Düğün
Her yerim zangır zangır titriyor. Odada tek başına Alaz'ı bekliyorum. Nihayet bu aksiyonun son evresine geçiyoruz. Birazdan tüm konuklar önünde evlenip karı-koca olacağız. Yaklaşık üç hafta önce mezun olmuş, iş başvurularını yapıp, arkadaşlarıyla Akyaka'ya tatile gelen bir kızdım. Kader mi desek tesadüf mü bir çift gözle başlayan hikayem nikah masasında sonlanıyordu ya da daha yeni başlıyordu.
Aynada son kez kendime baktım. Çok güzeldim yaa bu arada çaktırmadan totomu kaşıdım tabii diğer ahalinin üzerimde uyguladığı nazar ritüellerinden bana kalan tek yöntemdi.
Halalarım, yengelerim, Selma teyzem üzerime bütün duaları okudular. Kızlar gelinliğimin içinde görünmeyen yerlerime mavi boncuk taktı, biri kulağımın arkasına sürme sürdü birileri tükürdü. Onu kim yaptı bu arada anlayamadım. Özellikle Nihal teyze evin her yerine üzerlik çörek otu ve bilimum değişik otları tütsületti.
Bir tek Şaman ve Afrikalı kabile şefleri kaldı bana nazar ritüeli yapmayan.
Birazdan şu kapıdan Alaz'ın kolunda birlikte çıkıp farklı bir hayata adım atacağız. Korkuyorum kendimi tamamen ona kaptırmaktan. Artık inkar etmek saçmalık olur. Onun bakışı, dokunuşu midemdeki kelebekleri harekete geçiriyor. Birbirimize karşı bir çekim var ama bu aşk mı alışkanlık mı yoksa birlikte olan mecburiyetimizden miydi bunu bilmiyordum.
Ya ben ona aşık olur ve ayrılma zamanı geldiğinde tek taraflı bir aşk mağduru olursam ve bu aşk benim ilk aşkım ilk sevdam olacak. Ben kaybetmekten yoruldum. Kaybetmek istemiyorum o yüzden aşık olmayacaksın Hazal hanım asla ve asla onu sevmeyeceksin acı çekmeyeceksin. Kendime söz verip tembihlerken kapı çaldı.
"Girin."
Ben arkamı dönerken Alaz içeri girdi. İkimiz de birbirimize büyülenmiş gibi bakıyorduk. Çok yakışıklıydı zalımın oğlu gel de sevmeee evet Hazal sevme kesinlikle sevme.
"Çok, çok güzel olmuşsun. Bir gelinlik bir insana ancak bu kadar yakışabilir."
"Beğendin mi gerçekten?"
"Beğendim tabii. Enfes olmuşsun. Su gibi..."
Koluna girmemi istedi. İşte başlıyoruz. Adım adım evliliğe yürüyoruz. O an bacaklarım titredi. Sanki önümdeki hayal perdesi aniden aralandı. Ay ben gerçekten evleniyorum. Müzik eşliğinde ve tabii alkışlar arasında alana girdik. O an kendimi ünlü biri gibi hissettim. Bir taraftan da utanmıyor değildim. Garip şey her düğünde yaldır yaldır kendini pistlere atan ben şu anda ciddi ciddi utanıyordum. Neyse ki damat bey ile adımlarımız uyum içindeydi. Herhangi bir sakatlık çıkmadan pistin ortasına gelmeyi başardık ve düğün dansı.
Allah'tan dün geceden antrenmanlıyım da o an heyecandan düşüp bayılmadım. Ayy herkes de bize bakıyor. Hem bakmakla kalmıyor birbirlerinin kulağına eğilip fısır fısır bir şeyler söylüyorlar. Ay kesin dedikodumuzu yapıyor bunlar. Nereden mi biliyorum? E aynı yoldan ben de geçtim herhalde. Az gelin damat kritiği yapmadım düğünlerde. Bir gün benim de böyle bir şeyin başıma geleceğini hiç düşünmedim desem. Ay insan bir düşünür değil mi? Rahibe misin sen? Hayır yani illaki evlenecektin.
