Bölüm 5


Veda vakti geldi çattı. Evdeki herkes için. Hazırlıklar tamamlanmıştı artık. Hüzün içinden" bu aralar ne kadar da çok veda ettim ben böyle. Önce en değerlime sonra da kendime veda ettim. Şimdi de toprağıma veda ediyorum. Kim bilir bir daha ne zaman ve hangi şekilde geri gelirim? Gidiyorum ama arkamda bir hayat bırakarak gidiyorum. Acı da olsa en tatlı hayatımı bırakıyorum. Off ne zormuş insanın her şeyini,biriciğim dediği çiçeğini bırakması. "Diye geçirdi.

Bir umutları vardı. Anneleri ölmüştü ama mezarlık evlerine yakındı. İstedikleri zaman ziyaret edebileceklerdi. Ama bu durum değişmişti.

Hüzün," ne zaman özlesem gider toprağa,mezar taşına dokunur,annemle konuşur dertleşirdim diyordum ama o da yıkım oldu benim için. Onu da çok gördü bana hayat.  Kardeşlerim perişan oldular. Öykü'm hiç konuşmuyor. Bu suskunluğu beni çok korkutuyor. İkizlerimin gözlerindeki yaş hiç dinmedi. Fırat'ım "annemi istiyorum" diye sürekli ağlıyor. Babasının oğulları bile suskun. Bir tek o şerefsiz babam hiç etkilenmedi. Onun dışında herkesin üzerinde bir matem havası var. Ağzı kulaklarında adamın resmen. Ne memleket aşkıymış arkadaş. Bunun altından aşk adı altında bir pislik çıkacak gibi ama hadi bakalım hayırlısı."dedi.

Bu sırada göğe doğru gözlerini kaldırarak:

-" Gör annem gör bak ne haldeyim. Nasıl bir hayat bıraktın bana. İstemezdin böyle olmasını biliyorum. Sadece seninle dertleşmek istedim. Seni daha da iyi anladım. Yükünün ne kadar büyük olduğunu daha da net hissettim omuzlarımda. Bu herif bana neler yapacak kim bilir? Dünya yansa adamın umrunda değil. Bana nasıl da büyük bir yük bırakmışsın annem. Ben bu çocukları nasıl toparlayacağım tek başıma. "Dedi.

Hayatı böyle kendi kendiyle verdiği iç savaşla çalkalanıp duruyordu. Bu adamdan hiçbirine hayır gelmezdi. Bu doğruydu. İnsanlıktan nasibini almamıştı. Bu adam bazen adeta bir canavara dönüşüyordu. Babalık sadece isimsel olarak üzerindeydi. Ne anlama geldiğinden haberi bile yoktu. Bir yola çıkmışlardı istemeden de olsa. Annelerini geride bırakmak pahasına çıktıkları bir yoldu bu. Şimdi eskisinden daha da büyük bir yükün altına girecekti tüm çocuklar. Özellikle de Hüzün. Artık o yaşının ötesinde annelik vasfına dönüşümünü tamamlamak zorunda kalacak biriydi bundan sonra. Annesinin yerine geçecek ve kardeşlerine annelerini aratmayacaktı hiçbir zaman. Anneleri her zaman onlara " Allah kimseye kaldıramayacağı yükü vermez" derdi. Bunu anımsamak Hüzün'ü az da olsa toparlamıştı. "Allah hepimize yardımcı olsun" dedi. Her zaman yaptıkları gibi sırtlarını en doğru olana yani Allah'a dayayacaklardı.

Herkesle kısa bir vedalaşma yaşadıktan sonra,dolan gözler eşliğinde tüm çocuklar babalarıyla birlikte yola koyuldular.

Saatin ne kadar ilerlediğini bilmeden sürdürdüler yolculuğu. Tüm çocukları uyku basmıştı. Arabanın duruşunun verdiği sarsıntıyla uyandı birkaçı. Fırat ağlıyordu ve annesini istiyordu ısrarla. Bu isteği diğer kardeşlerin içindeki yarayı da kanattı tekrardan. Acıları henüz tazeydi. Hepsi "annemizi istiyoruz" diye ağlamaya başladı.

Babaları olacak vicdansız acıması olmayan bir ses tonuyla:

-" Kesin lann sesinizi ! Başlatmayın annenizden. Yolculuk bitti hadi inin aşağıya " dedi.

Sonunda yol bitmişti. Amcaları Hasan ve yengeleri onları karşılamak için geliyorlardı.

Herkes arabadan inmeye başladı.

Hasan arabadan ilk inen Ahmet'e:
-" Hoşgeldiniz kardaşım" dedi.

