I. Çelik ve Büyünün Savaşı | 2. Bölüm

Lütfen oy verip yorum yaparak desteğinizi gösterin. Yorumlarınızı çok merak ediyorum. Oy vererek de kitabımı beğendiğinizi ve devamını okumak istediğinizi belli edebilirsiniz.

İyi okumalar :)

꧁꧂


Çelik ve Büyünün Savaşı

2. Bölüm

"Batının Hakimi Lisauria, gümüş soyla en iyi geçinendir.
Halkının bir kısmı olan büyülü ırkları kendilerine bağlarken,
Gümüş Anlaşmaları her iki taraf için en iyi hale getirmiştir."

Gümüş Anlaşmalar Hakkında

༻ ✦ ༺

Temsuran 

Lisauria Krallığı, Isauria

Vincent, büyük salonun kapısını açtığında onu ilk fark eden abisi Tristan olmuştu. Ardından babası Vladimir ve birkaç konsey üyesi daha ona bakmıştı. Babasının onu başıyla kabul etmesiyle geniş odada yürümeye başladı ve yanındaki boş sandalyeye geçti. Yaşlı kral oldukça zor durumdaydı. Kırlaşan altın sarısı saçları ve sakallarıyla, eskisi gibi parıldamayan mavi gözleriyle yaşlandığı her geçen gün daha da fark ediliyordu. Maviler ve griler giymişti. Kaşlarını çattığı için yüzündeki kırışıklar daha belirginleşmişti ve üzgündü. Vincent'in gözünde eskisi kadar güçlü görünmemişti. "Senin düşüncelerine önem veririm, Vincent. Konsey ağabeyinle hemfikir. Peki ya sen?"

Tristan'ın önünde gümüş bir hançer vardı. Vincent gözünü o hançerden ayırıp babasına baktı. "Vei soyuna karşı görüşlerimiz seninle benzer, baba. Gerçeği göreceklerine inanıyorum. Kalista'nın ölümü bizim suçumuz değildi."

Tristan öfkeyle başını iki yana salladı. "Her şeyden önce Seleusia'ya ve İmparator'a haber vermeliydik."

Vincent onun dediklerine inanamıyordu. İmparatorluğa bağlı özerk bir krallık olmaları gerçekleri değiştirmezdi. Lisauria batının hakimiyse, Seleusia da doğunun hakimiydi. İkisi de Ragna İmparatorluğu'na böyle durumlar için hesap vermeliydi. Ancak Ragna'ya haber verilmesi haftalar alırdı. Tristan bunu göremiyor muydu? "Seleusialılar onu öldürdüler, kralları hükmünü sağlama almak için onun ordusunda olmayan veya tapınakta olmayan büyülü ırklara eziyet ediyor. Bu olanların bizim halkımız olan kuzgun cadılarıyla ilgisini henüz bilmesek de Seleusialıların onun peşinde olduğunu ve onu yakaladıklarını kendimiz gördük. İmparator karar verene, hatta ulağımız Ragna sınırlarına ulaşana dek Seleusialılar cadıyı öldürürdü. Bu kez de göz yumduğumuz için suçlu durumuna düşerdik."

"Cadı yine de öldü ve bu kez bizim korumamızda öldü, Vincent." dedi Tristan sert bir sesle. "Yıllarca cadılarla iyi geçinmemizin bize hiçbir faydası olmadı. Babamın çabaları sonuçsuz kaldı. Lisauria içinde yeniden bir iç savaş çıkacak. Vei soyuna fazla ayrıcalık tanıdık."

"Evet ve bu sebeple onun bizim emrimizle öldürülmediğini anlayacaklar. Yıllarca onlarla birlikte yaşadık ve bunu birlikte aşacağız."

