Bölüm 12


Kafanda bi' şeyler, kafanda düşünceler...

***

BÖLÜM 12:

TANRININ TOKADI

Rüzgar'dan

Hiç kardeşim yoktu. Ya da bana kardeşlik yapabilecek kuzen, yeğen, uzaktan yakından akrabalarım... Aynalı salonlarda, parkelerin üzerinde büyürken kardeşlerimi kendim seçmiş, zamanla etrafıma sıfırdan bir aile kurmuştum. Annem ve babam ayrıldığında öyle abartıp olayı büyütmemem bundandı belki. Kanla olmasa da kalpten bağlandığım ailem hep yanımdaydı ne de olsa. Gündüz salonda, gece sokaklarda, her zaman ve her daim sırt sırtaydık biz.

Oysa bu gece içimden hiçbirini aramak gelmemişti. Kuzeyi, Güneyi, Oya'yı, Memo'yu. Meriç'i bile... hatta belki de en çok onu... Saat dokuzu geçerken evden çıkmış, normalde takıldığımız mekana gitmek yerine metroyla Beyoğlu'na gelmiştim. Bizim çocukların yanında da kafayı dağıtabilirdim pekala, ama bu gece kendi şeytanlarımla dans ederken etrafımda tanıdık bir yüz istemiyordum. Şehrin her rengini aynı anda görebildiğin Beyoğlu sokaklarında bir başıma yürürken aklımdaki sesleri bastıran bu kaos hoşuma gitmişti. Etrafımı sarmış genç, yaşlı, kadın, erkek ne kadar insan varsa bir sel olmuş yanımdan akıp giderken düşüncelerimi de götürüyorlardı beraberlerinde.

Bir süre acele etmeden yürüdükten sonra sonunda dar bir yola saptım. İstiklal'in ara sokaklarında zaman zaman ekipçe de geldiğimiz bir bar vardı. Öyle bizim saklı mekan gibi kalbur üstü gençlerin takıldığı, gösterişli bir yer falan değildi. Güzel müzik, bolca içki, iştahlı bakışlar ve şanslıysan gece sana eşlik edecek sıcak bir bedendi tüm alacağın. Zaten günü noktalamam için bu kadarı bana yeterdi de artardı bile. Sadece unutmak istiyordum. Hala köşe bucak peşimde olan Rüya'yı, inatçı domuz Meriç'i ve tabi bir de lanet gibi üzerime çöken İrem'in sözlerini...

Bütün günü Alev Hoca'nın bir anda hortlayan gösteri çalışmasında boşa vakit harcayarak ve Oya'nın ilgili bakışlarını görmezden gelmeye çalışarak geçirdikten sonra biraz olsun kafa dağıtmaya hakkım olduğuna emimdim. Eski binanın asansörüne binip terasa çıktığımda doğru kararı verdiğimi daha ilk anda anlamıştım. İstanbul ışıl ışıl altımda uzanırken ılık geceyle karanlık düşüncelerim teker teker beni terk ediyor gibiydi.

Müzikle salınan bedenlerin arasından ortadaki bara doğru ilerlerken bir yandan gözlerim yanına yerleşip geceyi birlikte sonlandırabileceğim güzel bir arkadaş arıyordu. Dikkatlerini çektiğim birkaç kızın gülüşüne karşılık verdiysem de aradığım tesellinin onlarda olmadığını ilk bakışta anlamıştım. 

Neyse ki gece uzun, zamanım bol, ortalık fırsatlarla doluydu. Tam o sırada tanıdık bir çehre tüm planlarımın içine bir bomba gibi düşmemiş olsa bunun şanslı gecelerden biri olduğunu bile söyleyebilirdim.

Oysa lanetim alay eder gibi bana sırtını dönmüş, barın tam ortasında oturuyordu. Siktir git dedim şansıma. Gerçekten mi? Yani gerçekten bu geceyi mi bulmuştu? Ben yalnız kalabilmek için onca yol gelmişken kader karşıma o an en görmek istemediğim adamı mı çıkarmıştı yani? Tüküreyim böyle hayatın içine diye düşündüm. Ne yapacaktım şimdi? Kaçıp gidebilir, onu görmezden gelebilir ya da ilişkimizin inceldiği yerden kopması için şansımı iyice zorlayabilirdim. Sonunda fırsatımı sonuncu şıktan yana kullanmaya karar verdim ve arkadaşımın yanındaki bar taburesine tırmandım.

