V. Ateşin ve Işığın Ruhları | 4. Bölüm
Bölümler artık uzamaya başladı. Umarım yorumlar ve oylar da çoğalır. Oy verip yorum yapmayı unutmayın. Fikirlerinizi çok merak ediyorum.
꧁꧂
Ateşin ve Işığın Ruhları
4. Bölüm
༻ ✦ ༺
Temsuran
Lisauria Krallığı, Isauria
Sorcha'nın aklı o kadar karışıktı ki ne durumda olduğunu fark edemedi. Lucian'ı Seleusia konusunda ikna ettiğinden emindi, insanların Tanrıların Savaşı'na karışmasını engellemişti. Karanlık Tanrıçalar, çeliğin hakimiyetinin sonlanmasını istiyorlardı. Güneş Tanrısı Rav ise kendi çıkarları için insanların daha da güçlenmesini istiyordu. Ragna ve Seleusia'nın güçlenmesi, Lisauria'nın düşüşü demekti. Batının ve doğunun dengesi de tıpkı çeliğin ve büyünün dengesi gibi bozulmak üzereydi. Ancak Sorcha onu bağlayan zincirlerden kurtulmadığı sürece bunların önemi olmayacaktı. Yapabileceği hiçbir şey kalmayacaktı.
Zindanlardan ayrılıp sarayın gizli geçitlerinden geçtiler. Muhafızlardan birinin elindeki meşale dışında etrafı aydınlatan hiçbir şey yoktu. Sorcha'nın derdi zincirleri olduğu için taş duvarlara yansıyan gölgeleri geç fark etti. Lucian'nın gölgesi diğerlerinden farklıydı, daha karanlıktı. Sorcha bunun büyülü topraklar üzerinde olmaları ve Lucian'nın büyüye karşı olmasıyla ilgili olduğunu tahmin etti, ancak emin değildi. Lucian dakikalardır tek kelime etmiyordu. Sorcha'nın tek duyduğu adım ve bazı duvarların ardından gelen fısıltılardı. Geçitler pek çok yere bağlı olabileceği için Sorcha bunlara takılmak istemedi.
Saraydan ayrıldıklarında Sorcha'nın tek umursadığı gökyüzüydü. Nerede olduklarını, hangi çıkıştan çıkmış olabileceklerine dikkat etmedi. Dolunay ve yıldızların süslediği gece göğünü görebiliyordu. Mora soylu olduğu için ay onu güçlendiriyordu. Sorcha ay ışığını teninde hissettiği anda kaybettiği güçlerine erişmeye başlamıştı. Ay ışığı zincirlerinde parıldadığında zincirlerin daha farklı olduğunu fark etti, her neyden yapılmışsalar artık Sorcha'yı etkileyemezlerdi.
Siyah atların çektiği at arabası önlerinde geldiğinde yalnız olduklarını fark etti. Yalnızca Lucian, iki muhafız ve Sorcha vardı. Lucian onun soyundan eminse güçleneceğini de biliyor olmalıydı. Böyle bir hata yapmamalıydı. Sorcha'nın gücü artık zincirler tarafından soğurulmuyordu, artık zincirlerden kurtulabilirdi.
Muhafızlardan biri önde giden Lucian'ı uyardı. Sorcha onun Ragna dilinde ay ışığından ve cadılardan bahsettiğini duydu.
"Beni mi sorguluyorsun?" diye sordu Lucian sert bir sesle. Muhafız geri çekildi. At arabasının kapısını açmaya çalıştığında Lucian onu durdurdu. "Bekle."
