47•BB➺「Test Sonucu」

Multi: Aras'ın annesi (Leyla Saygıner) ve babası (Haluk Saygıner)

Keyifli okumalar💞

Aras ile otele doğru ilerlerken gözlerimi çevreden alamıyordum. Nisan aylarının sonunda olduğumuz için her yer cıvıl cıvıldı. Otele girdikten sonra Aras resepsiyondan oda anahtarını isterken ben ortalıkta saf gibi dikiliyordum. Aras yanıma gülümseyerek gelmiş ve elimi tuttuktan sonra sağ tarafta bulunan asansörlere doğru ilerletmişti. Bavulumun arkamızdan gelen çalışanda olduğunu görünce önüme dönüp Aras'a eşlik etmeye başladım.

Asansörden indiğimizde kendi odamızı bulup içeriye girdik. Benim peşimden Aras'ın da geldiğini görünce hafiften tırsmadım değildi.

Ne yani aynı odada mı kalacaktık?

Sanki..

Sanki balayına gelen çiftler gibi!

Aras görevliden eşyalarımızı alıp ortada bulunan büyük dolabın önüne bıraktı.

Daha sonra yanıma gelip, arkamdan sarıldı. "Nasıl, beğendin mi?"

Odayı hiç incelememiş gibi tekrar inceleyip "Evet, çok beğendim" diye yanıtladım Aras'ı.

Allah'tan iki tane tek kişilik yatak vardı!

"Gel akşam yemeği için bir yerlere gidelim" deyince ona doğru dönüp, yüzüne baktım.

Böyle sözler Aras'a göre değildi. O kıçını kaldırmaya üşenirdi. Sanırım ona bir şans daha verdiğim için benim pişman olmamamı sağlıyordu.

"Tamam, gidelim"

El ele odadan çıkıp asansöre ilerledik tekrar, otelden de çıktığımızda dışarıda valenin arabayı getirmesini bekliyorduk.

En sonunda gelen araba ile araca yerleştiğimizde emniyet kemerimi takıp, camdan dışarısını izlemeye başladım.

Aras sanki buraları avucunun içi gibi bilirken yaklaşık 15 dakika sonra büyük bir lokantanın önüne gelmiştik.

"Başka bir yere gitseydik keşke" dedim Aras'a doğru dönerken. "Neden, sevmedin mi burayı?"

"Hayır da ne bileyim kıyafetim pek uygun değil gibi" Aras bana sert bir bakış atıp, arabadan indi daha sonra benim kapımıda açıp beni de kolumdan tutarak indirdi.

"Gel başımın belası, gel"

Lokantaya girdiğimizde Aras beni hâlâ sürüklüyordu. En sonunda boş masanın birine yerleşip, garsonun gelmesini bekledik.

Gelen garson önümüze menüleri bırakıp tekrar uzaklaştığında menüyü elime alıp sayfaları çevirmeye başladım.

Yazan ingilizce yemek isimleri ile menüyü açtığım gibi kapattım.

İngilizcem 2 düşmüştü karnemde arkadaşlar. Şimdi kendimizi boş yere zora sokmayalım, Aras ne isterse aynısından der geçiştirirdim.

"Baksana sende" diyen Aras'a, samimi bir gülüş gönderip elime tekrar menüyü aldım. İsimleri boş verip yandaki resimlere bakmaya başladım.

Adana kebap falan görürsem direk alırdım vallahi.

"Aras" dedim başımı menüden kaldırırken. " Efendim"

"Şu ne?" Diye gösterdim parmağının ucundaki resmi.

"Polbo á feira ya da pulpo á galega o"

Euzü billahi mineşşeytanirracim!

"Yani?" Diye sordum Aras'a doğru. Daha ismini ingilizce sanan enayi ben tabiki de bunun ne olduğunu bilemeyecektim!

"Ahtapot yemeği"

Öğk!

"Hıı" dedim Aras'a karşı. "İstersen ondan sipariş verelim?" Diye gıcıklığına soran Aras'a orta parmak çektim lokantanın ortasında.

