32 ♛ Kraliçe ve Ametrin II

Medya: 3. kitabın tanıtım videosu (Bol spoili)

Videoda geçenler: Dymentsia, Rhadenis, Auramos, Darranio ve 3. kitapta olacak birkaç karakter. (3. kitapta diğer kraliçeler ve deniz, orman vs de yer alacak, bu video daha çok kuzeyin videosu, Kara Kraliçe üzerine yani.)

♛ 32. Bölüm ♛

KRALİÇE VE AMETRİN II

"Bir kahin değilim, Rhadenis." dedi Kara Kraliçe şüpheli bir sesle. "Tüm bunlar ne anlama geliyor?"

Rhadenis gözlerini mavi alevlerden ayırmadı, düşünüyordu. Ateşi Dymentsia büyüyle oluşturmuştu. Beraber Kara Kale'ye gidiyorlardı, Kara Kraliçe bunu istemişti, kardeşini görmeyi istiyordu. Birkaç saat dinlenmeye karar vermişlerdi.

"Tam olarak bilmiyorum, Dymen." dedi Rhadenis. "Artan büyü gücünle açıklayabilirim. Bir görü sayılabilir, aynı zamanda gördüğün adamın da aynı görüye ortak olduğunu tahmin ediyorum. Bir çeşit... iletişim gibi. Ayrıca o her kimse güçlü biri olmalı."

"Kehanetle ilgili. Mysia'ya yardım etmem olacakları hızlandırmış olabilir."

"Bunun Kızıl Kraliçe'yle buluşmandan önce olduğunu sayarsak, hayır, onunla alakalı değil. Belki..." Rhadenis tam emin değil gibiydi.

"Ne belki, Dev?"

"Gölgeler yüzünden kuzeyi hatırlattığını söyledin. Kara Ejderha ve Gölge Ejderha'nın gücü kuzeyde hakim. Gölge Diyar'a hakim. Orada bir şeyler oluyor ya da olacak. Kuzeye gideceğiz, bununla ilgili bir görü belki de. Gölgelerin azaldığını söyledin, Kara Ejderha'nın karanlığı hakim olabilir fakat gökyüzünün alacakaranlık mavisi olduğunu söyledin. Ve o adam var. Hepsi birbiriyle bağlantılı. Bir sonraki göründe olacaklar önemli."

"Devamı mı gelecek?" diye sordu Dymentsia merakla.

"Şüphen olmasın. Ayrıca bu tek taraflı bir görü değil, karşındaki kişi büyük ihtimal kuzeyde hakim birisi, yani potansiyel düşmanımız, o da aynısını aynı anda görüyor olmalı. Bir sonrakinde daha ayrıntılı olacaktır, düşmanın olacak adamın yüzü özellikle gözleri ise bilgi sağlayacaktır."

"Peki ya üç sembol? Diğer ikisini ne kadar uğraşsam da hatırlayamıyorum, biri zümrüttü. Kara Ülke'yi temsil ediyor. Kuzeyle ilgili bir görüydü, yani kuzeyde birden fazla ülke olacak ve savaşacak." Dymentsia düşüncelerini söyleyebildiği birini bulduğu için rahatlamıştı.

"Aynen öyle."

Dymentsia gökyüzüne ve koyu renkli ağaçların ardında görülen dağa baktı. Ayağa kalkmasıyla birlikte Rhadenis de onu takip etti. Kara Kraliçe mavi renkli ateşe baktı ve birkaç kelime söyleyerek ateşi söndürdü, geriye tek bir kül bile kalmamıştı.

"Lider Verona'nın yaptığı asaya ihtiyacın yok gibi görünüyor." dedi Rhadenis atlarına binip ilerlemeye başladıklarında.

Dymentsia sol elinin işaret parmağında parıldayan zümrüt taşlı yüzüğe baktı. "Kuzeyde ihtiyacımız olabilir."

"Başka bir şey?" dedi Rhadenis, Dymentsia'nın görülerinden bahsederek.

"Alacakaranlık mavisi bana bir şey hissettirdi. Ne olduğundan emin değilim." Rhadenis'in bakışlarıyla kaşlarını çattı. "Yani histen emin değilim. Neyi temsil ettiğini biliyorum elbet. Binlerce yıl önce kuzeyin diyardan ayrılış geldi aklıma. Geceyle bir ilgisi yoktu. Gölge insanlarla ilgiliydi."