"Erken başlamışsın."

Ben o an ne kadar şüpheciysem Meriç'in anında bana çevrilen yüzü de bir o kadar şaşkındı. "Rüzgar?"

"Aynısından bana da versene." diye seslendim barmene.

"Bana da ver." dedi Meriç elindeki boş viski kadehini sallayıp. "Bitti bu."

Yan gözle onu süzüp neden kendini bir başına içkinin dibine vurduğunu anlamaya çalıştım. İçimdeki ses sebebi zaten bildiğimi fısıldıyordu kulağıma ama onu dinlemeye de söylediklerini kabullenmeye de niyetim yoktu. "Ee..." dedim. "Siz bizimkilerle Nimet'e gitmemiş miydiniz? Ne yapıyorsun burada bir başına? Herkes nerde?"

"Oyalarla orda ayrıldık." dedi Meriç. "Ben İrem'i eve bırakıp yeniden çıktım."

İrem'in ismi geçtiğinde Meriç'in gözlerini özellikle kaçırıp başını yeni dolmuş kadehine gömdüğünü fark etmiştim. Bir an bu durumu da arkadaşımın düşünceli bakışlarını da görmezden gelip dikkatimi geceye ve getireceği güzelliklere vermek istedim. Meriç bir adım ötemde yanmayı bekleyen bir alev topu gibi otururken bu pek mümkün görünmüyordu.

"Kendin için bile biraz fazla hızlı gitmiyor musun?" dedim çoktan yarıladığı içkisine bakarak.

Ofladı. "Keyfimi kaçırmasan mı acaba?"

"Ya da sen bana neler olduğunu anlatsan da ben de rahatlasam mı?"

Meriç dudaklarını aşağı sarkıttı. "Bir şey olduğu yok. Her zamanki şeyler, gece, içki, eğlence, kızlar..."

"Hımm." dedim ikna olmadığım halde. "Geceyle içki kısmı tamam da diğerleri için biraz yardıma ihtiyacın var sanki..." Arkamı dönüp sırtımı bara vermiştim şimdi. Gözlerim Meriç'le aramızdaki boğucu diyaloğa son verecek iki güzel yol arkadaşı için arayışa çıkmıştı bile. "Mesela..." dedim iki bistro ötemizde dikilen kızları fark ettiğimde. "Şu kızılla sarışına ne dersin?"

"Sen sarışın sevmezsin." dedi Meriç arkasını bile dönmeden.

"Ama sen seversin. Ben de kızılla idare edebilirim."

Meriç kadehi kafasına dikti. "Onunla yattım zaten."

"Ne yaptın?"

Ben hayretle ona bakarken Meriç umursamazca omuz silkti. "O kadar büyütülecek bir şey değil. Bir haftadır her gün burada. Sırasıyla herkesle yatıyor. İstersen bu gece de sen al yatağına."

Bu konuşma giderek daha saçma bir hal alıyordu. "Peki sen bir haftadır burada ne yapıyorsun?" diye sordum.

"Takılıyorum." dedi Meriç. Hemen sonra barmenden yeniden kadehini doldurmasını istemişti. Arkadaşımın alkol eşiğinin ne kadar yüksek olduğunun farkındaydım. Meriç sonuna kadar eğlenmeyi de eğlenirken sınırlarını korumayı da iyi bilirdi. Yine de bu gece bana işlerin kontrolden çıkacağını düşündüren bir süratle içiyordu. Benim gibi sırtını bara yaslayıp etrafı izlemeye başladığında dirseğimi bistroya koyup ona döndüm.

"Meriç ne derdin var senin abi?" dedim. "Anlat hadi bana."

Sözlerimi duymazdan gelmişti. "Bak şu hatunu yeni görüyorum." dedi uzakta, esmer bir kızı işaret edip. "Sanırım bu gecenin talihlisi o olacak."

Meriç'in arsız gülüşü dudaklarına yayılırken ben kaygıyla onu izlemeyi sürdürdüm. "Ne yapmaya çalışıyorsun?"

"Ne yapmaya çalışıyor muşum?"

Onu boğmamak için derin bir nefes aldım. "Neden buradasın Meriç?" dedim. "Sen sırf kız kaldırmaya ucuz barlara gelecek bir adam değilsin. Hadi bir gece tamam. Ama her gece her gece..."

