III. Yaldızlar ve Yanılsamalar Evi | 1. Bölüm

꧁꧂


Yaldızlar ve Yanılsamalar Evi

1. Bölüm

"Doğu Krallığı Seleusia, On İki Tanrıya inanır,
Ancak en çok baştanrıları Rav'a saygı gösterirdi.
Işığın, Göğün ve Güneş'in Tanrısı,
Aellan'ın Hükümdarı, Altın Tanrı Rav,
Uzun zamandır Tanrılar Diyarı Aellan'da yaşardı.
Gümüş, tunç ve demir soylara hiç karışmazdı."

Seleusia İnancı Hakkında

༻ ⋅ ✦ ⋅ ༺

Temsuran

Demir Yıllar 1415 - Lisauria Krallığı, Valga

Valga Kontesi Vasilisa henüz birkaç aylık olan kızını yeni uyutmuş ve beşiğine yatırmıştı. Saatler sonra rahat bir nefes alabiliyordu. Çocuklarıyla ilgilenmeyi ne kadar sevse de yorgunluğunu inkar edemezdi. Beşiğin yanındaki koltukta uyuyakalmış olduğunu kızı Elena'nın ağlamaya başlamasıyla fark etti. Odanın kapısı hızlı ve gürültülü bir şekilde çalınıyordu. Bebeği de ağlamaya devam ediyordu. Elena'yı kucağına alırken onu daha fazla ürkütmemek sesini yükseltmeden konuştu. "İçeri gel."

"Özür dilerim, hanımım." Genç hizmetçi başını öne eğmişti. "Rahatsız edilmek istemediğinizi biliyorum."

Vasilisa'nın kızı onun kucağında sakinleşmeye başlamıştı. "Mesele nedir?"

"Kuzgun Klanından haber gelirse söylememi istemiştiniz." Vasilisa'nın mavi gözleri bu sözleriyle ona yöneldi. Elindeki mektubu görünce elini ona doğru uzattı. Hizmetçi mektubu ona doğru getirirken konuştu. "Genç bir kız geldi, şehirde bir handa kalacakmış. Gerekli her şey mektupta yazıyormuş."

Vasilisa mektubu burnuna doğru götürürken kaşlarını çattı. Mektup çam kokuyordu, büyünün kokusu gizlenmişti. Beyaz mühürde bir sembol yoktu. "Nasıl biriydi?"

"Sarı saçları ve tuhaf, mavi gözleri vardı. Sizinle iki yıl önce tanışmış."

Vasilisa rahatlamıştı. Kim olduğunu anlamıştı. "Baştan söylesene. Şimdi gidebilirsin." Hizmetçinin gidişinin ardından sakinleşen Elena'yı beşiğine koydu. Mektubu okurken rahatlaması yerini endişeye bıraktı. Cadı onunla tek başına görüşmek istiyordu ve saraya gelmesi güvenli değildi. Vasilisa bir karar vermeliydi. Onunla görüşmek ve neler olduğunu öğrenmek için saraylarından ayrılmalıydı. Handa bir cadıyla görüşeceği için dikkat çekmeden ayrılmalıydı. Uyuyan ve her şeyden habersiz olan kızına baktı. Onun ve oğlu Aleksei'in güvenli bir geleceğe ihtiyacı vardı. Bunun için ne gerekirse yapmalıydı.

Vakit akşamüstüydü, cadının kaldığı hanın yerini iyi biliyordu. Akşam yemeğine yetişeceğine emin halde bakıcıyı çağırdı. Her ihtimale karşı muhafızlara haber verdi. Günlük giysiler giyip kalın ve koyu renkli bir pelerin aldı ve pelerinin içinde belli olmayan hançeri kemerine taktı. Hizmetçilerden biri ve kadın muhafızlardan biri onun gibi günlük giysilerle onunla gelecekti. Bir süre sonra onlardan uzaklaşması gerekecekti, bunu halledebilirdi.