"Fazla iyimsersin. Annenin bir melez olduğunu kanıtlıyorsun. Babama Gümüş Anlaşmaları yeniden incelemesi gerektiğini söyledim. Bugün olacaklar bunu kanıtlayacak. Cadıların büyüleri gerçekleri göstermeyecek, kendi çıkarları için bizi suçlayacaklar. Tüm konsey ve hatta babam bile bundan emin. Tüm kanıtlar bizi gösteriyor ve doğruluk mu, gerçek mi artık ne haltın cadılarıysa yalan söyleyecekler. Tıpkı geçmişte olduğu gibi. Lisauria'nın iç savaşlardan ve isyanlardan kurtulmasının tek yolu anlaşmaları yenilemek."

Geçmişte cadılar kendi çıkarlarını korumak için pek çok yalan söylemişlerdi. Gümüş Anlaşmalar ise hassas bir konuydu. Cadılar ve diğer veiler Lisauria gibi krallıklara bağlılıklarını ispatlamak için kendi güçleriyle yemin etmişlerdi. Aradan yüzyıllar geçmişti, anlaşmalar varlığını koruyordu ve yenilenmeleri güvensizlik işareti sayılabilirdi.

Vincent konuşmayı kesti. Tristan ile yarı kardeşlerdi ve Tristan onun aksine tamamen insandı. Görünüşleri de birbirlerinden farklıydı. Tristan kardeşinden daha yapılıydı, Vincent'in kızıl-kahve saçları, Tristan'ın koyu kahverengi saçlarından daha açıktı. Kral Vladimir, Tristan'ın annesiyle mantıklı bir karar olduğu için evlenmiş, ancak kısa sürede ayrılmışlardı. Vincent'in annesi Kassiopeia ise Kral'ın ikinci eşi olan bir yarı-vylaydı. Vei soyunun en masumu görünen ışık ruhlarından biriydi. Kral onu çok sevmişti. Vincent annesini tanıyamadan annesi kaybolmuştu. Belki göğe geri dönmüş, belki de öldürülmüştü.

"Kraliçe Kassiopeia hakkında konuşmayacaksın, Tristan. Lisauria halkı onu kabul etti, ben de onu çok sevdim. Ama diğer söylediğinde haklısın. Bugün olacaklar cadıların bize güvenini ve büyülerinin doğruluğunu kanıtlayacak. Her ihtimale hazırlıklı olmalıyız. Bu olayı birlikte aşmak ve çözmek en büyük dileğim." Ayağa kalktı. "Kuzgun cadılarından birkaçı taht odasında bekliyor. Fazla bekletmeyelim."

Konseyin dağılmasıyla Kral ve oğulları taht odasına doğru ilerlediler. Vincent onlardan gerideydi. Savunduğu cadıların hiçbirini tanımıyordu, sadece ülkesinde barış istiyordu.

Yan yana duran üç cadı onları bekliyordu. Vladimir tahtına geçmedi. Üç cadının ona selam vermesini ve ortadakinin öne çıkmasını izledi. Pelerinlerin başlıkları yüzlerini ve saçlarını saklıyordu. Ancak Kral öne çıkanı tanıyordu.

"Sizi gördüğüme memnun oldum, Mor Zaya. Keşke böyle bir olayda değil de şenliklerde veya kutlamalarda sizinle karşılaşsaydık. Böyle bir olay yüzünden buraya geldiğiniz için üzgünüm."

Vincent her zaman olduğu gibi babasının sözleri dikkatle seçmesini ve içtenlikle konuşmasını izledi. Vladimir iyi bir kraldı ve halkını önemsiyordu.

Kuzgun cadılarının lideri Mor Zaya başlığını geriye atıp grileşmeye başlayan siyah saçlarını ve boyalı beyaz yüzünü ortaya çıkardı. Koyu gözlerinin çevresinde, elmacık kemiklerinin üzerinde ve çenesinde siyah boyalar vardı. "Size katılıyorum, kralım. Umarım gerçek sizin dediğiniz gibidir ve bir dahakine şenliklerde karşılaşırız."

"Yanında kimleri getirdin, Mor Zaya? İkisini de daha önce görmedim." Kral'ın bu sözlerinde onu çok iyi tanıyanların anlayabileceği bir belirsizlik ve merak vardı.