Sorcha onların dikkatlerinin dağıldığını fark edip zincirlerinden kurtuldu. Her an hazırdı. Yanılsama büyüleri zincirlerin varlığını gösteriyordu, muhafızlar zincirleri çektikleri anda fark edeceklerdi ve Sorcha onlardan kurtulacaktı. Bu sırada Lucian'ın siyah pelerinini ve artık demir kokusu yaymadığını fark etti. Neler olduğunu anlamaya çalışırken Lucian muhafıza bakıyordu, beyaz eli ona doğru gidince Sorcha bir adım geri çekildi. Lucian'ın büyüyle siyaha boyanan parmakları muhafızın boğazındaydı ve dağılan karanlıkla adam yere yığılmıştı. Diğer muhafız kaçmaya çalıştı, ancak Lucian elini kaldırdığında olduğu yerde donakaldı ve yere düştü.
Sorcha'nın artık zincirlerinin yanılsamasına ihtiyacı yoktu. Neler olduğunu hemen anlamalıydı. Karşısındaki adam Lucian değildi, ancak onun gibi görünüyordu. Bu yasak büyüyü yapabilen yalnızca birkaç kişi tanıyordu. Yıllar önce Seleusia için çalışan bir cadı Mor Zaya'nın görüntüsüne bürünmüştü. Ancak karşısındaki o cadı değildi. Karanlığa ve gölgelere hakim olabilen biriydi. Sorcha düşünürken yalnızca birkaç saniye geçmiş ve artık Lucian olmadığına emin olduğu adam onun zincirlerinin olmadığını fark etmişti.
Gümüş parıltılar yayan kalkan ikisinin arasında belirdiğinde Sorcha kalkanını gizlemedi. Kalkandan yansıyan parıltılar, ışıltılar saçan oklara dönüştü. Sorcha bir elini kaldırarak ışık oklarını karşısındaki adama yönlendirdi. "Kimsin sen?"
Adam iki elini teslim olduğunu belli edercesine havaya kaldırdı. "Kim olduğumu anlayacak güce sahipsin."
Sorcha da bunu yaptı. Oklardan biri adama çarptı ve gümüşi parıltılar karşısındaki adamın gölgelerine karıştı. Görünüşü değişmeye başladı. Kahverengi saçları siyaha döndü, teni daha da beyazlaştı. Yüz hatları değişirken gülümsedi. "Seni buradan çıkarmak için gelmiştim ama bana ihtiyacın yok anlaşılan."
Sorcha kalkanını indirdi. "Orion?"
"Her şeyi açıklayacağım ama vaktimiz az." Orion at arabasının kapısını açtığında Sorcha gülümsemesini gizleyemedi. Vincent arabadan indiğinde Sorcha ona sarıldı. Çok geçmeden Vincent'in yalnızca onunla vedalaşmak için geldiğini fark etti. Bunu üzüntüsünden anlayabilirdi.
"Sen ne olacaksın? Lucian sana zarar verebilir mi?" diye sordu Sorcha endişeyle.
Vincent başını iki yana salladı. "Ben pek bir şey yapmadım, Sorcha. Lucian beni engelledi. Birkaç muhafızı beni izliyordu. Tek yapabildiğim Orion'a zincirlerin maddesini söylemekti. O beni buldu. Kalanını o anlatır. Şimdi gitmelisin."
Sorcha bir elini onun yüzüne götürdü. Ne yapacağını, ne diyeceğini bilmiyordu ama Vincent'in de onunla aynı hisleri paylaştığına artık emindi. Vakitleri yoktu. "Şunu bil... yine olsa yine yapardım, Vincent. Seni kurtarmaktan asla pişman olmayacağım."
"Bahsedilen Morena soylu cadı sensin, değil mi?"
Sorcha onu başıyla onayladı. "Artık benden uzak durmak istersen anlarım. Zaten bir süre senden uzak durmalıyım."
"Hayır, Sorcha. Bunu yapma. Seni bekleyeceğim. Kim olduğunu biliyorum, seni tanıyorum. Sen yıkım değil yaşam için savaşacaksın."
Sorcha bundan o kadar emin değildi. Yutkundu, yanıt vermedi. Vincent'in sandığı gibi biri miydi emin değildi. Vincent onun elini tuttu. "Seni tanıyorum. Senin yanında olacağım."
