Bölüm 4

Hastanedeki geçirdiği krizin sonrasında Hüzün,gözlerini açtığında sedyede uzanmış olduğunu gördü. Serum takılıydı kolunda. Garip bir şekilde vücudunun ve ruhunun uyuşmuş olduğunu hissediyordu. Bu hisse kapılmasının sebebi serumun içine koydukları sakinleştirici iğnelerdi.

Tavana diktiği gözlerini sabitlediği sırada yine içiyle herkesten habersiz bir konuşma yapmaya başlamıştı:
-"Bugün içimde depremler oluyor. Yer yerinden oynuyor yüreğimde. 30 yaşında bir çiçek ellerimde soldu gitti. Bugün gömecekler onu. İçim yanıyor. Bu acı ne kadar da tarifi zor bir ızdırapmış böyle. " Diye konuşuyordu.

Annesini bu son yolculuğunda yalnız bırakmak istemiyordu. Bir an önce ayaklanmalıydı. Başka çaresi yoktu. Herkesi iyi olduğuna ikna etmesi gerekiyordu. Yoksa yetişemeyecekti mezarlığa. Annesi onun yokluğunu hissederdi. "Kim bilir nasıl da yanıyor canı annemin." Diye geçirdi içinden. Ömrü boyunca acılarla boğuşan annesinin yüzünün hiç gülmemiş olmasıydı onu yaralayan. Bu yüzden devamlı aklına geliyordu onun yaşadıkları. Babasının içkili bir şekilde eve gelip sebepsiz yere onu tekmeleye tekmeleye dövdüğü ve Hüzün'ün bunu engellemekte yetersiz kaldığı o saniyeler. Gözlerinden yaşlar akıyordu şimdi. Ama hissetmiyordu. Bu hissin bir an önce geçmesini diledi. İnsan içi yanarken ağlayamadığında ne kadar da tuhaf hissediyormuş.

Hüzün,elleriyle gözlerindeki yaşları sildi. Yanına gelen doktora dönerek:
-" Doktor Bey, ben iyiyim artık. Bırakın annemin son yolculuğunda yanında olayım. Beni bekliyor o eminim. Çıkarın serumu gideyim artık. Çok az kaldı. "

Doktor,kızın söylediklerinden sonra gözlerinden akan yaşlara engel olamadı. Birçok olaya şahitlik ediyorlardı hastane duvarlarının arasında. Ama onları en çok yaralayan şey yaşından büyük acılara katlanmak zorunda kalacak çocuklarla karşılaşmaktı. Hüzün ve kardeşleri de o çocuklardan biriydi artık. Annenin götürülüşü anında Hüzün'ün yaptığı feryatlar geldi bir an hatırına. Ne kadar da kötü olmuştu. Doktorun da eli ayağı boşalmıştı o zaman. Belli etmemeye çalışmıştı. Kızı böyle bir günde baskı altında tutmaları doğru olmazdı. Hüzün'e dönerek:

-" Normalde senin daha iyi olman için serum bitmeden yollamamız mümkün olmazdı. Ama bu farklı bir durum. Senin orda olman gerekiyor kızım. Haklısın. Seni böyle bir durumdan mahrum edemem. Hemşireler serumu çıkaracaklar şimdi. Hazırlanmaya başlarsın sonrasında. Tek şartım var o da amcanın yanından kesinlikle ayrılmayacaksın. Yalnız gitmeye çalışma oralara. Şimdi çağırıyorum herkesi" dedi.

Hüzün de başını sallayarak onayladı doktorun söylediklerini.

Amcası Hasan girdi içeriye. Gözleri kıpkırmızıydı. Ama çocuklar için üzüntüsünü bir kenara bırakmaya çalışıyordu. Ara sıra istemeden titreyen sesini kontrol etmeye çalışarak:

-" Hüzün daha iyi misin kızım? " Diye sordu.