Dans ederken sanki büyülü bir anın içindeydim. Kehribarın gözleri ışıl ışıl bana bakıyordu. Hafifçe sallanıyor, etrafımızda dönüyorduk. Kısa zamanda diğer çiftler de pistte yerini aldılar. Eda Mert ile Zeynep Yiğit ile Yeşim ise Murat ile dans ediyordu. Herkesin keyfi yerindeydi.
Sıra nikah törenine gelmişti. Nikah memuru o malum soruyu sorduğunda Alaz avazı çıktığınca "Evet!" diye haykırdı. Ay ben yerin dibine girdim. Bu ne yaa!. Sonra sıra bana geldi. ağzımdan daha olgun bir "Evet" çıktı. Karı koca ilan edilir edilmez hemen Alaz'ın ayağına bastım. Çakma evlilik olsa da da bu zevkten kendimi mahrum edemezdim. O an Alaz'ın yüzüne baktım. Çaktırmadan gülüyordu. Belli ki onun da hoşuna gitmişti. Ayağına basmama ses çıkarmayacaktı.
Alaz ellerimden tuttu, ışıldayan gözleriyle yüzüme yaklaştı ve alnımdan öptü.
Nikahtan sonra tekrar dans pistine geçtik artık karı kocaydık. Daha sonra takı merasimi başladı. Düğünlerde en nefret ettiğim bölüm hem zaman kaybı hem de gelinle damat için tam bir işkence. Önce Alaz'ın akrabaları sıraya girdi. Daha sonra benim küçük familyam.
Nihayet bu işkence bitti. Küçük bir kuyumcu açabilirdim artık. Güneşi dahi kıskandıracak şekilde parlıyordum
Kaynakçı maskesi olmayan yaklaşamazdı yanıma. Yaldır yaldırdım. Herkes dağıldı ve biz ortada sap gibi kaldık. Altınlar kollarımı ve boynumu yere doğru eğerken yanımıza kızlar yaklaştı.
"Çok komik görünüyorsunuz."
"Şu iş bir bitsin ben hepinizi kahkahadan öldüreceğim. Merak etme Yeşim gülerek ruhunuzu teslim edeceksiniz."
Eda ve Zeynep gülmekten konuşamıyor, yanlarına Karagöz, Hacivat bir de Pişekar (Mert, Yiğit ve Murat) hepsinin otuz iki dişi sayılıyor.
"Hiç sırıtmayın sizi de göreceğiz. O zaman ben de kahkahalarla güleceğim halinize" dedi Alaz.
Üçünün de yüzündeki gülümseme dondu. Bu sefer Alaz ve ben gülmeye başladık. Ay mutlu muyum neyim. Evet, bayağı mutluyum. Arkadaşlarım, sevdiklerim herkes beni dört bir yandan kuşatmışken sanki o an Alaz ve ailesiyle yıllardır tanışıyormuş da gelişmiş derin bağlarınız varmış gibi hissettim. Neydi bu şimdi. Çok garip. Kimsenin yanında hele hele haftalar önce tanıştığım bir yabancının yanında hissedebileceğim bir şey değildi bu.
"Hazal odaya gidecekmişiz emir büyük yerden hadi kızlar yardım edelim Merkez bankasına."
Kahkaha atarak koluma girdi Eda. Diğer koluma da Zeynep. Yeşim hanım Murat beyle flörtleşme peşinde. Hiç güvenmiyorum sana süt oğlan gözüm sende. Daha iki hafta önce bana mavi boncuk veriyordun ne çabuk acını unuttun.
Ben bunları düşünürken Alaz'ında Murat'a şüpheyle baktığını gördüm. İkimiz de birbirimize baktık. Tek şüphelenen ben değilim sanırım.
"Sanırım aynı şeyi düşünüyoruz. Sen kızlarla odaya git ve üzerindeki yükten kurtul ben de Murat'la biraz sohbet edeyim."
Tamam dedim ve odaya doğru yöneldik. İkimizin de aynı anda aynı şeyleri düşünmesi hoşuma gitti ve az önce hissettim şeyi yeniden hissettim. Tuhaf çok tuhaf.
