III. Yaldızlar ve Yanılsamalar Evi | 3. Bölüm
Oy verip yorum yapmayı unutmayın. Sizin düşüncelerinizi öğrenmek için buradayım :)
꧁꧂
Yaldızlar ve Yanılsamalar Evi
3. Bölüm
"Büyü Diyarı Veiren,
Yalnızca gümüş soyun anayurdu değil,
Tüm diyarların ortasında yer alan bir geçitti."
Yedi Diyar Hakkında
༻ ✦ ༺
Temsuran - Veiren
Lisauria Krallığı, Valga
Gece çöktüğünde, ay doğduğunda ve yıldızlar parıldadığında Sorcha nerede olması gerektiğini biliyordu.
Dört aydır Valga'da yaşıyordu. Vasilisa'nın ona çok yardımı olmuştu, onun sayesinde pek çok veile tanışmış ve bazılarıyla dost olmuştu. Sarayın yakınlarında bir evde, iki kız kardeş ile kalıyordu. Onları muhtemelen daha önce görmüştü. Kurt Klanının cadılarıydılar. İki cadı klanı, yılın belli dönemlerinde bir araya geliyordu. Sorcha bu etkinliklerin çoğunda yer almamıştı. Teyzesiyle birlikte yaşıyordu ve Kalista neredeyse göçebe bir yaşam sürüyordu. Kuzgun Klanına geldiklerinde de Sorcha'nın eğitimiyle ilgilenmeye devam ediyorlardı.
Cadıların ismi Lillian ve Dahlia'ydı. Lillian on sekiz yaşındaydı, Sorcha'dan iki yaş büyüktü. Sarayda hekimlerin ve şifacı cadıların yanında çalışıyordu. Bitkilerle arası çok iyiydi. Dahlia ise vaktinin çoğunu okulda geçiriyordu. Aileleri hakkında konuşmaktan çekiniyorlardı. Sorcha sebebini anlamıştı. Lillian ve Dahlia, yarı vylaydı. Babaları Lyre Ormanları'nda yaşayan doğa vylalarından biri olmalıydı. Doğa vylaları halk tarafından seviliyor ancak krallar ve imparatorlar tarafından sevilmiyordu. Doğayı kontrol etme güçlerini krallıklar için kullanmamaları onlar için yeterli sebepti. Muhtemelen bu durum Lillian ve Dahlia'nın ailesine zarar vermişti. Uzun yıllardır Kurt Klanı'ndaki akrabalarının yanında yaşıyorlardı ve onlarla birlikte kuzeye göçmüşlerdi.
Sorcha bildiklerini onlara anlatmadı. Yarı vyla olduklarını nasıl anladığını açıklamak zorunda kalırdı, daha da kötüsü tahminleri muhtemelen gerçekti ve bunun da sebebini açıklaması gerekirdi. Tek bildikleri Sorcha'nın doğruyla yanlışı, gerçekle yanılsamayı ayırt edebilen bir cadı olduğuydu. Sorcha bu gerçeğin böyle kalmasını istiyordu.
Odasının kapısını kilitleyip yatağına oturdu. Kapıya görünmeyen bir kalkan örmüştü, işe yaramasını ve bir şey olduğunda ona haber vermesini umuyordu. Yaptığı tehlikeliydi ama o bir cadıydı, Büyü Diyarı Veiren'den asla kopamazdı. Odasının karanlığını gümüş parıltılar aydınlatırken gözlerini kapatmadı. Etrafı değiştiğinde, bambaşka bir diyara geçtiğinde büyünün kokusunu aldı. Bu koku bazen baharatı andıran, bazen tatlı olan, bazen de ağzında acı bir tat bırakan kötü bir kokuydu. Sorcha için hepsinin özü aynıydı, iyi veya kötü, tatlı veya acı, hepsi onun ve Veiren'in bir parçasıydı.
Sisler ve gümüşi parıltılar azaldığında gördüğü manzara onu gülümsetti. Uzakta görülen yeşil tepeler Lyren'e yani doğanın hakimiyetindeki yeryüzüne bağlanıyordu. Gökyüzü alacakaranlıktı ve Selessian'a bağlıydı, yalnızca gökyüzüyle güçlü bir bağı olanlar Selessian'a gidebilirdi. Önünde bir nehir ve ahşap köprü vardı. Karşısında ise artık harabe haline gelmiş bir kale.