Sorduğu sorudan sonra Hüzün'ün yüzünü inceledi bir anlık. Kız bir günde on yıl yaşlanmış gibiydi. Göz altlarındaki morluklar daha bir derinleşmiş,göz kapakları şişmişti. Yüzündeki renk gitmişti sanki. Ruhu çekilip gittiği halde, yaşamaya zorlanıyor gibiydi.

Hayat her zaman böyledir aslında. Bazen ölmek istersiniz yine de ölemezsiniz. Bazen de ölmek istemediğiniz halde göçersiniz dünyadan. İmtihan dünyası dediğimiz şey tam olarak böyle bir şey. Acıları çekerken isyanın sınırlarında dolaşır insan çoğu zaman. "Neden ben ?" Sorusu dolanır durur kafasının içinde. Ama ne yazık ki bu soruya verilecek net bir cevap yoktur. Hikmet boyutunu bilemediğimiz durumlardandır bunlar.

Hüzün amcasına:

-" İyi değilim amca. Ama annem için iyi olmak zorundayım. Yoksa onu son bir kez daha görme şansını kaçıracağım. Onunla son kez konuşacağım. Düşünebiliyor musun amca ?  Ben konuşacağım ama o sesini çıkaramayacak. Sesimi duyacak mı sence?" Gözyaşları sel oldu bunları söylerken. Ama akan yaşları hissemiyordu bu ilaçlar yüzünden.

Amcası onun söylediklerinin karşısında gözlerinden akmaya çalışan yaşlara mani olmaya çalıştı. Zor da olsa yutkundu:

-"Duyar kızım tabiki. Niye duymasın? O sizin her zaman yanınızda olacak. O güzel yüreklerinizde olmaya devam edecek. Ölüm zordur ama son değildir. Annenin size öğrettiklerini hatırla. Zor biliyorum. Ama hepiniz bir gün buluşacaksınız. Umutsuz olma bu yüzden hiçbir zaman. Annen çok güzel bir yerde şu an öyle düşün. Mekanı cennet olsun. Baban gibi karaktersize bir ömür katlanmak herkesin harcı değil. O en zorunu başardı. Allah cennetine kabul etsin onu. Sizlere de sabır versin kuzum. " Dedi. Titreyen sesini kontrol etmekte çok zorlandı konuşurken.

Hüzün amcasını anlıyordu elbette. Haklıydı. Ama acısını hafifletmek yerine daha da yanmasını sağlamıştı ölüm konusu yüreğini. Bir gün herkes ölecekti. Bunu biliyordu. Ama yine de hep derler ya "ölüm her zaman erken gelir insana " diye. Tam da böyle olduğunu düşünüyordu. Annesinin zamansız gitmişti. Hiç mutlu olma şansı olamadan,yüzü bir gün olsun gülmeden gittiği için vicdanen acı çekiyordu. Suçlu olmasa da suçlu hissediyordu kendisini. Amcasının onu sakinleştirmek için bunları söylediğinin farkındaydı. Onu üzmek istemedi daha fazla.

Amcasına:

-"Biliyorum amca. Amin inşaAllah mekanı cennet olsun annemizin. Bizlere çok sabır versin amca çok. Öyle zor ki sabırsız ayakta duramayız. " Dedi. Ve yatağın kenarına tutunarak doğrulmaya çalıştı.

Ancak oldukça halsiz olduğu için bayılacak gibi oldu. Amcası koluna girdi. Yatağa oturttu onu. Bir daha bu sefer onun da yardımıyla kalktı yataktan.
Hazırlandılar. Yavaş yavaş yürüttüler Hüzün'ü. Arabanın arka tarafına oturttular. Cenaze için her şey hazırlanmıştı. Annelerini taşıyan araba çoktan yola çıkmıştı. Hüzün,duygusal anlamda iyice çökmüştü. Kalbi deli gibi çarpmaya başlamıştı. Göz göre göre son kez buluşmaya gidiyordu annesiyle. Böyle bir vedalaşma yaşayacakları aklının ucundan bile geçmemişti.

