три
Changkyun, yavaşça gözlerini açarken başındaki koca ağrı yüzünden acıyla bir inilti çıktı ağzından. Gözlerini acıdan dolayı açamazken başında birinin kendine seslendiğini duydu.
Birkaç dakikanın sonunda zor da olsa gözlerini açarken boğazındaki kuruluk ile öksürmeye başladı. İlk önce başının arkasında bir el, daha sonra ise dudaklarında su dolu bardağı hissetti.
Yavaş yavaş bardaktaki tüm suyu içti ve başını yeniden yastığa yasladı. Onunla ilgilenen hemşireye kısık ses ile teşekkür etti ve hemşirenin doktoru çağırışmasını bekledi.
Doktorun gelmesiyle birkaç rutin kontrol yapılmış, daha sonra ise "Asıl doktorunuz ben değilim. Bay Lee bugünlük izin aldığı için sizi ben kontrol ettim. Durumunuz iyi fakat risk almamak için sizi birkaç gün daha misafir etmeliyiz." demişti.
Changkyun, başını salladı ve doktora da kısaca teşekkür etti. Bu sırada da arkadaşı Shownu gelmişti yanına. "Nasıl hissediyorsun?" diye sordu Shownu.
Changkyun ise "Harika hissediyorum, bu yüzden bugün çıkacağım buradan." dedi. Fakat Shownu kaşlarını çattı ve "Doktorun, bana birkaç gün daha burada kalman gerektiğini söylemişti." dedi.
Changkyun da aynı Shownu gibi kaşlarını çatarak "Beni bir gün daha bu hastanede tutmazsın. Sıkılırım ben burada. Şimdi bana yardım et de üzerimi giyeyim." demişti. Shownu, arkadaşına umutsuz bakışlar atarken onun ne kadar inatçı olduğunu bildiği için yardım etmek zorunda kaldı.
Changkyun'a destek olarak yavaşça ayağı kaldırdı ve dolaptaki askeri üniformayı çıkararak ona uzattı. Bu kadar erken çıkacağını tahmin etmediği için askeri üniformasını getirmişti çünkü iyileştiği zaman direkt üsse dönmeleri gerekiyordu. Fakat arkadaşı yine inat etmiş, erken çıkmaya karar vermişti.
"Chang, biraz daha dinlenmelisin. Ağır bir ameliyat geçirdin ve sen uyanır uyanmaz buradan ayrılmak istiyorsun. Hem daha doktorunu bile görmedin." Shownu, arkadaşına ne kadar dil dökse bile inatçı arkadaşı onu dinlemiyordu.
"Shownu, yeter artık. Uyandığımdan beri dil döküyorsun ama fikrim değişmeyecek. Hastanelerden nefret ettiğimi biliyorsun. Hem bu ilk yaralanmam değil, alışığım ben." Changkyun, sonunda dayanamayarak patladı.
Shownu, onun fikrinden dönmeyeceğini anladığı için sessizce kabullendi ve arkadaşının üzerini giyişini aynı sessizlikle izledi. Sonunda Changkyun, üniformasını giymeyi bitirmiş ve kendisine dönerek "Beni vuran şerefsize ne oldu?" diye sormuştu.
"Öldürdüm." Shownu, sanki normal bir şeymiş gibi omuzlarını silkerek konuştu. Onlar için böyle şeyler artık normal bir şeydi. Changkyun, duyduğu kelimeyle kaşlarını çattı ve arkadaşına dönerek "Bensiz mi yaptın yani?" diye üzgünce sordu. Kendisine vuran kişiyi kendisi vurmak istiyordu elbette.
"Bunu mu tartışacağız şimdi?" Shownu, arkadaşının sinirlendiği şeyi garipsemiş ve sormuştu. "Burada bekle beni, çıkış işlemlerini halledeceğim." dedi ve Changkyun'un bir şey demesine izin vermeden odadan çıktı.
Changkyun, onu onayladı ve hâlâ sızlayan yarasına dikkat ederek odadaki koltuklardan birine oturdu. İşine aşık biri olsa bile böyle yaralanmalardan hep nefret etmişti. Bu yüzden olabildiğince sızlayan yarasını görmezden gelmeye çalışıyordu.
Sıkıntıyla rahat koltuğa iyice yayılırken hastanedeki odasını süzüyordu. Klasik hasta odası olsa da odanın verdiği aura onda iyi bir enerjiye sebep oluyordu.
Bir süre geçtikten sonra Shownu'nun gelmesiyle yayıldığı rahat koltuktan kalktı ve hiçbir yerden destek almamaya çalışarak hastane koridorlarında ilerlemeye başladı.