Gülümsemesi silindi, kendine lanet etti. Nehrin yanlış tarafındaydı, Lyren ile bağlantı noktasındaydı. Arkasını döndüğünde bir orman görecekti şüphesiz. Nehrin üstünden geçmesi kolay olmayacaktı. Şansını deneyip köprüye doğru ilerledi, ancak köprüye adım attığı anda nehir birden hızlanmaya başladı. Pelerinini ve saçlarını savuran bir rüzgar esti, geri adım atmak zorunda kaldı. Arkasına baktığında az önce bulunduğu yerde bir ağaç vardı. Köprüden uzaklaştı, ağaç ruhlarıyla arası hiç iyi olmadığı için ormana sırtını döndü ve nehre baktı.
"Lyren'e zarar vermek için burada değilim." dedi yumuşak bir sesle. "Veiren benim anayurdum, o kaleye gitmek istiyorum. Büyük annelerim bir zamanlar orada yaşardı."
Nehirden akan sular onun yakınında küçük bir girdap oluşturdu. Girdaptan yukarı doğru hareket eden su damlaları çok geçmeden bir kadının üst bedenine dönüştü. Tamamen sudan, önündeki nehrin suyundan oluşan bir vylaydı bu. Şüphesiz diğer doğa vylalarından farklı ve güçlüydü çünkü Veiren ve Lyren'in bağını oluşturan bir nehre bağlıydı. Bu güçle başka bir bedene de dönüşebilirdi. Ancak o karşısındakini korkutabilecek, sivri dişleri, sudan oluşan ve hareket eden upuzun beyaz saçları, belden aşağısı pullardan oluşan bir kuyruğu olan, belden yukarısı ise bir kadını andıran bir beden seçmişti. Teni gökyüzünü yansıtan bir koyu maviydi ve tamamen sudan oluşmuş gibiydi. Sivri dişlerini göstererek gülümsedi. "Anlaşılan bir cadı yanlışlıkla benim nehrimin yakınına düşmüş."
Üst bedeni ona doğru yaklaşırken kuyruğunun büyük kısmı hala sudaydı. Sorcha'ya bakınca yüzünü buruşturdu. "Yaşadığın insanların kokusu üzerine sinmiş. Kardeşlerimin koruduğu nehirleri ve ormanları kirleten, dağları yaran insanlarla birlikte yaşıyorsun. Seni buradan geçirmek tüm Lyren'e saygısızlık." Parmaklarından sular damlayan eliyle Sorcha'nın yanını işaret etti. "İnsanlar en çok zararı doğanın hangi parçasına veriyor acaba? Senin türünden cadılar bir gün onları buraya getirmişti ve onlar geldikleri gibi ağaçlarımıza zarar vermişlerdi!"
Sorcha yanına baktığında derisi ağaç derisinden olan, saçları yeşile çalan bir adam gördü. Yüzü hüzünlü ve sertti. Doğa vylaları ne derlerse haklılardı aslında, cadılar, büyücüler ve vylaların bir kısmı insanlarla anlaşmıştı ve tamamen birlikte olmasa da yan yana yaşıyorlardı.
Sorcha yutkundu. "İnsanların hepsi kötü değil. Ama doğaya zarar verdiklerini asla inkar edemem. Cadılara gelince... tıpkı sizin türünüzde olduğu gibi bize de ihanet edenler oldu. Veiren yalnızca bize ait olmalı. Morena Kalesi'ni yok eden, birçok cadıyı öldürenler de insanlardı. Hepimiz zarar gördük. Bu savaşın son bulması için Lisauria Krallığı'yla anlaştık."
Ağaç güldü. "Bu savaş asla bitmeyecek, cadı. İnsanlar yaşamak için doğaya zarar verdikçe devam edecek."
Sorcha bu ortamdan nasıl kurtulabileceğini bilmiyordu. Nehirler cadıları lanetlemişti, yalnızca saf ve iyi niyetli olanlar nehirlerden sorgusuz geçebilirdi. Cadıların hemen hepsi gibi Sorcha da ne yazık ki onlardan biri değildi.
Bir başka ağaç onun pelerinini çekiştirdi. "Ne gizliyorsun, cadı? Pelerinler gizlenmek için değil midir?"
Sorcha buraya geldiğinden pişman olmaya başladı. Nehrin karşı tarafında olacağından emindi, daha önce başına böyle bir şey gelmemişti. "Pek çok cadı pelerin giyer, ben de onlardan biriyim."
Nehir alaycı bir sesle konuştu. "Pek azı Veiren'de gücünü gizler, çoğu kibirlidir ve güçlerini göstermek için ellerinden geleni yaparlar." Sivri dişleri giderek uzuyordu, Sorcha'nın çok yakınındaydı. "Bize ne gizlediğini göster, biz de seni rahat bırakalım."