-Alaz-
Üç hafta önce tesadüfen hayatıma giren Meneviş gözlüm az önce benim eşim olmuştu. Ona göre bir yıllıktı, bana göre bir ömürlüktü. Hala hayal gibiydi. Karakolda onu ilk kucaklayıp dışarı çıkarttığım anda onunla kaderimiz bir yolumuz bir olmuştu. Susmazsa onu öpmekle tehdit etmiştim ya aslında tehdit değildi şimdiye kadar hiçbir kadını Hazal'ı öpmek istediğim kadar istememiştim o anda. Bu bir şehvet ya da bir anlık heves değildi. Hazal'ı görmek için iş disiplinine asla ödün vermeyen ben bile işten kaytarıp mazeretlerle onun dibinden ayrılmıyordum. Onunla alengirli bir şekilde girdiğimiz bu yolda her şeyi yerli yerine oturtup muhteşem meneviş gözlümle ömür boyu mutlu olmak için mücadele edecektim. Kader işte böyle sürprizlerle doluydu.
Takı merasiminden sonra gerçekten çok komik görünüyorduk. Özellikle Hazal altından bir heykel gibi görünüyordu.
Kızlar Hazal'ı içeriye götürdü. Benim de ikimizin şüphelendiği şeyi halletmem gerekiyordu.
Murat'a bazen gıcık da olsam öyle şerefsiz bir karakteri yoktur. Mert ve Yiğit'e seslendim Murat'la birlikte evin spor alanına gittik.
"Murat sen ne yapıyorsun?"
"Ne yapıyormuşum kuzen?" Dedi sırıtarak.
"İki hafta önce Hazal'a boncuk veriyordun. Şimdi ise onun en yakın arkadaşıyla flörtleşiyorsun. Ve bu durum hem benim hem de Hazal'ın hoşuna gitmedi.Yeşim Hazal için çok önemli onun üzülmesini istemez ve ben de istemem. Sen hayırdır. Senin dalağını sökmeden dökül bakalım."
Tabii dalağını sökecek değildim ama ağzına iki çakasım vardı. Hele menevişime ayarsızca yürümesini hatırladıkça bunu yalnızca Yeşim için değil içimin soğuması için yapacaktım. Ama daha fazlasını yapacak değildim ne de olsa akrabaydık ve itiraf ediyorum tüm gıcıklığına rağmen seviyorum keratayı. Şöyle iki kere çakınca ayarsızlığına ayar verecektim o kadar. Bir ağabey olarak yani.
Neyse bu Murat söylediklerimin karşısında kahkaha atmaya basladı. Öyle böyle bir kahkaha değil ama. Hey Allahım bu çocuk iyice delirdi ya da numara yapıp kaçmanın peşinde. Anladı tabii yiyeceği dayağı.
"Sen kendinde misin?" diye sordum ama bu arada bizimkiler de gülmeye başladı.
Kafayı yemek üzereyim anlaşıldı. Hak geçirmeden üçünü de döveceğim. Karar verdim yani...
"Kendinize gelin! Sinirlerimi daha fazla zıplatmayın"
"Ya kuzen süpersin sen. Beni güldürdün Allah da seni güldürsün."
"Oğlum sen manyak mısın kafayı mı yedin kendine gelsene!"
Yok yok bu kez endişelenmeye de başladım. Tamam tamam dövmekten de vaz geçtim. Delidir ne yapsa yeridir.
"Tamam tamam... bak kuzen ben Hazal'dan hoşlanmadım. Hem de hiçbir zaman. Okey süper bir kız, muhteşem biri.." diyordu ki üstüne yürüdüm.
"Sakin kuzen sakin sevdiğinde gözüm yok ama harika biri demek istiyorum. İyi kız yani..."
"Gözün yoktu da ne diye etrafında fıldır fıldır gezip dibine kadar sokuldun eleme mi yapıyordun ya şundadır ya bunda diye."
Şimdi de sinirim zıpladı. Vazgeçtim döveceğim ben bu gevşeği. Tam yumruğu atıyordum ki bizimkiler araya girdi.