Mezarlığın yakınlarına geldiklerinde mezar taşlarına takıldı Hüzün'ün gözleri. Her şey çok soğuktu. Tıpkı o taşlar gibi toprak da kasvetliydi. Hava bugünün matem yüküne hazır gibi kararmıştı. Büyük ihtimalle yağmur yağacaktı.

Annesinin gömüleceği yere doğru yürüdüler. Çok olmasa da birçok kişi oradaydı. Kardeşleri de gelmişlerdi. Hepsinin gözlerinde yaşlar sel olmuştu. Hüzün, onların halini görünce ayrı, yerdeki tabutu görünce ayrı kahroldu. İçinde kefenlenmiş annesini çıkarıp mezara yerleştirecekleri esnada, Hüzün koştu bir anda. Annesine son kez de olsa sarılmak istemişti.

Ulaşır ulaşmaz sıkıca sarıldı annesine. Feryat etti. Artık ağlamaya bile hali kalmamıştı. Sesi de kısılmak üzereydi. Sanki son kez konuşuyormuş gibiydi. O gidince hiç sesi çıkmayacaktı sanki. Çok acı çekiyordu. Var gücüyle bağırdı. Etraftakiler onu kollarından tutarak kaldırmaya çalıştılar. İzin vermedi dokunmalarına. Herkes genç kızın çığlıklarını ve gözyaşlarını gördükçe, daha da kötü oluyordu. Yağmur başlayacaktı birazdan. Hava çok kararmıştı. Gömü işlemi daha zor olurdu yağış başlarsa. Hüzün,zor olsa yana çekildi. Annelerinin üzerine toprak atmaya başladıklarında ayakları titredi Hüzün yere düştü. Ve :

-" Hiç yakıştı mı bu toprak sana? Kalk bak ne haldeyim! Gözümde yaş kalmadı artık. Meleklerin perişan oldu annem. Öykü'm sinir krizi geçirdi. Şimdi resmen ölü gibi. Abilerim bile çocuklar gibi hüngür hüngür ağlamaya başladılar. İkizlerim de ayrı bir mahvoldu. Fırat'ımızın dünyadan haberi yok. Çok küçük çok. Ne kadar çok sevenin varmış annem. Cenazenin başı var sonu yok. Kimse inanmıyor senin öldüğüne.  Allah'ım sen sabır ver Yarabbim! İçimdeki bu korkunç acıyı durdur! Benim kendimi kardeşlerim için toparlamam lazım. Allah'ım sen güç ver meleklerim için " diye feryat ve figan ederek dua etmeye başladı.

Anneleri gömüldükten sonra beklenen yağmur yağmaya başladı. Bir anda sağanak halini alan yağmurdan dolayı kimse fazla bekleyemedi. Hüzün,yağmurun altında öylece kalakalmıştı. Toprağı avuçlarında topluyordu. Sarılıp öptü ıslak toprağın üzerini. Sanki annesini sarılıyor gibi hissediyordu. Annesine:
-" Anne bak gördün mü? Gidişin gökteki bulutları da nasıl ağlattı. Onlar bile şaşkın gidişine. Sensizlik şimdiden öyle zor ki. Nasıl yanıyor içim bir bilsen. Bu yangının tarifi yok bende annem " dedi.

Amcası:

-"Hüzün! Kızım hadi kalk çok yağmur yağıyor hasta olacaksın. Annen senin hasta olmana razı olur mu hiç. Bir daha getireceğiz seni. Şimdi gidelim. Anneni bir daha görmeye geleceğiz hep beraber sana söz " dedi.

Hüzün, zor da olsa amcasını dinlemek zorunda kaldı. Titreyen dizleri yüzünden ayakta durmakta çok zorlandı. İyice tükenmişti. Amcası,onun yürümekte zorlanacağını anlayınca kucağına alarak taşıdı arabaya.

Mezarlık sonrası toplanılan taziye evine gittiler. Kur'an okunuyordu içeride. Onun ruhu için helva kavrulup insanlara dağıtılıyordu. Erkekler ayrı odada kadınlar ayrı odalarda oturuyorlardı.

