Hürrem Sultan ve Kanuni Sultan Süleyman'ın Mektupları

Osmanlı dönemindeki aşkları hiç düşündünüz mü? Tarihler çok eskiye dayansa da yaşanılan aşk, her zaman aynıdır.

Entrikaları, zekası ve güzelliği tarihe damga vuran Hürrem Sultan en çok da Kanuni'ye olan aşkı ile dilden dile dolanmıştır.

Mektuplarda Osmanlı döneminde yaşanan büyük sevda ve özlemlerin satırlara edebiyatın tüm yönleriyle ele alınarak aktarıldığı görülüyor.

Osmanlı tarihinde Kanuni Sultan Süleyman'ın siyasi başarılarının yanı sıra eşi Hürrem Sultan'a olan aşkı da önemli bir yer tutmuştur. Bu aşkın ispatı ise Hürrem Sultan'ın seferde olan eşi Kanuni Sultan Süleyman için 1526 yılında kaleme aldığı ve arşivlerde muhafaza edilen mektuplarda ortaya çıkıyor.

Hürrem Sultan, Kanuni'ye hislerini aktardığı mektubuna; "Sultanım, Padişahım, muhabbet bahçesini andıran güzel yüzünüzün çiçekleriyle bezenmiş dualarımı ve gözünüzün coşku veren şarabıyla dolup taşan övgülerimi, seher vakti hasret köşesinde ah çekenler ve ayrılık diyarında geceleri inleyenlerle birlikte mutluluk yıldızım olan siz sultanımın huzuruna ithaf ederim." ifadeleriyle başlıyor.

Mektubunda içinde bulunduğu durumu ve duygularını anlatan Hürrem Sultan, şöyle devam ediyor:

"Ben Allah'ın yarattığı bu kainat içinde kaybolmuş birisiydim. Ömrümün baharını sizin mücevher kutunuzdaki bir inci olarak korumanız altında yaşadım. Hasret acısıyla kıvranan ve çektiği ızdıraplar yüzünden perişan olan bu çaresiz kulunuzdan bu değersiz sızlanmaları kabul ediniz. Ben sadece sizin yanınızda huzur bulabiliyorum. Sizin yanınızda olmaktan duyduğum mutluluğu anlatmaya kalemler yetmez. Sizinle birlikte olduğumuz anların hatırası, sizin yanınızda geçirdiğim günlerin anısı, bu miskinin gönlünde hep yaşamaktadır. Hiç olmazsa sizinle yaşadıklarımız, sizinle ortak anılarımız sayesinde biraz olsun teselli bulabilmekteyim.

Esen rüzgarlar, çektiğim acıları size ulaştırsa anlarsınız ki kulunuzun durumu feryat ve figan eden bülbül gibidir. Sizden ayrı kaldığımda dermanım, takatim kalmıyor. Kimse acılarımı dindiremiyor. Gamla dolu gönlümü görseniz, ayrılık acısıyla inleyen bir ney gibi hasta ve perişan olduğumu hemen anlarsınız."

Hürrem Sultan Kanuni'ye gözyaşlarını akıttığı bir kıyafet gönderiyor mektup ile birlikte. Mektubunun ikinci kısmına da, Kanuni'ye "Ömrüm, azizim, sultanım" diye hitap ederek başlıyor.

"Allah'tan tek dileğim ve yüreğimin biricik arzusu; size tekrar kavuşabilmek ve ışık saçan yüzünüze bir defa daha bakabilmektir. Artık bir daha ayrılık olmasın. Rabbimden elbette dilerim ki benim sultanım, candan ve gönülden sevdiğim şahım, dünyada ve ahirette hep mutlu olasınız. Düşmanlarına karşı daima zaferler kazanasınız.

İyi biliyorum ki benim sultanım, bu kulunu, kaderin bir cilvesi ile gördü ve sevdi, bu kuluna mutluluk ve huzur ihsan etti. Bu cariyesinin gözyaşlarını dindirip sevindirdi. Sultanım sayesinde doğru yolu bulup iman ettim. Bu yüzden, mutlu olacağım gün, sadece size kavuşacağım gündür. Size gözyaşlarımı damlattığım bir elbise gönderdim. Hatırım için giyesiniz." sözleriyle duygularını kağıda aktarıyor.