Sorcha o anda pek düşünmedi. Hiç beklemeden onu öptü. Dudakları onunkileri bulduğunda ışığı ve umudu yeniden hissetti. Vincent ve Lisauria için geri dönecekti. Öpüşmeleri birkaç saniye sürse de Sorcha geri çekildiğinde artık daha kararlıydı. "Senin için geri döneceğim."
"Belki de ben seni bulurum, Sorcha."
Sorcha ona gülümsedi. Ona tekrar sarılırken Orion'un uyaran sesini duydu. "Gitmeliyiz."
Vincent Sorcha'dan ayrıldığında artık vakitlerinin kalmadığını biliyordu. "Yeniden görüşeceğiz. Şimdi git."
"Dikkatli ol, Vincent. Ragna, Seleusia, Lucian... hepsi sizin için tehlikeli."
"Biliyorum. Sen de dikkatli ol."
"Bilmiyorsun, onların gerçekten neler yapabileceklerini hiçbiriniz bilmiyorsunuz."
Orion onu durdurmalıydı ve öyle yaptı. "Gitmeliyiz, Sorcha." Sorcha onu başıyla onayladı. Vincent'ten uzaklaştı.
"Görüşeceğiz, Sorcha."
Sorcha at arabasına binerken bunun doğruluğuna inanmak istiyordu. Vincent'i yeniden bulmak, onun ve bu krallığın yanında olmak istiyordu. Orion sürücüye seslendikten sonra onun karşısına oturdu. Sorcha ona el sallayan Vincent'e bakarak gülümsemeye çalıştı. At arabası ilerlemeye başladığında Orion perdeleri kapattı. Sorcha birkaç dakika konuşmadı. Avcunda ışıktan küre oluşturup etrafı aydınlattığında onu izleyen Orion'u fark etti.
"Kim olduğun ve ne yapabileceğin hakkında en ufak fikri yok."
Sorcha ona yanıt vermedi. Dediklerinin doğru olduğunu biliyordu. "Nereye gidiyoruz? Bana açıklaman gereken pek çok şey var."
"Cadı klanlarına gidiyoruz. Mora beni senin hakkında uyardı. Sen beni ve İsadora'yı gökyüzüne götürerek kurtardın. Sana borçlu kalamazdım. Ve elbette Lucian'ın sana zarar vermesine göz yumamazdım. Veiren'e gittim, Morena Kalesi'nde senin kuzgununla bağlantı kurmayı başardım. Farkında olmadan kuzgununun oraya gittiğini biliyor muydun?"
Sorcha onu başıyla onayladı. Orion konuşmaya devam etti. "Güçlerini ve kim olduğunu gizleyen yalnızca sen değilsin. Klanda yaşarken ben de siyah bir kurt oluşturmuş ve onu Veiren'e göndermiştim. Kuzgunun onu uyardı."
Sorcha'nın buraya kadar bir sorusu olmamıştı. "Nasıl Lucian'ın görünüşüne büründün? Nasıl Vincent'le iletişime geçtin?"
"Ona benden bahsetmişsin. Phaedra'dan birkaç şey öğrendim, benden bahsedildiğinde bunu anlayabilecek bir büyü yaptım. Tahmin ettiğin gibi Vincent'le iletişime geçtim, bana saraydaki gizli geçitlerden bahsetti. Lucian'ın muhafızlarını etkilemem hiç zor olmadı. Lucian'ı bulup onun görünüşüne büründüm. Onu birkaç saat uyuttum. Onu öldürmeyi daha çok isterdim." Bunu gerçekten istiyordu, sesi daha sert çıkmıştı. "Ama bunu yaparsam hepimizi riske atardım. Vincent öldürdüğüm muhafızların cesetlerini gizlemeyecek. Senin ya da sana yardım eden birinin öldürdüğünü sanacaklar. Artık onlar için daha büyük bir tehdit oluşturacaksın."
