Bölüm 1.45
Kaybeden aşıklar kulübüne hoş geldiniz...
........
Leylim ağzına büyük bir lokma daha alıp isteksizce çiğnedi. Yemekhanenin bir köşesinde tek başına oturmuş öğle tatilinin bitmesini bekliyordu. Bir yandan kurcaladığı Instagram bile keyifli değildi o gün. Can'ın hesabına bakmaya cesaret edemediğinden arkadaşlarının hiç ilgilenmediği hayatlarına dalmıştı. Kim kimle çıkıyor, hangi aşklar hüsranla bitti, hangileri bol paylaşımlı bir sosyal medya ilişkisi yaşıyor hepsini söyleyebilirdi Leylim. Amma da çok şey oluyordu etrafta. Yine de liseye başlarken aklındaki okul hayatının tam olarak bu olduğu söylenemezdi.
Elinde olmadan eski günlerini özlüyordu. Bir anda darmaduman olmuşlardı sanki. Cemre sınıftan çıkmayı reddediyor, Ece provalar nedeniyle neredeyse tüm boşlukları grubuyla çalışarak geçiriyor, Burak ise derbeder bir halde kuytu köşelerde saklanıyordu. Bu senaryodaki en zavallı insan Leylim'di şüphesiz. Burak Cemre Toprak üçgeninde arada kalarak canı çıkan o olmuştu. Derdini kimseye anlatamıyor, anlatsa da kimse problemine çare bulamıyordu.
Leylim Cemre'nin hangi oğlandan daha çok kaçtığına emin değildi. Toprak'la yaşadıklarından sonra normal bir kız göğsünü gere gere okulun koridorlarında dolaşırdı. Herkesin etrafında dört döndüğü yakışıklı prens onu seçmiş, onca kızın arasından elini ona uzatmıştı. Bir peri masalı yaşanmaması için neredeyse hiçbir neden yoktu. Neredeyse... Ama o Cemre'ydi ve arada göz ardı edilemeyecek kadar büyük bir Burak faktörü vardı.
Bunun olacağını ilk günden beri biliyordu Leylim ya ne Cemre'nin inadına ne de Burak'ın huysuz kalbine söz dinletebilmişti. Sahip oldukları arkadaşlık iki inatçı ruhun ayakları altında ezilirken Leylim teselliyi sadece Cemre'nin gözlerinde bulabiliyordu. İtiraf dahi edemeyecek bir keçi olsa da Cemre hayatında ilk kez aşık olmuştu. Toprak derken sesi titriyor, çocuğu gördüğünde saklanacak delik arıyordu. Bu duyguya öyle yabancı, tepkileri öyle masumdu ki... Hayatını tek bir adama kör kütük aşık olarak geçirmiş Leylim bile ona bakarken aşka yeniden imreniyordu.
Ah bir de Burak kabullenebilseydi bu durumu... Leylim ona her ulaşmaya çalıştığında kızı geri tepip tek başına tüm hayata meydan okumaya çalışmasaydı... Eşek Burak diye düşündü Leylim. Eli son arananlarda Burak'ın ismini bulmuştu ki üzerine dokunamadan karşısına birinin oturduğunu fark edip başını kaldırdı.
"Burak?" diye ciyaklamıştı aynı anda. Masanın üzerinden panikle arkadaşının yüzüne uzanıp "Sana ne oldu?" dedi.
"Hişş!" dedi Burak Leylim'in tepkisinden sonra onlara dönen bakışlar olup olmadığını kontrol ederken.
"Ne oldu Burak anlatsana, kim yaptı sana bunu?" Leylim çocuğun yüzündeki iki büyük morluğu ve kan toplamış alt dudağını inceledi. "Lütfen Toprak'a olan hırsını gidip birilerine sataşarak çıkarmadığını söyle!"
"Birileri değil." dedi Burak başını kaldırmadan. "Doğrudan ona gittim."