Hürrem Sultan mektubunun sonunda ise Kanuni'nin çocukları Mustafa, Mehmed, Mihrimah ile Selim Han ve Abdullah'ın "Size dua eder, ayağınıza yüz sürmeyi dilerler." temennisini iletiyor.

"Bundan başka her iki cihanda mutluluğunuzu dilerim sultanım." ifadelerini kullanan Hürrem Sultan, mektubunu "Fakir ve hakir cariyeniz Hürrem..." imzasıyla sonlandırıyor.

Başka bir mektubunda yine seferde olan sultanına mektup gönderen Hürrem Sultan, yüreğinden taşan özlemi satırlarından saklayamıyor.

"Benim gözümün nuru sultanım, hiçbir gecem yoktur ki ayrılık acısıyla çıkardığım ahlardan dünya yanmasın; hiçbir günüm yoktur ki yüzünüzü hatırladıkça attığım feryatlardan yıldızlar parçalanmasın.

Gündüzümü geceye çevirdin ey ay yüzlüm, senden ayrı kalmak çok zor... Ah bu ayrılık, vah bu ayrılık! Biliyorsunuz, ben ancak dolunay gibi aydınlık saçan ışığınızla saadet bulabilirim. Ben güneşinden uzak düşmüş bir yıldız gibiyim sizden uzaktayken. Sizden ayrı kaldığımda hiç ışığım kalmıyor. Biliniz ki sizden uzakta çok müşkil durumdayım sultanım. Yüreğime düşen dert çok ağır sultanım.

Benim sultanım, ayrılık acısını ne kadar anlatsam bitmez. Siz de bu kulunuzu mektupsuz bırakmayınız. Hiç olmazsa birkaç satır kelamınızla avunurum. Elbette size daha çok şey yazmak muradındayım. Fakat bu kadarına gücüm ancak yeter. Sizden gelen mektubunuz okunduğunda ben dahi gözyaşları içinde kalıyorum. Oğulların Selim ve Abdullah da bu halime kendi gözyaşlarıyla eşlik ederler.

Saray halkının ve oğullarının sana çok selamları vardır. Mektubunuzda vezirlerinizden birine küskünlüğüm olup olmadığını sorarsınız. Bu konuda bir kerecik beni dinlerseniz gerçeği anlarsınız. Paşa kullarınıza da selamlar ederim. Ayrıca size eşlik eden oğlunuz Mustafa'ya da selamımı iletiniz. İki dünyada da huzur bulmanız dileğiyle.

Fakir ve hakir cariyeniz Hürrem."

Kanuni Sultan Süleyman'ın Hürrem'e olan aşkı ile kalbinden kağıtlara ulaşan mektup ise şöyledir:

"Benim birlikte olduğum, sevgilim, parıldayan ayım,

Can dostum, en yakınım, güzellerin şahı sultanım.

Hayatımın, yaşamımın sebebi Cennetim, Kevser şarabım...

Baharım, sevincim, günlerimin anlamı, gönlüme nakşolmuş resim gibi sevgilim, benim gülen gülüm,

Sevinç kaynağım, içkimdeki lezzet, eğlenceli meclisim, nurlu parlak ışığım, meşalem...

Turuncum, narım, narencim, benim gecelerimin, visal odamın aydınlığı,

Nebatım, şekerim, hazinem, cihanda hiç örselenmemiş, el değmemiş sevgilim.

Gönlümdeki Mısır'ın Sultanı, Hazret-i Yusuf'um, varlığımın anlamı,

İstanbul'um, Karaman'ım, Bütün Anadolu ve Rum ülkesindeki diyara bedel sevgilim.

Değerli lal madeninin çıktığı yer olan Bedahşan'ım ve Kıpçağım, Bağdad'ım, Horasan'ım.

Güzel saçlım, yay kaşlım, gözleri ışıl ışıl fitneler koparan sevgilim, hastayım!

Eğer ölürsem benim vebalim senin boynunadır, çünkü bana eza ederek kanıma sen girdin, bana imdad et, ey Müslüman olmayan güzel sevgilim.

Kapında, devamlı olarak seni medhederim, seni överim, sanki hep seni öğmek için görevlendirilmiş gibiyim."

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top