15.BÖLÜM : DUYGULARIN SAVAŞI

15.BÖLÜM : DUYGULARIN SAVAŞI

Yine yeni güne çoktan başlamıştık. Can'la yan yana aradan inip ilerlerken Ali de telefona bakarak peşimizden geliyordu. Can'ın bakışları beni buldu. "Şu aralar pek konuşamıyoruz. Nasılsın?" Yol boyunca ilk defa konuşmuştu. Bakışlarımı ona çevirdim. "İyiyim sen?"

Omuz silkti. "Aynı." Aklımda hala dün konuşulanlar ve onların bendeki etkisi üzerimdeydi. Kendi kendime düşünüyor, öyle bir şeyin olup olmayacağını sorguluyordum. "Düşünceli görünüyorsun." dedi anlamış gibi. Ağır ağır başımı salladım. "Biraz öyle."

"Öğrenebilir miyim?" Bakışlarımı kafenin çok yaklaşmış olduğumuz kapısına çevirdim. "Şu an pek öğrenmenin sırası değil gibi." O da önüne dönünce kapıdan girmek üzere olduğumuzu gördü. "Haklısın." diye mırıldanmasının ardından hemen uzanıp bizim için cam kapıyı açtım.

Üçümüzde içeri girerken Ali telefonunu kapatıp cebine attı. İçeri girdiğimizde içeride çalışan birkaç kişi vardı. Üzerindeki garson önlüklerinden bunu anlamıştım. Üç erkek bir kadın vardı beni görünce durdular ve gülümsediler.

Ali kaşlarını çatarak onları süzerken, "Siz kimsiniz?" diye sordu. Aralarında en uzun olan çocuk beni işaret ederek konuştu. "Siz Şirin hanım olmalısınız? Buranın diğer pastacısı olan?" dedi sorar gibi.

Başımı onaylarcasına salladım. Ardından kadın olan da gülümseyerek konuştu. "Evet yakıştırılıyordunuz hatta Batu abiyle." dedi sırıtarak. Yüzündeki o sırıtış bende onlardanım diye bağırıyordu. "Siz kimsiniz peki?" 

Mutfağın kapıları açıldı. Batu'nun bakışları direkt beni bulurken, ellerini arkada bağlayarak yanımıza yaklaştı. Batu'yu görmemle tekrar aklıma dün konuşulan konular aklıma gelmişti. Saniyeler içinde gözlerimi onun gözlerinden kaçırdım.

Bana cevap olarak, "Onlar bizim yeni çalışanlarımız." diye açıkladı Batu. Ardından bir anda kaşları çatıldı. Düşünceli bir şekilde beni incelemesi yanaklarımın ısınmasına sebep oluyordu. 

Fakat Batu hiçbir şey demeden Ali'ye döndü sonra eli ile çalışanları göstererek bize tanıtmaya başladı. Önce aralarındaki en uzun boyluyu gösterdi. "Murat kafenin içindeki işlerle ilgilenecek, garsonluk gibi."

Kadın olanı gösterdi. "Banu'da aynı şekilde." Sarı saçlı çocuğu gösterdi. "Samet paket servisi elemanı." Yanındaki Samet'e çok benzeyen çocuğu gösterdi. "Selim, oda aynı şekilde paket servisi elemanı ayrıca Samet ile Salih ikizler. Çalışanların hepsi de çok yakın olmasa da akrabamız." diye açıkladı.

"Paket servisine mi başladınız?" diye sormamla ciddiyetle başını salladı. Ali tebrik eder gibi kaşlarını kaldırdı. "İyi yapmışsınız." 

Mutfağa doğru ilerlemeye başladığım da Batu benden önce geçip mutfağın kapısını ikimiz için açtı. Batu kibarlık mı yapıyordu? Yoksa tam geçecekken kapıyı üstüme bırakıp içeri mi geçecek?

Kapıyı açıp girmemi bekledi. Ona güvenmediğim için bende kapının önünde bekledim. Batu neden durduğumu anlamaya çalışıyor gibiydi. Ben ona şüpheli bir bakış atınca Batu dayanamayarak, "Hadisene kızım!" diye söylendi. Onda kibarlık bu kadardı.

En son ne olur ne olmaz diye kapıyı tutarak içeriye girdim. Batu ben gelmeden önce pastalar yapmıştı. Hepsi de çikolatalıydı. İçeri geçip çantamı astım ve pastacı gömleğimi askıdan alıp üzerime geçirdim. 

Şimdi ben bu adama nasıl aşık oluyordum? Öncelikle onu görünce içim kıpır kıpır bile olmamıştı. O karında oluşan meşhur kelebeklerden de yoktu. 

Bakışlarım arada sırada Batu'ya kayıyordu. Zaten o bakışlarını kaçırmadan dikkatle, sanki bazı şeyleri çözmeye çalışıyormuşçasına beni izliyordu. İçeri Yılmaz amca girdi. Batu hala bana bakıyordu Yılmaz amcayı bile fark etmemişti.

Yılmaz amca yanımıza kadar yaklaşıp Batu'ya döndü. Batu kollarını bağlamış düşüncelere dalmış gibi karmakarışık bir ifadeyle beni izliyordu. Yılmaz amca kaşlarını çatarak Batu'nun haline baktı. Eli ile arkadaki tezgahta içerisinde küçük pizza ve poğaça tarzı atıştırmalıkların olduğu tepsiyi işaret etti. "Oğlum şunu versene."

Batu hala dalmış gibi bana bakıyordu. Garip bakışlarım onun üstündeydi. Yılmaz amca kaşlarını mümkünmüş gibi daha çok çatıp sesini yükselterek seslendi. "Oğlum tepsiyi versene!" 

Batu ani yükselen sesle irkilerek Yılmaz amcaya döndü. Ardından ses etmeden doğrulup hızla işaret ettiği tepsiyi Yılmaz amcaya uzattı. Yılmaz amca söylenerek tepsiyi Batu'nun elinden aldı. "Oğlum sen iyi misin?" Batu geçiştirir gibi hızlıca başını salladı.

Yılmaz amca sinirle mutfaktan çıktığında Batu'da pastasına başladı. Arada sırada bakışları bana kayıyordu. Onun bakışları beni pasta yaparken bile rahat bırakmazken aldırmamaya çalıştım. Pasta yapıyordu fakat onu yaparken de sürekli olarak bakışları bana kayıyordu. Bunun beni heyecanlandırması aşka girer miydi ki?

Tuğba, Batu'nun yanına kadar geldi. "Batu?" Batu'nun bakışları hemen ona kaydı. "Söyle." Tuğba başıyla ona kendi tezgahını işaret etti. "Şeker hamurundan istediğim şekli çıkartamıyorum. Bir bakabilir misin?" Batu hemen başını sallayıp onunla beraber tezgahına ilerledi. 

Şirinler pastamı süslemeye devam ederken onlara yan gözlerle bakıyordum. Tuğba ve Batu dip dibe durmuşlardı. Tuğba yaptığı şekli gösterip ona bir espri yapınca Batu hafifçe gülmüştü. Kaşlarım anında çatıldı. İçimde garip bir kıskançlık hissini keşfetmiştim. O kıza olan gülüşü bile sinir etmişti.

Batu bir şekil hazırlayıp ona gösterdi. Tuğba kendi yaptığı şekille onunkini kıyaslayıp gülmeye başlayınca Batu'da tekrar çok hafif güldü. Şirin pastacısına gülmez, elin pastacına böyle hafif hafif gülerdi!