"Abi bir dinle sakin ol!"
"Evet kuzen bir dinle relaks. Bak şimdi Nihal teyzem beni aradı. Düğüne gelmemi Hazal'la ilgilenip seni kıskandırmamı istedi. Çünkü senin aklın başka bir yerinde geziyormuş. Güzelim kızı kaptıracakmışsın akılsızın tekiymişsin. Bu planı uygulamak için ben lazımmışım. Ama dediği doğru bak seni çıldırtmak ve kendine getirtmek için seninle rekabet etmek gerekiyormuş. Bak sayemde aşık olduğun kızla evleniyorsun. Bu iyiliğimi de unutma kuzen."
Vay anasına ya resmen komplo kurmuşlar. Kız elden gidiyor elini çabuk tut taktiği yapmış. Nihal Sultan ayakta alkışlıyor ve şapka çıkarıyorum sana ama bunun acısını hepinizden çıkaracağım. Hazal'a da olaydan şimdilik bahsetmeceğim.
"Ne yaptınız ne yaptınız..."
"Abi kızdın mı?"
"Şebeke misiniz ulan siz..."
"Aha vallahi kızdı. Yok abicim. Yani emir büyük yerden geldi. Nasıl hayır diyebilirdim. Yoksa hiç öyle şeylere teşebbüs edecek bir insan mıyım kuzen."
"Sus hala duruyor karşımda. Serseri. Bir olmuşlar teşkilata getirmişler. Yahu ben bilmiyor muyum? evlenmeyi. Size mi kaldı. Hem ben öyle kıskanarak gaza gelecek biri miyim? Hadi yürüyün. Gözüm görmesin."
"Yok abi öyle bir insan değilsin. Şu an evlenen de sen değil dijital ikizin zaten."
"Ulan hala konuşuyor karşımda zevzek."
"Gidiyorum. Gittim bile..."
"He bu arada Murat Yeşim'i sakın üzme. Hazal'a bırakırım seni parça pinçik eder. Ben de kenardan zevkle izlerim. Kılımı kıpırdatmam."
"Hiç merak etme kuzen. Sen ne kadar ciddiysen ben de o kadar ciddiyim. Yanlış olmayacak"
"Bizi merak eder..." demeye kalmadan ön taraftan sesler gelmeye başladı.
Hepimiz koşarak gittik ve gördüğüm manzarayla kan beynime sıçradı. Şerefsiz Serkan Hazal'ın elinden tutmuş çekiştiriyor. Elinde de silah!
Tabii Hazal direndiği için de bir adım ilerleyemiyor. Panterim diye boşuna demiyorum ben ona. Süratle yanlarına gittim. Herkes beni durdurmak istedi. Ama benim Hazal'dan başka hiçbir şeyi görecek durumum yoktu. Bir tek annem müdahale etmedi. Yüzüne baktım ve bana iki gözünü kapatıp sana güveniyorum demek istedi. Şu işi bir halledeyim o güzel yanaklarından bolca öpeceğim Sultanım.
"Bak büyük hata ediyorsun bırak Hazal'ı eğer onun saçının teline zarar verirsen mahvederim seni!"
"Hiç çeneni yorma Alaz efendi dedesi onu bana verdi o benim"
"Ben mal mıyım da sana verileceğim. Sen önce bir hanımefendiyle nasıl konuluşacağını öğren. Öküz!"
"Çek o pis ellerini karımın üzerinden."
"Karım mı? Hayır! O benim karım olacak!"
"Sen dangoz musun karım diyor evlendik biz. Kocam o benim. Defol git ya."
"İnanmıyorum. Hayır! Çekilin önümden yakarım."
"Karımı duydun. Şimdi bırak silahı. Uslu uslu evine dön yoksa senin karımın kolunu çekiştirdiğin her parmağını uslu uslu kırarım. Sonra da tüm saçlarını tek tek kopartır misina yaparım. Peşinden o kırdığım her parmağını ayrı ayrı gözüne sokar olmayan beyninden geçirir tarihe yeni bir tür dikiş icat edildi diye yazdırırım. Anladın mı it!"