Hava soğuktu ve az da olsa kar yağıyordu. Vasilisa uzun yıllardır bu şehirde yaşadığı için soğuk havaya alışmıştı. Doğduğu ve büyüğü şehir Isauria'dan oldukça farklı bir iklimi vardı. Elbette halkı da farklıydı, burada veilere daha ılımlı yaklaşılıyordu. Vasilisa ve Andrei'in yönetiminde saraydaki vei çalışanların sayısı artmıştı, Valga'nın genelinde büyünün ve çeliğin halkları uyum içerisindeydi. Ancak son dört yıldır imparatorluk yeni yasaklar getiriyordu. Valga'ya verilen imtiyazlar bu yeni yasaklarla daha çok ilgi çekmeye başlıyordu. Konseyin yeni meselesi bu yasaklardı.

Vasilisa şehrinin caddelerinde gezerken onu tanıyan ve el sallayan genç bir kıza gülümsedi. Yıllar önce kuzeye göçmek için onun sarayına sığınan cadılardan biriydi. Ablası sarayın şifacılarından biri olmuştu. Onu yanına çağırdı.

Kahverengi saçlı kız hemen onun yanına geldi. "İyi akşamlar, hanımım." On iki-on üç yaşlarında olmalıydı.

Vasilisa onunla biraz konuştu ve yarın ablasının yanına uğramasını istediğini söyledi. Hizmetçisinin onunla gitmesini ve onların ve yakınındaki cadı ailelerinin nasıl olduğunu öğrenmesini istedi. Geriye muhafızı kalıyordu. Buralara pek de yakın olmayan demirciye gitmesini ve kılıcının tamamlanıp tamamlanmadığını öğrenmesini istedi. O gelene dek dükkanlarda gezeceğini söyledi. Çarşıda pek çok çalışan ve çevreyi kontrol eden muhafız tanıyordu, muhafızı da bunu bildiği için itiraz etmeden gitmişti.

Cadının kaldığı han yakınlardaydı. Üşüdüğü için pelerinine daha sıkı sarılırken kaldırımlar çamur olmaya başlamıştı. Birkaç gündür yağmur yağdığı için kar muhtemelen tutmayacaktı. Hanın sahibine kendini sarayda çalışan biri olarak tanıttı. Cadının da bunu tahmin edeceğini ve onu bekleyeceğini umdu. Üst kata çıkarken büyünün kokusunu alıyordu, handa birkaç vei soylu daha kalıyor olmalıydı. Mektupta yazan odanın kapısına yaklaştığında koku artıyordu, bu cadıyı uyarması gerekecekti. Kapıyı çalmadan önce bir zamanlar Kraliçe Kassiopeia'dan öğrendiği basit bir büyüyü yapıp etrafı kontrol etti. Bir sorun yoktu. O kapıyı çalmadan kapı açıldı.

"Sizi buraya çağırdığım için özür dilerim. Lütfen içeri geçin." Onun da üzerinde bir pelerin vardı, başlığı saçlarını kapatıyordu. Vasilisa içeri geçtiğinde ikisi de pelerinlerini çıkardılar. Cadı yatağa oturdu, Vasilisa onun yanına geçti.

Vasilisa ona gülümsedi. "Ne oldu, Sorcha? Mektubunu okuyunca endişelendim. İyi görünmüyorsun."

Sorcha'nın açık sarı saçları uzun zamandır yolda olduğu için kirlenmişti, yüzü temiz görünse de yorgunluğu belliydi. "İki yıl önce birlikte yemek yemiştik. Konuşulanları hatırlıyor musunuz bilmiyorum ama ilk kez o sırada sözü açılmıştı. Mor Zaya beni Isauria'ya göndermek istiyor."

Vasilisa hala olanları anlayamasa da onu sakinleştirmek istedi. "Hatırlıyorum. Abim de bunu uygun görmüştü. Sen Isauria'ya gitmek istemiyor musun?"

Sorcha başını iki yana salladı. "Kesinlikle istemiyorum, Kontes Vasya."

"Bana güvenebilirsin, bunu bildiğin için buradasın. Ama neler olduğunu anlatmazsan sana yardımcı olamam."

"Size güvendiğim için buraya geldim. Gelebileceğimi ve bana inanacağınızı söylemiştiniz."

"O halde anlat, Sorcha. Vaktimin kısıtlı olduğunu da söylemeliyim."