Batu onun pastasına yardım etmeye başladı. Tuğba sürekli olarak Batu'ya yaklaşıyor, onun koluna dokunuyor ve durmadan onu güldürmeye çalışıyordu. Sinirle nefesimi verdim. Şu adam için o çabaya değer mi acaba?

Kendi şirinler pastamı güzelce süslemeye devam ettim fakat bakışlarım istemsizce onlara kayıyordu. Sonuçta iş yapıyorduk burada nesine bu kadar yükseliyorsun acaba Şirin? 

Hamuru bir süredir yoğuruyor, sanki ondan sinirimi çıkarıyor gibiydim. "Bu kadar." Batu'nun sesi buraya kadar gelmişti. "Teşekkür ederim mükemmelsin!" Tuğba gülerek Batu'nun burnuna kaseden aldığı kremayı sürdü. Batu buna pek gülmese de burnundaki kremayı silerek yerine geçmek için döndü. Nasıl yani? Bunu kabul edemezdim! Ben yaptığımda krema tabağını yüzüme atmıştı!

Hemen bakışlarımı hamura indirerek öfkeyle hamuru sert sert yoğurdum. "Şirin Pastacı?" Nefesimi vererek onu duymamazlıktan geldim. Niye böyle davrandığımı hem biliyor, hem de bilmiyordum. O bana hep haksızlık yapıyordu. Belki de buna sinirleniyordum. 

"Ne o? Yine başladın mı cevap vermemelere?" Alaylı cümlesiyle başımı kaldırıp ona baktım "Sana ne ya? İster cevap veririm ister vermem!" Batu anında kaşlarını çattı. "Çocuk gibi davranma. Seslendik işte insan gibi cevap ver!" 

Kaşlarım derince çatıldı. "Sana bir cevap vermek zorunda değilim! Ayrıca çok cevap istiyorsan bana adımla seslen. 'Şirin Pastacı' diye seslenme!" Batu dayanamamış gibi öfkeyle elindeki eldiveni çıkarıp tezgaha attı ve hızlı adımlarla üzerime gelmeye başladı. Geri adım atmadan onu bekledim.

Tam yanıma kadar gelince ellerini iki yanımdan tezgaha yaslayarak bana baktı. "Derdin ne senin? Yine neye yükseldin?" Alayla gülerek kaşlarımı kaldırdım. "Yine mi? Batu sen her gün en az on kere bir şeylere yükseldiğini unuttun sanırım!"

Batu dikleşerek bana iyice yaklaştı. "Derdin ne? Artık aramızdakileri biraz açık konuşalım." Cümlesi önce afallattı. Ardından başımı kaldırıp kalkan kaşlarımla ona baktım. "Aramızdakileri?" O da mı benim gibi karışık duygular içindeydi.

Batu başını salladı. "Evet. Mesela neden şu an sinirlendin?" Kaşlarım inerken onu omuzlarından ittim. "Pasta yapacağım!" Önüme dönecektim ki belimden çekip duvar tarafı tezgahlara yaslamasıyla gözlerim irileşti. "Ne yapıyorsun?! Tuğba'da burada!" Batu imalı bir şekilde tek kaşını kaldırdı. "Ne olacağını düşünüyorsun ki?" Kaşlarımı çatarak sinirle ona baktım. "Yanlış anlamasını mesela!"

Batu yüzünü hemen başımın yanına eğerken portakal çiçeği kokusu buram buram burnuma geldi. Yüzü hemen başımın yanında bulunuyorken fısıldadı. "Bizi kimse yanlış anlamaz. Nefret ediyoruz birbirimizden. Değil mi?"

Başımı yavaşa ona çevirmemle yüzlerimiz arasında karış mesafe olduğunu görmek kızarmama sebep oldu.  Beyaz tenimde kızarıkların hemen beli olacağını bilmek kötüydü. "Şirin Pastacı yine neden kızarıyor acaba..." Sözüyle daha fazla kızarmadan onu itip yanından geçtim. "Batu! Uzaklaş artık!" Onu iter itmez aceleyle mutfaktan çıktım.

Bakışlarım ilk Orkun'u, Pelin'i ve onlarla konuşan, elinde fotoğraf makinesi olan adamda gezindi. Hızlı adımlarla merak içinde yanlarına ilerlediğimde bakışlar bana döndü. "Neler oluyor?" dedim tek tek hepsine bakarak. 

Pelin'den önce yabancı adam bana döndü. Gülümsedi ve konuştu. "Ben, Aşk Kafesi hakkında röportaj yapmaya geldim." Kaşlarım çatılırken Pelin'e dönerek, "Nasıl yani?" diye sorduğum an bu sefer de yine o cevap veremeden onun yerine Orkun cevap verdi. "Bunlar hiç bu işlerle falan ilgilenmiyorlarmış. Ben çalışmaya başlayınca güzelce ilgilenmeye başladım. Ünlü bir dergi de Aşk Kafesi hakkında röportaj yapılmak isteniyormuş Bende ayarladım. Yılmaz amca, Yeşim Teyzeyle falan konuşacakmış. Birde fotoğraf çekecek." 

Başımı yavaşça anladım dercesine salladım. "Güzelmiş..." Orkun sırıttı. "Değil mi? Ben düşündüm!" dedi havalanarak. Ona hafifçe gülerek adama döndüm. "Bende Aşk kafesinin pastacılarından biriyim." Adam sanki zaten beni tanıyormuş gibi gülümsedi. "Biliyorum. Pastacı Şirin Hanım olmalısınız."

Başımı sallayarak gülümsemesine karşılık verdiğimde elini uzattı. "Sizle de tanışmak isterim. Ben Ferhat." Yüzümdeki gülümsemeyi soldurmadan ismin pek hoş şeyler çağrıştırmadığını düşündüm.

Elimi uzatıp el sıkıştığımızda gülümsememi arttırdım. "Memnun oldum." Tam bu sırada mutfağın kapısının o açılış sesini duydum. Adam başını salladı. "Bende Şirin." Ellerimiz ayrılırken üzerime düşen gölgeyle kimin geldiğini anladım. "Sen kimsin?" Nezaket nedir bilmediği için direkt sert bir sesle böyle bir giriş yapmıştı.

Ona attığım bakışları umursamadan karşımdaki adama bakıyordu. Adam gülümseyerek ona döndü. "Röportaja geldim Batu bey. Sizi tanıyorum." Batu anlamış gibi bir ifadeyle başını salladı. "Hatırladım. Orkun öyle, gereksiz bir işten bahsetmişti." Bu cümlesiyle ben, Pelin ve Orkun aynı anda ona kınar gibi bir bakış attık.

"Anlamadım?" Batu adama umursamadan bakışlarını bana çevirdiği sırada ona gözlerimi devirdim. Yanımıza gelen Nil abla da anlamsızca adama baktı. "Beyefendi kimdir?" dedi kardeşinin aksine. Pelin sıkılmış gibi ofladı. "Röportajcı gelecek demiştim ya! O kişi işte!" 

Nil abla kaşlarını kaldırarak bakışlarını adama çevirdi. "Öyle mi? Hoş geldiniz beyefendi. Umarım beni de tanışmadan tanımışsınızdır..." Bakışları hem kibar, hem de emrediyor gibiydi. Adam önce bana ve Pelin'e baktı, ardından Nil ablaya dönüp gülümseyerek başını salladı. "Röportaj için araştırma yaparken duymamak imkansız olurdu herhalde, Nil Hanım." Nil zafer sırıtışıyla adamın elini sıktı. "Bende Ferhat."