Hüzün de taziye evine gelmişti. İçeriye girdi. Abilerinden biri çağırdı onu görünce. Hüzün de :

-" Ne oldu abi ?" Dedi.

Abisi:

-"Babam evde seni çağırıyor " dedi.

Hüzün de acısının üstüne gelen bu talebe karşılık:

-"Uff yine ne diyecek acaba?" Diye gözlerini devirdi.

Abisi de:

-" Bilmiyorum ama ben de seninle geleceğim. Kapının önünde bekleyeceğim seni. Bir durum olursa müdahale ederim merak etme " diyerek destek olacağını söyledi.

Hüzün:

-" İyi olur abi " dedikten sonra
Abisi :

-" Tamam hadi gidelim " diyerek dışarıya çıkardı Hüzün'ü.

Eve girer girmez Hüzün, ortalığın durumuna şaşırmıştı. Bira şişeleri yerdeydi. "Bu nasıl bir adam ya ? Ben artık anlayamıyorum bu adamı. Hala içiyor pislik" diye saydı içinden.

Babasına:

-'' Beni çağırmışsın " dedi öfkesini gizlemekte zorlanarak. Annesi onun yüzünden ölmüştü. Asla affetmeyecekti bu baba müsveddesini.

Babası:

-" Kardeşlerin nerde? " Diye sordu. Umrundaymış gibi kardeşlerini sorması sinirlendiriyordu Hüzün'ü.

-"Taziye evindeler" diyerek çıkıştı. Yaşadıklarından bir haber bir adam vardı karşısında. Cenazeye bile gelmemişti. Dilini zor tutuyordu bu adamın karşısındayken.

Babası ağzındaki baklayı çıkarmak için girdi konuşmaya :

-"Hımm otur karşıma o zaman. Bak kızım. Annen öldü artık. Kardeşlerin de küçük. Ben düşündüm ki size bir anne lazım. "

Bu duydukları Hüzün'ün içindeki depremin enkazına bir yıkıntı daha eklemişti.

Öfkeyle:

-"Sen buna bana lazım desene " dedi.

Babası yalandan takındığı babalık pozunu bir yana bırakarak:

-"Yeter lan kes sesini! Ben evlenicem. Hemen yarın hazırlığını yap. " Diye çıkıştı. Formaliteden sorduğu belliydi zaten. Başı ağrımasın diye sözde onların rızasını almış olacaktı.

Hüzün,ne yapacağını bilemez bir duruma geldi. Acısını bir tarafa bırakıp bu adamın acımasız istekleriyle boğuşmak zorunda kalacaktı. Annesi aklına geldikçe fena oldu. Gözleri yaşlarla dolduğu esnada:

-"Ya sen delirdin mi? Cenaze daha yerde be. Ya sen kendinde misin? Benim annemin daha toprağı kurumadı. Daha bugün gömdüm.  Yemin ederim seni kendi elimle öldürürüm.  Duydun mu beni?Seni öldürüm. Annemin yerine sen ölseydin keşke. Senin yüzünden benim annem öldü. Sana sabrım kalmadı artık yeterrr!!! Ben annem değilim. Seni çekmem. Annemin toprağı kurusun ne yaparsan yap ! " Diyerek ona olan öfkesini kustu.

Bağırırken gözlerinden düşen yaşların ateşi içini dağlıyordu. Dayanamıyordu artık. Bu kadar acı ard arda geldikçe ne yapacağını şaşırır hale geliyordu. Çok yorulmuştu. Aynı gün içinde hem ağlama krizine girmiş hem de öfke patlaması yaşamıştı. Duygularını kontrol etmekte zorlanıyordu.