"Gece mi?" dedi Rhadenis şüpheli bir sesle. "Bundan bahsetmemiştin."

"Gece mi dedim ben?" Dymentsia gülümsedi. "Bu imkansız."

"Oniks Saray'a dönünce araştıralım derim."

Dymentsia başını salladı. Ardından Rhadenis'e döndü. "Bu saraya döneceğin anlamına mı geliyor?"

"Bir süreliğine evet, ardından ise neler olacağını bilmiyorum. Kara Ejderha'nın gücü nereyi gösterirse."

"Bu güç olaylarına benden daha çok ilgilisin. O halde araştırma görevini paylaşabiliriz, kuzeyle, oradaki ırklarla ve hakim olan güçlerle ilgili."

"Nasıl istersen, Kara Kraliçe."

"Ve bu görülerin ne zaman olacağını nasıl anlayacağım? Geçen seferkini söyledim, herkesi orada bırakmak zorunda kaldım, başım döndü ve kendimden geçtim." Kara Kraliçe hiçbir zaman kehanetlerle, görülerle pek fazla ilgilenen biri olmamıştı.

"Bu konuda ustalaştığın zaman, Dymen, görülerin zamanını kendin seçeceksin. Şu an için karşı taraf seçiyor gibi, senden haberi olabilir. Fakat ilk seferde olmayabilir de."

"Düşmanın beni çağırmasını bekleyeceğim yani."

Kara Kraliçe ve Ak Kraliçe'nin son karşılaşmaları hoş olmamıştı. Savaşmak üzereydiler.  Kara Kraliçe kardeşini hafife almıştı, odasına kadar gelmişti ve Ak Kraliçe'ye kılıcını doğrultmuştu. Asla Ak Ülke'ye tam olarak hakim olamayacağını anlayınca geri çekilmek zorunda kalmıştı.

Bu savaş kaldığı yerden devam edecekti.

Fakat şu an değil, şu an daha önemli meseleleri vardı. Ortak düşmanları gibi. Dymentsia her ne kadar çoğu zaman hırsına yenik düşen biri olsa da güçlerini yeni toparlayabilen birine saldırmazdı. Nmerysa'nın ona denk olması gerekirdi. İşte o vakit karanlığın ve aydınlığın gerçek savaşı başlardı. Destanlara konu olacak, kehanetin önemli bir kısmını oluşturacak olan o savaş.

Dymentsia artık Salirhenia'yı zayıf görmese de hala onu yenebileceğini düşünüyordu. Salirhenia'yla olacak savaş için tek yaptığı ordusunu toparlamak olmuştu, başka bir şey yapmamıştı çünkü olması gerekeni biliyordu.

Ak Kraliçe'nin yükselmesi için Ak Kraliçe'nin Salirhenia'yı yenmesi gerekiyordu, ülkesini kendi almalıydı.

Yardıma ihtiyacı vardı.

Kuzgun Tepesi'ne gizlenen Kara Kale'ye yaklaştığında Kara Kraliçe'nin aklında anıları canlandı. Tam on beş yıl önce, kuzeyi tanımak için buraya Gök Kraliçe'nin isteğiyle gelmişti. O zamanlar kuzeyin merkezi burasıydı. Kara Ülke'nin kurulmasıyla burası Temsilci Rhadenis'e bırakılmıştı. Kara Kale, Zümrüt'e yakındı ve onun öneminin azalmasıyla çok daha kuzeyde olan Gece'nin Yükselişi kentinin önemi artmıştı.

Kara Kale'de geçirdiği dört yıl boyunca Ak Kraliçe Elf Şehirlerinden biri olan Kharine'in Umudu'ndaydı. Gök Kraliçe onu daha yakınında tutmuştu, bu elflerin çoğunun Ak Kraliçe'yi tutma nedeniydi. Diyar'da hükümdar hangi çocuğunu daha yakınında bir şehre gönderirse bu onu veliaht seçtiğinin işareti sayılırdı. Bu sefer öyle olmamıştı, Gök Kraliçe'nin veliaht seçtiği kim olursa olsun onu dile getirmemişti, en azından halka veya konseye dile getirmemişti. Gerçi Gök Konsey'in neredeyse tamamı Mysania'nın yanındaydı. Kızıl Kraliçe henüz küçük olduğu için o sırada Turkuaz Saray'daydı. Eğer Gök Kraliçe beş yıl daha yaşasaydı Kızıl Kraliçe büyük ihtimal güneye gönderilecekti, Büyücü'nün Asası'na ya da başka bir şehre. Gerçi kadim kurallardan biri de uygulanabilir ve en küçük prenses annesinin yanında, sarayda kalabilirdi, annesinin yanında eğitim görürdü ve veliathı büyük ihtimal o olurdu. Geçmişte birkaç kez olmuştu.