Bütün bakışlar tamamen sebepsiz bir şekilde Batu'ya kaymıştı. Batu bir anda çatılmış kaşlarıyla adama bakıyordu. "Ferhat mı? Ferhat mısın sen?" Adam elini çekerken yavaşça Batu'ya döndü. "Evet? Ferhat benim adım."

Aramızda bir ölüm sessizliği oluşmuşken herkes Batu'yu izledi. Çatık kaşlarıyla adamı süzdü. "Başka isim bulamadın mı?" Adam anlamsızca ona baktı. "Bütün Ferhat'lar da bu kafeyi bulur!" diye söylendi öfkeyle.

Ferhat denen adam anlamsızca ona baktı. "Nasıl yani? Anlamadım?" Batu adama ürküten bir bakış atınca adam bakışlarını Orkun'a çevirdi. "Yılmaz Beyle başlasak mı?" Orkun sırıtarak başını salladı. Ardından eliyle Can'ı çağırdı. Can'ın bakışları çok kısa bende durduktan sonra Orkun'a döndü. "Ferhat beyimizi al ve Yılmaz paşaya götür!" Can bir şey demeden başını salladı ve Ferhat'a dönüp başıyla merdivenleri işaret etti. Onlar giderken hemen Batu'ya döndüm. "Sen neden böylesin Batu? Neden kendi kafene gelen insanlara böyle davranıyorsun? Neden kötü bir imaj yaratıyorsun?" Batu'nun her zaman ki gibi tek bir cevabı olmuştu. "Sana ne!"

Nil abla ellerini beline koyarak sitemle konuştu. "Ondan arkaya, mutfağa attık biz bu öküzü! Kafede bir öküzün yer aldığını bilmesinler diye!" Batu zaten çatık olan kaşlarıyla abasına baktı. "Abla! Ne öküzü? Ayıp ediyorsun!" 

Pelin ablasına destek verircesine başını salladı. "Konuş ablam konuş! Ben deseydim şu an pastalarını kafamda dağıtmıştı! Sen deyince bir şey yapamıyor en azından!" Batu gözlerini Pelin'e çevirdi. "Konuşsun da bende sinirimi senden çıkararak, kafanda pastaları dağıtayım!" Batu'nun son derece tehditkar sözüyle Pelin ürkerek geri adım attı. "Abi ya!"

Nil abla başıyla başka bir tarafı işaret etti. "Hadi bakayım işinize!" Orkun bezini omzuna atarak dönünce Pelin'de kasanın arkasında geçti. Nil abla ise hızlı adımlarla mutfağa girdi. Herkes bir anda dağılınca hızla Batu'ya döndüm. "Adamın ismine neden bu kadar tepki verdin ki?" diye sordum ciddiyetle. 

"Alzheimer falan mısın? Ferhat ismindeki şahsı unuttun sanırım. Ona olan nefretim yedi cihanda da var." Nefesimi vererek kollarımı bağladım. "Ne alaka? Her Ferhat aynı değil ki?" Batu çatık kaşlarıyla bana bakmaya devam etti. "Benim için aynı! Röportajında falan iftira atar şimdi! Aman!" Konuşur konuşmaz dönüp mutfağa ilerledi.

Onun peşinden bende ilerledim. Mutfağa girmemle gördüğüm görüntü beni duraksattı. Batu'nun sırtı buraya dönüktü, ona sıkı sıkı sarılan sevinçli bir Tuğba da vardı. 

Ben bunları sürekli böyle görmek zorunda mıydın? Bu görüntü neyin nesiydi hem? Neden sarılıyordu bunlar?

Bakışlarıma şaşkınlık düşsem de bunu hemen soldurarak ciddileşmeye çalıştım. Onu kıskanıyorsam bile bunu belli etmemeliydim. Gerçekten mi? Gerçekten o kıskanılacak bir insan mıydı ya? En azından benim hayatımda!

Bakışlarıma siniri yansıtmamaya çalışırken hemen tezgahıma geçip pastama devam etmeye başladım. Çoktan ayrılan ikili bana dönmüştü. "Şirin?" Demek Şirin? Artık Şirin Pastacı da yoktu sanırım!

"Efendim?" dedim umursamaz bir sesle. O konuşmadan ben rahat bir sesle konuştum. "He! Sarılıyordunuz bir şey mi oldu? Gerçi sarılmak için bir şey olması gerekir mi bilmem ama." Batu'nun dik bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum. Tam konuşacaktı ki ondan önce Tuğba'nın sesi geldi. "Şey! Özel biraz..." 

Bakışlarım yavaşça Tuğba'ya ve Batu'ya çevrildi. "Anladım. Beni ilgilendiren bir şey yok zaten. İlgilenmedim de zaten." Umursamaz bakışlarla önüme dönsem de yoğurduğum şeker hamurundaki parmak boğumlarım bembeyaz bir hale geliyordu. Öylesine sert yoğuruyordum ki bütün hıncımı ondan çıkarıyor gibiydim.

"Özel de derken öyle yanl-" Yüzümde bir gülümseme oluşturarak sözünü kestim. "Açıklama yapmana gerek yok! Neden bana açıklıyorsun ki? Kimim ben Batu?" Batu çatılan kaşlarıyla gözlerime bakıyordu. Koyu elalarıyla, çikolata gözlerimizin buluşması yangınları bile çıkarabilirdi. Öfkelenmişti ve bu bir şeyleri içinde tetiklediğime işaretti. "Doğru! Sadece kafemizin pastacısısın!"

Onu umursamadan önüme döndüm. Şeker hamurunu oklavayla açmaya başladım. Batu'ya karşı bir hislerim olsa bile biz, bizim gibi iki insanın olması imkansızdı. Hiçbir şekilde imkanı yoktu. Eğer öyle hisler varsa da bunu bir an önce anlayıp o hisleri öldürecektim.

Hayatımda sadece patronum, aynı zamanda karşımda çalışan kişiyi kıskanmam saçmaydı. Hele özellikle onu kıskanmam. Onun gibi birini. Nefret ettiğim birini. Her gün nefretlik sözcülükler savurduğum birini. Oldukça saçmaydı.

Açtığım hamurla düzgünce spatulayla beraber pastayı kapladım. Özel olarak neleri olabilirdi ki onların. Onlar gerçekten ben yokken yakınlaşmış olmalılardı. Hangi anlamda bilemezdim fakat o sarılışları...Tuğba resmen başını huzurla onun göğsüne yaslamıştı. İçimde bir taraf Batu'nun yüz ifadesini göremediğim için söylenirken, bir taraf korkuyla iyi ki görmemişim diyordu. Mesela bu düşünceler de çok saçmaydı.

Batu kendi pastasını yapmaya başlarken bakışlarım Tuğba'ya çevrildi. Göz göze geldiğimiz an yüzündeki sırıtışı sildi. Saçını yavaşça savurarak önüne döndü. Onun ardından nefesimi vererek bende pastamı yapmaya devam ettim. 

🌺

Yaptığım pastaları rafa yerleştirdikten sonra mutfaktan çıktım. Umarım girdiğimde bu sefer dudak dudağa görmem onları. Her girişimde biraz daha yakınlaşıyorlardı.

Oflayarak bakışlarımı etrafta gezdirdim. Yukarı merdivenlerden inen Pelin beni gördüğü gibi eliyle beni çağırdı. "Gel gel! Gel Ferhat'ı izleyelim!" Ardından hemen gelip bileğimden tuttuğu gibi beni de kendisini de merdivenlerden yukarı çıkardı. 

