I - XXXII
K A T Y A
19 Aralık 2005
Pazartesi
Varnata, Avarya
Ağır hapis cezasıyla yargılanmaya hazırlanıp tek duruşmada beraat ettiğinden beri, Katya kendini kuş gibi hissediyordu. Renkleri daha canlı görüyor, anları daha uzun yaşıyor; her yürüyüşü bir geziye, her sokak bir sergiye, her sofra ziyafete dönüşüyordu.
Talihi ışık saçmaya başlamıştı. Seçimden önce birlikte kitap yorumladığı insanlardan birisi özel bir eğitim kurumunun sahibiydi ve ona yer vermişti. Artık siyaset, tarih ve kişisel gelişim konusunda dersler verecek ve ücret alacaktı. Hafta içi her gün altı saat dersi vardı. Bunun dışında telif karşılığı yazı yazması için ulusal gazeteden teklif almıştı. Birkaç televizyon programına konuk olmuştu ve bir kanal her Cumartesi onu daimî konuk olması için çağırıyordu.
Meşguliyeti, şöhreti ve geliri aynı anda artmıştı. Alelacele kahvaltı yaptıktan sonra çıkıp ilk olarak bir yayınevi yetkilisiyle randevuya gitti. Yayınevi ona Avarya'nın yakın tarihini sosyalizm perspektifinden anlatan bir kitap yazma teklifinde bulunmuştu. Görüşmenin ardından kursa geçen Katya günlük derslerini verdikten sonra Devrim'i okuldan alıp şan dersine bıraktı. Özel öğretmenin ücretsiz ders vermesi kafasını kurcalasa da kızının sanata karşı bir anda ortaya çıkan ilgisi hoşuna gitmişti. Ayrıca kursta geçirdiği zaman zarfında yeri belliydi, kafası atıp da geçenki gibi bilinmezliklere gitme ihtimali yoktu.
Katya yoğunluğu içinde Devrim'le ilgilenecek vakit bulamıyor, dolayısıyla onun duygu, düşünce ve geleceğe yönelik tasarılarını bilmiyordu. Kızının ayaklarının üstünde durmak için gece kulübünde şarkıcılık yapmak istediğinden ve okula olan ilgisinin yavaş yavaş yön değiştirdiğinden habersizdi. Sahi, kavga da etmiyorlardı pek fakat bir ilişkinin gürültüsüz olması, yolunda gittiği anlamına gelmezdi.
Yine yoğun bir günden sonra tatlı bir yorgunlukla kendini koltuğa attı. Telefon çalana kadar yarı uyku yarı uyanıklık halinde kaldı, ardından doğrulup esnedi ve bir yayın ucunda salınan ahizeyi kulağına dayadı. Arayan Sevtap'tı. Eğer Katya müsaitse ailecek akşam yemeğine geleceklerdi.
Nicedir misafir ağırlamayan kadın bu teklifi sevinçle kabul etti ve taze bir enerjiyle yerinden kalktı. Zihnin dinçliği bedenin yorgunluğunu yenmeye yeterdi. Kolları sıvayıp yemek tarifi kitabını karıştırıp gözüne hoş gelen birkaç yemeği yapmaya koyuldu.
"Ağlayan tavuk çorbası" yaptı. Tavuk eti haşlandıktan sonra sebze ve krema eklenerek yapılan bu çorba Avarya'nın yöresel lezzetiydi. Ardından lahana sarması, pirinç pilavı, biber ezmesi hazırladı. Yemekler bitince Devrim'i şan dersinden aldı, yolda misafirlerin haberini verdi. Katya'ya günlerdir surat asan genç kız, en yakın arkadaşının geleceğini duyunca havalara uçmuştu.
Yemekten hemen sonra genç kızlar odalarına çekildi. Kalanlar kendi aralarında sohbete koyuldular. Bu ziyaret, Kurtuluş'un piyadelerden haberdar ettiği Yaz'ın fikriydi. Katya her ne kadar meclisten çekilmiş olsa bile geniş bir çevreye sahipti ve Vult karşıtı cepheyi bu yönde de genişletmek gerekiyordu.
Önceki Cuma bir oturum sonrası ana muhalefet başkanı, genç lideri meclis bahçesinde tek başına otururken bulmuş ve konuşmak istediğini söylemişti.
