I. Çelik ve Büyünün Savaşı | 1. Bölüm
꧁꧂
Çelik ve Büyünün Savaşı
1. Bölüm
"Demir soyun hakimiyetindeki Demir Çağ'da,
Ragna İmparatorluğu giderek güçlenmiş,
Ve kıtanın büyük bir kısmını kendine bağlamıştı.
İmparatorluğun en büyük iki bölgesi bir zamanlar düşmanlardı,
Demir soyu güçlendirmek için düşmanlıklarını geride bırakmışlardı,
Bunlar: Batı Krallığı Lisauria ve Doğu Krallığı Seleusia'ydı."
Ragna Tarihi II, Doğu ve Batı Krallıkları
༻ ⋅ ✦ ⋅ ༺
Temsuran
Demir Yıllar 1413 - Lisauria Krallığı, Isauria
Lisauria Kralı Vladimir, geniş taht odasına girdiğinde iki oğlu tartışıyordu. İkisinin hemfikir olduğu konu belliydi: cadının yaşamına Lisauria karar verecekti.
Ahşap kapılar gürültüyle açıldığı için Kral'ın geldiğini anlamışlar ve tartışmayı kesmişlerdi. Vladimir onları o kadar iyi tanıyordu ki ne konuda tartıştıklarını, kimin hangi tarafta olduğunu bile tahmin edebilirdi. Büyük oğlu Tristan veliaht prensti ve komşu ülkelerle iyi geçinmek istiyordu. Vincent ise onun kadar ittifak yanlısı değildi. İkisi de son kararın Batı Kralı'na ait olduğunu biliyordu.
Vladimir o gün koyu gri giyinmişti, çelik mavisi pelerini mavi gözlerini öne çıkarıyordu. Tahtına oturduğunda elini kaldırmasıyla oğulları iki yanına geçtiler. "Fikirlerinizi söyleyin."
Öncelik Tristan'daydı, kardeşinden on yaş büyüktü ve daha tecrübeliydi. "Seleusia her zaman bizim yanımızda olmuştur. Bir cadı yüzünden ters düşmemeliyiz."
Vincent aynı fikirde değildi. "Bizim ülkemiz, bizim sınırlarımız. Bu olay bizi ilgilendiriyor. Ayrıca cadının kim olduğunu öğrenmeliyiz ve sadece gerekirse İmparator'a haber vermeliyiz."
"İkiniz de haklısınız. Şimdi Seleusia'yı dinleyelim."
Kral'ın bu sözü muhafızlar için emirdi. Taht odasının kapılarını yeniden açtılar. İçeriye gri ve mavi renklerine bürünmüş iki muhafız ve onların ortasında bir cadı olduğu için yaşını belli etmeyen bir kadın girdi. Kadının bir cadı olduğuna kimsenin şüphesi yoktu. Şüphe bırakmayan onun beyaza yakın sarı saçları ve çivit mavisi gözleri değildi. Lisauria Krallığı'nın neredeyse yarısı büyülü toprakların üzerindeydi, önceleri büyü özüne sahip vei ırkının yaşadığı Veiren'in bir kısmını kapsıyordu. Ülkenin yönetildiği İsaur Sarayı büyülü toprakların üzerine yapılmıştı ve büyülü bir varlığın girişiyle taht odasında farklılıklar oluşmuştu. Tavandaki resimlerin lacivertleri parıldamış, içeri esen soğuk rüzgarla avizeler ve şamdanlardaki kristaller sallanmaya ve ses çıkarmaya başlamıştı.
Kadın kimsenin bir şey demesini beklemeden öne eğildi. "Batı Kralı ve oğullarını saygıyla selamlıyorum." Ürkütücü parlak mavi gözleri Kral'ın ardından küçük prens Vincent'in üzerine geldi ama tek kelime etmedi.
Onun ardından bordo ve siyah giyinmiş üç Seleusia askeri içeri girdi. Seleusia Krallığı da tıpkı Lisauria Krallığı gibi Ragna İmparatorluğu'na bağlıydı. Lisauria kıtanın batısına, Seleusia ise doğusuna hükmediyordu. Seleusialı askerler kadın kadar samimi değillerdi. Selam verirken hiçbir şey demediler. Suçlu gibi durmuyordu, kendilerinden oldukça eminlerdi.
Kral öfkesini gizlemedi. "Kim olduğunuz umurumda değil. Benim ülkemde ne aradığınızı açıklayın."
Askerlerden öndeki konuştu. "Bu cadıyı-"
Vincent onun sözünü düzeltti. "Masum bir kadını."