Vasilisa, Sorcha'nın yüzünde ilk kez bir kararsızlık ifadesi gördü. Birkaç saniye sonra konuştu. "Göstersem daha iyi olur." Bir elini ona doğru uzattı. "Biraz... farklı bir deneyim olabilir."

Vasilisa elini onun üzerine koydu. İlk olarak parmaklarında ve avuçlarında sıcaklık ve ağrı benzeri bir his başladı. Bileğine, koluna ve en sonunda tüm bedenine yavaşça bu his yayıldı.

"Gözlerinizi kapatın ve birkaç dakika boyunca açmayın."

Vasilisa onun dediğini yaptı. Gözlerini tekrar açtığında etrafındaki her şey değişmiş, ahşap mobilyalar ve duvarlar kaybolmuştu. Ayaktaydı ve Sorcha'nın elini de tutmuyordu. Etraflarını saran sislerden hiçbir şey göremiyordu. Sorcha ondan uzaktaydı, Vasilisa onu fark ettiği anda nerede olduklarını anladı.

Sorcha'nın etrafını saran sisler azalmaya başladı. Üzerinde beyaz bir pelerin vardı, pelerinin başlığı yüzünü kapatıyordu. Pelerinin başlığını çıkardığında Vasilisa onun sarı saçlarının renginin beyazı andırdığını ve gümüşi ışıltılar yaydığını fark etti. Vasilisa dikkatli baktığında açık renkli teninde de ışığın yansıdığını ve çevresine bir çeşit aura yaydığını görebiliyordu. Bir kolunu havaya kaldırdı ve fısıldadı. Vasilisa onun dediklerini duyamıyordu. Sorcha başını kaldırıp göğe baktığında gökyüzü çok daha berraktı, alacakaranlık mavisiydi.

Sisler giderek azalırken karşılarında bir sur ve surun üzerinden onlara doğru gelen beyaz bir kuzgun göründü. Kuzgun, Sorcha'ya doğru gelip onun koluna kondu. Sorcha ile birkaç saniye göz göze geldi. Ardından kanatlarını kaldırarak yeniden havalandı, onlardan fazla uzaklaşmadan uçmaya başladı.

Sorcha, Vasilisa'ya doğru geldi. "Kuzgunum o gün oraya ulaştığında her şey için çok geçti. Tek görebildiği teyzemin öldürüldüğü ve kralla oğullarının olanları anlamaya çalıştıklarıydı."

Vasilisa Sorcha'nın yakınında uçan kuzguna bakarak konuştu. "Bir beyaz kuzgun. Oldukça nadir bulunur. Morgana'nın da siyah kuzgunu vardı. Beyaz Kuzgun adıyla anılacağını düşünüyorlar değil mi?"

Sorcha onun bu kadar bilgiyi nereden bildiğini sormadı, yıllardır bölgesine cadıları kabul ediyordu. Bir şekilde öğrenmiş olmalıydı. Kayıp Kraliçe Kassiopeia da bir veiydi, onunla ilgili olabilirdi. Yine de bu konuyu uzatmak istemedi. Ayaklarının dibini işaret etti. Vasilisa gri-beyaz bir gelinciğin önünden geçip gittiğini gördü. "Veiren'de beliren bir gelinciğin var. Pek çok vei soylunun veya melezinin Veiren'de onları koruyan ve onlarla bağlanan hayvanları var."

"Beni yanlış anlama, Sorcha. Seni suçlamıyorum. Gelecekte vei soyu için Ragna'yla karşı karşıya gelirsen seni asla suçlamam. Her geçen gün size verilen değer azalıyor, ayrımcılığa maruz kalıyorsunuz. İleride fazlası da olacak ve olanlara göz yummamak en doğal hakkın. İster Beyaz Kuzgun ile anıl, ister başka bir isimle. Umurumda değil. Bu konuda ne kadar az şey bilirsem o kadar iyi olur. Benim umurumda olan ülkem. Şimdi neden burada olduğumuzu anlat."