Babası,onun bu konuşmalarından sonra kollarından tutup vurmaya çalıştı. Onun öfkesinin sebebi tabiki haklı olduğu için değildi. Haksız olduğunu ilk ağızdan duymuş olmasıydı. Psikolojik olarak haklı olanı susturmaya çalışmaktı onun bu çırpınışı. Hüzün abisine sesini duyurmak istediği için :

-"Ahh bırak kolum acıyor. " Diye bağırdı.

Babası :

-"Sen dur ben sana neler yapacağım daha" diyordu.

Hüzün:

-"Abii ! Yetişşş! '' diye bağırınca abisi bir anlık hamleyle kapıya yüklendi. Biraz çabaladıktan sonra kırdı kapıyı.

-"Ne oluyor lan burda? Bırak kardeşimi baba! " Diye bağırdı.

Babası pişkin pişkin:

-" Sen de mi lann he ?" Dedi oğluna karşı.

Oğlu:

-"Ben de. Bizim acımız bize yeter. Bir de senle uğraşmayalım. Bırak kardeşimi yoksa ben insanlıktan çıkacam. Karşımda babam olduğunu unutacam senin canını çok piss yakarım. " Dedi. Hüzün'ü onun ellerinden kurtardı.

Babası oğlundan böylesi bir hareketi görmeyi beklemediği için kinayeli bir tavırla :

-"Beni tehdit mi ediyorsun lan sen ! Hayırdır dün boktun bugün koktun mu  ?" Dedi.

Oğlu da bu sözlerine karşılık ona:

-"Evet tehdit ediyorum. Ne de olsa senin gibi kanı beş kuruş  etmeyen bir adamın oğluyum şaşmamak gerek
ha baba?" Dedi.

Bu sözleri deliye çevirdi babalarını. Tehdit eder gibi parmağını havada sallayarak:

-" Siz durun lann ! Ben size ne yapacağımı biliyorum. " Diye bağırdı.

Her ikisi de ona dönüp:

-"Elinden geleni ardına koyma!" Diye bağırdılar.

Hala tehdit saydırıyordu içinden babaları. İçeri geçerken de "görürsünüz siz. Hüzün senin başını yakmazsam ben şerefsizim kızım. Durun siz lan. " Diye tekrarlıyordu kendi kendine.

Hüzün son söylediklerini işitince:

-"Abi bu adam çıldırmış. Ne yapacak abi ?Bir şey yap. "Diyebildi abisine. Her şey beklenirdi bu adamdan kim bilir aklında nasıl bir cinlik vardı.

Abisi de onu rahatlamak için:

-" Korkma bir bok yiyemez biz varız.  Amcam var. Hadi üstüne başına çeki düzen ver taziye evine gidelim." Dedi.

Hüzün de "tamam" diyerek onayladı söylediklerini. En azından onlar yanındaydı. Yalnız olmadığını görmek içini rahatlatıyordu.

Taziye evine geldiklerinde gördükleri her ikisini de şaşkına çevirmişti. Babaları buradaydı. Ne ara gelmişti bu pislik buraya. Dayısı ve teyzesi babalarını dövüyordu.

Hüzün" aman Allah'ım! Burda ne oluyor böyle ? Bu adam ne ara buraya geldi de ortalığı karıştırdı" dedi.

Teyzesinin yanına koştular:

-"Teyzem ne oluyor burda. Allah aşkına kendinize gelin rezil olduk insanlara. " Dedi Hüzün.

Teyzesi :

-"Bırak kızım öldürsünler bu şerefsizi namusuzu. Bu it ne yaptı biliyor musun?" Diye çıkıştı. Hala öfkeliydi.

Hüzün merak içinde:

-"Ne yaptı teyze? Söyle artık!Yine ne yaptı ?" Diye sordu.

Teyzesi de:

-"Kızıma talip oldu şerefsiz. " Dedi.

Hüzün şoka girmişti:

-" Neee! Ne yaptı!!" Diye karşılık verdi. Başka cümle gelmemişti aklına.