Yukarı çıkmamla bakışlarım etrafta gezindi. Bazı müşteriler durmuş onları izliyordu. Kitap köşesinde hem çekim, hem de röportaj yapıyorlardı. Yılmaz amca ve Yeşim teyze kitap köşesindeki koltuklara oturmuş onlara yöneltilen soruları cevaplıyordu. 

"Anladım... bu hikayeniz de çok etkileyici. Aşkınız çok güzel. Umarım ömür boyu mutlu olursunuz." İkisi aynı anda gülümseyerek başını salladı. "Kafeniz yıllardır var ve son yıllarında en popüler kafeleri arasında. Paket servise başlamanız da herkesi mutlu etti. Sırf sizin kafenizden güzel tatlılar, içecekler tüketebilmek için buraya kadar gelenler vardı." Yılmaz amca başını ağır ağır salladı. "Bu yüzden bizde artık başlayalım, büyütelim biraz dedik."

Ferhat gülümseyerek başını salladı. "Önceden sadece aile üyeleri burada çalışıyordu. Fakat şu an başkaları da sizinle çalışıyor. Bu da mı büyütme amaçlı?" Yılmaz amca cevap verdi. "Zaten hepsi tanıdık. Tanımadık kimseyi almıyoruz. İşler büyüdükçe kimseye yetişemiyoruz, bizde çalışan birilerini almak istedik."

Ferhat başını salladıktan sonra yavaşça fotoğraf makinesini aldı. "Röportajımız bitti. O halde artık birkaç kare mi çeksek?" Yılmaz amca ve Yeşim teyze oturdukları yerden kalkacaklardı ki Ferhat onlara durmalarını söyledi. "Oturun siz. Öyle fotoğrafınızı çekeyim." Yılmaz amca ve Yeşim teyze poz verirken Ferhat birkaç kere onları çekti.

Onların ardından bakışlarını yanımda duran Pelin'e çevirdi. "Hadi seni de çekeyim." Pelin hemen zıplayarak kafede, arada büyük boşlukları olan masaları arasında durup poz verdi. Zaten kafe için çekildiği için üzerindeki garson önlüğünü çıkarma gereği duymamıştı. "Ailenin en küçük üyesi, Pelin Karaman." diye mırıldanmıştı onu çekerken. "Yanlışınız var. Ailemizin en küçük üyesi yeğenim Afra'dır." dedi Pelin gülümseyerek. Adam hafifçe güldü. "Haklısınız."

Omzum birine çarpınca bakışlarım yanıma kaydı. Ali istemsizce çatılan kaşlarıyla bir Pelin'e bir adama bakıyordu. "Ne bu samimiyet? Hemen sohbet etmeye başladı adam!" Pelin sürekli pozlar verirken adam da sıkılmadan onu çekiyordu. "Ne o? Kıskandın mı?"

Bakışları anında bana döndü. Gözleri irileşmişti. "Ne! Ne alakası var? Neden Pelin'i kıskanayım ki?" Hafifçe güldüm. "İşte bende onu soruyorum. Neden kıskanıyorsun?" Ali hemen önüne döndü. Bakışları Pelin'de gezinirken fısıldadı. "Sen nereden anladın?" Hafifçe güldüm. "Doğduğundan beri yanımda olan kardeşimin halini mi anlamayacağım..."

Ali bir şey demedi. "Peki bu herif ne zaman gider?" Tekrar güldüm. "Bilmem ki." Ali nefesini verip arkasını dönüp merdivenlere ilerledi. O gidince Pelin fotoğraf işini bitirip yanıma gelmişti. "Çok karizmatik yalnız!" Bakışlarımı onda gezdirdim. "Sen Ali'den hoşlanmıyor muydun?" Pelin'in bir anda gözleri irileşti. Bakışlarını kontrol eder gibi etrafta gezdirdikten sonra bana baktı. "Ya! Ne alaka şu an!"

"O da sana boş değil." Bu ses bana ait değildi. İkimizin bakışları aynı anda kucağında Afra olan Nil ablaya çevrildi. Pelin'in gözleri irileşti. "Ne bakıyorsun öyle mal mal etrafa? Sizden duymadım anlarım ben öyle şeyleri." dedi Nil abla umursamazca. Ardından bakışlarını kızına çevirdi. "Hadi kızım göster onlara analizlerimizi." Afra dişlerini göstererek sırıttı. "Ali abi, Pelin teyzeden, Pelin teyzem ondan hoşlanıyor! Birbirlerine uyumlular ve sonuç olarak onlardan bir ilişki çıkabilir. Orkun abi, Şirin ablamın arkadaşı Arya'ya ilk görüşte aşık oldu ama Arya ona henüz aşık değil. Henüz diyorum çünkü Orkun abim aklına koyduğunu yapar." Maalesef bende aynı şeyi Arya için söyleyebilirdim. O da aklına koyduğunu yapardı ve kimse onu istemediği bir şeye ikna edemezdi.

İkimizde şaşkınlıkla bu ikiliye bakıyordum. Afra çok kısa düşündükten sonra konuşmaya devam etti. "Şirin abla dayıma aşık dayım da ona aşık! Onlardan bir ilişki çıkar mı bilmem ama dayım bu gidişle..." Afra gülerek ellerini dudaklarına kapattı.

"Bir prenses dayısından mı bahsetti?" Bir anda arkamızdan çıkan Batu, Afra'yı kucağına almıştı. Afra sırıtarak başını salladı. "Hani sen bana demiştin ya, Şirin ablan-" Batu anında çocuğun ağzını kapatmıştı. Batu'nun elinden dolayı Afra'nın gözleri bile kapandığı için başını sallayarak ondan kurtulmaya çalıştı.

"Ne yapıyorsun abi?" diye sordu Pelin anlamsızca. Nil abla anında uzanıp kızını ondan kurtardı. "Yapma be!" diye söylendi bakışlarını kızının yüzünde gezdirirken. "Ne biçim bir sırcısın sen! Hani aramızda kalacaktı!" Bakışları yüzünde havalı bir ifade oluşan Nil abla da gezindi. "Şu çocuğu da kendine benzettin abla!" Pelin de ona katıldı. "Gerçekten ya!"

Nil abla çenesini kaldırıp kızını yavaşça geri çekti. "Size ne? Benim kızım değil mi? Tabi annesine benzeyecek." Afra'nın sarı saçlarının üstüne bir öpücük bıraktı. Bakışlarım Batu'ya çevrilince onun bakışları da bana çevrildi. "Hakkımda Afra'ya ne dedin?" diye sordum gözlerimi kısarak.

Batu her zaman ki gibi anında kaşlarını çattı. "O ne demek? Ne demiş olabilirim de böyle bakıyorsun? Şirin ablan şımarık dedim." dedi fakat sesi pek de beni ikna etmiyordu.  "Madem bu kadar kolay söyleyebiliyorsun neden kızın ağzını kapatıp onu engelledin?" Afra sırıtarak, "Çünkü..." Bakışlarını Batu'ya çevirdi. "Eğer söylersem gerçekten bir daha bana pasta vermeyecek misin?" Batu çatık kaşlarıyla ona başını salladı. "Koklatmam bile."

