шесть
Changkyun, Jooheon'un boynuna sarılı kol'a ve başına dayalı silaha bakarken tüm vücudunun yandığını hissediyordu. Tamam, bu az çok tahmin ettiği bir şeydi fakat canını bu kadar acıtacağını tahmin etmemişti.
Sevdiği insanın korkudan perişan hâle gelmesine daha fazla izin veremezdi, bu yüzden silahının açık emniyetini kontrol etti ve saldırgana nişan alarak onun Jooheon'dan az bile olsa ayrılmasını bekledi.
Fakat saldırgan kolunu bir türlü Jooheon'un boynundan çekmemişti. Changkyun, onlara biraz daha uzakta olduğu için onun konuşmasını bir türlü duyamıyordu. Onlara doğru yaklaşmalıydı fakat yaklaşırsa görülme ihtimâli çok yüksekti.
Eğer onlara yaklaşırsa saldırganı rahatlıkta indirebilirdi fakat yaklaşırsa görülebilirdi. Eğer saldırgana uzak mesafeden vurmaya kalkışırsa bu sefer de kurşun Jooheon'a isabet edebilirdi. Changkyun, iki derenin arasında kalmış gibi hissediyordu.
Şakaklarından damlayan teri bile hissederken elinin titrememesi için ekstra bir çaba sarf ediyordu. Karşısında başka bir rehine olsa bu kadar strese girmezdi belki ama karşısındaki sevdiği insan Jooheon'du.
Onunla tanışalı çok olmamıştı fakat o, Jooheon'u ilk gördüğü andan beri seviyordu. O kadar çok seviyordu ki sanki ilk aşkını bulmuş gibiydi. Onu kaybetmek istemiyordu.
Kendi kendini sakinleştirmeye çalışarak silahını bu sefer daha emin bir şekilde tuttu ve tek gözünü kısarak namlunun ucunu saldırganın silah tutan eline sabitledi. Tetiğe basarken bir an bile tereddüt etmedi ve bu sayede saldırganın silah tutan eline ateş etti.
Saldırganın acıyla inleyip yere çökmesiyle hızla saklandığı yerden çıktı ve Jooheon'a doğru koşarak onu arkasına almıştı. Yere düşen silahı beline yerleştirirken arkasındaki Jooheon'a dönerek "İyi misin? Yaralanmadın değil mi?" diye sormuştu.
Jooheon, şaşkınlıkla karşısındaki adama bakarken gözyaşları durmuştu. "Sen nasıl girdin buraya?" diye sorarken ağladığı için sesi kısılmıştı. Changkyun, onun gözyaşlarını silmiş ve "Nasıl girdiğimin bir önemi yok. İyi misin sen, ilk onu söyle." demişti.
Jooheon "İyiyim ben." diyerek karşısındaki adamı rahatlatırken Changkyun, rahat bir nefes vererek ona sarılmıştı. Jooheon, Changkyun'un kolları arasında kaybolurken birkaç dakika içerisinde polisler içeri girmiş ve saldırganı yakalamışlardı.
Polislerin arkasından da Shownu çıkarken oldukça sinirli görünüyordu. Changkyun ile göz göze gelirken onun Jooheon'a sarılmış olduğunu fark ettiğinde ise tüm siniri uçup gitmiş yerini şaşkınlığa bırakmıştı.
Şaşırması çok normaldi, Changkyun daha tam iyileşmemiş yarasına rağmen silahlı bir saldırganı yakalamıştı.
Jooheon, Changkyun'dan ayrılırken yanlarına doğru gelen Shownu'yu görmüş ve utanarak anında oradan ayrılmıştı. Changkyun, hülyalı hülyalı onun arkasından bakarken "Daha fazla bakarsan burnun kanayacak." diyen Shownu ile bakışlarını Jooheon'un arkasından çekmişti.
"Sen ne ara geldin?"
"Gelmemi istemez miydin? Darıldım bak gerçekten." Shownu alay etti açık açık. "Komutana vermen gereken bir hesap varken buraya ne ara geldiğimi mi soruyorsun? Cidden mi?"
Changkyun, komutan kelimesini duyduktan sonra gözleri âdeta irileşmiş bir şekilde Shownu'ya döndü ve "Eğer kovulacaksam tane tane açıkla bana, tamam mı?" diye korkuyla sordu. Tamam, mesleğini hiçe sayarak Jooheon'un yanına koşmuştu ama o an aklına hiçbir şey gelmemişti.
"Seni kovmadı fakat bir ceza alacaksın. Üsse döndüğümüzde odasına gitmen gerekiyor. Üs'ten atılmadığın gibi cezadan da kurtulduğunu sakın sanma." Shownu, arkadaşının yüzüne eğlenerek bakarken onun kolundan tuttu ve hastaneden çıkardı.
"Arabana bin de gidelim artık, bakma bana aval aval." diyen Shownu'ya karşı Changkyun sadece homurdandı ve arabasına binerek, Shownu'yu beklemeden önden gitmeye başladı. Shownu ise arabasıyla toz çıkartarak giden arkadaşının arkasından homurdanırken kendisi de arabasına binmiş ve Changkyun'un peşine takılmıştı.
Kısa sürede üsse geldiklerinde kapının önünde onları bekleyen Komutan Yoo ve Minhyuk ile Changkyun sıçtığını düşünüyordu. Komutan Yoo, kendisini çok sevsede sınırı aştığı an çok kötü cezalar verebiliyordu.
