20 ♛ Karar ve Anlaşma

Önemli Yazar Notu: Bu ve sonraki bölümlerde hatalar olabilir. Bu bölümleri yazarken vize haftamdaydım ve ilk düzenlemede de önemli bir değişiklik yapmıyorum.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

Bu bölüm de 1. kısmın son bölümünden (Ak Kraliçe'nin Uyanışı) biraz daha önceki zamanda başlıyor.

♛ 20. Bölüm ♛

KARAR VE ANLAŞMA

Kara Ülke, Prenses'in Gözyaşları

Gün doğdu.

Karanlık şehrin insanları o gün tüm Diyar'ı değiştirecek bir buluşmanın olacağını, yeni kararların verileceğini bilmeden her gün ne yapıyorlarsa onu yapmak için kalktılar.

Kızıl Kraliçe kardeşiyle buluşmak için kaldığı evden ayrıldı. Koyu renkli pelerininin başlığı yeniden kızıla dönmeye başlayan siyah saçlarını örtüyordu, kim olduğu fark edilmemesine rağmen yoldan geçenler yürüyüşü bile tanıdık gelen bu kızı izliyordu. Yanında kimse yoktu fakat ellerinden birinde bir değil iki tane asa yüzüğü vardı, birinde safir diğerinde karneol taşı parıldıyordu. Yağan yağmurun ıslattığı yolda kimi zaman birilerine çarparak hızlı adımlarla ilerliyordu. Heyecanlıydı, sabırsızdı, düşünceliydi ve meraklıydı.Bir eli farkında olmadan boynunda taşıdığı Turkuaz Saray'ın mührüne gidiyordu. Şehrin meydanlarından birine ulaştığında burada fark edilmesinin daha olası olduğunu fark ederek orada beklemeye karar verdi. Başlığını indirip gri renkli gökyüzüne baktı, gözleri kırmızıya parıldıyordu. Hava soğuktu, karanlık ve soğuk olan mevsimler yaklaşıyordu.

Beklemeye başladı. Uzun zamandır görmediği kardeşiyle buluşmak için sabırsızdı. Aynı anda birçok duyguyu hissediyordu. Bunlardan biri diğer kardeşini de görme isteğiydi. Ak Kraliçe'yi de görmeyi dilerdi.

Kara Kraliçe'nin söyleyeceklerini merak ediyordu. Onunla buluşmak istemesinin nedeninin onu özlemiş olduğunu düşünmüyordu, hatta bundan emindi.

Etrafındaki kalabalığın birden azalmasıyla şehirde değişiklik olduğunu fark etti. İnsanların arasında söylentiler dolaşıyordu, kimileri Mysania'ya onlarca farklı duyguyla çevrili ifadeleriyle bakıyordu. Çoğu onu tanımıyordu fakat Kara Kraliçe'yle benzerliği ve kırmızı gözleri kesinlikle dikkat çekiciydi.

Kalabalık iki yana ayrıldı, birkaç muhafız onları meydandan biraz uzaklaştırmaya çalıştı. İnsanların hemen hepsi Kara Kraliçe'yi gördükleri anda fısıltıları kesip, başlarını öne eğdiler. Mysania kardeşini hala tam anlamıyla görebilmiş değildi. Tam olarak gördüğü anda ise kalabalıkla aynı anda o güçlü ve itaatkar sesini duydu.

"Kızıl Kraliçe, Rhona Rhegional. Küçük kardeşim."

Duruşu sanki mümkünmüş gibi daha da güçlüydü, siyah saçları daha koyuydu, kırmızı gözleri bile daha kırmızıydı. Mysania bunun mümkün olduğuna görmese inanamazdı.

Kara Kraliçe gösterişliydi. Siyah elbisesi altın ipliklerle işlenmişti, iç etekleri mor, yeşil ve koyu maviydi, neredeyse gözleri kadar koyu ve canlı olan kan kırmızı pelerini omuzlarındaydı, teni karanlık halkın teninin mermer beyazı ve hükümdarların teninin canlılığındaydı. Dağınık saçlarının üzerinde parıldayan, altın bir taç vardı. Boynundaki altın zinciri olan kolyesinde küçük yakutlar ve ametistlerle büyük bir zümrüt vardı.

Kızıl Kraliçe ablasınınki kadar olmasa da fark edilen sesiyle konuştu. "Kara Kraliçe, Rhona Dharal."

