V. Ateşin ve Işığın Ruhları | 2. Bölüm

Oy verip yorum yaparak desteğinizi belli edebilir, ayrıca yeni bölümlerin daha hızlı yayınlanmasını sağlayabilirsiniz :)

꧁꧂


Ateşin ve Işığın Ruhları

2. Bölüm

༻ ✦ ༺

Temsuran

Lisauria Krallığı, Isauria

Vasilisa'nın Sorcha'dan sadece iki isteği olmuştu. Sadece iki.

Vincent ve Lucian'ı uzak tutacaktı. Lucian ile sorgu vakti geldiğinde onun üzerinde gücünü kullanacaktı. İkincisi için gittiğinde biri için çok geç olduğunu fark etti. Vincent Lucian'ın dairesinden çıkıyor ve bunu yaparken Sorcha'nın gözlerine bakamıyordu. Sorcha onun ardından gitmek, ona ne olduğunu sormak istedi. Ancak Lucian kapıda belirdiğinde çok geçti.

Lucian gençti, yüzünde kırışıklıklar ve kahverengi saçlarında beyazlar yoktu. Otuzlarının başında olmalıydı, belki de Tristan'dan birkaç yaş büyüktü. Kahverengi gözleri Tristan ve Alysane'in gözleriyle aynı tondaydı. Sorcha ikisiyle bir daha görüşmemişti. Lucian'la göz göze geldiğinde kardeşini ve yeğenini korumak için onları uzak tuttuğunu anlamıştı. Tıpkı Sorcha'nın Vincent'i Lucian'dan uzak tutması gibi. Sorcha başarısız olmuştu. Lucian ise sanki başarısının bilincinde gülümsüyordu. Sorcha yanında muhafızlar varken gücünü kullanmak istemiyordu, yalnız kalmaları gerekiyordu.

"İçeri gel, Morena Sorcha."

Sorcha onun dediğini yaptı. Ahşap kapı ardından kapandığında kahverengi ahşapla döşenmiş çalışma odasını birkaç saniye inceledi. Büyünün izi ve kokusu onun gelişiyle artmıştı. Lucian çalışma masasının arkasına geçmedi. Sorcha ile karşı karşıya oturdu. Yanındaki muhafıza gitmesini işaret etti. Sorcha, Lucian'ın kırmızı ceketini ve demirden silahlarını inceledi. Masasında da demirden eşyalar vardı. Yalnızca çok güçlü cadılar demirden etkilenmezdi. Sorcha demirin acı tadını alsa da bu onu yeterince etkilemiyordu.

Lucian bir süre onu inceledi, ardından kaşlarını kaldırarak konuştu. "Seninle tanışmak için uzun yoldan geldim. Kardeşlerinde istediklerimi bulamadım. Morgana ve klanınızdaki birçok cadı gibi siyah saçları vardı, ancak benim aradığım bu değildi." Gözleri Sorcha'nın saçlarında gezinirken Sorcha o bakışları neredeyse hisseti ve bundan hiç hoşlanmadı. Bunu sert bakışlarıyla belli edince Lucian gözlerini devirdi. "Sadece anlamaya çalışıyorum. Güneş büyücülerinin neden senin gibileri istediğini öğrenmek istiyorum."

Sorcha dürüstçe konuştu. "Bunu bilseydim ve korkulduğu kadar güce sahip olsaydım teyzemin ölümünü engellerdim."

Lucian onu başıyla onayladı. "Kesinlikle öyle. Gücünü gizlemekte çok iyi olduğun söyleniyor, bunun doğruluğunu öğrenmek için her şeyi yaparım. İmparator bana bunun yetkisini verdi." Çalışma odasının kapısına bakarak iç çekti. "Bunu yapmak isterim ancak bu saray ve buradakiler beni engelliyor. Kral halkından birine haksız yere acı çektirirsem buradan sağ çıkamayacağımı söyledi, Ragna umurunda olmazmış." Omuz silkti. "Vladimir'i ve Vasya'yı iyi tanırım, sözlerinde dururlar ve sevdiklerini korumak için çok uğraşırlar. Ancak küçük bir ülke ve güçten düşmüş birkaç cadı topluluğu imparatorluğun önünde durabilir mi?"

Sorcha yanıt vermedi, yanıt vermek istemedi. Lucian'ın ölümü bir savaş sebebi olurdu. Lucian bunu bilerek buraya gelmişti, amacı uğruna ölmeyi göze alıyordu. Sorcha bu gerçeği onun kararlı bakışlarında görüyordu. İmparator bunu bilmese onu buraya göndermezdi.