"Onlar için zaten tehlikeliyim, artık gizleyecek hiçbir şeyim kalmadı. Senin de öyle. Yanılsama oluşturabildiğini ve insanları etkileyebildiğini bilmiyordum. Bunu herkes yapamaz. Nasıl yaptın?"
"Şimdiye kadar anlayacağını sanıyordum. Kurt ve Kuzgun Klanları uzun yıllardır müttefikler ve bir kısmı birbiriyle akraba."
Siyah saçlar, beyaz ten. Karanlığa ve büyüye bu kadar hakim olması... Sorcha gerçekten de anlamalıydı. "Sen de benim gibi Morgana'nın soyundan geliyorsun."
Orion ona gülümsedi. "Öyle. Şimdi sen söyle. Vincent'le iletişime geçeceğimi nasıl bildin?"
"Kendin söyledin. Bana borçluydun. İkimiz de Mora'nın seçilmişleriyiz. Pek fazla seçeneğim yoktu." Başka bir şey söylemedi, bakışlarını kaçırdı. Artık Orion'u daha iyi anlıyordu. Konuyu değiştirdi. "Bize seçenek sunulmadı değil mi? Bir tanrıçanın soyundan geliyoruz, Aellan'la bağımız var. Yalnızca Çelik ve Büyünün Savaşı'nda değil-"
Orion elini dudaklarına götürüp susmasını işaret etti. Perdenin kenarını biraz açıp etrafa bakındı. Sorcha at arabasının yavaşladığını fark etti. Orion'un eli pelerininin altında gizlediği kılıca giderken Sorcha tek kelime etmedi. Kendini korumak için bir hançeri vardı ancak diğer her şeyi gibi sarayda kalmıştı. Akşam yemeğinde giydiği gümüş işlemeli elbise üzerindeydi, saatlerce zindanda kaldığı için kirlenmişti. Kendini savunabileceği hiçbir silah yoktu: artık kullanmaktan çekinmeyeceği gücü dışında.
Durduklarında Orion bunu fark etmiş olacak ki Sorcha'ya bir kısa kılıç uzattı. Sorcha kabzaya uzandığında Orion elini çekmemişti. Sorcha onun ne yapmaya çalıştığını anında anladı ve elini onun elinin üzerine koydu. Orion'un zihin kalkanının ne kadar karanlık olduğunu hatırlıyordu. Lucian'ın görünüşüne büründüğünde bunu gizlemiş olmalıydı. Sonrasında Sorcha'nın alıştığı karanlık büyücüye dönüşmüştü. Şimdiyse Sorcha onun kalkanını bilerek zayıflattığını biliyordu. Yalnızca Sorcha'nın dokunarak ona ulaşmasına izin vermişti.
İkisinin de görünüşleri yalnızca birbirlerinin görebildiği şekilde değişmişti. Sorcha'nın sarı saçları neredeyse beyazı andırıyor ve parıldıyordu. Mavi gözlerinin çevresinde gümüş rengi desenler belirmeye başlamıştı. Orion'un gözlerindeki beyazlar ise siyaha dönmüş, gözlerinin çevresi de siyaha boyanmıştı. Karanlık ve gölgeler onu ele geçirmiş gibi çevresindelerdi.
Sorcha'nın dikkatini çeken görünen değil görünmeyenlerdi. Büyüyü, hırsı ve güç isteğini hissetmeye başlamıştı. Orion'un düşünceleri onunkini bulduğunda Sorcha geri çekilmek istedi, ancak bunu yapmadı. Orion, Sorcha'nın şimdiye dek gizlemeye çalıştığı her şeyi açığa çıkarmayı başarmıştı. Bencillik, kibir, korku ve daha fazlası da vardı. O da tıpkı karşısındaki adam gibi güce açtı.
Orion'un yüzünde zalim bir gülümseme belirdi. Önemsediği içinde bulundukları tehlike değil karşısındakiydi.