Teyzesi devam etti:

-"Kızımı eniştenden istedi. Şimdi bu pisslik daha bacım cenazesi yerde Allah'ın cezası uçkurunun derdine düştü. Piç herif !Bacımın başını yedi." Dedikten sonra kardeşinin son hali aklına gelince ağlamaya başladı. Üstelik onun taziyesinde yaşanıyordu bu olaylar. Ne yapacağını bilemiyordu.

Hüzün bir feryat daha kopardı. Yüzsüzlük artık kanına işlemişti bu adamın. Babasının karşına dikildi:

-"Yeterrrrrrr artık !!!!yeter! Sen napıyorsun yeterrrr!! Allah senin gibi babanın belasını versin !!Sana söyleyecek söz bulamıyorum. Defolll git! Annemin kemiklerini sızlattın. Daha kadını bugün gömdüm. Hiç mi için sızlamıyor ? Senin karın öldü be senin.Sen insan değilsinnn! İnsan olan kimse kimseye böyle bir şey yapmaz." Diyerek isyan edip bağırıp çağırmaya başladı.

Onun yeniden krize girmesinden korkan teyzesi:

-" Tamam teyzem gel böyle. Kuzum sakin ol. " Dedi. Onu yatıştırmaya çalıştı.

Söylemek istemezdi babasının yaptıklarını ama bir şekilde başkalarından duyarsa daha kötü olmasından korkmuştu. Ağzından çıkıverdi söylemiş bulundu.

Hüzün,gözleri kan çanağına döndüğü sırada teyzesine:

-"Nasıl olayım teyze? Hı nasıl ?Ne haldeyim teyze? Bak bu halimize." Dedi. Gözlerini ve güçsüz düşen bedenini işaret ederek.

Teyzesi:

-" Ahh kuzum. Anan yerine bu it öleydi. Hanginize yanayım . Hadi bak kardeşlerin korkuyor sakinleş kızım ne olur?" Dedi. Onu anladığını göstermeye çalışıyordu. Ama pek de başarılı olduğu söylenemezdi.

Hüzün teyzesini zor durumda bırakmamak için :

-" Tamam teyze ben sakinim." Dedi.

Kardeşlerinin yanına gitti Hüzün. Hepsine sımsıkı sarıldı ve onlarla beraber ağladı. Onlar Hüzün'ün dert ortaklarıydı. Sınavları ve acıları birdi.

Taziye nihayet kazasız belasız atlatılmıştı. Kan çıkmadan iş çözüldü. Babalarını kovmuşlardı. Millet rahat bir nefes almıştı. Evi taşımaya karar vermişti bir de bu adam. Memleketine kardeşlerinin yanına gidecekti.

Böylesi düşününce daha iyiydi. Yoksa her gün dayısı ve teyzesi bu adamla uğraşmak zorunda kalacaklardı. Kesin bir gün öldürürlerdi onu. Öldürmeleri neyse de onların eli bu pislik yüzünden kana bulansın istemezdi hiç. Ama dayıları,teyzeleri,dedeleri çocuklara bir şey yapmasından korktukları için razı olamıyorlardı taşınma işine. Hüzün de korkuyordu ancak yapacak bir şeyleri de yoktu. Eşyalarını toparladılar tüm çocuklar.

Anne tarafından herkes gelmişti eşyaları toplamaya. Onların yardımları sayesinde kısa sürede halletmişlerdi. Annelerinin eşyalarını elleri titreye titreye toplamıştı Hüzün. Çoğunu da dağıtmıştı ihtiyacı olanlara.

Bir elbise vardı elinde şimdi. Ona bakarak içinden :

-"En sevdiği elbisesini ben aldım. Hala kokusu var. Anne kokuyor. " Diye geçirdi.

Her şey hazırdı. Akşam yola çıkacaklardı. Her şey aniden nasıl da değişmişti. Amcaları ev bulmuştu onlar için. Yengeleri de evi onlar için temizlemişti. Kalan eşyalar kamyona yüklendi. Bakalım orada nasıl yaşayacaklardı. Bu adamın başlarına daha neler açacağından habersiz gidişe hazırlanıyorlardı.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top