"Lütfen Kurtuluş Bey, aynı şeyleri tekrarlamayalım," demişti kadın bıkkın bir ifadeyle. "İstifa etmiyorum ve makamıma layık olduğumu düşünüyorum. Oldu mu?"
Kır saçlı adam "Benim konuşmak istediğim konu başka," dedi. "Oldukça ciddi. Divan'ı bilir misiniz?"
"Divan'ı kim bilmez?" dedi Yaz. Çiçeklere bakarak bir beyit okudu. "Hanların sözlerine mutidir her biri / Körmösleri ürkütürdü silah darbeleri..." Körmös, Türk mitolojisindeki ruhlardı. İhtiyar adama dönüp eski erkek arkadaşıyla bir zamanlar rap şarkı yapmayı planladıklarını, şarkı sözlerinde de Divan'dan alıntı yaptıklarını söyledi.
"Kem yele direnirdi yedi tahtın çerileri / Gündüz süvarileri, gece piyadeleri," dedi Kurtuluş.
"Sizin okuduğunuz beyit, benim okuduğumun bir öncesi."
Kır saçlı adam söze buradan girerek Hakan Vult'un Divan'da geçen ikili ordu yapısını gerçek hayata uyarladığını anlattı. Bildiği her şeyi bir bir aktarıp Yaz'ın yüzündeki ifadenin değişmesini izledi.
"Suçlarının hesabını verebilmesi için dokunulmazlığını kaldırmamız şart." İçli bir nefes alıp kıvırcık saçlı kadının gözlerinin içine bakarak "İlk kez lider siz olduğunuz için mutluyum," dedi. "Çünkü sahip olduğunuz gücü iyilik için kullanacağınıza eminim. Lütfen erişebildiğiniz herkese erişin. Herkesi ikna edin."
Güç insanın zaafıydı. Gücün verdiği hissiyat, beyinde uyuşturucu ve uyarıcı maddeler gibi bağımlılık yapardı. Dolayısıyla gücü elinde tutan insan ya da daha doğru bir ifadeyle gücün eline geçen insan onu kaybetmemek için her çizgiyi çiğner, her yoldan geçerdi. Yine de Yaz, Hakan'ın bu kadar ileri gidebileceğini hayal etmemiş, hatta birçokları gibi onu dürüst ve onurlu bir rakip olarak addetmişti.
Üstelik onunla iş birliği yapmış bir casusu bunca zaman danışmanı yapmış ve özel hayatına almıştı. Uysal... Bu isim aklına geldikçe midesi bulanıyordu. Yaz için o, kaypaklık ve ikiyüzlülüğün Everest'iydi. Bunca yıl ona nasıl güvendiğini düşündükçe kendine olan öfkesi artıyor, belki de ana muhalefet başkanının haklı olduğunu düşünüyordu: daha çok toydu, koltuğuna layık değildi. Öte yandan etrafındaki onca tecrübeli insanı, mesela Alkanları düşünüyor, "Hiç mi şüphelenmediler?" diye hayrete düşüyordu. Bir çocuk da nasıl bu kadar insanı parmağında oynatmıştı!
Piyade ve süvariler hakkında her şeyi öğrendiği ilk akşam dehşet içinde eve dönmüş ve evdeki herkese başbakanın çevirdiği dolapları anlatmıştı. Sındırlı ailesinin maskesini düşürmüş olmanın özgüveniyle yıl bitmeden önce Hakan Vult'u bitirmeye karar vermişti. 2006 başlarken Avarya için yeni ve beyaz bir sayfa açılmalıydı.
Ertesi günlerde milletvekilleriyle ve Varnata il başkanıyla bire bir görüşmüş, diğer il başkanlarıyla da telefon görüşmesi yapmıştı. Yalnızca mecliste çoğunluğu sağlamak yetmez, kamuoyunu da taraflarına almak gerekirdi. Katya'nın evine misafir olmasının sebebi buydu.
Diğeri, şaşırmadığını ve İskambil Olayı'nın ardından da onun çıkacağına emin olduğunu söyledi.