Mor Zaya gülümseyerek sağındaki cadıyı işaret etti. Mor Zaya'dan daha uzun olan cadı öne çıktı. Bir erkekti. Vincent, Kuzgun Klanında büyünün anneden kıza geçtiğini duymuştu. Bu yüzden onun güçsüz bir Kuzgun soylusu mu yoksa müttefik büyücülerden biri mi olduğunu merak ediyordu. Onun da yüzünde siyah boyalar vardı. "Kurt Klanından Orion."

Gerideki cadı öne çıktığında Vincent şaşkınlığını zar zor gizledi. Açık sarı saçlı genç kızın yüzünde diğerlerinin aksine gümüş renkli boyalar vardı. Pelerini de beyazdı. Ölen cadıya benziyordu. Vincent onu birkaç kere rüyasında görmüştü. Bu rüyalardan kimseye bahsetmemişti. Mor Zaya onu tanıttığında şüpheleri doğru çıktı. "Kalista'nın yeğeni Sorcha."

Vladimir, Sorcha'ya doğru bir adım ilerledi. "Kalista bize sadece bir çırağının olduğunu ve onun yeğeni olduğunu söylemişti. O sen misin, Sorcha?" Ses tonu oldukça sakin, biraz da tehditkardı. Seleusialıların Morena soyuyla ilgili söylentilerini unutmamıştı.

Sorcha'nın boyalı beyaz yüzünde hiçbir duygu belirtisi yoktu. Vincent onun karşısındakilerin duygularını anlayabildiğini biliyordu. "Evet, Batı Kralı. Kalista'nın çırağı ve bir doğruluk cadısıyım. Teyzem hakkında gerçeği öğrenmek için buradayım."

"O halde sana gerçeği söyleyelim." Kral doğrudan Sorcha'nın gözlerine baktı. "Kalista'nın ölümüyle bir bağlantımız yok. Onu Seleusialılardan korumak için sarayımda misafir ettim."

Sorcha tek kelime edemeden Mor Zaya onun yerine konuştu. "Seleusilalılar ondan ne istiyordu, majesteleri?"

"Gelecek bir vei saldırısından ve Morena soyunun önderlik edeceğinden bahsediyorlardı." Vladimir'in gözleri Sorcha'nın üzerindeydi. Kuzgun Klanında Morena adlı pek çok cadı vardı, ancak onların çok azı doğrudan Ulu Morgana soyluydu, onların bazıları diğer cadılardan farklı birkaç güce sahiplerdi. Uzun zamandır aralarından bir lider çıkmamıştı. Gerçeğigörenlerin yani büyük anneleri Morgana ve kızı Morena gibi duyguları ve düşünceleri anlayanların sayısı ise giderek azalmıştı.

"Saçmalık." dedi Mor Zaya. "Yüzyıllardır krallığımızla uyum içinde yaşıyoruz, isyan etmek için sebebimiz olmadığı gibi krallığımızı ve klanımızı zor duruma düşürecek bir şey yapmayız. Klanımızdan hiç kimse bunu yapmaz."

Kral bir süre konuşmayınca ve gözlerini Sorcha'dan ayırmayınca Tristan konuştu. "Hepsi adına nasıl bu kadar emin konuşabiliyorsunuz?"

"Sadece birkaç yüz kişi kaldık ve hepimiz birbirimizi tanıyoruz."

"Seleusialıların bahsettiği kehaneti biz de duyduk. Vei isyanının tekrarlanacağını ve daha büyüyeceğini söylüyorlar."

Mor Zaya duygularına hakim olmaya çalışarak konuştu. "Bunların hepsi saçmalık. Seleusialılar kendilerine yeminle bağlı olmayan vei soyluları sevmiyor ve istemiyorlar. Biz yıllardır bağlı olduğumuz krallığa hizmet ediyoruz. Kalista ölmeyi hak etmedi. Babanız için çalıştı ve ona gerçekleri gösterdi. Seleusia, Lisauria halkının birbirine düşmesini ve ülkemizin zayıflamasını istiyor. Bunu siz de biliyorsunuz."