Lucian ayağa kalktığında Sorcha onunla birlikte ayağa kalktı. Kendinden bir baş uzun olan adama karşı dik durdu. "Yanıtı biliyorsun. Kim olduğunu itiraf et ve krallığın kurtulsun. Vladimir, Vasya ve... melez prensin Vincent. Hiçbirine zarar gelmesin."

Sorcha dayanamadı. "Onların adını ağzına almaya hakkın yok senin."

"Bu sarayda değer verdiğim yalnızca iki kişi var, kardeşim ve yeğenim. Ancak ben imparatorluk için kendi canımı bile hiçe saydım, cadı. Biraz gücün varsa bunu biliyorsun." Dudakları kımıldamayı kesti, keskin düşünceleri Sorcha'nın zihnine demirden bir ok gibi saplandı. Sorcha hissettiği acıyla gözleri doldu, gözyaşlarını zar zor engelledi.

Lucian'ın artık dudakları kımıldamıyordu. Ancak demiri andıran paslı ve acı verici düşünceleri Sorcha'ya ulaşmanın bir yolunu bulmuştu. Elini kaldırıp ucunda parıldayan yakut taşı olan demir yüzüğünü Sorcha'ya gösterdi. Bir cadı bana bunu verdi, kardeşlerinin üzerinde kullandım. Tıpkı onlar gibi olduğun için sende de işe yaradı.

Sorcha bir adım geri çekildi. Kendi düşüncelerini koruyan kalkan zarar görmemişti, ancak bu kalkana saplanan demir acı veriyordu.

"Benden ne istiyorsun?"

Yalnızca gerçeği. Beyaz Kuzgun olduğunu itiraf et ve benimle gel, krallığın ve klanın kurtulsun.

"Ancak sen gerçeği söylemiyorsun. İyi bir yalancısın ancak beni asla kandıramazsın." Sorcha kalkanını genişletti ve görünür kıldı. Kalkanı genişleyip Lucian'ın zihnine ulaştığında demirin acı tadı ve kokusu kayboldu. Bu kez geri çekilen Lucian oldu. Sorcha ona doğru ilerlerken dikkatliydi. Onun zihnine ulaştığında ise Lucian artık onun hakimiyetindeydi. Sorcha birkaç saniye bu gücün keyfini çıkardı. Lucian'ın yüzü artık ifadesizdi, düşünceleri ve hatıraları ise... Sorcha artık onlara hakimdi. O anda ondan ne isterse Lucian yapardı, ancak Sorcha'nın istediği yalnızca bilgilerdi.

"Vincent hakkında ne biliyorsun?"

"Gücü olsa bile bunu kullanmaktan aciz."

Sorcha'nın istediği yanıt buydu. Demek Vincent'e verdiği eğitim işe yaramıştı. "Ragna ve Seleusia Lisauria ve Beyaz Kuzgun'dan ne istiyor?"

Lucian bunları zar zor söyledi. Sorcha kalkanını güçlendirdi. "Karanlık Tanrıçaların üçü de ölmeli, soylarından gelen ve güçlerini taşıyan kimse kalmamalı. Beyaz Kuzgun ölmeli. Böylece insanların hakimiyetinin önünde kimse kalmayacak. Güneş Tanrısı Rav insanların inandıkları tek baştanrı olacak, yeryüzüne karışmayacak ve ne insanlara ne de ona karşı çıkan kimse kalmayacak."

Sorcha bu sözleri daha önce de duymuştu, ancak bu kez doğruluklarına emin değildi. "Yalan söylüyorsun. Seleusia Başrahibi güç için Rav'ı kullanıyor, bu gerçeği imparatora söyle. Tıpkı senin düşüncenmiş gibi anlat. Seleusia Ragna'ya karşı gelecek kadar güçlenmek istiyor."

"Bu doğru değil. Seleusia yalnızca tanrının ve imparatorluğun isteklerini yerine getiriyor."

Sorcha küfür etti, lanet etti. Artık neler olduğunun ve ne denli büyük savaşların içine düştüğünün bilincindeydi. Tanrıların Savaşı söz konusu olabilirdi...

Seleusia, Rav'ı kullanmıyordu. Uzun zamandır insanlara karışmamış ve yeryüzüne inmemiş olan Rav yeniden güçlenmek istiyordu. Bunun için Seleusia'yı kullanıyordu, son zamanlarda başrahibin bu kadar öne çıkma sebebi oydu. Seleusia güç istemiyordu.

Gücü ve hakimiyetini genişletmek isteyen Rav'dı ve ona karşı durabilecek tek güç Mora'ydı.