Heyecanla ona döndüm. "Boş ver ben veririm!" Batu'nun bakışlarının hedefi olduğumu hissettim. "Bende patronunum. Öyle bir şey yapamazsın!" Alayla ona döndüm. "Bende evde veririm! Şirin ablası olarak veririm!" Batu tam karşıma gelmiş bana eğilmişti. Afra'nın sesi ikimizi de durdurmuştu. "Ya tamam kavga etmeyin!" 

"Şirin Hanım?" Gelen sesle omzum üstünden fotoğrafçıya baktım. "Sizi de çekebilir miyim? Güzelliğiniz kamerama yansısın?" dedi kibar bir şekilde. Başımı salladığımda yandan bir homurdanma duydum. "Ferhat bey çok istiyorsa ben yansıtırım..."

Karşısına geçtiğimde bakışlarını bende gezdirdi. "Yalnız bunu yeni fark ettim. Siz Şirin ben, Ferhat." Bu espriye kötü hissetmesin diye sadece gülümsediğimde Batu'nun kaşlarını çatarak adamı alkışladığını gördüm. "Çok komik bir espri ama buna anca Orkun güler! O espriyi yapmasaydın ölürdün değil mi?! Başlarım sizin Ferhat ile Şirin'inize!" Agresif tepkisi beni şaşırtmamıştı. Orkun yan bakışlarla anlamsızca Batu'ya baktı. "Niye öyle dedin kanka, bende gülmemiştim." İşte bu beni güldürmüştü. Elimi yavaşça ağzıma örttüm.

"Şey...uyumluyuz diye demiştim..." dedi adam anlamsızca. Batu'nun kaşları çok daha çatıldı. Yüzünde yine o korku salan ifadesi oluşmuştu. "Uyumlu musunuz? Uyumluyuz ne demek lan? Nereniz uyumlu!" Adamın dudakları aralanırken Pelin ve Orkun, Batu'yu geri çekti. "Siz abimin kusuruna bakmayın. O mutfakta kala kala sinirleri böyle olur hep. Ondan pek çıkarmamaya çalışıyoruz."

Batu'yu hiç umursamadan Ferhat'a döndüm. "Ben nasıl poz vereceğim?" Ferhat gülümsedi. "İstediğin gibi." dedi rahat bir tavırla. "Bir de poz söyleseydin de bir pasta da senden yapsaydım...F harflilerden kesinlikle nefret ediyorum..." Batu'nun çekinmeden sesli mırıldanışıyla herkesin bakışları tekrar ona kaydı.

Adam ona bir bakış attıktan sonra bana döndü. Çok abartılı olmayan pozlar vermeye başladım. "Çok güzel..." Batu'nun bakışları Nil ablaya dönmüştü. "Abla bu yürüyor ha. Çok güzel falan diyor! Elimden alamayacaklar ha bu, altı harfliyi!" Nil abla elini ağzına kapatarak güldü. "Hayatım onu herkese diyor. Fotoğraf güzel çıkıyor yani. Hem hayırdır sen? Ne bu sinir?" diye imayla sormuştu.

Saçlarımı yavaşça geri bırakıp bakışlarımı kameraya çevirdi. "Kızım yeter! Daha bir sürü insan bekliyor!" Bakışlarım söylenmeden duyamayan Batu'ya kaydı. "Ne?" diye sordum nefesimi vererek. Batu yanıma geldiği gibi elimi tuttu. Kameranın hızlı çekişlerinin sesiyle beraber insanların şaşkın sesleri de geliyordu. 

Şaşkınlıkla irileşen gözlerimle Batu'ya baktım. "Ferhatlardan nefret ederim Şirin Pastacı. Senin yüzünden..." Dudaklarım da aralandı. Bakışları dudaklarıma indi fakat saniyeler içinde gözlerime çıktı. "Çünkü o malum Ferhat kişisi senin arkadaşındı!" Ben farklı bir cümle bekliyorken o farklı bir şey söylemişti. 

Ardından hemen tuttuğu elimden çekerek merdivenlere ilerletti. "Batu!" Batu bana bakmadan konuştu. "Tamı tamına on dakika! On dakikadır bir pastayı bir rafa bırakıp diğerine başlamadın! Bence bana laf edeceğine sana kızmadığım için susmalısın." 

Aşağı inmemizle elimi ondan kurtarıp ona sertçe baktım. "Yeter ya! Ne istiyorsun benden? Batu anlamıyorum...bana bir garezin var, benden nefret ediyorsun, neden?" Dönüp bana yaklaştı. Ayak ucuma kadar gelip oradan bana baktı. "Sende nefret  etmiyor musun sanki?" Başımı kaldırıp suratına bakarken başımı salladım. "Ama ben sen benden nefret ettiğin için ediyorum! Sen bana böyle davrandığın için! Tuğba'ya iyi davranıyorsun! Sarılıyorsun bile! Özeliniz vardı gerçi değil mi? Bence sen benim oynamayı seviyorsun..."

Etrafta bizi izleyen müşterilere kısa bir bakış attıktan sonra mutfağa girdim. Hemen peşimden hızlı adımlarla o girmişti. Tezgahıma ilerleyecekken bir anda önüme geçmiş ve onun bedenine çarpmama sebep olmuştu. "Tuğba'yı mı kıskandın?" diye sordu. Muhtemelen Tuğba'da şu an bizi izliyordu. Başımı kaldırıp ona alayla baktım. "Ferhat'ı mı kıskandın?"

İkimizde aynı öfkeli ifadelerle birbirimize baktık. "Ferhat'ı kıskanmadım! Sadece-" Nefesimi vererek onu göğsünden ittim. "Ya bırak bunları Batu! Anlamadık sanki!"

Şu an Aşk Kafesi üyelerinin bizi kapıda bulunan yuvarlak camdan izlediklerine dair yemin bile edebilirdim. Batu kaşlarını derince çatarak bana tekrar yaklaştı. "Kıskanmadım! Seni niye kıskanayım ki?! Oldu olacak birde bana aşıksın de! O aşk saçmalığına beni de bulaştırmaya çalışma!" Geri çekildi ve tezgahına geçti. 

"Bende kıskanmadım! Göreceğimi de gördüm!" Batu bana sert bir bakış attı. "Neyi gördün tam olarak? Neyden neyi çıkardın? Sana açıklamaya çalıştım! Ama o inatçı ve şımarık kafanla umursamıyor gibi davrandım!" Diye bağırarak tezgahından ayrılıp yine tam karşıma kadar geldi. "Ben seni onla sarılırken, senin gibi elinden tutup milletin önünden çekiyor muyum?" Bende onun gibi bağırmaya başlamıştım. "Tutsaydın! Tutup çekseydin!" diye bağırması beklemediğim bir şeydi.

"Siz tam olarak neyin tartışmasını yapıyorsunuz, sevgili gibi?" Tuğba'nın sorusuyla zaten birbiriyle buluşmuş olan gözlerimiz aslında yeni buluşuyor gibi birbirimize bakmıştık. Aynı anda geri adım atıp garip bir ifadeyle birbirimize baktık. "Ne sevgilisi ya..." diye mırıldandım sessizce.

Batu konuşmadan dönüp tezgahına ilerlemeye başladı. Tuğba'nın bakışları bana döndü. "Özel demiştim ama çok merak ettiysen de söylerim. Ben buraya alındığımda Batu sadece sen gelene kadar kalacağımı söylemişti. Bende sen geldiğinden beri bu işe ihtiyacım olduğu için kalıyorum. Bu yani." Sesi hafif beni kınar gibi çıkmıştı. 