"Haklısın, Mor Zaya. Ancak her ihtimale karşı Sorcha'yı tanımak istiyorum. Kaç yaşındasın, Sorcha? Bu odada yeterince durduğuna göre Kalista hakkındaki gerçeği anlamış olmalısın."

"On dört yaşındayım. Teyzemin ölümünün sizinle bağlantısı olmadığına eminim." Mor Zaya, Sorcha'ya doğru bir adım attı. Onu korumak ister gibiydi. "Ailemden kimse kalmadığı için liderimiz Mor Zaya'nın korumasındayım. Söyleyeceklerim bunlar, majesteleri."

Vladimir duyduklarıyla daha sakinleşmişti. "Gerçeği anlayacağınızı biliyordum."

"O halde artık gidebiliriz."

"Uzun yoldan geldiniz, bu akşam burada misafirimiz olmanızı isterim."

"Sizin dediğiniz gibi yolumuz uzun, ne kadar erken yola çıkarsak o kadar erken eve varırız. Kalista'nın bedenini götürmeyi ve hak ettiği şekilde ona veda etmeyi planlıyoruz. Ve lütfen, kralım, Sorcha'ya daha fazla soru sormayın. Teyzesinin ölümüyle tüm ailesini kaybetti. Seleusialıların çıkarlarından yeterince zarar gördü."

Tristan konuşmalardan sıkılmış olmalı ki taht odasının sol tarafındaki pencerelerden dışarıyı izliyordu. Ancak son duyduklarına karşı çıktı. "Hava birden karardı, yağmur başlayacak."

Vincent dikkatlerin dağılmasını fırsat bilip yeniden Sorcha'ya baktı. Sorcha'nın mavi gözleri onun üzerindeydi. Herkesin gördüğünden fazlasını görebildiği için mi yoksa sadece ilgisini çektiği için mi Vincent'e bakıyordu?

Mor Zaya tam konuşmak üzereyken oda birden aydınlandı ve ardından gök gürültüsü duyuldu. Çok geçmeden birkaç şimşek daha çaktı.

"Hava giderek kötüleşeceğe benziyor. Belki teklifimizi yeniden düşünmelisiniz." dedi Kral.

Mor Zaya, hızla yağmaya başlayan yağmuru duyduğunda ona hak verdi. "Haklısınız, kralım. Bu gece burada kalacağız."

"O halde akşam yemeğinde görüşürüz."

Mor Zaya, Sorcha ve Orion'un tekrar selam verip odadan çıkmasının ardından Tristan endişesini belli etti. "Onların sarayımızda kalmasını doğru bulmuyorum."

Kral Vladimir ona güven verdi. "Her daim izlenecekler."

Vincent alaycı bir sesle konuştu. "Kehanetlerin saçmalık olduğunu söylediğini duydum, Tristan. Mor Zaya da seninle hemfikir. Şimdi niye karşısın?"

"Seleusialıların söylediklerine inanmıyorum. Ama cadıların anlattıklarından fazlası var, biliyorum siz de benim hissettiklerimi hissediyorsunuz. Kraliçe yüzünden vei soyuna sempatiniz olduğunu biliyorum ama gerçekleri görmenizi istiyorum."

Vladimir, Vincent'e baktığında Vincent ister istemez gözlerini kaçırdı. Rüyalardan bahsetmek istemiyordu, ne anlama geldiklerini bile bilmiyordu. Masum olduğuna inanmak istediğini genç bir kızı rüyaları için suçlayamazdı. Sorcha zaten soyadıyla ve Seleusialıların anlatılarıyla yeterince dikkat çekmişti.

"Gerçeği zaman gösterecek." dedi Kral.

༻───────✦───────༺

21.10.2021, 21.25/04.11.2021, 21.01
Düzenlenme: 02.02.2022

Başkarakterlerimizden Sorcha kitaba bu bölümle giriş yaptı. İlk kısım biraz geçmişi anlatacağı için henüz yaşı küçük. Onunla ilgili ilk izlenimleriniz neler?

İleriki bölümlerle ilgili tahminleriniz var mı?

Gif: rei-nia

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top