Benimle dalga geçiyordu aklı sıra!

Menüleri toplamak için gelen garsona Aras daha önce hayatımda hiç duymadığım birşeyler söyleyip garsonu gönderdi.

"Ne siparişi verdin? Ahtapot falan yemem ben şimdiden söyleyeyim."

"Bir tadına bakarsın" diyen Aras'a masanın altından tekme atarak karşılık verdim. Gülerek bana yaklaşıp bir anda yanağımı öpüp geri çekildi.

Ortamda oluşan havayı bozmak için sinsice Aras'a baktım. "Bu arada ilk defa arabadan inerken kapımı açtın. Hayırdır romantik bir bey mi olmaya karar verdin?"

"Ne alâka kızım" dedi elindeki telefonunu parmakları arasında döndürürken. "Sen inmeyince ben indirdim, uzatmayalım"

"İyi bakalım öyle olsun" dedim. Öyle ya da böyle reis. O kapım açıldı mı? Açıldı.

Konu burada kapanmıştır.

Önümüze konulan tabaklar ile bakışlarım oraya yöneldiğinde, soğuk terler dökmeye başladım.

"Aras bu ne!" Tüm lokantanın bakışı bana döndüğünde umursamadan Aras'a doğru döndüm. Kendisi pişkince gülümseyip "Neymiş hayatım?"

"Lan sen benimle ta*şak mı geçiyon?" Aras'ın bir anda attığı gür kahkası lokantadaki bakışları tekrar üzerimize toplarken bu sefer bize bakan herkese dönerek ters ters bakmaya başladım.

Kafaları tekrar kendi yemeklerine dönünce hâlâ gülmekten yüzü kıpkırmızı olmuş Aras'a döndüm.

"Hayatım niye öyle geçiyim? Çok güzel bu yemek" sinirden ağrıyan başımı ovalayıp " Bu mu güzel?" Dedim önümde iğrenerek baktığım ölmüş (yada pişmiş) yengeçe bakarken.

"Deniz mahsülleri restorantı burası. Ne bekliyordun, adana kebap falan mı?"

"Evet" dedim hiç düşünmeden. Ciddi anlamda onu bekliyordum.

"Ye haydi" diyip Aras önünde incelikle kılçıklarını ayırdığı yengeci benim önümdeki tabakla değiştirirken.

"Ben bunu yemem" dedim son bir defa.

"Yersin, yersin"

"Pardon biz 2. Tabağıda alabilir miyiz?" Diye seslendim biraz önümüzde bulunan garsona. Başını sallayıp uzaklaştı.

Aras'ın dediği gibi olmuş afiyetle yemiştim. Valla tadı çok güzeldi.

"Nasılmış?" Diye soran Aras'a, mükemmel işareti yapıp, "Efsane, arada gömelim birer yengeç" dedim.

Önüme konulan tabağı, Aras'ın tabağının yanına koydum. Daha kendisinin bitiremediği tabağı bırakıp, benin yengecimi ayıklamaya başladı.

Biten işlemi ile tabağımı tekrar alıp afiyetle yemeye başladım.

"Çok iyi oldu bu" dedim restoranttan çıkarken. "Dediğim kadar varmış değil mi?" Diye soran Aras'a koluna girerek tüm yükümü ona verdim. Şişen göbeğim yürürken bana hiç yardımcı olmuyordu.

"Dediğinden de fazlası varmış"

Aras gülerek beni kucağına almış park ettiği arabasına kadar götürmüştü.

Çok yediğim için mayışmıştım ve birde bunun üzerine Aras'ın kokusu buram buram burnuma dolarken hiç kendimi yormayıp, kollarımı boynuna dolayarak kendimi uykunun kollarına attım.

İlk önce yüzüme gelen sıcak hava ve bir süre sonra gelen soğuk hava ile bir şeyden indirildiğimi hissettim. Daha sonra yumuşak bir yere bırakıldığımı ve yüzüme bir şeyin değdiğini anımsadım.