Her adım attığında yarası iyice sızlarken arkadaşına belli etmemek için üstün bir çaba sarf ediyordu. Fakat bu çabası bir işe yaramamıştı çünkü Shownu, şimdiden ona kötü kötü bakmaya başlamıştı.
"Bakma bana öyle, kötü olursam Doktor Minhyuk benimle ilgilenir." diyerek arkadaşının yüzünün anbean yumuşamasını izledi. Shownu'nun Minhyuk'a sırılsıklam aşık olduğunu biliyordu.
Doktor Minhyuk, daha yirmi dördünde gencecik biriydi. Başından beri asker olmak istemiş fakat bacağındaki sakatlığı yüzünden askere alınmamıştı. Bu yüzden o da askeriye de doktor olmuştu. Changkyun, çoğu zaman onu bulunduğu odanın penceresinden antrenman yapan askerleri hüzünlü gözlerle izlerken görüyordu.
Shownu ile tanışmaları ise çok klasik bir şekilde olmuştu. Atış talimleri yapan çaylak askerlerden birinin Shownu'yu kolundan yaralaması ve onun apar topar Doktor Minhyuk'a gitmesiyle başlamıştı aşkları. Changkyun, Shownu'nun Minhyuk'u gördükten sonra yarasını bile unutup alık alık ona bakmasını çok iyi hatırlıyordu.
Shownu, Minhyuk'u tavlamak için sürekli yaralandım numaralarını yatıyordu. Çok ucuz bir numara gibi olsa da Minhyuk onun aşkını kabul etmişti. Kendisi de onları gördükten sonra böyle bir aşka düşmek istiyordu fakat işi buna izin vermiyordu. Her an kendisine bir şey olacak korkusuyla kendisini beklemesini istemiyordu sevgilisinin.
"Bakıyorum da sevgilinin ismini duyduğun an yumuşadın. Aw, bizim bebek ayımız çok mu aşık?" Changkyun, her zamanki gibi en yakın arkadaşına takılırken laf sokmadan duramıyordu.
Shownu ise Changkyun'un bu laf sokmalarına alıştığı için göz devirmekle yetiniyordu. Arkadaşının bir an önce aşka düşmesini ve kendisininde onunla böyle dalga geçebilmesini istiyordu.
○●○●
Shownu, arabayı üssün otoparkına park ederken arabanın açık camından elini sarkıtarak etrafı izleyen arkadaşına bakmıştı. Kendisinin ailesi ile arası pek iyi olmadığı için çocukluktan beri arkadaşı olan Changkyun'u ailesi olarak kabul etmişti. Bu yüzden onun üzerine fazla titriyordu.
"Geldik. Bak son kez söylüyorum, eğer azıcık bile olsa bir ağrı hissettiğin an Minhyuk'un yanına gidiyoruz. Anladın, değil mi?" diyen Shownu'ya karşı Changkyun, sadece göz devirmekle yetindi.
"Tamam dedim ya! Hadi inelim artık, gelmediğim iki gün boyunca çaylak askerler işlerden kaytarmıştır." dedi ve arabadan inerek üsse ilerledi Changkyun. Shownu da onun peşine takılırken yanlarından geçen her askerin selamını ve geçmiş olsunlarını almaya çalışan arkadaşına yetişti.
"Odana gittiğinde şaşırma sakın. Albay Kim, rapor istiyor senden." Shownu, kahkaha atarken konuştu ve arkadaşının sırtına yalandan destek amaçlı vurarak koridorda gözden kayboldu. Changkyun ise odasına girerek rahat bir nefes verdi ve masasına oturdu.
Masasının üzerinde yığınla dosyalar dururkun sıkıntıyla nefes verdi ve kırmızı kapaklı dosyayı açarak raporları okumaya başladı.
Saatlerin sonunda raporunu hazırlamış ve son dosyasına bakmaya hazırlanıyordu. Raporunu düzgünce dosyaya yerleştirdi ve masasındaki son dosyayı, diğer dosyalardan daha farklıydı, açtı. Bu kendisine ait hastane raporlarıydı. Shownu'nun takıntılarını bildiği için garipsemedi ve merakla dosyayı açtı.
Klasik şeylerdi hepsi; neresinden vurulduğu, yarasının derinliği, kaç gün gözlem altında kalacağı vs yazıyordu. Dosyayı kapatıp masasına koyacakken Shownu'nun yazmış olduğu belli olan bir not buldu.
'Aceleyle hastaneden çıktık, doktoruna teşekkür bile edemedik. Bu yüzden bu notu okuduktan sonra o koca kıçını kaldır ve doktoruna teşekkür et. Teşekkür hediyesi almayı unutma.
-Shownu.'
