51 ♛ Labradorit, Kuzgun ve Bağ

İzmir kitap fuarıyla ilgili duyuru yaptım, gelecekler bakabilir *-* Vize haftasında olduğum için hızlı bölüm yazamıyorum. Bu arada okuyanlara, oy verenlere ve yorum yapanlara teşekkür ederim <3 Siz burada olduğunuz sürece yazdıklarımı Wattpad'de yayınlayacağım. Teşekkür ederim.

Bu serinin basit, kolay okunan bir kurgusu  olmadığının farkındayım, ancak Wattpad'de yayımlamam bazılarının tabiriyle "karışıklılığı" silmem anlamına gelmiyor. Buraya kadar okuduğunuza göre fark etmişsinizdir: Bu serinin türü epik fantastik. En başında başka bir evrende geçiyor. Eğer bu türe ait birkaç kitap okumuşsanız okumasının kolay bir tür olmadığını anlamışsınızdır. Basit ve kolay okunan bir şey için gelmediğiniz umuyorum :D Öyle olsaydı Ejderha'nın Öfkesi'ni okumuş olmazdınız. Ben usta bir yazar değilim. Karşınızda mükemmel bir şekilde düşünen, çok bilgili biri yok. Keşke olsaydım da neyse hfdjk Eleştirilerinizi dikkate alacağım ancak siz de bu dediklerimi dikkate alırsanız sevinirim. Daha 19 yaşındayım, benden muhteşem bir şey beklememenizi umuyorum. Bazı konularda sadece yazarak ilerleyebilirim. Onca hatama rağmen yazdıklarımı okuduğunuz için de ayrıca teşekkür ederim.

Kurgumda kadınlar hakim ancak fark ettiğiniz üzere ataerkil ve gelenekselci bir toplumda yaşadım ben de, çoğunuz gibi. Bu yüzden eğer kadınların hakları ile ilgili bir hata yaparsam söylemekten çekinmeyin. Ne kadar Diyar'a uygun yazarsam o kadar iyi. Upuzun yazar notundan sonra upuzun bölümü okumak için ekranı aşağı kaydırabilirsiniz :P

Medyada Kara Kraliçe için yaptığım video ve serinin yeni ve bütünlenen kapakları var.

Sizce serinin 3. kitabının adı ne olacak?

♛ 51. Bölüm ♛

LABRADORİT, KUZGUN VE BAĞ

Kara Ülke

Kara Kraliçe'nin düşünceleri yine uzakta, kuzeydeydi. Lider Darranio'yla konuşmuştu, kuzey hakkında birçok şey öğrenmişti.

Buna Gölge Ejderha ve Gece Ejderi hakkında Diyar'da bilinmeyenler de dahildi. Kuzeyde bulunan hükümdarları öğrenmişti, geçmişi öğrenmişti.

Artık kuzeye gitmek için neredeyse hazırdı.

Neredeyse.

Çünkü Diyar'da daha yapacak işleri vardı.

Kardeşiyle konuşmak, onunla gelecekleri seçmek, yaratıkları eğitmek gibi. Ve elbet Kar Kraliçesi'nin adım bile atmasını önlemek gibi. Ancak sadece Kar Kraliçesi'nin saraydan çıkmasını önlediğini fark etmesi biraz zaman almıştı. Kar Kraliçesi'nin bir başka çocuğuna doğru yol alan bir buz elfinden söz etmişti habercileri. Buz elfini Kalsedon şehrinin dışında takip edememişlerdi, Kar Kraliçesi zekice davranmıştı.

Dymentsia bu kadar gizli yapılan bir işin nedeninin bir varis olduğundan emindi. Bu varisin güvende olması gerektiğini de biliyordu. Asıl korktuğu şey ise Kar Kraliçesi'nin kaç çocuğu olduğunu bilmemesiydi. Ak Kraliçe bile bilmiyordu. Çocuklara zarar veremezdi, buna hakkı yoktu. Ancak yıllar önce Mysania'nın başına geldiği gibi çıkarcı kişiler tarafından küçük yaşta hükümdar ilan edilip yine o çıkarcı kişiler tarafından yönetilebilirlerdi. Kendi kendilerine düşünebilecek yaşa gelecek kadar göz önünde tutulmaları belki de en iyisiydi. Fakat Kara Kraliçe, Kraliçe Salirhenia'nın kaç çocuğu olduğunu bile bilmiyordu ki onları göz önünde ve güvende tutsun.

Dymentsia da diğer kraliçelerde olan bir şeye sahipti, soy onun için önemsizdi. Ailesinin kötü bir şey yapması çocuğun geleceğini etkilememeliydi. Yoksa sonları Gölge ve Altın Savaşlarındaki gibi olurdu, ailesinin hatası yüzünden suçsuz bir kıza yapılan isyan ve onu takip eden savaş, yüzlerce kayıp. Sonuçta Diyar kraliçelerin elinden alınamamıştı ancak kayıpların geri dönüşü de olmamıştı. Sitrin Saray'da dolanan yüzlerce ruh da bundan nasiplerini almışlardı.