Bakışlarım ona çevrilirken yüzümdeki ifade soldu. "Ne münasebet, merak etmedim tabi ki...sadece onun bana olan davranışlarıyla alakalı." Tuğba omuz silkti. "Bunu onunla çöz. Ne hatan varsa da düzelt." Alayla ses çıkarmadan güldüm. "Konu da o ya zaten. Hatam yok." Hemen de hatayı bende arıyordu.

"Şirin Pastacı!" Bakışlarım Batu'ya çevrildi. Ona ne? dercesine baktım. "İşine başla artık." Bakışlarım camdan bizi izlediğini tahmin ettiğim insanlarda gezindi. Camdan burayı daha rahat izleyebilmek için birbirlerine söyleniyorlardı. En önce Nil abla ve Orkun vardı.

Güldükten sonra ilerleyip kapıyı açmamla hepsi kendi haline bürünüp beni fark etmemiş gibi davranmaya başladı. Nil ablanın sözü. "Orkun saçların bu gün çok hoş olmuş ya!" Orkun'un sahte gülüşü. "Her zaman ki hali aslında!"

Onlara gülmeye devam ettim. "Hiç fark etmedik gerçekten!" Pelin bunları boş verip beni yanına çekti. Kasanın önüne geçmemizle bana sarılıp poz verdi. Anlamsız bakışlarım fotoğrafımızı çeken Ferhat'a çevrildi. Pelin heyecanla, "Çok güzel oldu!" dedi. Diğer yanımıza Nil abla geldi. Üçümüz poz vererek fotoğraf çektirdiğimiz sırada Batu'da mutfaktan çıkıp çatık kaşlarıyla bizi izlemeye başlamıştı.

Fotoğraf makinasını çevirip kafenin içini de tekrar çekti. Orkun bir anda yanıma koşup kızları ittiği gibi yanıma geçip koluma girerek poz verdi. "Bizde çektirelim Şirine!" Onun haline gülerken fotoğraf makinası da bizi çekmişti. Hemen dönüp çılgın pozlar vererek Orkun'a uymaya çalıştım.

Fotoğraflarımızı çektikten sonra Ferhat fotoğraf makinasını çantasına koyarak Yılmaz amcayla el sıkıştı. "Güzel bir röportaj oldu. Ayrıca fotoğraflar da çok güzel. Yarın bunları siteye yükleteceğiz." Yılmaz amca başını sallayınca elleri ayrıldı. "İyi günler." Adam da bu cevaba sadece başını sallamıştı.

Adam Batu'ya döndü. "Sizi de çekelim gitmeden önce?" Batu nefesini vererek kıpırdandı. "Çekmeyelim beni koymasan da olur." Adam eliyle demin bizim durup fotoğraf çektiğimiz noktayı işaret etti. "Israr ediyorum. Lütfen." Batu nefesini tekrar vererek gösterdiği noktaya geçip poz vermeden kameraya baktı. "Çok kötü duruyorsunuz. En azından basit bir poz verin." dedi kınar gibi.

"Sana ne! İşini yapsana sen!" Bütün Aşk Kafesi üyeleri Batu'ya aynı anda sakin dercesine bir bakış attı. Artık herkes onun bir şeylere sinirlenip birilerini kovacağından korkuyordu.

Batu ellerini arkasındaki tezgaha yasladı. "Bu muydu poz? Çok şey durdu..." Batu öfkeyle ellerini çekip ileri doğru yaklaştı. "Ne yapayım, başıma pasta koyup mu poz vereyim?!" Adam nefesini verip Batu'ya alaylı bir bakış attı. "Siz en iyisi düz durun. Bunu başarabilirsiniz umarım." 

Orkun, Batu'nun koluna dokunarak onu sakinleştirmeye çalıştı. "Sakin ol kardeşim! Relax!" Batu sertçe kolunu kurtarıp dümdüz durarak kameraya baktı. "Güzel...yalnız somurtmazsanız?" Batu kaşlarını çatınca adam hemen tekrar konuştu. "Tamam anlaşıldı onu da yapamayacaksanız. Siz sadece ekrana bakın. Ben sizi shop yaparak gülümsetirim."

"Shop falan yapma bana!" dedi Batu tehditkarca. Adam ona gözlerini devirdi. "Bu kadar kaba bir insan olduğunuzu gerçekten bilmiyordum." Batu kaşlarını düzleştirmeden adama baktı. "İşini yapsana! Bana ne senin ne bildiğinden!"

Fotoğrafları çekince dikleşerek makinesini tekrar çantasına attı. "Güzel..." Önüne dönünce bakışlarımız kesişti. "Sanırım gitme vakti..." Gitmeden bana doğru bir adıma attı. "Sizi hesabınızdan da takip ediyorum Şirin Hanım. O an neler oldu pek anlamadım ama ben fotoğrafçı da sayılırım. Sizin fotoğraflarınızı çekmek de benim için onur olur." Bu herhangi bir teklif miydi?

Kaşlarımı yavaşça kaldırdım. "Nasıl yani?" Gülümsedi. "Fotoğraf çekmeyi severim. Kafenin önündeki kumsalda veya herhangi bir yerde bana model olur musunuz? Her şeyinizle beni bir süredir etkilemiş olduğunuzu es geçemem. Aşk Kafesiyle röportaja karar verdiğimizde sizi fark edip takibe almıştım. Şimdi bir konuşma fırsatımız oldu. Kabul eder misiniz? Ferhat ile Şirin hatırına. Zamanın neyi göstereceği belli olmaz. Bakarsını-" Batu'nun onu itişiyle sözü kesilmişti. "Lan çık! Bi' gidemedi on saat!"

Ferhat çatık kaşla Batu'ya döndü. "Şirin Hanıma teklif yapıyordum!" Batu hemen bana döndü. "Kabul ediyor musun?" diye nefes nefese sordu. Başımı yavaşça iki yana sallarken anlamsızca olanları izledim. Batu adama döndü. "Çık! Çık kafemden! İşin bitti git hadi!" 

Ferhat çatık kaşlarıyla memnuniyetsizce Batu'ya bakarken Orkun'a döndüm. "Neden onu tutmuyorsun?" Orkun bakışlarını bana çevirip omzunu indirip kaldırdı. "Şahsen adamın sana yürüdüğünü düşünüyorum. Kardomun da her zaman arkasındayım. Kardoluk bunu gerektirir." Şaşkınca güldüm. "Yürüyemez mi? Ne alaka?" Orkun omuz silkerek önüne döndü.

Batu'nun arkasından bağırışını duydum. "Ferhat'mış! Ferhat ve Şirin hatırınaymış!" Batu  adamın arkasından kapıyı kapattıktan sonra buraya bakan müşterilere döndü. "Aranızda adı Ferhat olan var mı?"

Müşteriler anlamsızca Batu'ya bakarken yavaşça başlarını iki yana salladılar. "O zaman sıkıntı yok millet! Canımı sıkmadıkça böyle kovulmazsınız. Canımızdır müşterilerimiz." Bunu öfkeyle söylemesi daha da komik olanıydı.

Herkes Batu'ya anlamsız ve garip bakışlar atarken Pelin elini ağzına örterek gülmeye başladı. Batu aynı öfkesiyle Orkun'a döndü. "Çabuk kağıt ver!" Orkun yerinde irkilirken hemen kasasının arkasından uzanıp çekmeceden bir kağıt çıkardı. Batu ellerini beline koyarak Orkun'a bakmadan konuştu. "Yaz! 'Ferhatlar giremez'" 

Aşk Kafesi üyeleri şaşkınlıkla Batu'ya bakarken Orkun gülerek Batu'nun dediğini yaptı. "Yazınca onu cama as. Asmazsan ben seni cama asarım!" Ardından Batu bana bir bakış atıp başıyla mutfağı işaret etti. Sonra da hızlı adımlarla mutfağa girdi. 