Nedense bazen ona kardeşim demek acı veriyordu. Yaptıkları aklına geldikçe, vicdanen ona duyduğu kızgınlığı geliyordu hatırına.

Ahmet pişkin pişkin sırıtarak:

-" Vallaha çok hoşbuldum kardaşım. Nasıl da özlemişim memleketimi. Taşına toprağına kurban olduğum " dedikten sonra etrafı izlemeye başladı.

Amcaları çocuklara:

-"Hadi siz içeri geçin hoşgeldiniz çocuklar" dedi.

Hepsi aynı anda:

-" Hoşbulduk amca"dediler.

Hasan:

-"Önce yemek yiyip dinlenirsiniz. Sonra da eşyaları yerleştiririz yavaş yavaş. Yengen sizin için temizlik işini halletti. Tek eşyaların yerleşmesi kaldı. "dedi.

Hüzün de :
-"Tamam amca. Teşekkür ederiz yengemin ellerine sağlık" diyerek karşılık verdi.

Çocuklar içeriye geçtikten sonra Hasan,göz ucuyla onların gittiklerine emin olduktan sonra, kardeşinin asıl niyetini öğrenmek için konuya girdi.

-"Eee kardaşım ne yapacan burda." Diye sordu.

Ahmet:

-" Rentagar açacam gardaş. " Diyerek karşılık verdi.

-"Burdaki galeri işi sıkıntılı biraz." Dedi abisi Hasan.

Abisi böyle diyince morali düştü Ahmet'in:

-" Niye gardaş?" Diye sordu merak içinde.

-" Burda bela çok gardaş. Bura Adana." Diye kısa ve net bir cevap verdi abisi bu soruya karşılık.

Ahmet de kendinden emin bir şekilde:

-" Ben de belayım gardaş. " Dedi. Bunu derken haklılık payı olmadığını söylemek mümkün müydü ? Haklıydı. Tam bir belaydı kendisinin de itiraf ettiği gibi.

-"Ondan hiç şüphemiz yok." Diye tamamladı amcası onun söylediğini. İçinde kalmasını istememişti.

-"Ne dedin lan ?" Diye sert çıkıştı Ahmet.

-" Bir şey demedim gardaş." Diyerek konuyu dağıttı anlık da olsa abisi.

İçeriye geçtiler bir süre daha dışarıda durduktan sonra.

Çocuklar yemeklerini yemişlerdi.

-" Hüzün kızım hadi kardeşlerini yatır. Sonra da gidip evi düzelim. Adamlar eşyaları gereken yerlere koymuşlar. Kutuların üzerinde de yazıyor zaten nerede olacakları. " Diyordu Hüzün'e yengesi.

-"Tamam yenge." Diyen Hüzün kardeşleri için bir odada yere yatak serdi. Yatırdı hepsini. Uyumalarını söyleyerek odanın kapısını kapattı.

-"Kızım nasıl oldun? Daha iyi oldun mu ? Diye sordu yengesi ona.

Hüzün de:

-"Nasıl olayım yenge." Dedi. Keskin ve net bir cevaptı. Yengeleri bu soruyu sorduğu için pişmanlık duydu. Mahcup bir şekilde :

-" Ahh kuzum benimki de soru mu şimdi. Zaman kuzum zaman. Azalır acın ben de senin yaşında kaybettim annemi ama benim babam hayırlı seninki biraz şer bir adam.Biraz mı ahh pardon adam ayaklı bela." Dedi.

-"Aynen yenge." Dedi Hüzün. Bugünlerde herkese karşı böylesine kısa cümleler kuruyordu. Uzun cümleler onun içiyle olan savaşında geçiyordu.

-"Hadi kızım hızlanalım. " Dedi yengeleri Hüzün'ün daldığı esnada.

-"Tamam yenge." Diyerek harekete geçti Hüzün.

Yengesinin içi rahat etmemişti. Hüzün kısa cevap verince daha mahcup hissetti kendini. Ona bakarak:

-" Kızım korkma emi biz yanındayız senin. Elimizden geldiğince yardımcı olmaya çalışıcam sana beni bir abla olarak gör. Biraz patavatsızım ama idare edicen artık kızım." Dedi. Sonradan yapacağı hatalı konuşmaların zeminini şimdiden oluşturuyordu kendince.

-" Estağfurullah yenge sağol desteğin için." Diye karşılık verdi Hüzün. Onun yüzündeki mahcubiyeti görünce rahatlatmak istedi.

-" Ne demek kuzum her zaman." Diyen yengesi içi biraz olsun rahatlamış bir şekilde geçti hazırlıkların başına.

Evi yerleştirmeye çocukların halası da gelmişti. Baya kalabalıklardı. Herkes yardım edince işler daha bir hızlanıyordu sanki.