Ve bir de...

Rhadenis'ten ejderha güçleri hakkında bilmek istemeyeceği şeyler duymuştu. Rüyasında gördüğü adamı, onunla karşılaştığı anda unutacaktı. Tek o değil, Kara Ejderha'nın Gücü bunu bilen herkesin unutmasını sağlayacaktı.

O halde bu kadar güçlü birine karşı nasıl temkinli davranabilirdi? Cevabı biliyordu. Davranamazdı.

Kim olduğunu öğrenemez, güçlerini tahmin bile edemezdi.

Kara Kraliçe'nin sandığının aksine ise bu Kara Kraliçe'yi korkutmuyordu, aksine gülümsemesini sağlıyordu. Güçlü düşmanları severdi.

Ak Kraliçe'ye ve Kızıl Kraliçe'ye güçlenmeleri konusunda izin vermesinin nedeni aslında buydu.

Kara Kale'ye doğru en yakın arkadaşıyla yol alırken yüzünde zalim bir gülümseme belirdi. İleride olacakları düşündü, sadece kuzeye değil tüm Diyar'a hakim olabilirdi. Belki daha da fazlasına. Etrafındaki herkesi karanlığa ve elbette ona boyun eğdirebilirdi, onları yönetebilirdi, onlara sahip olabilirdi.

Fakat bu, beklemek zorundaydı.

"Bana sahip olduğum güçle ilgili başka söylemediğin bir şey var mı, Dev?" diye sordu Dymentsia merakla. Kaleye yaklaşmışlardı ve Dymentsia kardeşini özlediğini çoktan fark etmişti.

"Çok fazla var, Dymen." dedi Rhadenis gülümseyerek. Dymentsia kısılmış yeşil gözleriyle ona baktığında ise gülümsemesi genişledi. "Ancak çoğunu kullanmana gerek kalmayacak."

"Kanatlarım gibi." dedi Dymentsia, onları sırtında hissediyordu ancak onları gerçekten hissederek gökyüzünde kaybolalı yıllar olmuştu. Nmerysa da onunlaydı. Ancak bir süre sonra... sanki özgürce uçmamak için yemin etmişlerdi. Dymentsia Gök Kraliçe'yi havada hiç görmemişti, teyzesi Aeralel'den duymuştu ancak kendi gözleriyle görmemişti. Ancak Aeralel... adeta tüm kurallara meydan okumuştu ve tıpkı ejderhaların olduğu zamanlardaki kraliçeler gibi birçok kez gökyüzüne yükselmişti. Kanatları da bin yıllar önceki kraliçeler gibiydi, daha büyüktü, daha parlaktı. Altın rengindeki tüyleri sanki gerçek altından yapılmış gibi güçlülerdi, kırılmaz ve zarar görmezlerdi. Peki ya Kara Kraliçe? Büyük ve siyah kanatlarını gizlemeyi o da istemiyordu. Son zamanlardaki kraliçelerin Ejderha Devirlerindeki kadar kanatlarına ihtiyaçları yoktu sanki. Fakat Kara Kraliçe de tıpkı kardeşleri gibi onlardan vazgeçmemişti. Uçmak tıpkı kardeşleri gibi onun da tutkusuydu ve özlemiydi.

"Kanatların gibi." diyerek onayladı onu Temsilci. Kara Kraliçe'nin en büyük destekçilerinden biriydi, danışmanıydı, eğitmeniydi ve en yakın dostuydu. "Sana sağladıkları tek şey uçmak değil örneğin."

Dymentsia giderek yaklaşan Kara Kale'ye, Kuzgun Tepesi'nin en yüksek noktasına baktı. Ancak dikkati tamamıyla kalede değildi. "Kuzeydeki hükümdarlar gibi. Gölgelere karışabiliyorlar."

Rhadenis durdu. Dymentsia onun yanıt vermediğini görünce durup ona baktı. Melez adamın Kraliçe'den biraz uzun olan bedeni Dymentsia'nın görüş alanını kaplıyordu. "Bundan emin misin?"

"Neyden?" diye sordu Dymentsia kollarını göğsünde birleştirerek.

"Kuzeye gitmekten, Dymen." dedi Rhadenis şüpheli bir sesle. "Biz Gölge Diyar'da yaşamıyoruz. Yaşayanlardan da iyi şeyler duymadık. Neyle karşılaşacağımızı bilmiyoruz."