Bana küçümseyen bir bakış attı. "Sen neden buradasın Rüzgar?" dedi gözlerini kısıp. "Ucuz bir bardan ucuz bir kadın kaldırmak için değil mi?"

O zeki bir adamdı. Bense aklımdan çok duygularımı kullanırdım ve o an duygularım Meriç'in ağzının ortasına vurmamı söylüyordu. Yine de mantığımın cılız sesine kulak verip "Ne halin varsa gör lan." dedim. Hemen ardından bara dönüp barmenden kadehimi doldurmasını istemiştim.

Bir süre konuşmadan ben önümdeki içki şişelerine, Meriç'se karşısındaki manzaraya baktı. Neden özellikle uzak durmaya çalıştığım her konu dönüp dolaşıp götümde patlıyordu bilmiyordum? Ama bir şekilde yine gecemin içine etmeyi başarmıştım. Sonunda Meriç de bara dönüp kadehi bankoya vurduğunda ona hala kızgın olmama rağmen arkadaşımın suratına bakmadan edemedim. Dışarı yansıtmaya çalıştığı görüntüsünün ardında Meriç mutsuzluktan geberiyordu. Ve ben onun için üzülmemeyi beceremiyordum.

"Sorun o kız değil mi?" dedim daha fazla kendimi tutamadığımda. "Yine bir şey oldu. Bora mı aradı? Eve mi geldi? Kavga mı ettiniz yoksa?"

"Bora falan aramadı." dedi Meriç. "Bir süre biraz zor gelir İrem'in yanına zaten..."

"Eee... Ne oldu o zaman?"

Meriç kadehi elinde evirip çeviriyor, ama dilinin ucunda bekleyen sözler bir türlü dudaklarından dökülmüyordu. "Meriç?" dedim ona kendimi hatırlatmak için. Koyu bakışları bana çevrildiyse de cevap vermek yerine öylece bakmayı sürdürmüştü.

"Yattınız da onu mu söylemeye çekiniyorsun?" dedim cevabı duymak istemediğim halde.

Meriç'in gözleri anında kocaman açılmıştı. "Saçmala lan!" dedi sanki annesine küfretmişim gibi bir öfkeyle. Bu tavrı bile korkularımda ne kadar haklı olduğumu kanıtlıyordu.

"Niye?" diye üsteledim damarına basacağımı bile bile. "Güzel kız valla. Daha kimlerle yatıp kalkmıştır o Bora'ya gelene kadar. İçine bu kadar dert olduysa sen de bak tadına kurtul abi, nedir yani..."

Meriç'in eli bir anda yakama yapışınca ne yapacağımı bilemedim ama Meriç şimdi iyice burnuma girmiş dehşet saçan gözleriyle beni parçalara ayırıyordu. "Kız bakire lan!" dedi dişleri arasından. "Ne senin ne bu camiadaki beyni kıt dansçıların bir bok bildiğiniz yok. Anlamadan dinlemeden sallıyorsunuz hepiniz."

O an Meriç tam karşımda kendini kaybetmiş bir halde duruyor olmasa onun sözleriyle alay ederdim. Ama Meriç ya dediklerine inanacak kadar salaktı ya da doğruyu söylüyordu.

"Nasıl yani?" dedim şok içinde. Beynimin arka odalarında İrem'e ettiğim hakaretler bozuk bir plak gibi dönüyordu şimdi. Hastanenin acilinde onun bana bakışını hatırladığımda midemin alev alev yandığını hissettim. Olamaz dedim kendi kendime. Meriç o kıza inanabilecek kadar saf olabilirdi ama ben... Yutkundum. "Doğru mu söylüyorsun lan?"

Meriç beni cevaplamak yerine sesli bir nefes verip yakamı bırakmış ve önüne dönmüştü. "Şişeyi ver." dedi barmene. Adam bir an itiraz edecek olduysa da Meriç'in katil bakışları karşısında ben bile diyeceklerimi unutmuştum. Fütursuzca benle paylaştığı bu bilgiyi böyle ulu orta dile getirmekten duyduğu pişmanlıkla dudaklarını ısırdığını görebiliyordum. Onu izlerken o ana kadar yalanladığım, inanmamak için her yolu denediğim ve inkar ettiğim tüm olasılıklar tek bir sonuca bağlanmıştı.

"Sen bu kıza aşık oldun değil mi geri zekalı?" deyiverdim.

Meriç bir kez daha dehşetle bana bakmıştı. "Ben kimseye aşık falan olmadım."