"Güzelim üzerini değiştirmeyecek misin?"

Kulağıma gelen uğultular ile yüzümü yastığa bastırıp sesin kesilmesini bekledim. Bir süre sonra tam iyice uykuya dalacakken üzerimin açıldığını hissettim. Gelen ürperti ile titreyip yanımdaki yastığa iyice sarıldım.

Serinleme hissi gittiğinde yan tarafa çöken ağırlık ile kendimi artık tutmayıp uykuya daldım. En son hatırladığım şey ise belime sarılan kollardı.

Yüzümdeki saçlarım bu sıcak havada beni bunaltırken, bir elin saçlarımı yüzümden çektiğini hissettim. Amacıma ulaştığımda gülümseyip, kollarımın arasında bulunan şeye iyice sarıldım.

Bir süre sonra kaçan uykum ile gözlerimi yavaş yavaş açıp kendime gelmeye çalıştım.

İlk önce çevreyi izleyip daha sonra yanımda bulunan Aras'a baktım.

"Aras?" Bende olan bakışları yer değiştirmezken sağ eli ile önüme gelen saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı. "Efendim güzelim"

"Günaydın" dedim içime dolan mutlulukla. Saçlarımın arasına küçük bir öpücük kondurup "Günaydın" dedi.

Bakışlarım üzerime dönerken, üzerimdeki geceliğime bakıp daha sonra bakışlarımı Aras'a çevirdim.

"Bunları bana senin giydirmediğini söyle" sağ kolunu belime atıp beni üzerine çekti. Şuan başım göğsünde üzerinde uzanıyordum.

"Söylesem ne değişecek zaten çıtçıtlı atletlerden giyiyorsun. Harbi ya kızım sen yanmıyor musun onunla?"

"Yok valla" dedim yerimin rahatlığına bakarken. "Onu giymeyince rahat edemiyorum"

"İyi bakalım, hadi giyinde kahvaltımızı yapmaya gidelim" yerimde iyice yayılıp, Aras'a sarıldım. "Bu sefer de bana köpek balığı yedirmeyeceksin değil mi?"

Gülüp, "Yedirirdim de onu da çok sevmenden korkuyorum" dedi.

"Hadi ordan" diyerek üzerinden kalktım. Tekrar gülerek yanağımı öptü.

Sert bir bakış atarak yataktan kalktım. Kenardaki bavulumdan jean ve crop çıkartıp odada bulunan lavaboya ilerledim. İşlerimi halledip üzerimi değiştirdiğimde Aras'ta üzerini değiştirmiş pencere kenarındaki koltukta telefonu ile ilgileniyordu.

Elimdeki pijamalarımı bavuluma koyup saçlarımı sıkı bir at kuyruğu yaptım.

En sonunda Aras'ta ayağa kalkmış komodinin üzerine bıraktığı arabasının anahtarını alıp elimden tutmuştu. Hiç konuşmadan odadan çıkıp asansöre doğru ilerledik.

Otelden de çıktığımızda Aras'ın arabasına binerek başımı koltuğa yasladım. Cebimden çıkarttığım telefonum ile yol boyunca ilgilenmiş arada Aras ile konuşmuştuk. Yarım saatin sonunda köy evi gibi bir yere geldiğimizde duran araba ile bu sefer Aras'ı beklemeden çıktım.

"Gel bakalım" diyen Aras elimi tutup içeriye doğru yürümeye başladı. Oldukça şirin âdeta köy evini andıran bir lokantaya getirdiğinde dışarıda bulunan masalardan birine geçip, oturduk. Gelen çalışana serpme kahvaltı istediğini söyleyip, çalışanı gönderdi. Daha sonra yanında oturan bana kolunu omzuma atıp diğer elinde tuttuğu telefonu ile resmimizi çekmeye başladı. Tatlı olduğumu düşündüğüm birkaç poz verip son olarakta Aras'ın yanağını öptüğüm bir poz vererek geri çekildim.