Sorcha hiçbir şey demeden göğe doğru yükselen surları gösterdi. Artık sisler yoktu ama bir kalabalığın geldiğini belli eden gürültü ve duman vardı. Vasilisa yerin titremeye başladığını fark etti. İster istemez Sorcha'nın yanına doğru geldi.

"Onlar bizi göremez, duyamaz veya hissedemezler. Ama biz neler olduğunu anlayabiliriz." dedi Sorcha. Bu duruma alışkın gibiydi. Vasilisa ise atlıları gördüğünde paniklemeye başlamıştı. Hızla onlara doğru geliyorlardı. Vasilisa pek çok bayrak seçiyordu, bazılarını tanımıyordu. Atlılar her an onlara daha çok yaklaşıyorlardı. Vasilisa'nın gözleri kocaman açılmıştı ve paniklemeye başlamıştı. Elinde değildi. Sorcha ise çok sakindi. Vasilisa onun bileğini tuttuğunu fark etmedi. Atlılardan biriyle adeta göz göze geldi. Onları tanıyor olması olanları daha da korkutucu yapıyordu.

Kahverengi saçlı ve sakallı, gri zırhlı adamı iyi tanıyordu. Birçok kez İsauria'ya gelmişti. Ragna İmparatoru'nun dostu olan Komutan Lucian'dı. Bir zamanlar Vasilisa'nın dostuydu. Onun yanında başında oldukça farklı, ışık saçıyor gibi görünen altın tacı olan genç bir kral vardı. Siyah saçlı, koyu tenli ve kırmızı zırhlıydı. Onu daha önce görmemişti ama tasvirlerinden tanıyordu. Doğu Kralı Elios, nam-ı diğer Seleusia Kralı.

Atlılardan oluşan ordu onların üzerlerinden, yanlarından, hatta içlerinden geçti. Ne Vasilisa ne de Sorcha bir şey hissetti. Kalabalık geçip giderken Vasilisa heyecanlı bir şekilde etrafındakilere bakıyordu, bazılarını tanıyordu. Sorcha ise sakince olanları izliyordu. Ordunun arkasında bıraktığı toz bulutlarında Sorcha'yı neredeyse göremiyordu. Onu görebildiği zaman Sorcha ile göz göze geldi.

"Kim olduklarını biliyorsun, bayraklarını biliyorsun, bayraklardan biri olması gereken yerde yok. Nereye gittiklerini anladın mı?" Sorcha ona gelecekten bir görü göstermişti. Yalnızca Veiren'de ulaşabileceği bir güçle bunu yapmıştı, kuzgunu ona yardım etmişti. Vasilisa'yı bu görüyle uyarmak istemişti.

Vasilisa başını sallayarak onu onayladı. "Ragna, Seleusia ve onlara bağlı diğerleri... Lisauria'ya doğru ilerliyorlar. Seleusia bizim en eski düşmanlarımızdan. Ragna da veileri bahane ederek bize savaş açacak. Lisauria onlara karşı tek başına olacak..." Korkunçtu, bu gördükleri tek kelimeyle korkunçtu. Vasilisa ülkesini savunmaya hazırdı. "Bu savaşın olmaması için her şeyi yaparım."

Sorcha Vasilisa'nın bileğinden tuttuğu elini çekmedi. Diğer elini kaldırdı ve gümüşi bir kalkan oluşturdu. Kalkanın ardını göremiyorlardı. Kalkan kaybolurken etraflarında başka bir yer vardı. Sarı mermerden yapılmış bir tapınaktaydılar. Vasilisa mermer sütunları ve onların sonundaki altınla süslü heykeli görebiliyordu. İki rahip yanlarında belirdi ve heykele doğru ilerledi. İkisinin de üstlerinde turuncu cüppe vardı.

Rahiplerden biri konuştu. "Mora'nın çocukları ve Ay Tanrıçalarının öz sahipleri hayatta kalmamalı. Tanrı Rav bunu istiyor. Karanlık Tanrıçaların üçü de ölmeli. Ne onlar, ne de çocukları Rav'a asla karşı gelmemeli."