Dymentsia'nın gözleri kanının rengine döndü. Oysaki bakışları hala sakindi. "Sen ve ben, dostum. Kara Ejderha'nın Gücü'ne sahip iki kişiyiz. En güçlü ejderhalardan birinin her şeyine sahibiz, karanlığa aitiz. Ve korku bizim asla hissetmeyeceğimiz duygulardan biri."

"Belki de korkmalıyız." dedi Rhadenis uyarırcasına.

"Belki de." dedi Dymentsia omuz silkerek. "Ancak korkuyu kanımda hissetmiyorum. Asla hissetmeyeceğim birkaç duygudan biri. Diğeri ise... neydi şu? Diyar'ın birçok kez sonunu getirecek şey? Hani destanlara konu olan... Gölgeler alsın dediğim şey..."

Rhadenis'in bakışları bir an için kaleye yöneldi, yüzünde bir gülümseme belirdi. "Aşk." Ardından bakışları yeniden Kara Kraliçe'nin kırmızı gözlerini buldu. "Belki de erken konuşuyorsun."

"Bu sen ve Aryandria için geçerli olabilir. Ancak ben bir kraliçeyim, unuttun mu?" Aslında söylediklerini pek de düşünüyormuş gibi görünmüyordu. Yürümeye başladı. "Güçten, hükümden ve hırstan daha fazla isteyeceğim pek bir şey yok." 

Rhadenis de onun ardından yürümeye başladı. "Bu kadar kesin konuşmamalısın. Bu kadar kesin konuşan birini daha tanıdım ve sonu pek de iyi bitmedi."

Kara Kraliçe güldü, son zamanlarda onda pek olmayan samimi gülüşlerinden biriydi bu. Yeniden zümrüt taşının rengine dönen gözleri bile parıldadı. "Dur tahmin edeyim. Sensin bu, değil mi?"


Kara Kale'ye saatler önce bir kuzgun ulaşmıştı. Ak Kraliçe gelene kadar pençelerindeki kağıdı kimseye vermemişti, koyu renk gözleri Kraliçe'yi görünce yeşile parıldamıştı. Kraliçe Nmerysa kağıdı okuduğunda şaşırmadı. Etrafındakilere Kara Kraliçe'nin yakında buraya geleceğini söyledi.

Ve saatler sonra Ak Kraliçe'nin yanına gelen Aryandria ona kardeşinin geldiğini haber verdi. Merdivenlere kadar ilerledi. Taş basamaklardan ilkine adım atacakken karşısında gülümseyen kardeşini görünce şaşkınlıktan az kalsın düşecekti. Arkasındaki Aryandria bile şaşırmıştı Kara Kraliçe'nin bu haline. Altın Savaşçı'nın da aklından geçenleri Nmerysa dile getirdi. "Neyin var senin?"

"Çok fazla şey, Nmery." Dymentsia etrafını son kez inceledikten sonra sağdaki koridora doğru ilerlemeye başladı. "Gelirsen anlatırım."

Nmerysa başını iki yana salladı, gülümseyerek kardeşini takip ederken onun bu halini özlediğini fark etti. Aynı anda kardeşinin Aryandria'ya bakmaktan çekindiğini ve onu sevmediğini de fark etti. Yıllar geçse de aralarındaki sorunlar çözülemeyecekti ve Nmerysa bunların çözülmesini isterdi. Aryandria bir zamanlar Dymentsia'nın da arkadaşıydı. Tıpkı Rhadenis gibi, belki de Rhadenis yüzünden Dymentsia, Aryandria'ya tek kelime etmemişti.

Gri duvarlara ışıkları yansıyan meşaleler onların adımlarıyla birlikte yanıyordu. Renkleri koyu yeşildi, Dymentsia'nın rengiydi. Dymentsia'nın büyü gücü giderek artıyordu. Nmerysa bunu düşünmemeye çalıştı. Arkasına baktığında birkaç adım ötesindeki meşalelerin söndüğünü gördü, bir süre sonra arkalarındaki her şey karanlığa bürünmüştü.

Dymentsia'nın hızlı adımları meşalelerin yanmasının daha da kısa sürmesini sağlıyordu. Sanki bu onun hoşuna gidiyordu. Eğlenceyi her zaman sevmişti.

Kara Kraliçe, Ak Kraliçe'den biraz daha uzundu. Ancak aradaki fark çok azdı. Kıyafetlerinin renkleri ise birbirlerinden tamamıyla farklıydı, belki de bilerek böyle giyinmişlerdi. Biri tamamıyla siyah, diğeri ise tamamıyla beyazdı. Ak Kraliçe'nin sarı saçları Kara Kraliçe'nin simsiyah saçlarından daha dalgalıydı ve daha kısaydı. Kara Kraliçe'nin ten rengi kardeşinin ten rengiyle aynı sayılırdı ancak daha beyaza yakındı. Gözleri de farklıydı. Rengarenk ışıkların dans ettiği iki kardeşin yüzü birkaç farklılık dışında neredeyse aynıydı. Kara Kraliçe'nin yüz hatları biraz daha keskindi, bakışları ve gülümsemesi daha sertti.