"Ne?" diye bağırdı Leylim. Sonra da iyice öne eğilip sesini alçalttı. "Ne demek ona gittim Burak? Onunla mı kavga ettiniz? Toprak mı getirdi yüzünü bu hale?"
Burak ters bir bakış attı. "Sen bir de onunkini gör." dedi sinirle. Yediği dayağa rağmen öfkesini atamadığı belliydi.
"Nasıl oldu? Yani nerede dövüştünüz? Niçin?"
"Evine gittim. Gelene kadar da bekledim. Yumruğu suratına salladığımda fark etmedi bile."
"Belli belli..." dedi Leylim yüzünü buruşturup. "Bir de fark etse Allah bilir ne halde olacaktın."
"O bunu hak etti!" dedi Burak dişlerini sıkıp. "Daha beterini yapmalıydım. Onu doğduğuna pişman etmeliydim!"
"Hayır. Hayır. Hayır." Leylim derin bir nefes aldı. Burak ona bu katil bakışlarıyla bakarken nasıl ikna edebilirdi ki arkadaşını. "Bak," dedi en yumuşak sesiyle. "Ne hissettiğini en iyi ben anlarım Burak. Anlıyorum da... Can'ı kız arkadaşıyla gördüm ben. El ele... Parçalandım. Tükendim. Yok olduğumu sandım. Ama..."
"Aynı şey değil!"
"Basbaya aynı şey. Sen deli dana gibi etrafa saldırıyorsun diye senin duyguların daha gerçek olmuyor malesef!"
Burak suratını asıp bakışlarını yere dikti. Gözleri her daim akmayı bekleyen yaşlarla ıslanmıştı. Leylim keşke ona yardım etmenin bir yolunu bulabilseydi. Yollar kapalıydı. Tarihte bulunmuş tek bir tedavi yoktu aşk için. Neredeyse kanseri bile iyileştirecekti insanlık da şu yaralı kalpler için bir ilaç çıkartamamıştı.
"Kendini toplamak zorundasın." dedi Leylim Burak'ın masadaki yaralı eline uzanıp. "Her şey daha berbat bir hal almadan kendini toparlayıp hayata geri dönmelisin."
"Yapamıyorum!" diye inledi Burak yumruğunu ısırıp. "Ölüyorum Leylim. Tüm hücrelerim yanıyor acıdan. Her yeni güne tek bir umutla başlayıp her gece aynı duayla yastığa başımı koyuyorum. Olmuyor. Onun bir başkasının elini tutacağı bir geleceği görmeye dayanamam!"
Ona bakarken Leylim'in içi acıyordu. Ufacık bir umut olduğunu bilse Burak'ı hayata döndürmek için kendi canından vazgeçerdi. Ama ne kendi ne de Burak için çözümü vardı. Tüm yollar asla onların olmamış iki kalpte tıkanıyordu. Gidilecek tek yön olmasına rağmen varılacak bir nokta yoktu. Tam da bu yüzden Burak'a merhamet göstermemeliydi Leylim. Bunun kime ne faydası olurdu ki? Katı duruşunu koruyarak "Dayanacaksın!" dedi. "Yoksa Cemre'yi kaybedersin ve bu arkadaşlık sonsuza dek biter! İstediğin bu mu?" Burak'ın kanlı gözleri dehşetle üzerine çevrildiğinde bile Leylim durmadı. "Cemre bir gün seni sevebilir, belki de sevmez. Gelecekte ne olacağını bilmiyorum, ama şu an en azından bir şansın olduğunu biliyorum. Bu şekilde davranmaya devam edersen korkarım öyle bir şansın hiç kalmayacak. O yüzden topla kendini!"
Burak bir an için gerçekten dediklerini düşünür gibiydi. Leylim sonunda onu mantıklı bir noktaya çekebildiğine inanmak üzereydi ki Burak başını sinirle salladı ve "Anlamıyorsun!" dedi öfkeyle. "Hiçbiriniz anlamıyorsunuz!" Sonra da hışımla kalkıp insanlara omuz ata ata yemekhanemin çıkışına yöneldi.