Adamın beti benzi attı. Demekki sarf ettiğim bu kallavi tehdit amacına ulaşmıştı.
Etrafa bakındım Serkan'ın arkasında korumalar yerini almıştı. Bu adam buraya silahla girerken nerdeydiniz? Bu iş çözülsün hepinizin canına okuyacağım.
Hazal'ın gözlerine baktım kesinlikle bir hamle peşindeydi. Kafamı olmaz anlamında salladım ve bana göz kırptı çatlak. Yanlış bir şey yapıp zarar görecek diye yüreğim titriyordu.
Yarim yavaş yavaş gelinliğin önünü toplamaya başladı. Yo yo yooo... Hayır ayaklarında spor ayakkabı mı var onun?
Bu arada Serkan paniklemeye başladı. Sürekli etrafına bakınıyordu. Etrafının sarıldığını anladı zekasız. Hazal'a ilgisi azaldı. Bizim oğlanlara baktım. Onları işaretle yönlendirip birini sağ birini de sol tarafa geçirttim. Mert bir yandan Yiğit bir yandan konuşup ilgisini Hazal'dan daha fazla uzaklaştırıyorlardı. Ben de yavaş yavaş Serkan'a yaklaşırken sürekli tetikte etrafıma bakıyordum.
Hamlemi dikkatli yapmam şarttı. Hazal'la göz göze geldik. O da bana ısrarla hayır anlamında başını sallıyordu. İyice yaklaşmıştım ki ömür törpüm Serkan'a okkalı bir tekme yerleştirdi. O anın kritiğini sonra yapmak şartıyla ben de üstüne atlayıp yere indirdim pisliği. Yere düşerken elindeki silah fırlayıp Murat'ın ayağının altına düştü. Murat çevik bir hareketle tabancayı yerden alıp beline soktu.
Bu arada yani ben Serkan'ın hakkından sanatsal bir şekilde gelirken bizim çocuklar da olaya dahil oldu derken ortalık çok pis karıştı. Serkan'ı iyi ama bayağı iyi bir hırpaladıktan sonra gelen jandarmaya teslim ettik.
Teslim etmeden önce kulağına "Eğer seni bundan sonra Muğla il sınırlarında görürsem aileme, sevdiklerime, özellikle Hazal'a, yani benim karıma, yaklaşır onu ve içlerinden herhangi birini sesinle dahi rahatsız edersen seni öyle bir hale getiririm ki bırak rehabilitasyonu, çorbayı bile pipetsiz içemezsin tamam mı? Sakın unutma bu sana son ikazım kesinlikle mahvederim seni."
-Hazal-
Kızlarla giyindiğim odaya geçip üstümdeki ganimetleri boşalttık.
"Hazal artık her gün takınır bilezikleri Muğla'da dolaşırsın."
"Tabii tabii haklısın Eda ben de öyle düşünüyorum. Ağzıma da bir sakız çiğneye çiğneye gösteriş yaparım."
"Hazal ve bilezik takmak rüyanda zor görürsün." Dedi Zeynep.
"Yeni gelin artık o Zeynep davetlere, yemeklere düğünlere hatta ve hatta günlere gidecek salına salına dolaşacak. Kek, pohaça ve kısırları gömecek."
"Evet haklı mesela gömmeye önce Eda'dan başlayacağım."
"Şaka bir yana çok güzeldi her şey. Harika bir çift oldunuz. Birbiriniz için yaratılmışsınız resmen"
Ah Zeynebim bir bilsen durumu aslında bizzz...
"Eee heyecanlı mısın?"
Biz konuşurken Yeşim de teşrif edebilmişti yanımıza.
"Ne için heyecan Yeşim?"
"Gece ikiniz başbaşa... Hani şey... Bu akşam gerdek ya... Siz Alaz'la karı koca oldunuz ya... Herkesin yaptığı..."
Tüüü utanmaz düşündüğü şeylere bak... Aklına gele gele bumu geldi?