Sadece seni uyaracaktım ama bunu yapmama gerek kalmadı. Cevherinin ortaya çıkmasını nasıl bu zamana kadar engelleyebildin merak ediyorum.
Artık önemi kalmadı, Orion.
Beyaz bir kuzgun ikisinin ellerinin buluştuğu kılıcın üzerinde belirdi. Orion elini geri çektiğinde her şey eskiye döndü. Orion artık kuzgunu göremese de orada olduğundan emindi. Sorcha kılıç kullanmakta iyi değildi, bunun önemi yoktu. Orion'la aralarında oluşan zihin bağını zayıflatmadı. Buna gerek yoktu. Bu bağ ikisi için de bir tehditti. Hem bir lütuf hem de bir lanetti.
Sorcha bu düşüncelerini ona ilettiğinde Orion'un gülüşünü duydu. At arabasının çevresi sarılmıştı ve birileri onlara sesleniyordu.
Orion umursamaz bir tavırla kapıyı açtı. Kılıcıyla savaşmaya hazır değildi. Sorcha sarayda Vincent'ten birkaç şey öğrenmişti. Orion o anda hiçbir şey için hazır görünmüyordu. Sorcha endişelenmedi, zarar görmesi onun umurunda olmazdı.
Bu bir lanet değil, Beyaz Kuzgun. Birbirimize zarar verirsek kendimize de zarar vermiş oluruz.
Orion dışarı atladığında Sorcha da kendini savunmaya hazırlanmadığını fark etti. Orion'un ardından dışarı çıktığında az önce yalnızca birine çevrilen kılıçlar ikisine birden çevrilmişti.
Cadılar buna lanet diyor.
Zarar görürsem önemsemeyeceğine emin misin?
Seni önemseyen birkaç tanrıça ve bir öz sahibi var. Bana gerek yok.
Karşılarında Alysane, Tristan ve Ragna'dan gelmiş onlarca asker vardı. Alysane ve Tristan askerlerin biraz gerisindeydi, ancak emir veren onlardı. Tristan savaşmaya hevesli değildi. Sorcha onun zihnine eriştiğinde orada olmalarının sebebinin Lucian olduğunu fark etti. Lucian hala kendine gelmemişti. Tristan iki arada kalmıştı. Artık veilerin ne yapabileceğini bildiği için kaldırdığı kılıcını kullanması hiç de zor olmazdı. Sorcha onun annesini korumak için savaşacağını biliyordu.
Alysane elini havaya kaldırdı. Askerlerin gözü ondaydı. Emir vermeye alışkındı, Lucian'ın ardından komuta ondaydı. "Bizimle Ragna'ya geliyorsunuz. İmparator yaptıklarınızı öğrenince bizzat sizin idam kararınızı verecek."
"Hayır." dedi Sorcha büyü gücünü sesine yansıtarak. Karşısındakiler onları engellemek için çelik, gümüş ve Sorcha'nın hala adını vermediği metalden yapılmış türlü silahlara sahiplerdi. Bu silahlar Sorcha'nın onlar üzerindeki hakimiyetini zayıflatsa da yeterli gelmeyeceklerdi. Orion'a baktığında onun bir şey yapmayacağını biliyordu.
İşte sana kendini gösterme fırsatı.
Orion haklıydı. Sorcha o kadar uzun zamandır kendini ve güçlerini gizliyordu ki bu olaylar onu heyecanlandırmıştı. Artık gizleyecek hiçbir şeyi kalmamıştı. Madem Sorcha güçlerini kullanmazken bile tehlikeliydi, madem hiçbir şey yapmadığında bile ölüme mahkum edilmişti ne diye kendini tutuyordu? Gücünü gösterse de göstermese de sonucu aynı olacaktı.