"Dymen. Nereye gidiyoruz?"

"Gök Kraliçe bizi buraya getirdiğinde bulduğumuz bir yer vardı. Hatırladın mı? Canımız sıkılındığında gittiğimiz ve muhteşem bir manzarası olan yer." diye açıkladı Kara Kraliçe.

"Manzara derken..." Ak Kraliçe'nin gözleri açıldı. "Kast ettiğin şu geniş pencereden ayrılıp tepenin en yüksek noktasına uçmak değil, değil mi? Henüz gücümü toparlayamadım. Ve düşersem beni kurtarıp kurtarmayacağından da emin değilim açıkçası."

Dymentsia güldü. Nmerysa'nın uzun yıllardır duymadığı tarzdan bir gülüştü bu. "Belki de hakim olduğun şehirleri de ülkeme katarım."

Nmerysa şaşkınlığını dile getirdi. "Nereden öğrendin?"

"Ne o? Yoksa düşünmeme mi şaşırdın?" dedi adeta meydan okurcasına.

"Belki biraz. Hangilerini öğrendin peki?"

"Hmm... tahmin edeyim. Öncelik sınır komşularımız olmalı elbet. Ardından da... mesela gençliğinin bir kısmını geçirdiğin ve Veilhr'le tartıştığın şu şehir. Tahminlerime göre Savaşçı'nın Kılıcı, Kharine'in Umudu, Sarin'in Adaleti ve belki de Elearine Krase seninle. Elflerle her zaman çok iyi anlaşmıştın zaten."

"Sen de devlerle." dedi ve ekledi Ak Kraliçe. "Veilhr'le barıştım ayrıca ancak hala asıl ismini öğrenemedim eğer merak ediyorsan."

Dymentsia bir elini kaldırarak önündeki kapalı ahşap kapıyı büyüyle açtı. İçeri girerken Nmerysa onun bir kez daha güldüğünü duydu. Aynı anda siyah kanatları geniş odanın bir kısmını kapladı. o siyah pelerinini kenardaki bir sandalyeye koyarken Nmerysa geniş pencereye doğru ilerlerdi. Bir camı yoktu. Rüzgar sarı saçlarını geriye doğru savururken derin bir nefes aldı. Gözleri Diyar'ı ikiye ayıran mor duvarı gördüğünde biraz kederlenir gibi olsa da bakışlarını sınırdan ayırınca yüzünde bir gülümseme belirdi. Arkasını döndü ve kardeşinin meraklı bakışlarıyla karşılaştı. "Kehanetten birkaç satır daha öğrendim, kardeşim."

"Evet?"

"Seninle ilgiliydi."

"Söyleyecek misin peki?" 

"Hayır." Nmerysa, Dymentsia'nın kaşlarını çatmasıyla açıkladı. "Ancak kuzeyle ilgili olduğunu söyleyebilirim."

"İpuçlarını sevmem, Nmery. Ya tamamını söyle ya da-"

"Uzun geceyi haber ediyor. Bu ne anlama geliyor bilirsin." dedi Nmerysa onun sözünü keserek.

"Ne?.." Kara Kraliçe konuşamazken Ak Kraliçe bunu açıkladı.

"Kuzeye gideceksin, gerçi zaten bunu bildiğini varsayıyorum. Ve Gece Kraliçesi olacaksın, kardeşim. Bu sırada ben de Mysia da birkaç isme sahip olacağız ancak en yakını bu."

"Gece Kraliçesi." dedi Dymentsia sanki kelimelerin tadını almak ister gibi. "Gece Kraliçesi."

Nmerysa'nın bu seferki sözleri daha anlamlıydı. "Buna sevineceğini biliyordum ancak devamı da var elbet. Bu isme sahip olman birçok şeyi haber ediyor olabilir. Ancak kesin olan tek bir şey var. Bunun için savaşacaksın, Dymen. Ve düşmanlarını asla hafife almaman gerekecek. Bir zamanlar beni hafife almıştın, hatalarından ders çıkarmalısın. Ve unutmadan... karşındaki kişiler sana yakın güçte olacaklar, sana zıt olmayacaklar. Neticesinde hava karardığında kuzeyde karanlığın iki güçlü tarafı çarpışacak ve kazanan veya kaybeden hakkında en ufak bir kelime bile yok."


Ejderha'nın Öfkesi 400 bin okunmaya ulaşmış! Teşekkürler :')  

08.04.2017, 23.55

EÖ: 400.791, 36.057, 8k

AK: 63.374, 6.680, 4.2k

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top