Aman Allahım utancımdan yerin dibine gireceğim şimdi. Bunlar böyle düşünüyorsa dışarıdaki çoğu insan da aynı şeyi düşünüyordur.
"Niye kızıyorsun her düğüne gittiğimizde biz de gelinle damadın arkasından konuşmuyor muyduk?"
He konuşuyorduk... Nasıl bir sapıksak artık... Siz siz olun düğüne gidin pastanızı meyve suyunuzu içip hayırlı olsun dedikten sonra evinize gelin. Size ne milletin gerdeği merdeği... Etme bulma dünyası işte... Her fani bu düğün şeysini yaşayacak. Yani çoğunlukla... O yüzden siz yapmayın uslu olun.
"Yok canım biz değişiklik yapıp bu akşam pişti oynayacağız."
Ne gerdeği... Gerdek gerdek deyip germeyin beni . Gererim sizi. Gerdek merdek yok. Biz bir sene ayrı ayrı yatacağız.
"Pişti mi oynayacaksınız?"
Kesin bu Yeşim'i bebekken tepe üstü düşürmüşler diye düşünürken Yeşim birden çığlık attı.
"Ne cimdikliyorsun Eda. soru sormakta mı yasak?"
Kesinlikle eminim cimdik olimpiyatları olsa Eda kazanır.
"Sorulur sorulur da canım böyle de alenen sorulmaz. Sanane insanların düğünden sonra yaptıklarından."
Yeşim, "Üfff iyi be hadi sizin yüzünüzden diyeceğimi de unuttum. Çiğdem teyzeyle Şeyma teyze dedikoduyu sonraya bıraksınlar Hazal hanımın burada düğünü var bir zahmet teşrif etsinler dedi."
Offf çok sert ültimatom ağır toplardan...
"Hadi kızlar benim işim tamam."
Tam kapıdan çıkıyordum ki aklıma en önemli şey geldi .
"Kızlar bir dakika bekleyin."
Tekrar içeri girdim. Topuklu ayakkabılarımı çıkarıp spor ayakkabılarımı giydim. Kızların hepsi ağzı açık bana bakıyordu.
"Ne bakıyorsunuz? Rahat oynayamıyorum. Şimdi pistin tozunu attıracağım."
"Sen harbiden çatlaksın. Allah Alaz'a sabır versin."
"Aminnn inşallah Eda'cığım." Dedim. Ben de öyle diyorum sürekli. Bir sene boyunca canına okuyacağım....
Her şeyi halledip dışarı çıktık. Bizimkilerle birlikte tam piste gidiyordum ki biri kolumdan tuttuğu gibi çekiştirdi.
Ağzımdan çıkan çığlıkla birlikte herkes bana baktı. Panikle beni tutanın kim olduğuna bakınca korku ve şoku birlikte yaşadım. Serkan beni sürüklüyordu. Amcalarım kuzenlerim üstüne atılmaya çalışsa da onlara doğrulttuğu silah hepsini durdurdu.
"Bırak beni!"
"Asla bırakmam benimle geliyorsun. Müdahale eden olursa alnının çatından vururum ona göre!"
Gözlerim Alaz'ı arıyordu kahramanımı ama yoktu. Nerdeydi bu adam? Adamın karısı kaçırılıyor, ortalıkta yok rahatlığa bak."
Artık direnmeye başlamıştım beni çekiştiremiyordu. Tam o sırada Kehribarım geldi az önce biraz gömmüş olabirim ama olsun o duymadı.
Çek o ellerini karımın üzerinden dedi. Ben bittim ama tabii Serkan inanamadı ve biz o karım ben kocam diyerek bu arada bizde ne meraklıymışız karı-koca olmaya görmemiş gibi.
Aslan kocam benim tehdit üstüne tehdit ediyor. Çaktırmadan da ufak ufak yaklaşıyor. En yakın benim ve ona öldürücü darbeyi de kolayca ben atarım. Alaz'ın yüzüne bakarak hazırlanmaya başladım.
Kimin kocası buuu bu benim kocammmm!.. O hemen anladı niyetimi. Bir yerden duymuştum "kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan alırmış." Biz de artık birbirimizin hamlelerini çözüyoruz.