Sorcha kararını verdi. İki elini birden havaya kaldırdığında ay ışığı onun saçlarını ışıltılar saçan bir beyaza çevirdi. "Siz hiçbir şey görmediniz ki." Tüm bedeninde hissettiği büyüyü parmak uçlarında topladı. Elleri parıldarken ortaya çıkan ışıltılar karşısında bulunan herkese uzandı. Artık hepsiyle arasında bir bağ vardı. Onların ne düşündüğünü biliyordu.
Kararlılıkları ve kendine güvenlerinin korkuya dönüşmesini hissetti. Korku ondan çıkan ışıltıları beyazdan gümüş griye çevirdi. Aralarında oluşan bağlar artık ışıktan değil, gümüş bir iplikten gibiydi. Sorcha bu bağları onların da görmelerini sağladı. Korkuları ona güç verdiğinde zalimleşti, ancak omzuna konan beyaz kuzgun ona gücünü kontrol etmesini hatırlattı.
Sorcha onların bedenlerine olan hakimiyetlerini azalttı. Daha doğrusu buna inanmalarını sağladı. Onların korkuları Sorcha'nın yanılsamalar yaratmasını ve onları etkilemesini kolaylaştırıyordu. Üzerlerindeki demir Sorcha'yı neredeyse etkilemiyordu. Sorcha onların konuşamadıklarına inanmalarını sağladı. Onlar için adeta bir karabasana ve kabusa dönüştü.
"Ne siz ne de imparator beni yakalayabilirsiniz. Beni rahat bırakın ve özgür olun." Bağları geri çektiğinde saçları yeniden sarıya döndü. Bu güç onu zayıflatmıştı ancak bunu kimsenin görmemesini sağladı. Bağları yok olsa da sesiyle onları etkileyebilirdi. "Asıl tehlike neymiş gördünüz. Şimdi evlerinize dönün ve Lisauria'ya saldırmaktan vazgeçin. Bana ve Lisauria'ya dokunmadığınız sürece özgürlüğünüzün tadını çıkarın. Bir sonraki karşılaşmamız olursa kaybedecekleriniz yalnızca özgürlüğünüz olmayacak."
Hiçbiri tek kelime etmedi, ellerini silahlarına götürmedi. Alysane arkasını döndü ve geri dönmelerini emretti. Sorcha onların ne düşündüğünü tam olarak anlayamasa da korktuklarına emindi. Onlar yeterince uzaklaşana dek olduğu yerde kaldı. Bu yaşananlar Lucian'la olanlar kadar onu etkilememişti. Etkilemeli miydi? Bilmiyordu. Pek bir şey hissetmiyordu.
Orion onun omzuna dokunduğunda Sorcha düşüncelerinden uzaklaştı. "Yola devam edelim."
Sorcha at arabasını sürenin kim olduğunu o an fark etti. Alysane ve muhafızlar geldiğinde ortadan kaybolmuş, daha doğrusu gölgelere karışmıştı. Şimdi yeniden gölgelerden bir bedene bürünmüştü. İstese daha çok insanı andırabilen bir gölge vylasıydı. Kıyafetleri bile gölgeden yapılmıştı. Gölgelerden bir pelerini ve şapkası vardı. Sorcha'nın ona baktığını fark ettiğinde gri yüzünde bir gülümseme belirdi ve atları işaret etti. Atlar normal atlardan daha zayıflardı.
Sorcha ne diyeceğini bilemiyordu ancak merak ediyordu. Vincent'in yanında at arabasına binerken her şey normal görünüyordu. "O kim?"
"Uzaktan bir akraba."
Gölge adam bıkmış gibi başını iki yana salladı. "Kızın gerçekten benimle ilgilendiğini göremiyor musun, Orion?"
Sorcha kaşlarını çattı. "Sadece merak etmiştim."
"Yeryüzünde yaşayan bir cadı olarak merak etmekte haklısın." Gölge adam at arabasından aşağı atladı. Sorcha'ya doğru bir adım attığında daha çok insanı andırmış, koyu gri saçlı ve beyaz yüzlü bir adama dönüşmüştü. Gülümseyerek kendini tanıttı. "Orion bizi tanıştırmadı. Ben Kaye."