Arkadaşının ne ara odasına girdiğini ve bu dosyayı bıraktığını anlayamadı. Kendisi sadece birkaç dakikalığına dışarı hava almaya çıkmıştı fakat bu sadece birkaç dakika sürmüştü. Arkadaşının ona yine emir vermesinden dolayı gözlerini devirdi ve saate baktı.
00.15.
Saat çoktan gece yarısına geldiği için sinirle offladı ve masasını düzenleme gereği duymadan odasından çıktı. Üste çok fazla zaman geçirdiği için burada da odası vardı, bu yüzden bu gecelik burada uyumayı daha sonra ise sabah olduğunda o doktora düzgün bir hediye alarak teşekkür edecekti.
○●○●
Sabah saat 5 olduğunda Changkyun, gözlerini açtı ve yataktan kalkarak hazırlanmaya başladı. İlk başta üniformasını giymek istemişti fakat ayıp olabileceğini düşündüğü için sıradan kıyafetlerinden seçmeye karar vermişti.
Üzeri tamamen siyahla kaplandığında memnun mırıltılar bıraktı odaya ve saçlarıno da düzelterek çıktı odadan. Kahvaltı yapmak için yemekhaneye inmek üzereydi ki aklına gelen fikirle bu kadar zeki oluşuna bir kez daha teşekkür etti.
Yemekhaneye giden adımlarını dönderdi ve hızla otoparka girerek arabasına ilerledi, bu arada saat çoktan 6 olmuştu. Hastane biraz uzak olduğu için oraya 7 gibi ulaşacağını düşünüyordu. Normalde hızlı sürdüğü arabasını bu sefer biraz daha yavaş sürmeye devam etti.
Tam istediği saatte hastanenin önünde olduğunda dakikliği yüzünden memnun bir gülüş yüzüne asıldı. Üzerini düzeltti, sekreterlerin olduğu masaya yaklaşarak "Bay Lee Jooheon hangi odada acaba?" diye tüm nazikliği ile sordu ve sekreterlerin ona Bay Lee'nin yerini daha rahat söyleyebilmesi için gülümsedi.
Sekreterlerin de çoktan dibi düşmüştü bu yakışıklı adama. Kuzguni saçları diğer erkeklere oranla daha kısayken bile çok yakışıklıydı, boyu onlara göre bir hâyli uzun ve yapılı bedeniyle çoktan birkaç sekreterin gönlünü fethetmişti. Zaten Changkyun'un istediği de buydu.
"Ş-şu karşıdaki 10 numaranın yazılı olduğu kapı." Sekreterlerden biri hâlâ ona hayranlıkla bakarken konuşmuştu. Changkyun, son kez onlara en yapmacık gülümsemesinden yolladı ve arkasını dönerek yüzündeki gülümsemeyi sildi. Arkasından duyulan birkaç iç çekiş sesinden sonra 10 numaranın yazılı olduğu kapıyı çaldı ve "Gir." komutundan sonra içeri girdi.
Arkası dönük olan doktor bilgisayara tamamen gömülmüş bir şekilde çalışıyordu. Changkyun, onun dikkatini çekmek için boğazını temizledi ve "Bay Lee Jooheon?" diye konuştu.
Sonunda bilgisayara dönük olan adam ona döndü ve "Evet benim." dedi. Changkyun, gördüğü tatlı yüzle yutkunamazken "B-ben Im Changkyun." dedi fakat cümlesine devam edemedi. Çünkü karşısındaki doktor kocaman gözlüklerini çıkardığında onun arı gibi kocaman gözlerinin parlayaşından dolayı kalbi fazlasıyla hızlı atmaya başlamıştı.
"Eğer müsaitseniz sizi kahvaltıya g-götürmek istiyorum." Yine kekelediği için kendine küfretti ve rezil olduğunu belli etmemek için gergince gülümsedi.
İlk defa böyle duygular içerisine girdiği için çok tecrübesizdi ve bu yüzden ne yapıp ne yapmayacağını bilmiyordu. Bu his çok hoşuna gitse de bir o kadar nefret etmişti. Anlayabildiği kadarıyla bu doktordan fazlasıyla hoşlanmıştı.
"Tabii." Diğer yandan Jooheon ise fazlasıyla mutluydu. Hoşlandığı hastası, ki ondan hoşlandığını kabullenmekte zorlanmıştı, onu görmeye gelmişti. Üstelik onu yemeğe davet ediyordu. Gülümseyerek yerinden kalktı ve önlüğünü çıkararak ceketini giydi.
Kapıya, hastasına doğru, ilerlerken yüzündeki gülümsemeyi asla silmemişti. "Nereye gidiyoruz?" diye sordu ve karşılığında "Fazlasıyla güzel bir yere." cevabını aldı.
○●○●
Oy vermeyi unutmayın lütfen :) Ve diğer bölüme oy verdiğinizden emin olun :)
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top