II. Geceözü ve Yıldızışığı | 2. Bölüm
꧁꧂
Geceözü ve Yıldızışığı
2. Bölüm
"Diğeri Yeryüzü Karanlığıydı,
Ay'ı, toprağı ve büyüyü temsil ederdi.
Büyücülerin ve cadıların yaratıcısı,
Ana Tanrıça'ydı."
Demir Çağ'da Üç Karanlık Tanrıça
༻ ✦ ༺
Naxian
Phaedra onun geldiğini hissetmedi.
Geniş taht odasının en yüksek yerinde, tahtında oturuyordu. Kapıdan gelenlerin onu göremeyeceği kadar yukarıdaydı. Gücünü ve onlarla arasındaki farkı hissetmelerini istiyordu. Bunu başarıyordu da. Ancak gücünün her an azaldığının bilincindeydi ve bunu değiştirebilirdi. Orion o anda zindanlarda onun gücünü arttırabilecek olanı arıyordu, Ay Tanrıçalarının gücünü geliştirebilecek karanlık öze sahip biriydi. Onu kardeşlerinden önce bulmalıydı ve bu konuda Orion'a güveni tamdı.
Ne var ki, Orion'a her şeyi anlatmamıştı. Üç Tanrıça, karanlıkla birbirlerine bağlıydı ve Phaedra'nın gücü tek başına istemesi hakkında diğerlerinin ne düşündüğünü Orion bilmiyordu. Gecenin Hanımı Sidra ölmüştü, Cadı Tanrıça Mora eskisi kadar ortaya çıkmıyordu. Phaedra onlarla anlaşma yapmıştı ve bu anlaşmaya uymayacaktı. Öze sahip olanı yalnız kendine istiyordu. Orion'u da bu yolda feda etmişti. Onun için üzülmeliydi, ama güce o kadar yakındı ki yıllardır onun yanında olan büyücüyü umursamıyordu.
Kapı açıldı ve içeri Naxian'ın önde gelenlerinden biri girdi. Phaedra o sırada tahtının bir kenarına yaslanmıştı, dirseğini tahtın kenarına koymuştu. Çenesini eline dayadı ve dizlerinin üzerine çöken gölge vylasına baktı.
"Karanlık Tanrıça, Yeraltındaki Kraliçemiz lütfen hediyemi kabul edin." Avuçlarında küçük bir cam şişe vardı, içinde simsiyah bir sıvı vardı. Pek çok gölge vylasının gücünü tek bir şişeye sığdırmıştı.
Phaedra elini uzattığında şişe onun elinde belirdi. "Kalkabilirsin, gölge. Ne istediğini söyle."
"Gölge ve gece vylaları yeryüzüne çıkmak istiyor. Yeraltı bizim evimiz. Yeryüzü ise gücümüzün bir parçası. Lütfen kardeşlerinizle bu isteklerimizi görüşün."
"Karanlık hem yeraltında hem yeryüzünde hem de gökyüzünde. Yeraltının ve gecenin vylaları diğer veilerle eşit olmalı ancak yeryüzü artık yalnızca bize ait değil, sevgili gölgem. Bunun için Aellan'a gitmem gerekecek. Ne yazık ki yeryüzü yalnızca karanlığa ait değil ve yeryüzünün diğer hakimleri Naxialar için tehlikeliler."
Aellan'a gitse ve veilerin durumunu konuşsa da bir şeyin değişmeyeceğini biliyordu. Aellan'daki tanrıların yeryüzündeki hükümleri giderek azalıyordu. Aellan Hükümdarı Rav artık yeryüzüyle ilgilenmiyordu. Phaedra halkını ve yönettiği Yeraltı Diyarı Naxian'ı korumak istiyordu. Elbet tüm istediği bu değildi ama sabırlı davranması gerektiğini iyi biliyordu.
Gölge vylasının sesi titriyordu. "Naxian'ın pek çok kapısı kapandı, tanrıçam. Tehlikeden bizi koruduğunuzu biliyoruz, bunun için minnettarız."
"Öyleyse artık gidebilirsin. Gerekeni yapacağım."
Gölge vylasının gidişi ve kapının kapanmasının ardından Phaedra bir sonraki vylayı beklemeye başladı. Ancak kapının çalınması yarım kaldı. Üstün duyuları sayesinde duyduğu sesler kayboldu. Havadaki toz zerreleri, dışarıdan gelen diğer sesler, her şey dondu. Phaedra karanlığın içinde beliren aydınlığı, Ay ışığını gördüğünde ayağa kalktı. Gelenin kim olduğunu biliyordu. Bulunduğu platformdaki bedeni kayboldu ve salonun ortasında belirdi. Ay ışığını andıran ışık parıltıları zayıflayıp sönerek yerini yetişkin bir kadın bedeni bıraktı.
Phaedra kollarını göğsünde birleştirdi. Şaşırmıştı, onun geleceğini hissetmemişti. "Ne oldu, Mora?"