Onun kendiyle verdiği saçma mücadeleyi izlemek küçükken annemle babamın kavgasına şahit olmakla aynı histi. Karışamıyor, yol gösteremiyor, mutlak sonucu değiştiremiyordum. Yine de gerçeklerin tüm çıplaklığıyla suratıma çarptığı andaydım. Ancak şimdi arkadaşımın neden kendini gecelerdir bir başına sokaklara attığını anlıyor, bir kızdan ötekinin koynuna kayarken aslında duygularından kurtulmaya çalıştığını görüyordum. Meriç'in İrem'e karşı hissettiğini sandığı tüm duygular hataydı ve maalesef Meriç bu yanlış gidişatı durdurmak için olabilecek en işe yaramaz yolu seçmeyi başarmıştı.

"Böyle olmaz Meriç." dedim. "Kaç kişiyle daha yatacaksın gerçeği kendine itiraf etmeden önce."

Burnundan soluduğu halde dudağını ısırıp gülümsemeye çalıştı ve yeniden yüzünü mekandaki kalabalığa çevirdi. "Bence sırf burada bile yeterince yatacak kız var." dedi. Herkesin onu içinde görmeye alıştığı o çapkın serseri rolünü oynamaya çalışıyordu yine aklınca. Bense arkadaşımın ciğerini bildiğimden Meriç için her an biraz daha fazla endişeleniyordum.

"Ondan ayrıl Meriç." dedim. "Gönder kızı gitsin. Yoksa iş geri dönülmez bir hal alacak, inan bana. Kendine ne diye işkence ediyorsun ki? Başka dans edecek kız mı yok ortada?"

"Yok kardeşim." dedi Meriç. Aynı anda ayaklanıp elini omzuma koymuş ve üzerime eğilmişti. "Sen bunları o güzel kafana takma." dedi güya kendi de umursamıyormuş gibi bir tavırla. "Benimle konuşacağına başkası şu kızılı kapmadan harekete geç bence. Ben de esmer bombanın yanına uzuyorum. Hadi sana eyvallah."

"Meriç!" dedim sinirle ama bana göz kırpıp arkasını dönmüştü bile. Sağa sola çapkın gülücükler atarak kalabalığın içinde ilerlerken yumruklarımı sıkıp onu izledim çaresizce. Kalbim tam tersini söylese de arkadaşımı kendi boku içinde terk edip eve dönmeye karar vermiştim ki az ileride aniden duran Meriç gibi ben de olduğum yerde kalakaldım. Yanlış görmüş olmak için her şeyi vermeye hazırdım ama belanın kokusu çoktan burnuma ulaşmıştı.

Oya...

Ve İrem...

Kol kola mekana girmiş olan kızları izlerken sıçayım böyle kaderin içine diye düşündüm bir kez daha. Oya esmer teninde parlayan açık mavi elbisesiyle hemen ilgiyi üzerine çekiyordu. Oysa ben Meriç'in de benim gibi siyahlar içindeki İrem'e bakakaldığına emindim. Ben yerimden kalkmış ağır ağır onlara doğru ilerlerken kızlar boş bir bistroya yerleşmiş, Meriç ise milim hareket etmeden olduğu yerde kalmıştı.

"Tanrının tokadını tattın mı kardeşim?" dedim felç geçiren Meriç'in tam yanına geldiğimde. Birlikte öylece durmuş kendi hallerinde gülüşen kızları izlerken ikimiz de o tokadı iliklerimizde hissediyorduk. Ben bu ilahi mesajdan dersimi alıp geri adım atmaya hazırdım. Oysa Meriç yumruklarını sıktı ve o katil suratıyla İrem'in masasına doğru ilerledi. 

*****

- BÖLÜM SONU-

Ron, ron, ron, ron bir bölüm daha. 


O zaman bölüm sonu sorusu: Sizce Meriç davranışlarında haklı mı?

A) Evet ya yazık ona.

B) Hayır, tam bir geri zekalı. 


Son durumda favori karakteriniz kim?

İrem

Meriç

Rüzgar

Oya

Memoji

Güney

Kuzey

Beliz

Tuğçe

Alev Hoca


Sonraki bölüm inceldiği yerden kopsun o zaman :)

Bu arada yorumlar, oylar falan hiç fena olmazdı hani x)


Bana ulaşmak isterseniz Instagram hesabım @ezgicaglar

Sevgiler, öpücükler

E.Ç.

xxxx 




Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top