Kraliçe Dymentsia kardeşine biraz daha yaklaştı. Hiç kimse kımıldamıyor ve konuşmasa da Dymentsia dinleyicilerden hoşlanmazdı. "Benimle gel, Mysia. Anlatacaklarım ikimiz için de önemli."

Mysania bir şey söylemedi. Dymentsia ona bir soru sormuyordu, emir veriyordu. Kardeşi muhafızların getirdiği siyah ata binerken o da getirilen diğer ata bindi.

İki kardeş yola çıktığında muhafızların hiçbiri adım bile atmamıştı. Kara Kraliçe onlarla önceden konuşmuş olmalıydı. Kara Kraliçe'nin kaldığı ev uzakta değildi. Birkaç sokak sonra, muhafızlar çoğaldığında Mysania geldiklerini anladı. Kraliçe Dymentsia'nın ardından o da atından indi ve kardeşine yetişmeye çalışarak hızlı adımlarla içeri girdi. Dymentsia'nın acelesi var gibiydi. Merdivenlerden çıkarken Mysania ona yetişmekte zorlanmaya başlanmıştı. Evde muhafızlar azdı ama Kara Kraliçe'nin kaldığı odanın önünde kara muhafızlar bekliyordu. Dymentsia onlara aşağı inmelerini söyleyip odasına girdi.

Kara Kraliçe pelerinini çıkarırken Kızıl Kraliçe etrafını inceliyordu. Oda basitti, koyu renkli ahşaptan yapılmış mobilyalar hariç pek bir şey yoktu. Belki de Dymentsia bu evi pek tercih etmiyordu. Birkaç adım önünde, yere dökülen birkaç damla su ve kırılan cam bir kadeh vardı. Mysania soru sormadı. Kara Kraliçe'nin odasıyla ilgilenen hizmetçilerinin olmadığını fark etti. Kendinden önce gelen birçok hükümdar gibi işlerinin çoğunu kendi yapıyor olmalıydı. Muhtemelen evdeki çalışanların işleri yemek yapmak veya misafirleri ilgilenmek gibi işlerle sınırlıydı ve Kraliçe burada kaldığı sürece kimse odasına girmiyordu.

"Sandalyelerden birine geç, kardeşim." dedi Kara Kraliçe tacını çıkarırken. "Vaktimiz az, birkaç gün içinde harekete geçmelisin."

"Bunca süre boyunca neler yaptığımı merak etmiyor musun?" diye sordu Kızıl Kraliçe.

"Seni gönderdiğimiz sürgün sadece birkaç hafta sürdü, ardından Turkuaz Saray'a gittin. Salirhenia annemizin sarayını yok ederken seni de Buz Diyarı'na götürdü. Kara Ejderha'nın Temsilcisi'nin yeğeni ve kardeşimin muhafızlarından biri senin ve Kairos'un oradan kaçmanızı sağladı. Bu arada Auramos'u merak ediyorum, görünce ona benden de Rhadenis'ten söyleyecek sözlerin olacak. Ve bir dahaki görüşmemizde sana ve ona bir teklifim olacak. Ve... Sargon Malesi'yi öldürdüğünü duydum. Doğru mu?"

"Evet." diye yanıt verdi Mysania, Kara Kraliçe'nin bunları bilmesine pek de şaşırmamıştı. "Ben de senin kuzeye gitmek istediğini duydum. Karanlık yaratıkları uyandırmanın sebeplerinden biri bu olmalı. Gölge Diyarlara mı gideceksin?"*

"Gölge Diyarı." diye düzeltti onu Kara Kraliçe. Fakat bu konu hakkında konuşmak istemiyor gibiydi. "Duydukların doğru. Konuşacaklarımız bunlarla ilgili değil fakat Sargon Malesi'yi merak ettiğimi söylemeliyim. Ve ilgini çekecek bir şey öğrendim, kardeşim. Öldürdüğün adam Kar Kraliçesi'nin çocuklarının babasıymış."

"Ne?" Kızıl Kraliçe işte buna çok şaşırmıştı. "Pişman değilim, Dymen. Salirhenia, Arlenom ve Lydiana'yı öldürdü. Bu şekilde ondan intikam almış oldum."

Kara Kraliçe tam da kendine yakışacak bir şekilde gülümsedi. Sözleri de gülümsemesi gibi karanlıktı. "Sana anlatacaklarım da bunlarla ilgili, Mysia. İşte sana intikamının tamamının almak için bir fırsat. Ona yaptıklarını ödet."