Mora'nın büründüğü beden yetişkin ve olgun görünüyordu. Açık sarı saçları beline kadar uzanıyordu. Başındaki taç gümüştendi ve ay taşlarıyla süslenmişti. Beyaz bir elbise giyiyordu. "Evine geldim, kardeşim. Taht odana kadar geldim. Tüm diyeceğin bu mu? Hoş geldin demek yok mu?"
Phaedra ona göz devirdi. "Evime hoş geldin, Mora. Şimdi ne olduğunu söyler misin?"
Mora onu umursamadı. Elini kaldırmasıyla bir yanılsama büyüsü yaptı ve gece göğü etraflarında belirdi. Güzel bir lacivert çevrelerini sardı, ışıldayan yıldızları andıran parıltılara isteseler dokunabilirlerdi. "Yeterince açık oldu mu?"
"Sidra'yla konuşmuşsun, onun dediklerini ileteceksin."
"İstersen sen de onunla görüşebilirdin, bir süredir yanına gitmemişsin."
Sidra yeryüzünde yani Temsuran'da ölmüştü. Yeraltı Diyarı Naxian, Temsuran'ın altındaydı. Rav'ın kurallarına göre tanrılar bir diyarda zayıf düşmüşse oradaki güçlerini ve bedenlerini kaybederlerdi. Sidra'nın başına bu gelmiş, yeryüzünde ölmüştü.
"Bildiğin gibi artık yeraltında yaşıyorum ve kendi meselelerimle uğraşıyorum. Sidra yeryüzünde öldüğü için buraya da gelemiyor. Gökyüzünde yaşıyor. Aellan'a nadiren geliyor."
Mora gücünü göstermişti, yanılsamayı kaldırdı ve yürümeye başladı. "Sen de Aellan'a gelmiyorsun."
"Nedenini biliyorsun. Temur ve Alliana sürekli olarak kendilerinden ve Demir Çağı'nda onlara nasıl tapıldığından bahsediyorlar. Onların kibrinden sıkıldım. Hepimiz sıkıldık."
Pek çok tanrının aksine Savaş Tanrısı Temur ve Aşk Tanrıçası Alliana yeryüzündeki güçlerini koruyordu. Hatta ikisi de insanların güçlenmesine büyük rol oynamıştı. İnsanlar güç, savaş ve aşk uğruna pek çok şey yaptıkları için ister istemez onları güçlendiriyorlardı.
"Yeraltında sana tapan yeterince vyla var, bunun için sürekli yeraltında değil misin? Temur önceki çağlarda yeterince değer görmediğini düşünüyor. Veiler savaşı sevmezdi. Alliana konusunda haklısın, aşk her zaman değer gördü."
"Yeraltını sevdiğim ve halkımı koruduğum için de buradayım, Mora. Temsuran'ın sınırları daha da genişlemesin, veiler daha da hor görülmesin diye." Mora kaşlarını kaldırarak ona baktı. Her şeyi söylemediğini anlamıştı. "Ve tabii burada değer görüyorum, Naxialar bana tapıyor, hediyeler veriyor, hükmüme saygı gösteriyor. Şimdi mutlu oldun mu?"
"Kardeşimiz ölmüşken ve gökyüzünden ayrılamazken nasıl mutlu olabilirim? Üç Ay Tanrıçası olmuştuk, birbirimizi kardeş bilmiştik. Artık birimiz eksik. Her neyse. Sidra onu daha çok ziyaret etmeni istiyor." Mora üç tanrıça arasında birliğe en çok önem verendi. Bu birlik için onun hakimiyetinde olan Ay'ı ve büyüyü onlarla paylaşmayı kabul etmişti.
Phaedra inkar edemezdi. Birlik için en çok uğraşan Mora'ydı. Sidra'nın da Phaedra'nın da asıl amacı daha fazla güçtü, istediklerini kısa bir süreliğine de olsa almışlardı.
"Gücü tükenen sadece siz değilsiniz. Sidra öldüğünde Aellan'da yaşamaya başladın. Cadıların ve büyücülerinden uzaklaştın. Büyünün zayıflaması sadece senin canını acıtmadı. Yeryüzündeki hakimiyetim bitti, Mora. Yeraltındaki hakimiyetimi korumak için her şeyi yapıyorum. Güçten düşmemek için yeryüzüne çıkmıyorum. İnsanlar bizi mahvettiler, kardeşimizi avladılar. Diğerleri buna göz yumdu."
Mora olanları kabullenmişti ama burada olduğuna göre bir şeyler olmuştu. "Üçümüzün zamanı değiştireceğini biliyorlardı. Olması gereken buydu."
"Peki ya şimdi? Hepimiz güçten düştük."
Mora ister istemez gülümsedi ama bu buruk bir gülümsemeydi. "Bunu tersine çevirmenin bir yolunu bulduk."
Phaedra kaşlarını kaldırdı. "Anlayamadım."