"Masum olduğuna inanmıyoruz. O Morena soylu bir cadı. Rahiplerimiz bizi onun soyu hakkında yüzyıllardır uyarıyorlar. Büyük annesi Morgana gibi büyülü ırkları birleştirip savaş çıkaracağından eminler. Morgana bizden önceki insanların sonunu getirdi. Onun yüzünden yüzyıllarımızı ve geçmişimizi yitirdik. Bu kadın onun soyundan geliyor."
Kral Vladimir, ilk insanlar hakkında tek kelime etmekten kaçındı. Morgana savaşında haklıydı, ilk insanlar olan tunç soyun yaptıkları tek şey kötülüktü, savaşarak birbirlerine bile zarar vermişlerdi.
"Bu dedikleriniz birer uydurma. Bu kadın benim tebaamdan biri ve ona zarar veremezsiniz. İsyanına dair yeterli kanıt bulursanız kralınıza söyleyin, o da bana haber versin. Konu burada kapanmıştır, şimdi ülkenize dönün."
Seleusialılar tekrar selam verip taht odasından ayrıldılar. Yapabilecekleri bir şey kalmamıştı. Kralın onlara ceza vermemesi onlar için iyiydi. Yakaladıkları cadı Lisauria Krallığı'na bağlı Kuzgun Klanı'ndan biriydi ve bu klan yıllardır krallığa hiçbir sorun yaşatmamıştı. Prens Vincent onların cezasız kalmasından hoşlanmamıştı ama babasına karşı çıkamazdı.
Kral onun sözlerini bekleyen kadına gülümsedi. Onu uzun yıllardır tanıyordu ama Seleusialılara belli etmemişti. "Sarayıma tekrar hoş geldin, Morena Kalista. Seleusialıların dediklerine inanmıyorum ama senin ve klanının güvenliğin için ne planladıklarını öğrenmeliyim. Kuzgun Klanı'nda Morena adına sahip pek çok cadı var, ancak ikimiz de biliyoruz ki bunların çok azı gerçekten onun soyundan geliyor."
"Sizin de bildiğiniz gibi ben onlardanım. Bu suçlamaları uzun zamandır biliyoruz ama önemsemiyoruz. Seleusia'nın başrahibi değiştiğinden beri bu söylentiler arttı. İnsanlar bizden çekinir olduk. Size klanım adına yemin ederim, bu söylentilerle hiçbir bağlantımız yok. Lisauria Krallığı'yla barış içinde yaşıyoruz. Ayrıca yeterince savaş gördük, daha fazlasını istemiyoruz." Sözlerinde yeterince açıktı. Yalan söylemezdi. Duruşu ve bakışlarından korkmadığı anlaşılıyordu.
"Anlaşılan sizin peşinizdeler. Kardeşin öleli çok oldu, ailenden bir sen mi kaldın? Çırağın var mı?"
"Sadece ben ve yeğenim kaldık. Ailesi öldüğünden beri benimle kalıyor ve ona bildiklerimi anlatıyorum. Güçlü bir cadı. Ona güçlerimizi kontrol etmeyi öğretiyorum."
"Sizin soyunuza özel güçler vardı değil mi? Sizin için gerçeğigören diyorlardı."
Kalista onu başıyla onayladı. "Yeterince güçlüysek duyguları anlayabilir ve hissedebilir, böylece gerçeği ve gizlenenleri görebiliriz. Seleusialı rahipler benim bu gücümden faydalanmak istediler, bu sebeple beni izlediler ve yakaladılar. Tanrılara şükürler olsun ki askerleriniz bizi buldu. Yoksa olacakları düşünmek bile istemiyorum."
Kral Vladimir elini çenesine götürdü. Kalista'nın masum olduğuna inanıyordu, ancak her şeyi söylemediğinden de emindi. Kalista yıllar önce onun için güçlerini kullanmış, gerçek ve yanılsamayı ayırt edebilmesini sağlamıştı. Güçlerini bu ülke için kullanmıştı. Ama çok zeki ve kurnazdı, yalan söylemeyi tercih etmese de kendi doğrularını yansıtmayı iyi bilirdi.
"Birkaç gün bu sarayda misafirimiz ol. Kuzgun Klanı'nı Seleusialıların peşinde olduğu konusunda uyarayım. Seleusia'dan da haber bekleyeceğim. Şimdi gidebilirsin. Muhafızlar sana odanı gösterecek."
Kalista ona gülümsedi. "Teşekkür ederim, kralım."
Kalista ve muhafızların gidişinin ardından Tristan öfkeyle soludu. "Bilmediğimiz bir şeyler dönüyor olabilir. Cadıyı sorgulamalıyız."
"Seleusialıları göndermekte erken davrandığımızı düşünüyorum." dedi Vincent. "İmparatorluk ve Seleusia'yla ters düşmemek için bunu yaptık. Asıl onları sorgulamalıyız. Bizim ülkemizde yaşayan her ırk için böyle söylentiler çıkarır ve ülkemize saldırırlarsa savaş çıkar."