Sorcha Tanrıların Savaşı'nı geciktirebilecek güce sahip olduğunu fark etti. Sadece o anda, birkaç kelimesiyle bunu yapabilirdi. Veiren'deki kuzgununu çağırdı, beyaz kuzgun birden belirip onun omzuna konarken Sorcha tüm gücünü sesine yansıttı. Neden burada olduğunu, Beyaz Kuzgun'un kim olduğunu sonunda anlamıştı.

Mora onu klana götürmek istemişti çünkü ne Güneş Tanrısı Rav, ne Ragna'nın savaşlarıyla güçlenen Savaş Tanrısı Temur, ne de diğer tanrılar Sorcha bu savaşı geciktirirse asla durmayacaklardı. Bu savaş er geç gerçekleşecekti. Mora için zamanı fark etmezdi. Sorcha için ise zaman her şeydi.

"Gerçek bu. Doğru bu. Ölmesi gereken biri varsa o da Seleusia Başrahibi. Amacı Ragna'nın da başrahibi olmak ve imparatoru devirmek. Bunun için inancı kullanıyor." Sorcha'nın sözleri gümüşi parıltıyı andırarak çevresine yayıldı ve Lucian'ın tüm bedenini kapladı. Sorcha konuşmaya devam etti. "Gerçek bu. Tanrıçalar insanlara karşı değil ve asıl düşmanınız tanrıçalar değil. Güneş rahiplerini ve tapınakları zayıflatın. Seleusia, Lisauria'yı yenecek ve Ragna'ya karşı gelecek güce erişecek. Tüm bunları sen fark ettin ve imparatorun yanına varana dek asla bunlardan bahsetmeyeceksin. Yolda düşünecek ve farkına varacaksın. İmparator'un yanına vardığında kuzgun cadılarının güçlerinin zayıfladığını ve Lisauria'ya bağlı olduklarını anlatacaksın."

Lucian onun dediklerini tekrar ederken Sorcha tüm bu yaşananların unutulmasını sağladı. Beyaz kuzgun kayboldu. Kalkanını geri çektiğinde Lucian'ın yakut yüzüğü yeniden parıldadı. Lucian'ın düşünceleri ona yeniden acı verdi, ancak bu acı artık umurunda değildi.

Yalnızca gerçeği. Beyaz Kuzgun olduğunu itiraf et ve benimle gel, krallığın ve klanın kurtulsun.

Sorcha yine gücünü kullanarak konuştu. Bu gücü sanki Lucian yüzüğüyle ona uygulamış gibi davrandı. Lucian'ın buna inanmasını sağladı. "Ben Beyaz Kuzgun değilim. Beyaz Kuzgun öldürüldü." Bu kez gözlerinin dolmasını engellemedi. Ölmüş ve onu büyütmüş teyzesini suçlayacaktı ve bunun için gerçekten üzgündü. "Beyaz Kuzgun teyzemdi ve bunu bilerek onun ölümüne sebep olanlara ceza vermediniz. Onun amacı asla savaş veya isyan değildi. O sizin düşmanınız değildi." Lucian'la göz göze geldi. "Şimdi bizden ne istiyorsunuz? Tüm cadıların ölmesini mi?"

"İstediğimiz bu değil."

"O halde neden buradasın?" Sorcha bu sözleriyle Lucian'ı istediği yöne ilerletebileceğinin farkındaydı.

"Bu seni ilgilendirmez, cadı." Lucian kapıyı gösterdi, istediği yanıtı almıştı. "Şimdi çık dışarı."

Sorcha tek kelime etmeden oradan çıktı. Muhafızlardan biri endişelenmiş gibi onun yanına geldi. "Kral Vladimir nasıl olduğunu bilmek istiyor. Bir saat sonra seni odasında bekliyor."

"Ben iyiyim, kralın yanına geleceğim." Ancak daha fazla dayanamıyordu, yıllardır sakladığı gücü sonunda kullanmıştı. Hızlı adımlarla, neredeyse koşarak odasına vardığında kapıyı kapattı ve kilitledi. Yatağına kadar bile gidemedi.