"Sidra geceözüne sahip birinden bahsediyor. Karanlık öze sahip olan hepimizin gücünü arttırabilir. Bizden bir parça taşıyor ve bizim özümüze sahip. Gökyüzüne baktığında çok küçükmüş, şimdi büyümüş. Uzun zamandır onu hissetmemiş. Yeryüzünde olmadığına eminim. Sidra'ya bağlı olduğuna göre bir naxia olması olası." Phaedra'nın yanına geldi. "O halde yeraltında."
"Naxian'da öze sahip biri yaşasaydı adını mutlaka duyardım, nerede olduğunu bilirdim. Ayrıca bunu şimdi mi söylüyor? Yıllardır aklı neredeydi? Anlaşmamıza göre karanlık öze sahip birinin adını duysak birbirimize haber verecektik."
Anlaşılan Sidra da Phaedra gibi öze sahip olandan haberdardı, gücü yalnızca kendine istiyordu. Mora artık Aellan'da yaşasa da her daim değer gören tanrılardan biriydi ve öze sahip olanı biliyor olsa da onun vereceği gücü istememişti. Phaedra kelimeleri seçerken dikkatli olmuştu. Öze sahip olanın adını bilmiyordu, bilerek öğrenmek istememişti. Böylece yalanla doğruyu karıştırabilmişti.
"Geceözünün sahibi Sidra'yı güçlendirebilir. Elbette kendini düşündü ve onun gece gökyüzüne bakacağı zamanı bekledi. Bu vakit gelmeyince bana söyledi. Ona yardım etmemizi istiyor." Endişeli ve düşünceliydi. "Bundan çekiniyordum."
"Burada doğsa haberim olurdu. Anlaşılan yeryüzünde doğdu ve sen bunu bizden gizledin."
"Sidra insanlardan intikam istiyor. Sen yeniden yeryüzüne çıkmak istiyorsun. Ne yapabilirdim? Ana Tanrıça olarak çocukların güvenliği benim görevim."
Geceözünün sahibi yeraltı zindanlarındaydı. Suçlulardan biri olmuştu. Phaedra bundan söz etmedi. "İyi bir çocukluk geçirdi mi peki?"
"Bilmiyorum. Ne kadar uzak durursam o kadar iyi olur diye düşündüm. Sidra olanları söylediğine göre bir şeyler hissetmiş olmalı. Belki de tehlikededir. Bir şey öğrenirsen bana haber ver."
Phaedra'nın yüzünde alaycı bir gülümseme belirdi. "Elbette, kardeşim. Aellan'a gelip diğerleriyle günlerce tartışayım."
"Aellan'a gelmene gerek kalmayacak." Karşılık olarak kurnaz bir şekilde gülümsedi. "Benim de kendime göre planlarım var. Cadılarım ve büyücülerim var. Hatta yanılmıyorsam büyücülerden biri seninle. Oldukça güçlü biri ve bunu gizlemekte usta. Tehlikenin kokusunu alıyorum. Ayrıca onu kullandığının da farkındayım."
Phaedra er geç bugünün geleceğini tahmin etmişti. "Veiler ve insanlarla ilişkileri olan tek benmişim gibi konuşma. Çocuklarından biri Kuzgun Kraliçe Morgana'yla evlendi. Tunç Çağ'ı bitiren cadının ve bir tanrıçanın soyundan geleni gizlemeye çalıştık, ancak torununun ismini hafızalardan asla silemedik. Cadı Meclisi'nin kararıyla pek çok kuzgun cadısı o adı taşıyor, ancak gerçekten senin soyundan gelen çok az kişi var."
Mora bir adım geri çekildi. O ismi söylemeye hazırlanırken bile korkusu yüzündeydi. Phaedra geleceği görebilirdi, buna onun soyu dahildi. "Morena. Onlar hakkında ne biliyorsan söyle."
Phaedra zevkle bildiklerinden bazıların söyledi. "Morena adını taşıyan Beyaz Kuzgun ya dostumuz ya da düşmanımız olacak. Olacaklara engel olamazsın. Onun kim olduğunu bilsen de o senin soyundan geldiğini çözene kadar onu koruyamazsın. Bu da senin sorunun."
"Büyücülerimden birinin senin sevgilin olması da senin sorunun. Benim seçtiklerimden biriyse onu kullandığını anlayacak. Senin için pek çok şey yaptı, yeryüzünde bolca karmaşa çıkardı. Çok yakında senin yalnızca kendini sevebileceğini görecek. O vakit geldiğinde ne yapacaksın?"
Phaedra onun sorusuna yanıt vermedi. "Aellan'da görüşmek üzere, Mora."
Mora ortadan kayboldu. Phaedra tahtına doğru ilerlerken düşüncelerinden sıyrıldı. Karanlık özün sahibini ilk bulan o olacaktı, böylece güçlenmesinin önünde hiçbir engel kalmayacaktı.
༻──────✦──────༺
02.12.2021, 20.31
Phaedra ve Mora hakkındaki düşünceleriniz neler?
Sizce öz sahibinin varlığı neleri değiştirebilir? Tanrıçalar neden onu bu kadar önemsiyor?
Yorumlarınızı bekliyorum, oy vermeyi unutmayın :)
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top