Üçüncü Bölüm: On Sekizinci Kısım
Elizabeth çok geçmeden eski canlılığını, şakacılığını yeniden bulmuş olduğu için nişanlısından, "Nasıl oldu da beni sevdin?" diye hesap sordu. "İlk başlangıcı nasıl oldu bu işin? Bir kez âşık olduktan sonra beni sevmekte devam edişini çok iyi anlayabiliyorum. Ama ilk başta seni bu aşka düşüren ne olabilir?"
"Aşkımın temelini oluşturan saati, dakikayı, yeri, olayı, sözü, bakışı kesin olarak bilemeyeceğim. Çok zaman geçti aradan. Zaten ben işin farkına varıncaya dek bir de baktım ki yolun yarısına ulaşmışım."
"Güzelliğimi ilk geceden yadsımıştın. Kibarlığıma gelince, sana karşı hep kaba davrandım. Hemen hemen her sözümle seni iğnelemek, incitmek istedim. Hadi, açık söyle, terbiyesizliğime mi vuruldun benim?"
"Kafalı oluşuna, laf altında kalmayışına vurulduğumu söyleyebilirim."
"Korkma, terbiyesizlik de. Küstahlık, de. İşin doğrusu şu ki, sen kibarlıktan, yaltaklıktan, dalkavukluktan bıkmış, usanmış durumdaydın. Senin gözüne girmek için çırpınan, sana yaranmak için her sözüne hak veren kadınlardan iğrenmiştin. İşte ben bu kadınlardan bambaşka olduğum için ilgini, merakını çektim. İyi bir insan olmasaydın, benim bu davranışlarımdan da nefret ederdin. Ama sen takındığın bütün soğuk tutumlara karşın asil ruhlu, dürüst bir erkeksin. Bu yüzden de etek öpücülerden oldun olası iğreniyordun. İşte, gördün mü, hesap vermek yükünden kurtardım seni. Aslında akla yakın bir neden bu. Gerçi benim iyi bir yönüm olup olmadığını bilmiyordun, ama insanlar âşık oldukları zaman iyilik kötülük ayırt etmezler."
"Ablan Jane, Netherfield'de hastalanıp yattığı zaman ona gösterdiğin sevgi, iyilik sayılmaz mıydı sanki?"
"Biricik Jane! Ona karşı sevgi göstermek de hüner mi yani? Kim olsa aynı şeyi yapardı. Ama izin veriyorum, sen bunu iyilik saymak istiyorsan, say. Bundan böyle benim erdemlerimin bekçisi sensin. Bulabildiğin erdemi elinden geldiğince büyütüp şişireceksin. Bana düşen görev de her an seni iğnelemek, seninle kavga çıkarmak için olanaklar yaratmak olacak. Bu görevime hemencecik başlayarak soruyorum: En sonunda işi sağlama bağlamakta neden o denli kararsız davrandın? Her gün evimize geldiğin halde benden bucak bucak kaçman niyeydi? Neden hiç umursamaz gibi tutumlar takınıyordun öyle?"
"Çünkü sen asık suratlı ve sessiz duruyordun. Hiç yüz vermiyordun bana."
"Ama ben utanıp sıkılıyordum."
"Ben de öyle."
"Hiç değilse yemeğe geldiğinde benimle biraz konuşabilirdin."
"Heyecanı daha az olan birisi belki daha çok konuşabilirdi."
"Ne yazık ki yanıtın akla yakın. Ben de bu yanıtı onaylayacak kadar mantıklı bir kızım, onun için kavga edemeyeceğiz. Ama seni başıboş bıraksaydım, işi daha ne kadar uzatacaktın acaba? Sözü ben açmamış olsaydım, sen ne zaman açacaktın?"
"İlk fırsatta! Bayan Catherine'in buraya gelerek benim adıma konuşmakla devirdiği büyük çam aslında tam ters bir sonuç verdi. Böylece senin de beni sevdiğini iyice anlayarak kararsızlıktan kurtulmuş oldum. Beklemem için hiçbir neden kalmamış, umutlarım yeniden canlanmıştı. Sözü sen açmasan bile ben hiç zaman yitirmeden kesin yanıtını istemek kararındaydım."
"Bayan Catherine çok işe yaradı. Bunu öğrenince çok sevinecektir; çünkü işe yaramaya bayılıyor. Ama söyle bana, başına gelecek olan felaketi kadıncağıza haber vermek cesaretini kendinde bulabilecek misin?"
"Şimdiye dek haber vermedimse cesaretsizlikten değil, vakitsizlikten. Ama gerekli bir iş bu. Elizabeth, bana bir parça kâğıt verirsen hemen yerine getiririm."
"Benim de yazılacak bir mektubum olmasa başucuna oturur ve bir zamanlar bir başka genç hanımın yaptığı gibi, yazının güzelliğini överdim. Ama benim de artık bundan öte habersiz bırakamayacağım bir yengem var."