"Ah Burak..." diye mırıldandı Leylim arkadaşının ardından. İşlerin sadece daha kötüye gideceğine dair korkunç bir hissi vardı. Önündeki soğumuş yemeğe isteksiz bir bakış atıp hiç iştahı kalmadığına kanaat getirince tepsiyi de alıp kalktı. Yemeğinden arta kalanları bırakıp koridora çıktığında istemsizce Burak'a söylediklerini tekrarlıyordu zihninde. Sefil bir aşık için ne de ahkam kesmişti öyle. Gören gerçekten Can'ı unuttuğunu bile düşünürdü. Unutmamıştı. Koridordaki panoya astıkları ilana bakarken aklına gelen tek görüntünün Can'ın yardımıyla dans ettiği gece olması bir tesadüf değildi.
"Al Leylim." dedi o an yanında duran kız bir tomar broşürü eline tutuşturup. "Tüm sınıfa dağıt olur mu? Biletler yirmi lira."
Leylim kıza soru soramadan koşarak yanından ayrılmıştı. "Harika..." diye söylendi elindeki parti davetiyesine bakıp. Bir hayali daha gerçekleşmeyeceğini haykırarak parmakları arasından ona sırıtıyordu. Beden eğitimi öğretmeni Tunç Hoca'nın meşhur son sınav partisinin ilanıydı bu. Her yıl spor salonunu kapatıp lise öğrencilerine eğlence düzenliyordu adam. Güya son sınavlardan önce çocuklara motivasyon vermekti amaç. Oysa herkes bunun bir kim kimle çıkıyor gösterisi olduğunun farkındaydı.
Gelenekselleşmiş parti liseye geçme hayaliyle yanıp tutuşan tüm gençlerin en tutkulu arzularından ilkiydi. Kızlar o gün en güzel kıyafetlerini giyip üniformalarının altına sakladıkları dişiliklerini ortaya serer, erkeklerse geceyi bir av partisine çevirip en güzel dişiyi kapmak için adeta birbirleriyle savaşırlardı. Leylim elbette daha önce hiç katılmamıştı bu partiye, ama duydukları ve yıllarca kafasında kurdukları yeterdi. Elbette tüm hayallerinin ortasında Can olmuştu o ana kadar. Nedense hayat onunla dalga geçmeye devam etse de partiye Can'la katılacağına dair çocuksu inancını korumayı başarmıştı. Şimdi o inanç neredeydi? Zeynep'in elinde mi?
"Kahretsin..." dedi Leylim. Ağır bir küfür savursa kalbini hafifletebilirdi aslında. Bir an elindeki tüm kağıtları yakmak için inanılmaz bir arzu duymuştu. Söylene söylene sınıfa doğru yürürken gözünü bir türlü kağıdın üzerindeki çiftin resminden alamıyordu. Ne de romantik bakmışlardı birbirlerine. Tanrım, ne kadar da sevimsizlerdi...
Leylim koridorun köşesinden dönüp merdivenlere yöneldi. Alt kata inen basamakların en tepesine oturmuş, çatık kaşlarıyla telefonun ekranına bakan Toprak'ı son anda görmüştü. Onu ilgilendirmezdi, ama çocuğun suratındaki kaygı Leylim'i meraklandırmıştı. Tek omzunu duvara yaslamış bir kolunu dizine koymuştu Toprak. Ne koridordan geçen öğrencileri ne de ona bakan Leylim'i fark etmiş gibiydi.
"Bu kadar kısa bir mesaj için biraz fazla düşünmedin mi?" diye takıldı Toprak'ın yanına gittiğinde. Amacı mesajı okumak falan değildi, ama okumuştu. Önemli olmasa aramazdım yazıyordu konuşmada sadece. Ne karşı taraf başka şey söylemiş, ne de Toprak ona cevap vermişti. Gizli ya da utanılacak bir mesaj gibi durmadığından Leylim önemsememiş, sadece sıradan bir espri yapmak istemişi, ama Toprak varlığından huzursuz olmuş gibiydi.