Uzun bir koşuşturmacaya giriştiler. Yorucu geçen birkaç saatin sonunda nihayet bitirdiler işleri. Ama Hüzün de bitmişti resmen. Kapıları pencereleri ev hava alsın diye açık bıraktılar. Hüzün, nedense bu evi hiç sevmediğini hissetti. Anneleri olmayınca çok boş gelmişti onun için.

Amcalarına gidip orda toplandılar. Çay içelim demişlerdi. Maksat muhabbetti anlaşılan. Ama oldukça yorgun düşen Hüzün için en zoru bu gürültünün içinde beklemek zorunda olacak olmasıydı.

Yengesi Hüzün'e:

-"Hüzün kızım sen hadi bir duş al. Sonra da uyu kuzum. Çok yoruldun." Dedi.

Böyle diyince Hüzün'ün halası:

-" Aa otursun kız biraz bizle" dedi.

Yengesi de :

-"Yok abla kız çok fazla yoruldu. " Dedi anlaması için.

Haklıydı hem ruhen hem de bedenen çok yorulmuştu Hüzün. Yengesi halinden anlamıştı.

Halası da istemeye istemeye de olsa :

-" İyi tamam gitsin yatsın. Sabah görüşürüz artık" dedi.

Hüzün içinden "off bu kadını hiç sevmiyorum. Nasıl hala bu. Aynı babam gibi. Birbirlerine ne de çok benziyorlar pislikler " dedi.

Gerçekten de halası babasına çok benziyordu huy olarak. Bir sürü yanlış yapmasına rağmen hep onun yanında olur yanlışına da destek çıkardı. Bir kardeşin yapmaması gereken ne varsa hepsini yapıyordu aslında.

Halaları "Deli Emo" diye biliniyordu. Bu lakabı hakedecek kadar da deliydi. Başı örtülüydü. Saçları kısaydı aynı zamanda. Çoğu yeri de beyazlamıştı saçlarının. Ablaydı ama hiçbir zaman bir ablaya yakışacak  davranışta bulunmamıştı.  Ondan çekiniyordu tanıyanlar. Sinirlenince ayrı bir çekilmez oluyordu. Orta boyluydu. İçinden pazarlıklıydı. Hüzün'ün annesini hiç sevmezdi. Gidişine sevinmiş bile olabilirdi.

Banyoya gitti Hüzün kaçmak ister gibiydi.

Duş aldıktan sonra,meleklerinin yanına gitti. Birbirlerine sarılarak uyudular.

Sabah erkenden kalktı Hüzün. Çocukları okula kaydedecekti. Hızlıca kahvaltıyı hazırladı. Hepsi iyice karnını doyurdu. Çocukların başında Öykü duracaktı. Hüzün , yengesiyle birlikte okula kayıt yapmak için gitti. İşleri bitince pazara geçeceklerdi beraber.

Yorucu bir gün daha bekliyordu Hüzün'ü.

Kayıt işlemlerini birlikte hallettiler ve pazara doğru ilerlediler. İnce hesaplar tutarak sebzeler aldılar.

Yorgunluk içinde eve doğru ilerlemeye başladılar. Ellerindeki birçok poşetin etkisiyle,daha bir yorgun hissetmişti ikisi de.

Evin önündeydiler. Kapıyı zar zor anahtarla açtı yengesi. İçeriye geçtiklerinde halalarının da evde olduğunu gören Hüzün şaşkınlığını gizleyemedi. İçinden:

"Ne yapıyordu bu kadın ? Erkenden ne işi vardı bizde ? Kesin bir şey var ama dur bakalım " dedi.

Halası:

-" Geldin mi kızım? " Dedi.

Hüzün de:

-" He hala geldim" diye karşılık verdi.

Sanki merak ediyormuş gibi halası:

-" Ne yaptın kayıt ettin mi çocukları okula " dedi.

-"Ettim hala" dedi Hüzün sorma şeklinden işkillenmiş olsa da belli etmemeye çalıştı.

Halası:

-" İyi sebze de alsaydın bari. Pazara uğramışsınız. " Dedi. Konudan konuya atlıyor gibiydi. Sanki bir durumu konuşacak da ona zemin hazırlamak istiyordu aklınca.

-"Aldım hala " dedi Hüzün meraklı bakışlarını halasının üzerinde gezdirerek.

Halası:

-" Tamam kızım çay yapmıştım ben. Hadi doldur içelim. Sen de soluklanmış olursun biraz da olsa " diye karşılık verdi. Ortamdaki meraklı bakışların yönünü dağıtmak istedi.

Ve ekledi:

-" Eşyaları da yerleştirin " dedi.

-"Tamam" diye karşılık verdi Hüzün.