Diyar eğer ikiye bölünmeseydi onlarca yıl sürecek bir kardeş kavgası olacaktı, bu sırada Kızıl Kraliçe de büyüyecek ve o da buna dahil olacaktı. Bu Diyar'ın gördüğü ne ilk ne de son taht mücadelesi olurdu.

Hükümdar öldükten sonra veliaht tayini konsey, liderler ve halk tarafından onaylanmadığı takdirde geçersiz sayılırdı. Ayrıca yine hükümdar öldükten sonra ondan sonraki hükümdar karşı çıktığı taktirde birçok hükmü de geçersiz sayılabilirdi.

Kara Kale en son daha kalabalıktı, daha büyülüydü ve daha karanlıktı. Şu an sanki aydınlık hakim gibiydi.

Kara Kraliçe taht odasına doğru ilerlerken Rhadenis salona gitti ve Ak Kraliçe'ye haber verdi. Ak Kraliçe konuşmasını yarıda kesip diğer ayrıntıları anlatma işini Aryandria, Veilhr ve Myraia'ya bıraktı. Kara Ejderha'nın Temsilcisi'ni izleyip taht odasına doğru ilerledi. Çok nadir açılan, sadece kara hükümdarlar için ayrılan odaya. Kara Kraliçe burayı bilerek seçmişti. Sanki Ak Kraliçe'ye son karşılaşmalarını hatırlatmak ister gibi.

İki kanatlı, koyu renkli ahşaptan yapılan kapı açıktı. Kara Kraliçe diğer saraylarda olanlardan çok daha küçük olan taht odasının ortasında bekliyordu. Taht odasının ne kadar eski olduğu anında göze çarpıyordu, Turkuaz Saray'dan bile eskiydi. Mimarisi de öyleydi, sütunları yoktu örneğin, avizeleri ya da perdeleri bile yoktu. Kasvetli, karanlık ve büyülüydü. İki kenara dizilmiş kara hükümdarların heykelleri vardı, solda tahta en yakın olan Dymentsia'nın heykeliydi. Koyu renkli mermerden yapılmış, gözlerinde zümrüt olan bir heykel. Heykellerin arkalarında büyüyle yanan meşaleler vardı.

Odanın tam karşısındaki taht büyüktü. Ak Kraliçe gözleri karanlığa alışınca ancak ayrıntıları seçebilmişti. Siyah taht bir platformun üzerinde değildi. Odadaki her şey gibi karanlıktı.

Odadaki en karanlık şey ise kardeşi Dymentsia'ydı. Siyah kanatlarını büyük ihtimal günlerdir yolda olduğu için dayanamayarak açmıştı. Genelde giydiği siyah giysilerinin aksine gömlek ve yeşil bir pantolon giymişti. Siyah saçları kardeşinin saçları gibi örülüydü.

Ak Kraliçe yavaş adımlarla ona doğru gelirken o da birkaç adım attı.

Nmerysa kardeşine daha mesafeli olan Kara Kraliçe tabiri yerine samimi bir şekilde ismiyle hitap etti. "Dymen."

"Nmery." diye karşılık verdi Dymentsia.


Biliyorum, biliyorum böyle yerde de bırakılmaz ama... yarın sınavım olunca bitiremedim ya :'( 3. kısım olsun mu? Bölümün 3. kısmını isteyenler?

Videoyu izlemeyi unutmayın! :D

Not: Ejderha'nın Öfkesi nescafe tarafından seçildi. Telefonda arada sırada kategorilere tıkladığınızda "Uzun Geceler İçin Extra Hikayeler" adlı listeyi biraz sağa kayıdırınca görebilirsiniz :D


08.01.2016, 21.43

333.992, 30.606, 7.5k
38.864, 3.660, 2.5k

Düzenlenme: 29.12.2020

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top