Elizabeth, Bay Darcy ile aralarında hiçbir şey olmadığını açıklamak istemediği için, Bayan Gardiner'ın o uzun mektubunu şimdiye dek yanıtlamamıştı. Ama şimdi verilecek sevindirici bir haberi vardı. Genç kız bu haberi vermekte üç gün gecikmiş olduğunu anlayınca kendi kendinden utandı. Ve hemen kaleme sarılarak aşağıdaki mektubu yazdı:
Sevgili Yengeciğim
O uzun, ayrıntılı, doyurucu mektubunuzu alır almaz size teşekkür etmem gerekirdi. Ama doğrusu bir parça moralim bozuk olduğu için yazamadım. Sizler o sırada ortada olmayan bir durum düşünmüştünüz. Ama şimdi artık istediğinizi düşünebilir, hayal gücünüzü başıboş bırakabilirsiniz. Yalnız bir dahaki mektubunuzda "O"nu daha çok övmenizi istiyorum. Hem de çabucak yazın. Göller Bölgesi'ne gitmediğiniz için sizlere binlerce kez teşekkür ediyorum. Meğer oralara gitmeyi istemek ne budalalıkmış. Yengeciğim, kısraklar ve açık arabalarla ilgili fikrin çok nefis. Artık parkı her gün gezeriz. Dünyanın en mutlu insanı benim. Belki bundan önce de böyle söyleyenler çıkmıştır, ama hiçbirisi bu sözlerinde benim kadar haklı değildir. Ben üstelik Jane'den bile daha mutluyum. Çünkü o yalnızca gülümsüyor, ben kahkahalarla gülüyorum. Bay Darcy benden almaya kıyabildiği bütün sevgisini sizlere gönderiyor. Noel'de hepinizi Pemberley'ye bekleyeceğiz.
Sevgilerle...
Bay Darcy'nin Bayan Catherine'e yazdığı mektubun üslubu bambaşkaydı. Hele Bay Bennet'in Bay Collins'e yazdığı yanıt ikisinden de apayrı bir âlem!
Beyefendi,
Sizi bir zahmete daha sokmak zorundayım: Beni bir kez daha kutlayacaksınız. Elizabeth çok yakında Bay Darcy'nin karısı olacak. Artık Bayan Catherine'i elinizden geldiğince avutmaya çalışın. Ama ben sizin yerinizde olsam yeğeninin tarafını tutardım; o daha varlıklı.
Saygılarımla...
Caroline Bingley'nin, ağabeyinin nişanı üzerine yazdığı mektup baştan sona ikiyüzlülükle doluydu. Genç kız Jane'e bile mektup yazarak sevincini belirtti ve o ilk zamanki sevgi numaralarını yineledi. Gerçi Jane artık ona kanamazdı, gene de Caroline'ın layık olduğundan daha tatlı bir yanıt yazmaktan kendini alamadı.
Georgiana'nın ağabeyine yazdığı mektuptaki sevinçse içtendi. Dört sayfa kâğıt bile onun sevincini ve sevgisini dile getirmesine yetmemişti. Yengesinin de onu sevmesini yürekten diliyordu.
Bay Collins'ten Bay Bennet'e yanıt çıkmasına ya da Bay Collins'ten Elizabeth'e kutlama mektubu gelmesine fırsat kalmadan, birdenbire, Collinslerin Lucas Lodge'a gelmiş oldukları öğrenildi. Bu beklenmedik yolculuğun nedeni ortadaydı: Bayan Catherine yeğeninin verdiği haber üzerine öyle bir küplere binmişti ki, bu habere gerçekten sevinen Charlottecuk, fırtına geçinceye değin biraz uzaklaşmayı daha uygun bulmuştu.
Arkadaşının tam şu sırada gelişi Elizabeth'i çok sevindirdi. Gelgelelim Bay Collins'in Bay Darcy'ye karşı dalkavukça davrandığını gördükçe, bu sevincinin pahalıya mal olduğunu düşünmekten kendini alamıyordu.
Darcy bütün bunlara alkışlanası bir soğukkanlılıkla katlanıyordu. Sir William Lucas'ın, "Artık sarayda sık sık buluşuruz," gibi sözlerine bile büyük bir sabırla kulak veriyordu. Omuz silktiği oluyordu belki, ama ancak Sir William arkasını döndüğü zaman. Onun sabrını en yaman deneyen sınavlardan biri Bayan Phillips'in mahalle kadını gibi davranışlarıydı. Gerçi Bayan Phillips de ablası Bayan Bennet gibi, Darcy'den çok çekindiği için senlibenliliğe kalkışmıyordu, ama konuştuğu zaman mahalle ağzıyla konuşmamak onun elinde değildi işte. Darcy'ye karşı duyduğu korku ve saygı, dilini ne denli bağlarsa bağlasın, davranışlarını değiştiremiyordu. Elizabeth nişanlısını annesiyle teyzesinden ve ailesinin onu rahatsız edebilecek diğer bireylerinden uzak tutmak için elinden geleni yapıyordu. Gerçi bütün bunların verdiği tedirginlik nişanlılık döneminin zevkini epey azaltıyordu, ama gelecekteki mutlulukları için besledikleri umutları pekiştiriyordu. İkisi de canlarını sıkan çevrelerden uzaklaşmayı, Pemberley'de kuracakları rahat ve mutlu yaşama bir an önce kavuşmayı dört gözle bekliyordu.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top