Veiren'deki doğa genellikle sakindi. İnsanlar son zamanlarda daha da zalim olmaya başlamıştı, bu diğer diyarları da etkiliyor olmalıydı.
Sorcha kolunu kaldırdı, birkaç saniye içinde beyaz bir kuzgun nehrin ellerinden birinin içinden geçerek onun koluna kondu. Kuzgunu onun buradaki yansımalarından biriydi, onunla göz göze geldiğinde burada gizlediği güçlerine erişebilirdi. Hem kuzgunun hem de onun gözleri nehre döndüğünde nehir geriye çekildi.
"Umarım büyük annen Morena'nın söylediği gibi Beyaz Kuzgun olur ve onların sonunu getirirsin."
Sorcha başını iki yana salladı. "İstediğim bu değil. Ben ölüm ve intikam değil yaşam ve denge istiyorum."
Nehir ona güldü. "Elbette bunu istersin, çocuğum. Ancak kesin kararını vermiş değilsin. Günün birinde ya dost ya düşman olacağız. Şimdi nehri geçebilirsin."
Ya dost ya düşman olacağız. Sorcha bu sözleri daha önce de duymuştu. Bedeni gümüş tozlara ayrıldı, beyaz kuzgunla bir oldu.
Beyaz kuzgun uçarak nehri geçti. Harabe kaleye yaklaştığında yeniden iki bedene ayrıldı ve ayakları zemine bastı. Beyaz kuzgunla, diğer parçasıyla, göz göze geldi. "Şimdi gidebilirsin."
Bir gün diğer yarınla ve geride bıraktığın güçlerinle yüzleşeceksin.
"O gün geldiğinde hazır olmak istiyorum." Beyaz kuzgun uçarken Sorcha arkasını döndü. Birinin geldiğini hissetmişti, çok geçmeden onu görebildi.
"Hangi günden bahsediyorsun, Sorcha?" dedi Orion. Sorcha onu neredeyse iki yıldır görmemişti. Yanında siyah saçlı ve koyu tenli bir kız vardı. İkisinin de üzerlerinde siyah pelerin vardı. Sorcha Orion'un yanındaki kızı tanımıyordu ama onun da gizledikleri olduğuna emindi. Orion ona baktı. "Sana söylemiştim, bizim onu kurtarmamıza gerek kalmadı."
Sorcha kollarını göğsünde kavuşturdu. "Nehrin karşısına gelmemin sebebi sizdiniz demek. Yolumu değiştirmek için oldukça uğraşmış olmalısın, Orion. Bunun için geçerli bir sebebin olmalı."
Orion omuz silkti. "Pek uğraşmadım aslında, İsadora ile birlikte çalışarak güçlerimizi geliştirdik. Sen de anladığım kadarıyla güçlerini Veiren'de gizliyorsun, kuzgunun da koruyor." Kahverengi gözleri kaleye yöneldi. "Yoksa kalede mi gizliyorsun? İyi bir tercih değil." Gerçekten umursuyor olduğuna Sorcha neredeyse inanacaktı. "Güçten düşen cadılar o güçleri çalmak için geldiğinde kuzgun bir işe yaramaz."
"Çok merak ettiysen söyleyeyim, orada değil. Her neyse. Beni arkadaşınla tanıştırmayacak mısın?"
İsadora bir adım öne çıktı. "İsmim İsadora. Şimdilik tek söyleyebileceğim bu. Yakında tekrar görüşeceğiz, o zaman daha fazlasını anlatırım."
Orion onu başıyla onayladı. "Burada fazla kalamayız, şimdi gitmeliyiz." Sorcha'ya gülümsedi. "Yeniden görüşene dek hoşça kal."
Sorcha yanıt veremeden Orion ve İsadora gölgelere karışarak yok oldu. Sorcha neler olduğunu tam olarak anlayamasa da bir şeyden emindi: Orion yeni arkadaşına Sorcha'yı ve beyaz kuzgununu göstermişti. Sorcha onların ne istediğini bilmiyordu, ancak bir sonraki görüşmelerine dek öğrenecekti.
༻──────✦──────༺
03.01.2022, 18.36
07.02.2022
Sizce Orion ve İsadora'nın amacı neydi?
Sorcha ne gizliyor olabilir?
Şu an size en yakın gelen karakter kim? Sevdiğiniz-sevmediğiniz karakterler var mı? Sebebi var mı?
Yorumlarınızı bekliyorum :D
Gifler için rei-nia'ya teşekkürler <3
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top