Onun bu kötü cezalarına sadece bir kere denk gelmişti, o zamanlar daha üstteğmendi. Sabah talimlerine geç kalmış üstüne de yemekhanede kavga çıkarmıştı. Kavgada haklı olsa bile askerlikte kimin haklı kimin haksız olduğu çok önemli olmuyordu.
1 hafta yemekhanede yemek yapmış, yemek yapmaktan zerre anlamıyordu, üstüne 2 hafta boyunca gece nöbetine kalmıştı. Çok iyi hatırlıyordu, o kadar çok yorulmuştu ki gece nöbetinde bayılmıştı. Bayıldığından dolayı Komutan Yoo cezasını birkaç gün kısaltsada yine de nöbet tutmaktan geri kalamamıştı.
"Yüzbaşı Im!" diye bağıran komutanına karşı ecel terleri döküyordu Changkyun. Birkaç kez üst üste yutkundu ve sesinin gür çıkmasına özen göstererek "Emredin komutanım." demişti.
"Benden habersiz başka bir operasyona mı gittin?" diye sorarken sesi tehditten çok muziplik içeriyordu. Sanki neden oraya gittiğini biliyormuş gibiydi. "Evet komutanım." Changkyun yeniden onayladı.
"Ne için gittin peki?" Komutan Yoo, bir daha sordu. Fakat Changkyun bu sefer ne cevap vereceğini bilmiyordu. Eğer sevdiği biri için onca tehlikeye girdiğini öğrenirse cezadan vazgeçip kavulabilirdi. Tabii, bu kadar telaşa bir tek kendisi giriyordu çünkü kenarda durmuş ve kendilerine gülerek bakan ShowHyuk ikilisi fazlaca eğleniyordu.
"Ben söylemesem komutanım?" diye şansını denedi Changkyun. Yıllardır tüm askerlere kan kusturan meşhur Yüzbaşı Im Changkyun konu Jooheon olunca küçük bir çocuğa dönüyordu.
Komutan Yoo, kenarda kendilerine gülerek bakan ikiliye sert bir bakış atarak onları kovalamış ve Changkyun'a dönerek "Gel, seninle biraz konuşalım." demişti. O, önden ilerlerken Changkyun da peşine takılmış ve üs'teki çardaklardan birine oturmuşlardı.
"Neredeyse 10 yıldır burada, benim yanımdasın. 10 yıldır seni eğitiyorum, biliyorum, yeri geldiğinde çok katı olabiliyorum ama benimle dertleşmek istediğinizde de sizi geri çevirmedim. Doktor Minhyuk, bana bir şeyler anlattı. Biri var, değil mi?"
Komutan Yoo'nun konuşmasının bitmesi ile Changkyun açılmış ağzını kapatmak zorunda kaldı. Minhyuk'un çok dedikoducu biri olduğunu biliyordu fakat komutan ile bu kadar samimi olacağına asla inanamıyordu.
"Ağzının açık kalmasından benim böyle biri olmayacağımı düşünüyordun sanırım. Zamanında ben de senin gibiydim. (...)"
Tamam, bence bu kadar yeter. Komutan Yoo, eski anılarını anlatmaya başlarsa asla susmazdı. Bu yüzden gelin Jooheon'un nelee yaptığına bakalım.
○●○●
"Jooheon!"
Jooheon, önünde dikilen polislere ifade verirken arkasından gelen ve kendisine seslenen kişiyle kaşları çatıldı. Çünkü gelen iki haftadır kendisinden kaçmaya çalıştığı sevgilisiydi.
Jooheon "Hae? Senin ne işin var burada?" Sesinin biraz sert çıktığını düşündüğü için, "Yani buraya kadar gelip yormamalıydın kendini." diyerek daha yumuşak konuştu. Aslında düşünüyordu da hazır sevgilisi buraya kadar gelmişti, neden ondan hemen ayrılmıyordu? Onu durduran neydi?
"Ne demek 'Ne işin var burada?', tabii ki geleceğim. Sevgilimi merak etmem çok normal, değil mi?" Sevgilisi biraz sinirle, biraz kırgınlıkla ve biraz da şüpheyle bakıyordu artık ona.
Jooheon, iyice batırdığını düşünüyordu. Polislere dönerek "Daha fazla sorunuz yoksa gidebilir miyim artık?" diye sormuş ve karşılığında da onaylama almıştı. Sevgilisinin kolunu tutarak onu odasına doğru sürüklerken bugün her şeyin bitmesini istiyordu.
Odaya kısa süre içerisinde geldiklerinde Jooheon kendi masasına oturmuş ve karşısındaki koltuğu göstererek "Otur, lütfen. Seninle bir şey konuşmak istiyorum." demişti.
Derin bir nefes aldı ve "Seninle uzun süredir bir ilişki içerisindeyiz ve sen de benden evlenme teklifi bekliyorsun. Bu senin hakkın, biliyorum fakat ben yapamıyorum Hae. Seni sevdiğimi sandım, bu yüzden seninleydim ama ben gerçek aşkı tattım. Merak etme, seni asla aldatmam ama aşık olmaktan da kaçamadım. Ben onunla devam etmek istiyorum, bu yüzden lütfen ilişkimizi karşılıklı olarak bitirelim. Ben seni daha fazla üzmek istemiyorum." dedi.
Hae'yi üzmek istemiyordu fakat ilişkiye daha fazla devam ederse onu daha çok üzeceğinin bilincindeydi. Sevgilisi, ona dolu gözlerle bakarken onu yine de üzmüş olduğunun farkına varmıştı.
"Pekala, sana onunla mutluluklar."
○●○●
Diğer bölüm final. Sonunda 😌
Oy vermeyi unutmayın, lütfen :)
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top