Конец
Changkyun, hafta sonu iznine çıkan erlere bakarken aynı zaman da elindeki bardaktan kahvesini içiyordu. Komutan Yoo ile konuşması geçte olsa bittiğinde soluğu anında üssün terasında almıştı. Bu soğuk havada sıcacık kahve içini rahatlatmıştı. Akan burnunu çekerken üşüttüğü için kendine sövüyordu. Bir asker olarak aşırı soğuk havalara alışıklardı fakat her yılın en az bir haftası hastalanırdı.
Minhyuk'a giderek ondan ilaç istemişti fakat Minhyuk, ona Jooheon'a gitmesi gerektiğini söylemişti. Onun bu tavrına çok kızsa bile Shownu'dan çekindiği için laf edememişti biricik sevgilisine.
Jooheon'a ise yüzü olmadığı için gidememişti. Hem bir genel cerraha basit bir üşütme için giderse kesinlikle deli muamelesi görürdü, bu yüzden Jooheon'nun bulunduğu hastaneden başka bir doktora randevu almıştı.
Hem uzaktan da olsa onu görebilir hem de muayene olabilirdi. Saatinebakarken çıkması gerektiğini fark etti ve üniformasını değiştirme gereği duymadan arabasına ilerledi.
Jooheon'u yaklaşık 3 haftadır görmüyordu çünkü sürekli göreve gidip duruyordu, bu yüzden eve geldiğinde fazla yorgun oluyordu. Tüm gününü uyuyarak geçirdiğinden dışarı çıkmaya fırsat bile bulamıyordu.
Uzun süredir kendine bakım yapamamıştı, bu yüzden kendini oldukça pasaklı hissediyordu. Hastanede olabildiğince kimseye görünmeden doktorun yanına giderse rezil olmayacağını düşünüyordu.
Sonuçta kim hem çok yakışıklı olup hem de pasaklı bir görüntüye sahip olabilirdi ki? Changkyun, şimdiden şişmiş ve morarmış göz altlarının yanında sürekli silmekten dolayı tahriş ederek kıpkırmızı yaptığı burnuyla hastanenin koridoruna girdiğinde derin bir nefes verdi. Yorulmuştu.
Hastanenin ikinci katına çıkarken her adım atışında iyice yoruluyordu, bu yüzden sürekli dinlenip duruyordu. Tamam, üşütmüştü fakat belli ki çok kötü üşütmüştü. Sinirle homurdandı ve 10 dakikanın sonunda doktorun odasının önünde durabildi.
Doktor Bay Chae'nin kapısını çaldı ve "Gir." komutundan sonra kapıyı açarak içeri girdi. Bay Chae olduğunu tahmin ettiği koca dudaklı ve gözlüklü bir doktor ve onun karşısında oturan ve sadece sırtını görebildiği biri vardı.
Yavaş yavaş kısılmaya başlamış sesiyle "Randevumuz vardı." diyebilmişti. Boğazı kuruduğu için bir iki kere öksürmüş ve Bay Chae'nin gösterdiği sedyeye oturmuştu.
Sadece sırtını gördüğü adam da ona dönerken onun Jooheon olmasını kesinlikle beklemiyordu. Özellikle hastalığı yüzünden berbat bir durumdayken ona bu hâliyle görünmeyi kesinlikle beklemiyordu.
"Changkyun?" Jooheon da karşısında gördüğü kişi ile şaşkınlığa düşerken Hyungwon ise arkadaşının birkaç dakika önce öve öve bitiremediği askeri bu kadar çabuk görmeyi beklemiyordu.
"Şaşkınlığınızı bir kenara bırakın da Bay Im'i muayene edeyim. Belli ki ayık bile kalamıyor." diyen Hyungwon'a karşı Jooheon, endişeyle geri çekilmiş ve arkadaşının Changkyun'u muayene etmesine izin vermişti.