"Önemli bir şey değil." derken hızla kendini toparlayıp telefonu cebine tıkıştırdı. Leylim Toprak'ın bacağını çekmesiyle boşalan basamağa oturup dikkatle çocuğu süzdü.
"Sıkıntılı görünüyorsun." dedi. Özellikle yüzündeki morluktan bahsetmek istememişti, ama Toprak nereye baktığını fark etmiş olacak hüzünle gülümsedi.
"Perişan görünüyorsun demenin yeni yolu mu bu?"
"Daha kötülerini gördüm." dedi Leylim dudaklarını büzüp. Toprak elbette onun Burak'tan bahsettiğini anlamıştı. Sanki yüzündeki çizgiler daha da derinleşti o an.
"Ona engel olamadım." derken Leylim'in zaten bunu tahmin ettiğini bilmiyor gibiydi. Bakışları suçlar gibi kendi ellerine kaydı. "Aslında onu anlıyorum." dedi. "Yani... en azından anlamaya çalışıyorum. Ama..." Sıkıntıyla nefes verip Leylim'e baktı. "Korkarım benim de zayıf bir noktam var."
"Sanırım o zayıf nokta ikinizin tek ortak yönü." dedi Leylim. "Ve ben o zayıf noktayı gayet iyi tanıyorum."
Sözleri Toprak'ı güldürmüştü. "Tam bir baş belası değil mi?"
"Uuu..." dedi Leylim elini havada sallayıp. "Sen daha ne gördün ki? Ben onu bu kasabaya ilk geldiği günden beri tanıyorum."
"Benim de birkaç küçük anım var." dedi Toprak. Aklına gelen hikayeler gözlerinde parlamıştı adeta. Leylim elinde olmadan oğlanı izlediğini fark etti. Toprak'ın kalemle çizilmiş yüzünde bambaşka bir ışık vardı şimdi. Hatları yumuşamış, bakışları ısınmıştı. Az önce içini sıkan ne varsa Cemre'nin düşüncesiyle eriyip gitmiş gibiydi.
"Vay be." dedi Leylim sonunda dayanamayıp. "Sen gerçekten de duygusal çocukmuşsun Toprak. Kulübe hoş geldin valla."
Toprak utangaç gülüşüyle Leylim'in uzattığı elini sıktı. "Bu aranıza kabul edildiğim anlamına mı geliyor."
"Hayır!" dedi Leylim başını sallayıp. "Bu bir aptal aşıklar kulübü. Ben ve Burak baş rolleri kimseye kaptırmıyoruz elbette. Ama son zamanlarda içerisi baya kalabalık olmaya başladı. Önce Cemre, şimdi sen..."
Cemre'nin ismini duymasıyla Toprak'ın meraklı bakışları Leylim'in gözlerine kilitlenmişti. "Sence o..." dedi ama sözlerine devam etmeye cesaret edememişti. Ağzını hiç açmasa da Leylim onun kalbini titreten soruyu duyabiliyordu.
"Az sonra söyleyeceklerim için en az iki arkadaşım tarafından ölüm tehdidi alacağımı biliyorum." diye başladı söze. Derin bir nefes alıp Toprak'ın ilgisini daha da üzerine çekmişti. Tam olarak nereden başlayacağını bile bilmediği halde büyük bir itirafa hazırlanıyordu.
"Seni dinliyorum." dedi Toprak oturduğu yerde öne kayıp.