Vasilisa elini ağzına götürdü. Seleusia'nın en çok Güneş Tanrısı Rav'a değer verdiğini biliyordu, ancak isimleri birlikte anılan üç tanrıçaya karşı olduklarını, hatta onları öldürmek istediklerini bilmiyordu. Şok olmuştu. Rav'ın böyle bir şey isteyeceğine inanmıyordu, Seleusia kendi çıkarları için tanrılar arasındaki çatışmayı kullanmayı planlıyordu. Üç Karanlık Tanrıça'nın soyundan gelenleri öldürmek istiyordu.

Ana Tanrıça Mora'nın cadıları ve büyücüleri yaratmıştı. En çok cadılarla yakındı. Seleusia'daki tapınaklara bağlı cadı ve büyücülerin çoğu Mora'yla olan bağlarını reddediyordu. Lisauria'da yaşayan cadılar ve büyücüler ise şüphesiz Üç Karanlık Tanrıça'ya bağlılardı ve Lisauria onları uzun zamandır koruyordu.

Bu söylentiler pek çok şeyi açıklıyordu, ancak fazlası vardı.

"Beyaz Kuzgun öldü. Sırada diğerleri var." Rahipler ilerledikçe sesleri azaldı. Vasilisa son duyduklarının anlamını biliyordu: Sorcha'nın teyzesi Kalista'nın ölümünü itiraf ediyorlardı. Endişeyle Sorcha'ya baktı.

Sorcha onların ardından bakakalmıştı. Mavi gözlerinden gümüşi bir ışıltı yayan gözyaşları akmaya başlamıştı. Vasilisa başta üzüntüyle ardından korkuyla onun kolunu çekti. "Gidelim buradan."

Sorcha başını iki yana salladı. "Olanları gördün. Teyzemin ölümüne sebep oldular. Onu öldürdüğünü düşündüğüm cadı onlardan biriydi. Şimdi de fazlasını istiyorlar. Diğer kuzgun cadılarının ve vei soyluların ölümünü istiyorlar. Bize yardım eden Lisauria'yı istiyorlar."

"Beni ülkeme götür, her şeyi konuşalım."

Sorcha'nın gözyaşları pelerinine damladığında kızıla döndü. Kan gibi, ateş gibiydi. Vasilisa daha önce böyle bir şey görmemişti. Sorcha elini gözyaşlarına götürdü. Gözyaşlarının bir damlası hızla kırmızıya döndü, ardından adeta soğuyarak yeşil bir taşa dönüştü. Sorcha onların farkında değildi. Yeşil taş yere düştü ve sessiz tapınakta sesi yankılandı.

"Sorcha!" Sorcha kendine geldiğinde her şey için çok geçti.

Heykelin önünde diz çöken rahiplerden biri arkasını döndü. "Sen de duydun mu?" Diğer rahip başını iki yana salladı, sesini çıkarmadı. Rahip ayağa kalktı ve tam olarak Sorcha ve Vasilisa'nın olduğu yere baktı. Vasilisa yavaşça eğilerek yerdeki taşı aldı.

"Mora'ya yemin ederim neler olduğunu bilmiyorum." dedi Sorcha. Vasilisa'nın elini tuttuğu gibi yeni bir kalkan oluşturdu. Saniyeler içinde bir Veiren Geçidi oluşturarak tapınaktan uzaklaşmalarını sağladı.

Güneş Rahibi, az önce onların bulundukları yere geldi. Yere çömeldi ve elini mermer zemine koydu. Zeminde bir sıcaklık hissediyordu. Ama hiçbir koku almıyordu. Zemini incelerken diğer rahibin yanına geldiğini fark etmedi.

"Neler oluyor, Matthaios?"

"Bilmiyorum ama öğreneceğim."

꧁꧂

Sorcha'nın oluşturduğu kalkan yeniden kaybolduğunda handalardı. Sorcha yatakta oturuyor, yüzünü avuçları arasına almış önüne bakıyordu, nasıl böyle bir hata yaptığına inanamıyordu. Öfkesi ve hüznünü kontrol edememişti, Veiren'de ortaya çıkan gözyaşları şüphesiz Vasilisa'nın ilgisini çekmişti.