Hyungwon, Changkyun'un ilk bademciklerine bakmış daha sonra ise göğsünü dinlemişti. Changkyun, bu kadarcık muayene de bile nefes nefese kalırken Jooheon bir kenardan ona endişeyle bakmaya devam ediyordu.
"Pekala, senin de fark ettiğin gibi soğuk almışsın. Sana en azından seni çabuk toparlayacak bir serum yazıyorum, serumdan sonra ilaçlarını almayı unutma. Kendinde birkaç gün evinde istirahat et." Hyungwon steteskopunu yeniden boynuna asmış ve masasına geçerek reçeteyi doldurmaya başlamıştı.
Jooheon, Changkyun'un yanına yaklaşarak "Seni ben götüreyim, yanında dururum hem." demiş ve onun bir şey demesine izin vermeden Hyungwon'un elindeki reçeteyi almıştı.
Birkaç dakikanın sonunda Jooheon'un yardımıyla Changkyun ayağa kalkmış ve Bay Chae'nin odasından çıkmışlardı. Changkyuun, biraz utançla biraz da mahcubiyet ile "Gerek yoktu bana yardım etmene, senin de işlerin vardır." demişti fakat Jooheon ise ona ters bir bakış atarak "Buna ben karar veririm, sen değil." demişti.
Changkyun, Jooheon'un bu sert tavrına karşı şaşkınca ona bakmış ve sadece kafasını sallayabilmişti. Jooheon, normal bir zaman da oldukça güler yüzlü ve pasif bir insandı fakat Changkyun onun gözlerindeki değişimi anbean görmüştü. Ve bu hâli oldukça hoşuna gitmişti.
Kısa süre içerisinde hasta yataklarının oldukları geldiler ve hemşirelerden biri Changkyun'un koluna serumu bağladı. Changkyun, serumun etkisiyle mayışırken fark etmeden Jooheon'un omzuna başını yaslayarak uyuya kalmıştı.
Orada Jooheon saatlerce Changkyun uyanmasın diye hareketsizce kalmıştı.
○●○●
Changkyun, uyandığında kendini daha iyi hissediyordu. Tabii iyi hissetmesinin asıl sebebi Jooheon'un göğsünde uyanmak olmuştu. Uyku akan gözleriyle ilk kolundaki bitmiş serumun borusuna daha sonra ise kendisine ilgiyle izleyen Jooheon'a bakmıştı.
"Saatlerdir burada mıydın sen? İşini aksattın benim yüzümden." diyen Changkyun'a karşı Jooheon ona kocaman gamzelerini göstererek gülümsemiş ve "Bugün sadece ameliyatım vardı, bittiği için serbestim." diyerek Changkyun'un mahcubiyetini silmeye çalışmıştı.
Changkyun, onun derin gamzelerine dalmışken sadece başını sallayabilmişti. Jooheon'a olan sevgisi gün geçtikçe daha çok artıyordu fakat onun sevgilisi olduğu için yanına yaklaşmama kararı almıştı, bu yüzden ona olabildiğince uzak davranıyordu fakat ne kadar yapabildiği kesinlikle tartışılırdı.
"Daha iyi misin? İstersen bugün burada kal." Jooheon, Changkyun'u biraz daha fazla görmek için beyninde çeşitli bahaneler düşünürken Changkyun'un kendisine hâlâ hülyalı bakışlar attığının farkında değildi.
Changkyun'un cevaqp vermemesi üzerine Jooheon ona doğru dönerken hâlâ dip dibe oturmalarından dolayı burunları birbirine çarpmıştı. Çok klişe bir olay olsa bile ikisininde kalplerinin hızla çarpmasına sebep olmuştu.
Changkyun, bu küçük temasla kendine gelirken hafifçe geri çekildi ve "İyiyim ben, sana daha fazla rahatsızlık vermeden gideyim en iyisi." diyerek ayağı kalktı. Fakat ayağa kalkar kalkmaz dönen başı yüzünden yerinde tökezledi ve Jooheon'un onu düşmeden yakalaması ile kalktığı yatağına geri oturdu.