Şaşkın gözlerim Orkun'a döndü. "Gerçekten yapacak mısın?" Sırıtarak başını salladı. "Kankam dedi bir kere. Yapacağım." Bakışlarım Yılmaz amcayı aradı fakat şu an burada yoktu. Orkun kağıdı kaldırınca Aşk Kafesi üyeleri gülmeye başladı. Çünkü Orkun şu şekilde yazmıştı, 'Ferhatlar ve köpekler giremez'

Orkun gülerek, onu ciddi ciddi cama astı. Kaşlarım çatılırken gülmekte olan Pelin'e döndüm. "Bu işte bir şey mi var?" Pelin gülerek bakışlarıyla Nil ablayı işaret etti sadece. Bakışlarım bu sefer onan çevrildi. Nil abla ona attığım bakışa karşılık yavaşça nefesini verdi. "Bakma kız öyle! Evet ben çağırdım. Ferhat adındaydı, seni de çok başarılı bulduğunu falan söyledi. Hemen çaktım adamın durumunu. Fırsat bu fırsat dedim çağırdım."

"Biliyordun yani böyle olacağını?" dedim kaşlarımı kaldırarak. Nil abla umursamazca omuz silkti. "Nereden bileyim canım, müneccim miyim ben?"

"Ama tahmin ediyordun? Neyse ya...ben kime söylüyorum ki? Sen yine aynı duruşunu bozmayacak gibisin, Nil abla." Nil abla kendinden emin bir şekilde gülümseyerek başını salladı. "Doğrusun bebeğim."

Yanından geçip mutfağa girdim. Tuğba pastasını süslerken Batu da pasta kekini öfkeli bir şekilde kesiyordu. Hızlı adımlarımı onun yanına doğru attım. "Batu!" Batu pastasını dövercesine keserken bana bakmadı. "Neydi bu şimdi? Her gün böyle birini kafeden mi kovacaksın? Müşteriler senin yüzünden, bugün kim kovulacak diye bekliyor artık!"

Batu pasta kekini bırakıp bıçağı fırlatırcasına çelik tezgaha atınca bir ses yükselmişti. Hızlıca bedenini bana çevirdi. "Hiç de umurumda değil!" Alayla başımı salladım. "Onu görüyoruz! İlaçlarını alsana artık! Tedavini ol ya! Küçük şeyleri bile abartmaya devam edeceksin bu gidişle! Tedavi ol da öfken yatışsın. En küçük şeye bile sinirlenmezsin öyle olursa" Öfke sorunları vardı ama buna karşı tedavi olmayı bile kabul etmiyordu. İlaçları vardı fakat kullanmıyordu.

Batu kaşlarını yine her zaman ki gibi derince çattı. "Karışma bana! Sana ne benim sorunumdan!" Dudaklarımı birbirine bastırarak hızlı hızlı başımı salladım. "Sen neden bu kadar tepkilisin ki? Daha doğrusu sorunların neye bu kadar etki ediyor Batu? Alt üstü Ferhat adında biri geldi diye mi? Bu kişinin adı Kurtuluş olsaydı yine aynı tepkiyi verecek miydin?"

Batu yüzüme doğru eğilerek öfkeyle gözlerime baktı. "Evet!" dedi yüksek bir sesle. Başımı tabi tabi dercesine salladım. "İyi o zaman! Seni öfke sorunlarınla baş başa bırakıyorum!" diyerek geri çekildiğimde Tuğba'nın pür dikkat bizi izlediğini gördüm. Benle göz göze gelir gelmez bakışlarını çevirmişti.

 Yerime geçip öfkeyle pasta yapmaya başladım. O resmen öfkesinden bana da bulaştırmış gibiydi. Öfkemi, masum pasta keki çekiyordu. Onu sert sert kesiyordum. Bütün hıncımı ondan çıkarıyor gibi. Bir anda yanıma geldiğini fark ettim. Anında elimden keki ve bıçağı aldı. "Dövüyor musun, ne yapıyorsun belli değil! Kendine de zarar vereceksin!" Ardından benden daha sinirli bir şekilde fakat daha ustaca kesti.

Kaşlarımı çatarak ona baktım. Kek dilimlerini kesince önüme bıraktı. "Ben keserdim!" Sert bakışlarını gözlerime çevirdi. "Ben kestim ama!" dedi ve dönüp kendi tarafına geçti.

Ona öfkeli bakışlar atmaya devam ediyordum. " Geri zekalısın! Sen tam bir öküzsün! Hayatımda senden daha kaba bir insan görmedim!" Ani söylediğim sözlerle bakışları bana döndü. "Ne?" Başımı salladım. "Evet! Öylesin ve senden gerçekten nefret ediyorum!" Batu ellerini tezgahına yasladı. "Sen nesin? Romantik fil!" Çatık kaşlarımı daha da çattım. "Bana fil deme!" İlk o otostop çekerken karşılaştığımız günden, o arabadaki uzun konuşmamdan sonra hep bana fil diyordu ve bu hiç hoşuma gitmiyordu.

"Masum kız! Saf Şirin! Hayatı romantikleştirir! Kibar Şirin! İnatçı fil!" Bana söylediği sözlerle kaşlarım önce kalktı hemen ardından saniyeler içinde tekrar çatıldı. "Seninkilerden iyi!"

Tuğba bize şaşkınca bakarken konuştu. "Siz niye bu kadar çok kavga ediyo-" Batu bakışlarını benden çekmeden yüksek sesle konuştu. "Tuğba çık!" Tuğba yerinde irkildi. Ardından önce bana sonra da Batu'ya bir bakış attı. Bakışlarım ona döndüğü an hızlı adımlarla mutfaktan çıktı.

 Peki şimdi ne olacaktı ki? Tartışmaya devam mı edecektik?

Batu hemen karşıma kadar geldi. "Ne istiyorsun? Niye beni yoruyorsun kızım? Her anlamda yoruyorsun!" Öfkeyle dişlerimi sıkarak başımı kaldırıp suratına baktım. "Burada tek yorulan benim! Seni çekiyorum ya! Sen kendini aşırı sakin bir insan falan mı sanıyorsun? Bana her gün karışan sensin! Ben değil!" diye bağırdım onun gibi.

Batu öfkeyle bana doğru adımlar atınca bende onunla yakın durmamak için geri adımlar attım. "Keşke bendeki yorulmada bunlardan olsa. Keşke bende seni çeksem." Bir anda fısıldayarak söylediği sözler beni afallatmıştı. Garip bir ifadeyle ona bakıyordum. "N-ne? Bir dakika, nasıl yani? Ne anlamda yordum ki?"

Geri adımların sonunda sırtım duvara yaslanınca tam karşımda, ayak ucumda durdu. "Benden nefret ediyorsun değil mi?" Sadece o çatık kaşlı ifadesiyle soru sormuştu. "Demin bundan bahsetmiştim diye hatırlıyorum." Yavaşça yüzüme eğildi tekrar. "Ben hatırlamıyorum."

Çenemi kaldırıp suratına bakmamla yüzlerimiz arasına karış mesafe kalmıştı. Yakınlığımızla derin bir iç çekip bakışlarını yüzümde gezdirmeye başladı. "Bence biraz sakinleşmelisin..." diye fısıldadım. 