Aklında birçok soruyla mutfağa girdi. Bu kadın da bir iş vardı ama ne ? Sonu hayır olurdu inşaAllah.

Bir süre sonra elinde bardaklarla geldi salona.

Halası:

-" Hıh gel kızım böyle otur. Seninle bir şey konuşacağım" dedi.

"Aha da baklayı çıkarıyor ağzından. Bomba geliyor " diye geçirdi içinden o sırada Hüzün. Heyecan yapmıştı meraktan.

Sakin bir şekilde sormaya gayret ederek:
-"Buyur hala " dedi.

Halası da :

-" Kızım baban evlenmek istiyor. " Dedi.

Hüzün de bu konunun bir gün açılacağına emin olduğu bir tavırla:
-"Evlensin hala ama şimdi değil. Annemin en azından kırkı çıksın. Sonra ne yaparsa yapsın. Biz karışmıyoruz zaten. " Dedi.

-"Ama kızım " dedi halası söylediklerine karşılık.

Hüzün onun gözlerine odaklanarak:

-"Ama ne hala evlensin diyorum işte. Daha ne diyeyim. Sadece biraz bekleyecek hepsi bu. " Dedi.

Halası da onun tepkisine karşılık:

-"Peki kızım bir şey söylemedim daha " dedi.

Bu tavır Hüzün'ü kızdırmaya yetmişti:

-" Ne söyleceksin ki hala annem öleli kaç gün oldu sen de kadınsın eniştem böyle yapsa sana ne hissedersin ? " Diye sordu.

Halası onun bu sorusuna karşılık içinde tuttuğu zehirleri akıtmaya başladı:

-"Yapamaz bana enişten. Anan akılsızdı. Sevdiremedi kendini bir türlü ." Dedi.

Hüzün onun sözünü keserek:

-"Sakın hala sakın. Benim annem hakkında ağzından tek kelime daha çıkmasın. Yoksa benim de ağzım boş durmaz." Dedi.

Halası bir anda çirkefleşerek:

-" Aaa! Terbiyesiz! Sen görürsün. Söyleyeceğim seni babana. Sen de hiç büyüğe saygı kalmamış anam." Diye karşılık verdi.

Bu aslında suçluluk psikolojisidir. Suçlu bir kişinin üzerine gidip de ona hatalarını söylediğinizde, hemen tepkiyle size dönüş yaptığını görürsünüz. Halasının başvurduğu durum tam olarak buydu. Hatalıydı ve kendisini hatalı görmüyordu. Hatasını söyleyen biri olduğunda kendisiyle anlık da olsa yüzleşiyordu. Ona ağır gelen kısım buydu.

-" Ne söylersen söyle. Benim anneme kim laf söylerse ben de söylerim kim olursa olsun. Ayrıca sana saygısızlık etmedim ben. Sen saygısızlık yaptın benim anneme. Şimdi kime ne söylersen söyle. Benim yemek yapmam lazım. Malum gelir birazdan." Dedi Hüzün ve salondan uzaklaştı.

Halası da :

-" Gardaşım gelsin. Bak ben ne yapacam. Sen böyle dik dik konuşacak mısın benle." Diye tehdit etti arkasından Hüzün'ü.

-"Ben her zaman her yerde konuşurum senle." Dedi Hüzün. Ondan hiç korkmuyordu.

Halası konuşma uzadıkça daha da çirkinleşiyordu. Dili oldukça sivriydi:

-"Bana cevap verme kalk şuradan git. Yemek yap ,güzel yap. Suç bende seni insan yerine koyup konuşuyorum. Gör bak neler yapacam. Gardaşımı 2 güne evlendirmezsem ben deli Emo değilim." Diye rest çekti.

Hüzün de bunu yapacağına emindi zaten. Yeniden salona gelip :

-"Yaparsın sen senden her şeyi beklerim ama ben de yaparım sana çok güzel karşılık veririm hala." Diye karşısına dikildi.

Halası babasına akşam gelir gelmez şikayet etti Hüzün'ü. Zaten babası da onu dövmek için fırsat kolluyordu.
Tekme tokat girişti kızına. Öyle sert vurmuştu ki yüzü gözü kan içinde kalmıştı. Resmen akşam akşam evin içinde kıyamet kopmuştu. Deli Emo yandan yandan bakıp kafasını sallıyordu Hüzün'e. "Bana karşı gelirsen işte böyle sürünürsün " der gibi bakıyordu.

Amcaları kurtardı Hüzün'ü. Halası gerçekten de tehlikeliydi. Dediğini de yapmıştı. Acımasızlığını tamamen babasından almıştı.

İkisinden de nefret ediyordu Hüzün.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top