Tristan ona karşı çıktı. "Söylentilere inanmamamız gerektiğini elbette biliyorum ama son yıllarda imparatorluk büyülü ırklara karşı daha dikkatli. Bir sebepleri olmalı."
Vladimir onların tartışmasını kesti. "Kararımı verdim ve kararım değişmeyecek. Şimdi işinizin başına dönün."
꧁꧂
Prens Vincent, korkunç bir kabusla uyandığında güneş daha doğmamıştı. Geri uyuyabileceğini sanmıyordu. Rüyasının sadece bir kısmını hatırlıyordu: saçları ay ışığında gümüşü andıran genç bir kadın yerdeydi. Dizlerini göğsüne çekmiş ve başını dizlerine yaslamıştı. Ağlıyordu. Hıçkırık sesleri gri taş duvarlarda yankılanıyordu. Başını kaldırdığında Vincent hayatında gördüğü en güzel yüzü gördüğünü düşünmüştü ama bir sorun vardı. Doğruca ona bakan mavi gözlerinden akan gözyaşları da saçları gibi gümüşe parıldıyordu. Artık ağlamıyordu, gözyaşları dizlerine düştüğünde kırmızı olup kıvılcımları, yere düştüklerinde yeşil taşları andırıyorlardı. Vincent onun yanına gitmek, hatta ona sarılmak istiyordu. Ama hiçbir şey yapamıyor, genç kadının yavaşça ama güçlü bir şekilde ayağa kalkmasını izliyordu. Arkasındaki duvarlar yıkılıyor ve duvarların ardındaki şehir yanıyordu. Alevler ona ulaşırken yangını durdurdu. Ayaklarının altındaki yeşil taşlar toprağa karışıp yok oldu.
Vincent kendine geldiğinde rüyasında gördüğü genç kadının dün gördükleri cadıya benzediğini fark etti. Rüyasını daha fazla düşünmek istiyordu. Kapının hızlı ve sert bir şekilde çalınmasıyla aceleyle ayağa kalktı. Karanlıkta yolunu bulup kapının önüne geldi.
"Benim Tristan, Vincent. Babam bizi çağırıyor."
Vincent kapıyı açtığında kendi gibi gece uyuduğu giysilerin üzerine yalnızca bir ceket giymiş olan abisiyle karşılaştı. Hava soğumuştu. Üşüyordu. Hatta buz kestiğini fark etti. Normal değildi. O da kendine bir ceket alıp koridora çıktı. Muhafızları takip ettiklerinde sarayın başka bir kanadında yer alan bir odaya vardılar. Fısıltılar duyuyorlardı.
Biri kadın, biri erkek, ikisi de beyazlar içinde iki hekim Kral'la konuşuyorlardı. "Ölmüş. Yapabileceğimiz hiçbir şey yok."
"Kim öldü?" diye sordu Tristan merakla. Kral onların geldiğini fark edip onlara baktı. Fazlasıyla üzgün görünüyordu. "Kalista'nın odasından sesler gelmiş. Muhafızlar geldiklerinde kimse yokmuş ve o yatağında öylece kanlar içinde yatıyormuş."
İki prens de şaşırmıştı. Kalista'nın üstü örtülmüş bedenine bakmak istemiyorlardı. "Nasıl olduğunu çözebildiler mi?"
"Biri gelip onu kalbinden bıçaklamış." Kral, elinde tuttuğu hançeri onlara gösterdi. Oldukça sıradan görünen bir hançerdi. Ama güçlü bir cadıyı öldürebilecek kadar sağlam çelikten yapılmıştı. "Bu cinayeti çözmezsek Kuzgun Klanı ve müttefikleriyle aramız bozulacak. Hemen bir şeyler düşünmeliyiz."
Vincent etrafa bakındı. Pencerenin arkasında üç kuş vardı: biri beyaz, biri siyah iki kuzgun ve onların yanında gümüşi bir baykuş. Kuzgunların çığlıkları ve baykuşun uluması duyuldu. Vincent'i gördüklerinde oradan ayrıldılar. Beyaz kuzgun, Vincent'le göz göze geldi. Vincent bir şekilde onu tanıdığını hissetti. Kuzgun uçarken ardından bakakaldı.
"Cadılara haber birkaç dakika içinde ulaşacak, baba. Bize inanmaları ve gerçeği görmelerini istemekten başka bir şansımız yok."
༻───────✦───────༺
22.09.2021/31.10.2021, 14.35
Düzenlenme: 31.01.2022
Lisauria Krallığı, Vladimir, Vincent ve Tristan hakkındaki yorumlarınız neler?
Oy verip yorum yapmayı unutmayın :)
Gif için rei-nia'ya teşekkürler.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top