Sorcha gücünün sınırlarını tam olarak bilmiyordu. Tek istediği Vasilisa'yı ikna etmekti, bunun için onu Veiren'e götürmüştü. Birçok cadı gibi Veiren'de güçleri artıyordu. Yıllardır üzerinde çalıştığı bir büyüyü yapmış ve kendi gördüklerini Vasilisa'ya göstermişti. Ragna, Seleusia ve pek çok krallık Lisauria'ya karşı savaşacaktı. Bu görüntüler ona Mora yoluyla ulaşmıştı. Sorcha'nın en güvendiği tanrıça oydu. Bir gece rüyasında görünmüş ve ona kuzeye gitmesini söylemişti. Yaşadıkları bölgenin kuzeyinde Valga vardı, Vasilisa da bu bölgenin kontesiydi. Sorcha'nın parçaları birleştirmesi uzun sürmemişti.

Mor Zaya ve yandaşlarından kaçmak istiyordu, onların ne planladığını bilmiyordu, öğrenemiyordu. Her ne planlıyorlarsa Sorcha onların saraydaki piyonu olacaktı. Bir piyon olmak onun en son istediği şeydi. Mor Zaya'dan kurtulmasını sağlayabilecek, Kral Vladimir'i ikna edebilecek tek bir kişi vardı: Prenses Vasilisa.

En azından amacına ulaşmıştı. Vasilisa birkaç dakika dinlendikten sonra kendine gelmiş ve ayağa kalkmıştı. Pencereden dışarı bakıp sesli düşündü. "Böyle bir savaş olursa bunu kazanamayız. Seleusialı rahipler dini kullanıp güç elde etmek, Seleusia Kralı da Lisauria'yı ele geçirmek istiyor. Bir gün bunun olacağını biliyorduk, ama bu kadar yakın olduğunu görememiştik... Teyzenin ölümünün de suçlusu onlar."

Sorcha başını iki yana salladı. "Seleusialılar ilk önce onu yakalamaya çalıştılar, başaramayınca o cadıyı gönderip onu öldürdüler. Onu kim olduğunu öğrenmek için çok uğraştım ama bir sonuca ulaşamadım." Vasilisa'ya baktı. "Ragna İmparatorluğu neden Lisauria'ya savaş açsın? Yıllardır iyi geçiniyorlardı, Lisauria olmadan vei soyuyla baş edemezlerdi, Gümüş Anlaşmalar olmasa ülkeleri karmaşa içinde olurdu."

Vasilisa'nın yanıtı hazırdı. "Belki de artık bize ihtiyaçları kalmamıştır. Seleusia'nın büyücü-rahipleri başka bir çözüm bulmuştur. Bu meseleyi daha sonra düşünürüm. Şimdi neden burada olduğunu anlatmalısın."

Vasilisa'nın gözlerine bakarken onu etkileyeceğini biliyordu. Bunun için güçlerini kullanmasına ve Vasilisa'nın ne istediğini öğrenmesine gerek yoktu. Vasilisa bir prensesti ve ülkesini düşünüyordu. "Seleusia benim varlığımdan ve yerimden haberdar değil. Teyzem gibi benim de peşime düşecekler. Saraya gidersem her şey an meselesi olacak. Varlığım başkentte duyulacak. Gerçeği görebilen, Veiren Girişlerini kullanabilen bir cadıyım. Kral Vladimir bir cadıyı saraya almakla suçlanacak, Ragna ve Seleusia bunu şüphesiz kullanacaklar."

Vasilisa her ne kadar gördüklerinden, ona gösterilenlerden etkilense de şüpheciydi. "Benden ne istediğini çoktan anladım, ama bunun için daha fazlasına ihtiyacım var. Sana güvenebilirim ama mesele ülkem. Daha fazlasını öğrenmeliyim."