"İyi olmadığını biliyordum işte! Sana bir oda ayarlamalarını isteyeceğim, ne yaptın da bu kadar kötü hastalandın anlamıyorum ki." Jooheon, Changkyun'u azarlamayı bitirdi ve müşahede odasından çıkarak hemşirelerin bulunduğu odaya ilerledi.
Changkyun, Jooheon'un yine kendisine kızmasına şaşkınlıkla bakarken onun pasif biri olduğunu düşünüyordu. Kendisinin yanında epey sıska duran bu adam belli ki hiç de sıska değildi.
Oturduğu yatağa iyice yayılırken ağrıyan vücuduna içten küfürlerini sıralıyordu. Üs'te kendini gayet iyi hissederken hastaneye geldiğinde anlamadığı bir şekilde birden elden ayaktan düşmüştü.
Asker olduğu için cidden güçlü bir bünyesi vardı fakat bugün sanki bir asker vücudunu değil de daha narin bir vücudu taşıyordu. Bu yönünü kendisi bile ilk defa görürken Jooheon'un da görmesi kendisine göre hiç iyi olmamıştı.
Birkaç dakikanın ardından Jooheon ve arkasından da bir hemşire gelirken Changkyun daha fazla burada durmak istemediği için Jooheon'a kötü bakışlarından atıyordu. En azından atmaya çalışıyordu.
Jooheon, hazırladığı ilaç karışımlarını yeni serumun içine enjekte ederken onunla birlikte gelen hemşire ise Changkyun'un çıkardığı iğneyi yeniden koluna takıyordu.
Kısa süre içerisinde hemşire işini bitirip giderken Jooheon ise Changkyun'un yanına yeniden oturdu ve "Bu ilaç sana daha iyi gelecektir. Biraz daha burada kal, daha sonra seni taburcu edeceğim." dedi.
Changkyun, Jooheon'un bu ilgili tavırlarına karşı içten içe yumuşarken dışarıdan hâlâ sert durmaya çalışıyordu. Eğer yumuşarsa herkesin içinde olduklarını umursamadan Jooheon'un bal dudaklarını öpecekti yoksa.
"Madem ben gidene kadar burada kalacaksın en azından sevgilini haber vermelisin. Seni merak edebilir." diyerek üstü kapalı Jooheon'un ağzını aradı Changkyun. Onun hâlâ sevgilisiyle arasının nasıl olduğunu öğrenmeye çalışıyordu.
Jooheon, Changkyun'un bir an da netleşen sesiyle tek kaşını kaldırarak ona baktı. Onunla konuştuğu bu kısa süre içerisinde sesi hep kısık ve hırıltılıydı fakat o, bu soruyu sorarken sesi oldukça net çıkmıştı.
"Ne sevgilisi?" diye o da Changkyun gibi bilmiyormuş gibi davrandı. İkisi şu an açık açık flört ediyorlardı fakat ikisi de flört ettiklerini söylerlerse bu büyülü anın bozulacağını düşünüyorlardı.
Changkyun, umursamıyormuş gibi bir havaya bürünerek "İşte beni o sevgilin yüzünden reddettin ya. O sevgilinden bahsediyorum." dedi. Şu an tam bir çocuk gibi görünüyordu, 30 yaşında çocuk gibi görünen biri gibiydi.
Jooheon, Changkyun'un bu hâllerini büyük bir keyifle izlerken onun kendisinin yanındayken sert kişiliğini bıraktığının elbette ki farkındaydı. "Ha, sen onu diyorsun." Jooheon da umursamıyormuş gibi kafasını başka yöne çevirirken Changkyun'un kendisine dikkatle baktığını görebiliyordu.