"Ben..." dedi Leylim doğru kelimeleri ararken zaman kazanmak için. "Tüm hayatı boyunca Cemre'nin yanındaydım. Demin bu kasabaya geldiği gün derken abartmamıştım. Yani... Böbürlenmek için demiyorum ama gerçekten onun ilk ve en eski arkadaşı benim." Leylim durup beyninin arka planında dans eden anılarına gülümsedi. "Cemre... nasıl desem? Biraz farklıdır. Ki bunu zaten şimdiye kadar fark etmişsindir diye düşünüyorum. O öyle diğer kızlara benzemez. Oğlanlara da pek benzemez ya, zaman zaman bir erkek çocuğundan farksız olduğu bir gerçek."
"O kadarını fark etmemek imkansız."
Leylim gülerek başıyla onayladı. "Ama..." dedi parmağını Toprak'a doğru kaldırıp. "O tanıdığım en temiz kalpli insandır. Etrafa gösterdiği tüm o aksi tavırların altında nasıl ürkek bir kalp olduğunu sadece ben görüyor olabilirim. Fark etmez. Cemre ona takılan onca isme, onca çirkin yakıştırmaya rağmen az bile koruyor kendini belki. O çok ama çok iyi bir kız Toprak."
"Bunu zaten biliyorum." dedi Toprak. Sıcacık bakan gözleri sözlerini destekliyordu.
Leylim sıkıntıyla nefes verdi. "Burak için ne kadar üzüldüğümü kelimelerle anlatamam." dedi sesini alçaltıp. "Cemre benim ilk arkadaşımsa o da hayatımda yer eden ikinci dostum olabilir. Ama... İkisine de dışardan bakan biri olarak her şeyi tüm çıplaklığıyla görebiliyorum. Cemre'yi... Ne kadar değiştiğini... Nasıl bir çiçek gibi sana doğru açıldığını..."
Leylim'i dinlerken Toprak'ın dudakları aralanmıştı. Sanki bir şeyler demek istiyor ama konuşmayı bölmeye cesaret edemiyordu. Leylim ona doğru eğilip elini bacağına koydu. "Senin hakkında konuşurken onun gözleri parlıyor Toprak. Yanına geldiğinde titriyor, adını duyduğunda saçmalamaya başlıyor. Hiç bilmediği bir duygunun ağırlığıyla mücadele ediyor, görüyorum. Kaçıyor, saklanmaya çalışıyor, ama durmadan sana çekildiğini fark edemiyor."
"Leylim ben..." dedi Toprak. Konuşamıyordu.
"Onu üzme Toprak. Lütfen. Bunu söylemeye hakkım yok belki biliyorum, ama..."
"Leylim." dedi Toprak tamamen ona dönüp. "Cemre'nin üzülmesi istediğim son şey. Sadece... üzerine gitmek istemiyorum. Kafası bu kadar karışıkken bir de ben onu..."
"Al bunu." dedi Leylim kucağındaki broşürlerden birini uzatıp. "Kafası ne kadar karışıkmış bir sor bakalım. Kim bilir, belki de o kararını çoktan vermiştir."
Leylim bu dramatik sohbeti tadında bırakmanın zamanı geldiğini düşünüp ayağa kalktı. Toprak ilgiyle incelediği ilandan son anda bakışlarını kaldırıp gülümsemişti.
"Sanırım bu kulübün bir parçası olmaktan çok keyif alacağım." dedi haylaz gülüşüyle.
Leylim o kadar emin olma diye düşündü. Sonuçta onların ki bir kaybeden aşıklar topluluğundan fazlası olmamıştı o ana kadar. Yine de Toprak'a el sallayıp "sözlerimi unutma!" dedi.
Sınıfa doğru yürürken bu konuşmadan asla ama asla Cemre'ye bahsetmeyeceğine dair kendine söz verdi. Şimdi partiye hazırlanma zamanıydı!
---------------
Bölüm Sonuusuuuu
Bu bölüm Leylim'in gözünden olsun istedim. Çünkü bir yanım Toprak'a diğeri Burak'a kayıyor ve ancak tarafsız bir göz ikisini de anlatabilirdi.
Sizin kalbiniz kimden yana?
- Toprak
-Burak
Tatlı geceler, E.Ç.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top