"Tanıştığımıza sevindim, Kaye."
"Artık gidebilir miyiz?" diye sordu Orion.
"Her zaman böyledir işte, mola verdiğimizde konuşuruz, Sorcha." O atlara doğru ilerlerken Sorcha Orion'la birlikte at arabasına bindi.
"Kaye beni çok sevdiği için burada değil." dedi Orion at arabası hareket etmeye başladığında. "Phaedra'yla onun için konuşacağıma söz verdim."
"Endişeli gibisin." dedi Sorcha. "Phaedra'yla konuşmak istemiyor musun? Tamamen uzaklaşmadığınızı sanıyordum."
"Hiçbir açıklama yapmadan terk ettiğim bir tanrıçayla yıllar sonra yüzleşmek ve onunla uzaktan iletişimde olmak oldukça farklı." diye açıkladı Orion. "Bir süredir bu konuyu düşünmek istemesem de... onu gerçekten sevmiştim, ona değer vermiştim."
"O bir tanrıça." dedi Sorcha. "Aeller hakkında pek iyi düşüncelere sahip değilim."
İnsanların veiler üzerinde hakimiyet kurmasını sağlayan aellerdi. Birbirlerinin ölümünü sağlayan, yeryüzünü kaosa sürükleyen de onlardı. Ve bu kaosu bambaşka bir seviyeye taşımak için hazırlanıyorlardı.
"Diğerlerinden farklı olduğunu sanmıştım." dedi Orion. Sesinde biraz alaycılık vardı. Kendine kızıyor gibiydi. "Her neyse. Muhafızları durdurmanla senin hakkında yanılmadıklarını öğrenmiş oldum. Etkileyiciydi."
Sorcha'nın onun kimleri kast ettiğini sormasına gerek yoktu. Orion aellerden bahsediyordu. "Sadece etkileyici miydi?" Sorcha bunu gülerek söylemişti, tanrılar hakkında konuşmak aralarında bir çeşit gerginlik yaratmıştı. Orion'la bir gün Tanrıların Savaşı hakkında konuşacaktı, ancak o gün değil.
"Belki daha fazlasıydı."
"Senin de beni zindanlardan kurtarman etkileyiciydi. Neredeyse Lucian olduğuna inanacaktım."
"İnanmış gibiydin?"
"Pek düşünemediğim, kötü bir durumdaydım." dedi Sorcha omuz silkerek. Biraz düşünse zincirlerinin değiştirdiği zaman fark edebilirdi. Ancak o anda kaybettiği güçlerini düşünüyordu. "Yardımın için teşekkür ederim, Orion. Minnettarım."
"Bunu alışkanlık haline getireceğiz gibi görünüyor."
Sorcha onun bu sözlerine güldü. Orion haklıydı. Bir şekilde yolları kesişiyordu ve artık dost olmuşlardı.
5. Kısmın Sonu
༻──────✦──────༺
27.04.2022, 23.16
Vee 5. kısım da bitti. Bu kitabın yarısına geldik. 9bin okunmaya ulaştık. Okuyanlara, oy verenlere ve yorum yapanlara çok teşekkür ederim. Kitap hakkındaki fikirlerinizi yazarsanız çok mutlu olurum :)
Birkaç da sorum var.
Sorcha ve Vincent hakkındaki düşünceleriniz neler? Onları seviyor musunuz?
Orion hakkındaki düşünceleriniz neler? Onun ve Sorcha'nın arkadaşlığı nasıl sizce?
Sorcha'yı cadı klanlarında neler bekliyor olabilir?
En sevdiğiniz karakter kim?/karakterler kimler? Nedeni ne?
Bazı bölümler ve olaylar size karışık gelebilir. Size karışık gelen, hala anlayamadığınız olaylar var mı?
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top