"Biz onunla çoktan ayrıldık. Yani şu an bekar bir doktorum." dedi ve Changkyun'a dönerek göz kırptı Jooheon. Changkyun'un kendisini uzun süredir beklediğini biliyordu, bu yüzden artık o da bir adım atma kararı almıştı.
Changkyun, duyduklarına karşı bir tepki vermemek için kendini sıkarken yüzünü sabitleştirdi ve "İyi olmuş, seni hak etmiyordu zaten." demişti. Şu an tam bir çocuk gibi davrandığının farkındaydı fakat Jooheon'un kendisini seçmemesi onun yeterince gururunu kırmıştı.
"O, beni hak etmiyorsa kim ediyor?" Jooheon, Changkyun ile yüzlerini birbirine yaklaştırdı ve "Sen mi hak ediyorsun?" diye fısıldadı. Şu an bulundukları konum ikisinin kalbini bir kez daha hızlı artırırken ikisi de geri çekilmek istemiyordu.
Changkyun, şu an'a kadar pasif durmuş olsa bile artık bir adım atması gerektiğinin farkındaydı. Dudaklarını yaladı ve yorgun gözlerini Jooheon'un ışıl ışıl parlayan gözlerine dikerek "Seni benden başka kimse hak etmiyor." dedi. Sesi yeniden kısılmaya başladığı için iyice kalınlaşırken Jooheon'u bu hâliyle fazlaca etkilediğini bilmiyordu.
Jooheon, aniden cesaretlenerek yaptığı şeyden dolayı utanırken geri çekildi ve "Bunu sen iyileştikten sonra konuşuruz, şu an sırası değil." dedi fakat Changkyun elbette durmak istemiyordu. Artık daha fazla sabredemiyordu.
Gözleriyle etrafı tarayarak bir süre inceledi. Bulunduğu odada kendilerinden başka bir hasta daha vardı fakat belli ki uyuyordu. Müşahede odası olduğu için içeride kamera da yoktu, bu yüzden yavaşça gülümsedi ve "Jooheon." diyerek yanındaki adama seslendi.
Jooheon, Changkyun' dönerken onun kendisini öpmesini kesinlikle beklemiyordu. Changkyun, ona küçük bir oyun oynamıştı fakat ikisi de bu durumdan şikayetçi değildi.
Dudağını ilk çeken Changkyun olmuştu. Jooheon'un bira nefeslenmesine müsaade etti ve pat diye "Benimle evlenir misin?" diye sorduu.
Jooheon'un içine çektiği nefes boğazında tıkanırken birkaç kere şiddetle öksürmüş ve Changkyun'un ona su uzatmasına kadar öksürüklerine dizginlemeye çalışmıştı.
Bardaktaki sudan birkaç küçük yudum aldıktan sonra "Şakanın sırası mı şimdi?" diye alayla sordu fakat yüzündeki gülümseme yarım kalmıştı çünkü Changkyun fazlasıyla ciddiydi.
Jooheon, şaşkınlıkla ona bakarken "Sen... ciddisin." demiş ve halk dilinde şoka girmişti. Changkyun ile sevgili olmak uzun süredir aklındaydı fakat evlenmek çok ciddi bir şeydi.
Ailesine daha eski sevgilisi ile ayrıldığını, üstüne biseksüel olduğunu söylememişti bile. Biseksüel olmasını gizlemezdi belki fakat ailesi eski sevgilisine çok fazla düşkündü. Annesi onu kızı gibi severdi, bu yüzden Jooheon başta çok çekineceğini düşünüyordu.
"Hâlâ senden bir cevap bekliyorum." diyerek sabırsızlıkla sordu Changkyun. Jooheon'un hemen evet demeyeceğinin farkındaydı fakat yine onun ağzından 'evet' kelimesini hemen duymak istiyordu.
○●○●
Birkaç Yıl Sonra:
Peder Lilith, ellerindeki yemin töreninde söyleyecekleri yazılı olan kağıtlarla birbirine bakan çifte döndü ve "Evet, yeminlerinizi edebilirsiniz." dedi. İlk sözü alan Changkyun olmuştu. Yemin kağıdını cebine koydu ve boğazını temizleyerek Jooheon'un ellerini tuttu ve söze başladı.