"İskambil Olayı'nı karıştırmıyoruz," diye uyardı Yaz. "Sadece Vult'un birisi Avarlardan birisi de yabancılardan olmak üzere iki gizli örgüt kurduğunu biliyoruz. Polisler nicedir delil topluyormuş. Biz başbakanın dokunulmazlığını kaldırıp mahkemenin soruşturma açmasına izin verdiğimiz an örgütler hakkındaki her şey ayrıntılarıyla ortaya çıkacak."
Ev sahibi saçını düzelterek "İnanır mısınız," dedi. "Halk, Hakan Vult'un şeffaflık ve düzen getirdiğine inanıyor." Güldü. "Şeffaf başbakan tam iki tane terör örgütü kurmuş. Bir de perdeli olsa galiba ülkeyi doğrudan çetelere teslim edecektik. İnsanların gözleri nasıl bu kadar kolay boyanıyor?"
Yaz ise kendi gözlerinin vitray camlar gibi boyandığını ve kimseyi eleştirmeye hakkı olmadığını düşünüyordu. "Bizi bunun için seçti onlar," dedi. "Gerçeği görmek ve göstermek görevimizdir."
Katya, "Saranizm" adıyla yeni bir ideoloji tesis etme ve bunun doğrultusunda Avarya'nın yönetim biçimini değiştirme fikrini bırakmamış, zamana yaymıştı. Ayakları yere basmak üzere olan hayaller, planlar halinde somutlaşırdı. Tıpkı suyun donarak buza dönüşmesi gibi. Başbakanın -sistemin seçilmiş yöneticisinin- koltuğunu garantilemek uğruna yaptığı şeyler, sistemin parçalanmasını hızlandıracağı için, kadın, olanları pek de olumsuz bulmamıştı. Vult kendi tahtının bacaklarını testereyle kesiyordu.
Yaz'ı kişisel olarak takdir etse de temsil ettiği ideolojiyi Hakan'ınkinden pek farklı görmüyordu. İkisi de serbest piyasacı ve milliyetçiydi. Sadece dinleri farklıydı. İkisinin de yönetimi, bir ülkeyi giderek oligarşi ve çöküşe sürükleyecekti. Eğer bir gün dengeler bunu gerektirirse Yaz'ın da hükümetine karşı çıkacak olan Katya, bugün şartlar gereği onunla yan yana duracaktı.
Akşamın sonunda misafirler çıkarken arkalarından gülümseyerek baktı ve kapıyı kapattı. Hoş bir aile olduklarını düşündü. Anne, baba ve iki çocuk; klasik bir mutluluk tablosuydu, olanca basitlikteydi ama Katya'nın bir türlü olduramadığıydı. Karmakarışık hislerle içeriye geçip mutfağa oturdu ve kendini böyle bir ailede düşledi.
Bitki çayı yapıp balkona geçtiği sırada, açmadığı televizyonda bir haber dönüyordu. İki yıl önce "İntikam Cinayeti" başlığıyla ölüm haberi verilen Nemanja Laloviç'in -bu sefer gerçekten- öldüğüne dair bir haber... Bakkal Rüstem'in evine yerleşen Jenna, Nemanja'yı, Berdaşe Sokak'ın ortasında yakalayıp onlarca görgü tanığının gözü önünde işini bitirmişti. Daha sonra insanları soru işaretleriyle baş başa bırakıp kaçmıştı.
Eğer şu taşların üzerinde cansız yatan, Nemanja Laloviç ise iki yıl önce bakkalın evinde öldürüldüğü söylenen kimdi? Eğer bu adam o zamanlar yaşıyordu ise yıllardır kendi halinde yaşayıp giden ve hiçbir mahalle sakininin kötü bir davranışına şahit olmadığı İbrahim Saraçeviç neden katil zanlısı olarak tutuklanmıştı?
Sokak sakinleri, olay yerine gelen polis arabalarının etrafını çevirip sorulara cevap arıyordu. Polisler de bir an önce işlerini bitirip karakola dönmek derdindeydi. Bir polisin bir vatandaşı hafifçe itmesiyle başlayan gerginlik, gazyağına değen kıvılcım gibi büyüdü. Aşağı inen meraklı insanların amaçsız kalabalığından bir halk protestosu doğdu. Şairhanım'ın diğer sokaklarına yayıldı ve Varnata'nın en büyük meydanına kadar ulaştı.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top