Sorcha onun bunu diyeceğini tahmin etmiş, ancak kesin bir çözüm üretememişti. Mor Zaya'ya güvenmediğinden, onun ne işler çevirdiğini bir türlü anlayamadığından ve saraya giderek ona büyük bir güç vereceğinden bahsedemezdi. Her ne kadar sevmese de Mor Zaya onun klanının lideriydi. Vasilisa'ya her şeyi anlatamazdı. "Çok yakında on altı yaşında olacağım. Cadılar için şimdiden yetişkinim ve artık klanın korumasında değilim. Mor Zaya sürekli bir barış için beni güvence olarak saraya gönderecek. Oysa onun umurunda değilim. Güçlerimi gördünüz." Ellerine baktı. "Büyüm etkileyici olabilir ama onlar için anlamsız. Ben lanetlerle veya iksirlerle ilgili değilim. Onlar için değersiz bir rehineyim. Bunu istemiyorum. İster bencillik, ister başka şey deyin kendimi düşünüyorum. Her an tehlikede olabileceğim bir yerde olmak istemiyorum."

"Seni anlıyorum. Abimle bu konuyu görüşebilirim. Bana gösterdiklerinden bahsetmeyeceğim elbette, zaten onun için bir tehditsin. Ama ya sonra? Ne yapacaksın?"

Sorcha'nın tek istediği başkentten uzak durmaktı. Teyzesi gibi öldürülebilirdi, Mor Zaya bunu umursamazdı. Başından bir bela eksilir diye düşünürdü. Kuzgun Klanında onu istemediği kesindi. "Bir süre Kuzgun Klanından uzak durmalıyım, belki Kurt Klanına giderim." Söylediklerinde oldukça kararsızdı. Kurt Klanı, Kuzgun Klanının en yakın müttefikiydi, eskiden beraber savaşılardı. Ancak şimdi çok farklıydı.

Uzun zamandır haber alamasa da Sorcha'nın çekindiği biri o klana aitti, Sorcha oraya giderse şüphesiz peşine düşerdi. Sorcha onunla karşı karşıya gelmek istemiyordu. Orion onun varlığını bilir, hissederdi. Artık onun aklındaki plan neyse, Sorcha'yı bu planda yanında istiyordu. Sorcha birilerinin onun güçlerini kullanmak istemesinden sıkılmıştı.

Vasilisa elini çenesine götürdü. "Burada kalmak ister misin? Valga pek çok vei soyluya yuva oldu, sana da olabilir. Burada seni kullanmak isteyecek kimse yok. Valga'da pek çok vei var, sen de onlardan biri olabilirsin."

Sorcha'nın pek bir seçeneği yoktu. Güvende olabileceği bir yer istiyordu. Yüzünde buruk bir gülümseme belirdi. "Elbette bunu isterim, Kontes Vasya."

Vasilisa sakin bir sesle konuştu. "Şimdi neden bana güvenip Veiren'e götürdüğünden bahseder misin? Gördüklerimizden ne anlamamız gerekiyor?"

"Keşke bilsem... Tanrıça Mora'nın istediklerini yapıyorum sadece, sizin anlayacağınızı düşünüyorum. Mora bizim bu geleceğe karşı bir şeyler yapabileceğimizi düşünüyor olmalı. Artık burada olacağıma göre birlikte araştırabiliriz."

"Buraya gelmeni de mi Mora istedi?"

"Elbette. Mora tüm çocukları korur. İster gümüş, ister tunç ve demir soylu olsun, Mora hepimizin annesi. Bizim de buna karşılık Güneş Tapınaklarında neler olduğunu anlamamızı istiyor. Seleusia ve Ragna'nın planlarını öğrenmek hepimizin işine yarayacak. Tanrıçaları ve pek çok vei'i öldürmek istiyorlar. Mora bu süreçte bizim yanımızda olacak."

Vasilisa ona gülümsedi. "Hepimiz Mora'nın çocuklarıyız."

༻──────✦──────༺

23.12.2021, 22.50
26.12.2021, 22.15
07/26.02.2022

Vee 3. kısım böylece başladı. Neler olduğuna dair tahminlerinizi merakla bekliyorum.

Sizce Sorcha neden yıllar sonra Vasilisa'nın yanına geldi? Ne için onu uyarmak istedi?

Ragna, Seleusia ve Lisauria ile ilgili tahminleriniz var mı? Neler oluyor, olacak?

Vasilisa ve Sorcha hakkındaki yorumlarınızı, Vasilisa'nın Valga'da kalacak olması hakkındaki yorumlarınız neler?

Lütfen oy verip yorum yapmayı unutmayın :)

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top