Bana kafasıyla hayır anlamında işaret yaptı. Ben de ona göz kırptım. Gelinliği toplamaya başladım. Alaz'ın gözleri yuvalarından fırlayacaktı nerdeyse sonra birden yüz ifadesi değişti. Sanırım spor ayakkabılarımı fark etti.
Mert'le Yiğit'i konuşlandırdı ve o hamle yapmaya başladı bu sefer. Ben ona hayır işareti yaptım. O da bana göz kırptı. Kesinlikle yılın çiftiydik. İki cengaver karı koca.
Onu daha fazla riske atamazdım. Elinde silahı olan bir embesil vardı ve ne yapacağı belli değildi.
En sonunda bütün gücümü toplayıp bacak arasına okkalı bir tekme yapıştırdım. Ortalık bir anda savaş alanına döndü. Biri beni tuttuğu gibi o hengameden çıkardı. Canım Eda'm benim her zaman en büyük desteğimsin.
Kaos bitmişti ortalık sütlimandı artık. Misafirler ayrılıyordu. Biz bize kalmıştık neredeyse. Sandalyede oturmuş bekliyordum. Birden ayağa fırladım. Kızları yerlerinden hoplattım. Alaz misafirleri geçirmek için gitmişti.
"Ben oynamak istiyorum."
"Hazal canım kendinde misin? Az önce hayatımızın şokunu yaşadık. Az daha gece haberlerinde son dakika olarak manşet verilecektik."
"Tabii ki farkındayım ama şu anda her şey normal ve bugün böyle tatsız bitsin istemiyorum. Bir defa oynayayım bu spor ayakkabıları boşuna mı giydim? Tabii ki hayır Serkan'ı tekmelemek için giymişim asıl"
"Kendi sorduğu soruya kendi cevap verdi ya normal değil"
Birden müzik çalmaya başladı. Oynaya oynaya piste attım kendimi. Benimle birlikte diğerleri de kendini pistte buldu.
Birden karşıdan bana yandan çarklı bir gülümsemeyle gelen Alaz'la göz göze geldik. Gülerek cevap verdim ben de ona. Yanıma geldi yavaşça eğilip
"Sen tam bir çılgınsın. o kadar olay üstüne hala oynayabiliyorsun" dedi.
"sende oyna hadi katıl bize bu bizim düğünümüz."
Şimdi ne dedim ben aman boşver haksız mıyım bizim düğünümüz tadını çıkaralım.
-Alaz-
Her geçen saniye daha da çok aşık oluyorum. Sende kayboluyorum Meneviş gözlüm. Seninle insan her duyguyu her anı doya doya yaşar. Misafirleri geçirip bizimkilerin yanına dönerken onun o pistteki oynamasına yüzündeki gülümsemesiyle bir kez daha çarpıldım. Aşık olduğum kadına her seferinde tekrar tekrar aşık oluyordum.
Yüzündeki o neşe mutluluk her şeye bedeldi. Bana sarf ettiği sözle dünyalar benim oldu. Haklıydı bu düğün ikimizindi. En çok da biz tadını çıkarmalıydık. Üzerimden ceketi çıkarıp ben de eşlik ettim güzel karıma...
-Hazal-
Saat oldukça geç olmuştu ve artık herkes perişan durumdaydı.
Selma teyze "Evet nihayet ufak tefek pürüzler de olsa hayırlısıyla düğünümüzü bitirdik. Hepimiz yorgunluktan ölüyoruz. Evli evine misali hadi bakalım" dedi.
Yanımıza geldi. Önce ben elini öpüp doyasıya sarıldım. Bana çok güzel büyüklük yaptı. Anneannem oldu benim.
"Allah sizi bir yastıkta kocatsın kimse mutluluğunuzu bozmasın. Kem gözler sizden uzak olsun yavrularım inşallah."