"Benden ne istiyorsun?"

Kara Kraliçe yanıt vermeden önce yüz ifadesinde oldukça büyük bir değişim oldu. Aynı şeyi Kızıl Kraliçe de hissetmişti. İkisinin de gözleri aynı anda kırmızı renge dönmüştü.

Kraliçe Dymentsia da Kraliçe Mysania da bu hissi daha önce hiç hissetmemişlerdi. Fakat benzer bir şeyi hatırlıyorlardı. Ak Kraliçe'nin ölümüydü hatırladıkları. Şu an hissettikleri ise çok daha farklıydı.

"Biliyordum. Rhadenis başardı." dedi Dymentsia hızla. "Nmerysa artık hayatta."

"Fakat... Ak Ülke artık yok." dedi Mysania merakla.

"Nmerysa bir yolunu bulacaktır." Dymentsia ayağa kalktı. "Elinden geleni yapmalısın, Mysia. Hepimizin intikamını almalısın."

Mysania kabullenmek istemediği bir gerçeği söyledi. "Salirhenia'ya savaş açamam, bir ordum yok."

"Bir orduya ihtiyacın yok. Çünkü karşında bir ordu olmayacak. Salirhenia'ya savaş açmayacaksın, Mysania. O işi bize bırak. Sen sadece dediğimi yapacaksın. Bu şehirde yandaşların var, Leirana ve Zialine ile sınırlı değiller."

"Sen... onları nereden biliyorsun?"

"Sadece onları bilmiyorum. Daha fazlasını biliyorum. Onlar sana yetecekler. Bu şehirde yaşayan yandaşlarını yanına almana izin veriyorum. Bana savaş açmayacağını biliyorum çünkü bunu yapamazsın." Doğruydu, Kızıl Kraliçe'nin gücü henüz buna yetmezdi. "Kar Kraliçesi gereğinden fazla güçlendi. Fakat halkı ona isyan edecektir. İsyancılardan biri ol, çok daha fazlası ol. Git ve kendine ait bir toprak bul. Buz Ülkesi bölünürken onu bölenlerden biri ol, Deniz Kraliçesi, Elf ve Orman Şehirleri ondan ayrılırken sen de onlardan biri ol. Ya da çok daha fazlası ol. İstediğine katıl, istediğini yönet."

"Fakat?" diye sordu Kızıl Kraliçe devamının geleceğini biliyordu.

"Ne Kara Kraliçe'ye ne de Ak Kraliçe'ye karşı çık. Ben senin güçlenmene izin verirken sen de bizim güçlenmemize izin ver. Ülkeni kur fakat bunu bize zarar vererek yapma. Şu anki düşmanımız Kar Kraliçesi."

"Peki ya o yenildiğinde? Salirhenia yenildiğinde ne olacak?" Yenilirse dememişti, yenilince demişti. Kızıl Kraliçe de diğer kardeşleri gibi Kar Kraliçesi'nin yeterince güçlü olabileceğini sanmıyordu.

"Her şey eski haline dönecek. Kara Ülke, Ak Ülke ve Kızıl Ülke'yi bağlayan hiçbir şey olmayacak. O vakit geldiğinde, Mysania, özgür olacaksın. Tıpkı bizim gibi."

"Sen de bana karşı çıkmayacaksın, Dymen." Mysania'nın ses tonu ateş gibiydi. "Ne bana ne de yanımdakilere."

"İki kardeşine de dokunmadığın sürece özgürsün."


*Bu bölümde paragraf yorumları kaybolmasın diye birkaç kelime hatasını düzeltmedim. Hem Mysania'nın hem Dymentsia'nın konuşmasında bahsedilen ülke Gölge Diyar olarak geçecek. Ateş Kristalleri kitaplaşırsa bu şekilde olacak.

Neler olacak? Kızıl Kraliçe güçlenecek mi? Kar Kraliçesi yenilecek mi? İşte hepsi... sonraki bölümlerde! (dizi gibi oldu hdsjkls)

Bu arada sonraki bölümde kimin olmasını istersiniz? En çok kimi özlediniz? Kimi görmeyi istiyorsunuz?

02.11.2016, 16.31

289.090, 26.521, 7
24.372, 2.398, 1.5

Düzenlenme: 18.12.2020

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top