Önümüze gelen kahvaltılıklara iştahla bakıp, saldırmaya başladım. Ben hızlı hızlı yerken Aras'ın telefonu çaldığında bakışlarımı ona doğru çevirdim.

Gelen aramayı önemle açmış karşıdaki kişiyi dikkatlice dinlemişti.

"Ne? Önemli bir şeyi yok demi?" Kenarda duran ceketini alıp ayağa kalktı. Onunla birlikte bende ayağa kalmıştım.

"Tamam geliyorum ben şimdi" hızla hesabı ödemeye gitmiş daha sonra benimle birlikte arabaya binmişti.

Biraz sakinleşmesini beklerken, Aras iyice sinirlenmeye başlamıştı. "Aras?" Diye sordum tedirgince. Ses vermeyince "Kötü birşey mi oldu?" Dedim.

Sinirle çatılan kaşları daha çok çatılırken başını sıvazladı.

"Annem" devam etmesi için ona baktım. "Kaza yapmış"

"D-durumu n-nasılmış" dedim titreyen ellerim ve şoktan kekeleyen ağzım ile.

"İyi diyorlar da, bilmiyorum! Allah kahretsin!" Diyip direksiyona sert bir yumruk indirdi. Çıkan ses ile yerimde sıçrayıp sol elini avuçlarımın arasına aldım.

"Sakin olmalısın ilk önce, böyle araba kullanamazsın"

"Sikerim arabasını" diyip gaza iyice basmaya başladı. Otele geldiğimizde Aras çıkış işlemlerini yaparken ben odada son eşyalarımı düzenlemiş bavulları çalışana vermiştim.

Otelden çıkışımız ile Aras arabayı hiç kullanmadığı kadar hızlı kullanmış, 3 saatlik yolu 2 saatte gelmişti.

Yolda Efe'yi aramış Leyla Yengenin durumunu sormuştum. Doktorlar önemli birşeyinin olmadığını sadece araba sürerken arabayı ağaca çarptığı için başında küçük bir kanamasının olduğunu söylemiş. Birkaç saat içerisinde uyanacağını ve kesin bir sonuç söyleceklerini belirtmiş.

Leyla Yengenin olduğu hastanenin önünde durduğumuzda hızla arabadan inip bizimkilerden öğrendiğimiz oda numarası ile hızla o kata çıkmıştık. Odanın önünde bulunan annemgil ve bizim ekip ile onlara döndük.

Aras karşısında yıkılmış bir şekilde duran babasına bakıp "Baba?" Diye seslendi.

Tam bu sırada odadan çıkan hemşire "Hasta uyandı" dediğinde herkes bir anda odaya girdi. Cümbür cemaat odaya doluştuğumuzda herkes U şeklinde sıradaydı.

Leyla Yenge domuz gibi olduğunu belirtip bizimle şakalaştığı sırada odaya giren doktor ile bakışlarımız o yöne doğru çevrildi.

"Leyla Hanım öncelikle geçmiş olsun" deyince Leyla Yenge başını salladı. "Sağolun"

"Elimdeki test sonuçlarına göre bebeğiniz de sizde çok sağlıklısınız"

Gülümseyerek Leyla Yengeye dönecekken bir anda aklıma dank eden sözler ile elim ayağıma dolaştı.

"Ne?" Diye mırıldanırken Leyla Yengenin şok ile bayılması, Haluk Abinin karısına yardım etmeye çalışması ve Efe'nin "Haluk Abii yaş yetmiş, iş hâlâ bitmemiş" demesi bir olmuştu.

Bölüm yorumlarını buraya alayımmmm.

Sizce son bölüm gerçek mi yoksa test sonuçlarında karışıklık mi oldu?

Eğer durum gerçekse sizce buna Aras ne tepki verecek?

Efeyi özleyenler derneği??

Bunlarda bir tatil yapamadılar aw diyenler?

SINIR: 55 VOTE YORUM SİZE KALMIŞ⭐

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top