"Ben Im Changkyun ve sen Lee Jooheon'u eşim olarak kabul ediyorum. Bütün hayatım boyunca sana hürmet edeceğime, seni seveceğime, zenginlikte ve fakirlikte, hastalıkta ve sağlıkta, iyi ve kötü günlerde sana sadık kalacağıma söz veriyorum."
Jooheon, gözlerinin içine bakarak bu sözleri söyleyen adama aynı şekilde bakarken "Ben Lee Jooheon ve sen Im Changkyun'u eşim olarak kabul ediyorum. Bütün hayatım boyunca sana hürmet edeceğime, seni seveceğime, zenginlikte ve fakirlikte, hastalıkta ve sağlıkta, iyi ve kötü günlerde sana sadık kalacağıma söz veriyorum." demiş ve Changkyun'un kendini öpmesine izin vermişti.
Peder Lilith "Yüce Tanrı, şahitler huzurunda verdiğiniz sözü tasdik etsin, sizlere bütün hizmetlerini bağışlasın." demiş ve elindeki kutudan bir çift gümüş yüzüğü çıkarmıştı.
Jooheon ve Changkyun heyecanla sonraki adımı beklerken ikisi de dışarıdan ne kadar komik durduklarının farkında değillerdi. Changkyun, sürekli üzerindeki siyah takım elbisenin papyonuyla oynarken Jooheon ise üzerindeki beyaz takım elbisenin ceketiyle oynayıp duruyordu.
Peder Lilith "Merhametli ve her şeye kadir Tanrı, sen ki Mesih İsa sayesinde, bizimle kutsal bir birlik kurdun ve Ahit yaptın. Lütfen, bu yüzükleri tasdik et ve onları parmaklarında taşıyan Im Changkyun ile Lee Jooheon'un her zaman birbirlerine sadık olmalarını sağla." demiş ve yüzükleri önündeki çifte uzatarak birbirlerine takmalarını istemişti.
Changkyun, Jooheon'un narin parmaklarına yüzüğü takarken "Lee Jooheon, sevgimin ve sadakatimin bir simgesi olarak bu yüzüğü sana takıyorum." demişti. Jooheon da aynı işlemi Changkyun'a yaparken "Im Changkyun, sevgimin ve sadakatimin bir simgesi olarak sana bu yüzüğü takıyorum." demişti.
Onların bu sözlerine karşı Kilise'de kocaman bir alkış tufanı koparken Peder Lilit son sözlerini söylemişti. "Im Changkyun ve Lee Jooheon söz verdiğiniz gibi birbirinizi seviniz ve daima mutluluk içinde yaşayınız."
Bu sefer de herkesten "Amin." sesleri çıkarken Changkyun bir kez daha eşinin dudaklarını öpmüştü. Changkyun, Jooheon'u çok beklemişti fakat beklemesine gerçekten değmişti. Jooheon, artık onun sevgili eşi olmuştu.
Jooheon, Changkyun'u çok bekletmişti fakat sonunda ikisinin de kavuşmasını sağlamıştı. Bir ömür mutlu olmaları için ikisi de elinden geleni yapacaklardı.
İleride belki de bir bebek sahiplenecekler ve ailelerini daha da genişletme kararı alacaklardı. Fakat şimdilik ikisi de gençliklerini yaşamak için bir süre balayı yapacaklardı. Eh, balayında neler olacağını onlar gibi biz de biliyoruz.
○●○●
Bir ficim daha bitti :')
Aslında sonunu daha farklı planlamıştım ama birinin isteği üzerine böyle bir son yapma kararı aldım ;)
Umarım bu ficimi beğenmişsinizdir :)
Oy vermeyi unutmayın lütfen :)
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top