakin şimdilik her şeyi bir kenara bırakıp ağabeyini karşılaması lazımdı; nasıl olsa yüreğini daraltan meseleyi birazdan öğrenecekti olmadı en geç yarın öğrenirdi...

Yüreğini görünmez eller mengene gibi sıkarken yüzüne kocaman bir gülen surat maskesi taktı. "Sıramı bekliyorum ağam!" Bunu derken de anasının yüzüne manalı manalı bakmıştı.

Ana-kızın manalı bakışmaları Murathan'ın da gözünden kaçmamıştı fakat pek üstünde durmadı. Nasıl olsa daha sonra sebebi ortaya çıkacaktı. Şu an hiçbir şeyin keyfini kaçırmasını istemiyordu zira mutluydu ve çantasında mutluluk haberi getirmişti.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top