Yakınlığı, kokusu...şu anın her bir ayrıntısı beni ayrı ayrı etkiliyordu. Bakışlarım önce dikkatlice, benim üzerimde dolanan koyu elalarında gezindi. Çok güzellerdi. Bunu hiç demiş miydim bilmiyordum ama gördüğüm en güzel ela gözlere sahip olabilirdi. Sonra bakışlarım onun güzel suratında, keskin hatlarında, kalın dudaklarında, buğday teninde özenle gezinmişti. Bu beni  fazla etkiliyordu. Bu özelliklere sahip olması değil, onun özellikler etkiliyordu.

Şu an anlıyordum, evet ona karşı içimde hisler vardı. Bunlar nasıl oluştu bilmiyordum ama bir şeyler vardı. Fakat şöyle de bir gerçek vardı, biz tamamen ayrı insanlardık. Sırf ondan etkileniyorum veya fazlasını hissediyorum diye onunla sevgililik gibi bir hayaller kurmazdım. Onunla bir gelecek düşünmezdim. Ben onun gibi biriyle yapamazdım. 

Yıllarca hayatımda beni hak edecek doğru adamı aradım. Belki güzel severdi, fakat benle olmazdı. İkimiz çok farklıydık. Birbirimizi yiyip bitirirdik. Hoş, Gerçi onun ne hissettiğini bile bilmiyorum.

 Aşka bile inanmayan adam bana mı aşık olacaktı? Tamam Şirin, düşünmene gerek yok konu halledildi. 

Bakışlarımı yere indirdiğim sırada bana daha çok yaklaştığını hissettim. "Sana bir şey söyleyeceğim..." Bakışlarım anında tekrar ona döndü. Bakışları dudaklarımda geziniyordu. "Kabul ediyorum ya. İş arkadaşı olalım." Kaşlarım anında çatılırken, "Ne?" diye mırıldandım.

Başını salladı. "Sen diyordun ya hani. Sadece iş arkadaşı olalım diye. Kabul ediyorum işte." Bu ne demek oluyordu bilmiyordum ama bir şey demek olduğu kesindi. Bende başımı salladım. "Güzel...sonunda."

 Bakışları sanki sözlerine inat gibi hala dikkatle yüzüme ve dudaklarımda geziniyordu. Daha fazla yaklaşıyordu sürekli. Nefesini yavaşça yüzüme vermişti. "Şirin Pastacı..." Dudaklarım aralanırken kaşlarımı kaldırıp ona baktım. "Batu..."

Bir anda kapı açılınca anında geri çekildi. İkimizde hemen kapıya döndük. Aşk Kafesi yine şaşırtmıyordu. Fakat bu sefer önde bir adet Yılmaz amca vardı. Ortama girişi yapan yine oydu. Arkadan merakla izleyenler ise Aşk Kafesi üyeleriydi.

Yılmaz amca kapıda duruyordu. Arkasından da Orkun, Pelin ve Nil abla girdi, ayrılmaz üçlü. Orkun arkada ağzını eliyle kapatmış gülüyordu. Gülmelerinin arasından Pelin'e dönüp, "Bihter, Behlül ve Adnan sahnesi gibi oldu tepkilere bak." dediğini duydum.

Batu konuşarak üçümüzün arasındaki sessizliği bozdu. "Baba sen ne ara geldin?" Yılmaz amca anlamsız ifadesiyle cevap verdi. "Selim'lerin dükkanında oturuyorduk. Biri gelip kafede kargaşa çıktı dedi, bende koştum geldim."

"Bizde öyle işte..." diye mırıldandım. Yılmaz amca anlamsızca tek tek ikimize baktı. "Ben bir şey anlamadım ki şu an ne oldu..." Batu hemen babasına dönüp, "Bir şey olmadı. Birde o kargaşa haberi de abartma işi. Alt üstü çakma röportajcıyı kovduk." 

Yılmaz amca oğluna, sen iflah olmazsın der gibi bir bakış atmıştı. "Yapma oğlum be! Tutamıyoruz da seni! Tut artık şu sinirini! Bak kafemize laf gelecek!" Batu sadece babasına bakıyordu. Yılmaz amca söylenirken sırtını dönüp yavaş adımlarla mutfaktan çıktı.

Arkalarında Can duruyordu. Düşünceli bakıları bir bende, bir Batu'daydı. Göz göze gelmemizle hafifçe gülümsedi. Bende ona gülümsedim. Saniyeler sonra Batu'nun gülüşümdeki bakışlarını fark ettim. Bakışlarımı anında kaçırmamla durmadan oynattığı parmaklarıyla göz göze geldim. Kendini dizginlemek ister gibi sürekli oynatıyordu.

Bakışlarımı tekrar çevirdiğim sırada ayrılmaz üçlü yanımıza yaklaştı. Orkun imalı bir şekilde sırıtıyordu. "Pek fena bir andaydınız sanırım..." Utanç hissiyle kızarmaktan korktum. Umarım boynum, yüzüm falan kızarmaz da bir de onunla beraber rezil olmam diye düşünüyordum. En küçük şeye utandığım veya heyecanlandığım an böyle kızarıyordum ve  tenim beyaz olduğu için fark edilmemesi imkansızdı. 

 "Ne biçim konuşuyorsun lan? Saçma sapan imalar yapma!" dedi Batu öfkeyle. Pelin abisini umursamadan sıkıntıyla nefesini verdi. "O değil de babam gelmese öpüşeceklerdi ya!" Orkun'da ona ekleme yaptı. "Valla ben pastacıyı gönderince dahasını yapmayı planlıyor diye düşünmüştüm..."

Bu sözler beni kesinlikle kızartıyordu ve bu sefer kesinlikle fark edilirdi. "Pelo! Orkun! Sınırınızı aşmayın! Sözlere bak!" Bende şaşkınlıkla Pelin'e baktım. "Ne öpmesi ya! Öpmek falan yoktu!" 

Nil abla kollarını bağlamış bir şekilde, rahatça bizi izliyordu. "Tamam ya...en doğrusunu onlar bilir. Boş verin." Batu kaşlarını çatıp tek tek onlara baktı. "Ya tamam! Çıkın hadi! Gelmeyin! İzlemeyin de!" demesiyle ayrılmaz üçlü imalı bir şekilde gülerek mutfaktan çıktı.

Tuğba mutfağa girip eşyalarını alırken Batu da onlar çıkar çıkmaz bana döndü. Tebessümle bana baktı. "Çıkış saati gelmiş çık istersen." İfade göstermeden yavaşça başımı salladım. "Tamam çıkayım o zaman."

Batu'nun bakışları yüzümde gezindi. Muhtemelen bahsettiğim kızarıklıklarımla bakışıyordu şu an. "Utandın mı?" diye sordu ifadesizce. Yavaşça başımı salladım. "Yılmaz amca bir anda gelince işte..."

"Tamam." demişti sadece. Üzerimdeki pastacı gömleğini çıkardıktan sonra çantamı omzuma astım. Şimdi ki işim kafenin içinde Ali ve Can'ı bulup çıkmaktı. 

Bölümün sonuna geldik!

Bölümü sevdiniz mi? Bölüm hakkında neler düşünüyorsunuz? Düşünceleriniz neler?

Birde size müjde! Bundan sonra her hafta bölüm gelecek!

Diğer bölümde görüşmek üzere 🤍

Ig: dilek.wt

Kitap ıg: Askpastasiofficial

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top