Aslında çok üzülüyorum sizin gibi insanları kandırıyorum. Ne kadar çırpındılar benim için
"Allah razı olsun Selma teyzem. Sen benim hiç görmediğim anneannem oldun. Bana şefkatli kollarını açtın kaç gündür benim için çabalıyorsun hakkını helal et." Dedim ve kokusunu içime çeke çeke sarıldık. Sonra sırasıyla herkes iyi dileklerini sundu. Hepsiyle sarıldık öpüştük. Bir tek Mahir amcam en sona bıraktım. Bu merasimi bu telaşlar sırasında hiçbiriyle tam konuşamadık. Kına gecesinden sonra halam benimle bir konuşma yaptı. İçlerindeki pişmanlığı yaşananları, buraya ilk geldiğinde Alaz'a neden öyle davrandığını... Çok güzel bir sohbetti. Artık yavaş yavaş birbirimizi tanıyoruz ya da tanımaya çalışıyoruz işte.
Mahir amcam usulca yaklaştı yanıma...
"Hazalım güzel gözlüm bizim için kendini feda ettin. Senin yaptığını bu ailede hiçkimse yapamadı bize. Hakkını helal et. Biz sana kol kanat gerecekken sen bizi kanatlarınla sardın. Bu evlilik ömür boyu sürsün, mutluluğunuz daim olsun. Birbirinize aşkla bakan gözlerinizde o pırıltı her geçen gün çoğalsın. Senin kimse olmadan da bu dünyada ayaklarının üzerinde durabileceğini biliyorum ama Alaz'la yan yana muhteşem bir çift oluyorsunuz ve hiç ayrılmayın inşallah" dedi elini öptüm ve tekrardan doyasıya sarıldık.
Vedalaşma bitmişti. Tam herkes gidecekken "Ben size bir yorgunluk kahvesi yapsaydım. İçip öyle gitseydiniz?" dememle herkes bana dönüp garip bir şekilde baktı. O kıkırtıları duymadım sanmayın.
"Sağ ol kızım yarın kahvaltıdan sonra içeriz senin ellerinden kahveleri."
"Evet Selmacığım yarın hepinizi kahvaltıya bekliyoruz. Hepinize söylüyorum sabah görüşmek üzere" dedi sevgili kayınvalidem.
Sanırım bu bana düğün bitti Hazal mesajıydı.
"Hadi Hazal kızım biz içeriye girelim çok yoruldun"dedi.
"Tamam Nihal teyze girelim" dedim ve içeriye girip giyindiğim odaya yöneldim tam içeri giriyordum ki.
"Hazal yavrum orası sizin odanız değil gel kızım"
"Bu oda da güzeldi. Ben bu odayı seviyorum."
"Siz artık evlendiniz. Alaz'la bu odada kalacaksınız." Dedi bir odanın önünde durdu. Kapıyı açtı benim içeri girmemi bekledi ve oda girdi.
"Bak yavrum burası size ait senin istemediğin yada eksik olan birşey varsa söyle hallederiz. Senin eşyaların yerleştirildi.
Benim eşyalarım az bir şey zaten Nihal teyze"
"eksikleri tamamladık dolapta herşey fazlasıyla mevcut ben şimdi çıkayım yavrum. Allah bana senin gibi bir kız evlat nasip etti şükürler olsun. Rabbim mutluluğunuzu daim etsin bozmasın inşallah."
Onunla da sarıldık ve odada tek başıma kaldım.
Dolaptan pijamalarımı alıp banyoya gitmek için hareket ettim tek tek hepsine baktım minyonlu pijamalarım yoktu. Birde sanki bu odada bir eksiklik vardı. Ama bir türlü bulamadım. En son kalan dolap kapağını açmamla birlikte bir paldır küldür oldu olduğum yerde kalakaldım......
Hazal'ım minyonlu pijamaları bulabilecek mi? Sizce😂🤭
O paldırtı kültürdü de neydi?🤔
Düğün bölümünü çok uzun yazdım artık beğen butonuna basmayı ihmal etmezsiniz inşallah😉
Beğeni ve Yorumlarınızı eksik etmeyiniz? 🌸
Lütfen Beğenileriniz için ⭐ işaretlermisiniz? 🤗🌸
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top