Yere çöküp ağlamaya başladı. Ne için ağladığını bilmiyordu, o kadar çok sebebi vardı ki... masum teyzesini suçlamak bunlardandı. Ragna tapınaklara zarar verecekti ve orada masumlar vardı. Masum insanlar Sorcha'nın gücü yüzünden zarar görecekti. Lucian yalnızca sorgu için burada değildi, gücüyle daha fazlasını öğrenebilirdi, ancak bunu yapmamış, yapamamıştı. Bu güçten uzak durmalıydı. Çünkü bu güç hoşuna gidiyordu, tanrılar hariç yaşayan varlıkların çoğunu kandırabilir, yanılsamalara inandırabilir ve doğruyla yanlışı ayırt edemeyecek duruma getirebilirdi. Ancak bu gücün bedeli olacaktı. İnsanlar onun yüzünden zarar görecekti. İnsanlar onun yüzünden birilerine zarar verecekti. Bu güç bir lütuf muydu? Yoksa bir lanet miydi?

Sorcha kendine geldiğinde aradan geçen zamanı bilmiyordu. Tanrıların Savaşı'nı düşünmek ve gücünün etkisi başının ağrımasına sebep oluyordu. Mora haklıydı, gerçekten haklıydı. Sorcha klanda daha güvendeydi ve daha fazla şey yapabilirdi. Kapı çalındığında yerden kalktı ve üstünü biraz düzeltti. Ahşap kapının ardından ışığın ruhunu görebiliyordu. Gelenin Vincent olduğunu bilerek kapıyı açtı. Vincent hemen konuşmaya başladı, kendini ve neden orada olduğunu açıklamak ister gibi. "Babam nasıl olduğunu merak etti, ben de seni görmek istedim..." Sorcha'nın yüzünü görünce sözleri yarım kaldı. "Neler oldu, Sorcha?"

Sorcha onu içeri aldı, ardından ona sımsıkı sarıldı. Geri çekildiğinde Vincent daha endişeliydi. "Sana zarar verdi mi? Onunla konuşmuştum-"

Sorcha onun sözünü kesti. Başını iki yana salladı. "Hayır, Vincent. Öyle bir şey değil."

"Ne oldu, Sorcha? Neden bu haldesin?"

"Onun niyetini öğrendim. Amacı yalnızca Morena soyluları sorgulamak değil. Neyin peşinde olduğunu bilmiyorum ama tehlikede olduğumuzu biliyorum."

Vincent onu sakinleştirmek istedi. "Cadılara zarar vermeyecek."

"Cadılardan bahsetmiyorum, Vincent." Keşke yalnızca onlar söz konusu olsaydı, son zamanlarda zayıflamalarına rağmen kendilerini savunabilirlerdi. "Isaur Sarayı'ndan ve burada yaşayanlardan bahsediyorum."

"Lisauria yüzyıllardır diğer ülkelerde olmayan bir güce sahip." dedi Vincent kendinden ve ülkesinden emin bir sesle. "Biz dengeyi korumaya çalışıyoruz. Daha fazla toprak veya insan istemiyoruz. İstediğimiz sadece huzur ve barış. Ragna tüm bunları göz ardı edemez. Lisauria Çelik ve Büyünün Dengesi'ni sağlıyor. Lucian da tüm bunların farkında olmalı."

Sorcha tüm bunları biliyordu. "Onların istediği ne barış ne de huzur, Vincent. Çelik ve Büyünün Dengesi'ni değil, çeliğin hakimiyetini istiyorlar. Yalnızca kendilerine tamamen bağlı olan veiler hayatta kalabilir. Vylalar asla savaş istemez. Büyücülerin çoğu doğuda. Cadılar ise... insanların savaşlarına karışmamaya yemin ettik. Savaş olursa kaybederiz. Tüm krallık tehlikede ve hepimiz dikkatli olmalıyız."

Vincent onu başıyla onayladı. "Bu dediklerini babama anlatalım." Sorcha'nın kaldığı odadan ayrılırken Sorcha gerçeğin çok büyük bir kısmını gizlediğinin bilincindeydi.

Vladimir ve Vincent, Tanrıların Savaşı'na karşı hiçbir şey yapamazdı. Sorcha bu savaşa etki edecek kişinin kim olduğunu o an fark etti. Orion'un sözlerinin anlamını o anda anladı. Sorcha ile dostluğunun zarar görmesi, Sorcha'nın güvenini kaybetmesi Orion'un umurunda değildi. Asıl önemli olan yeryüzünde birkaç krallığın savaşı değildi. Orion şimdi gökyüzünde asıl koruması gerekeni koruyordu. Uzun zamandır her şeyin bilincindeydi ve ne istediğini biliyordu.

İsadora, Karanlık Tanrıçaların gücüne sahip olabilecek, Rav'ın karşısında durabilmeleri için tanrıçaları güçlendirebilecek tek kişiydi.

Dost mu yoksa düşman mı olacaklardı?

Sorcha'nın tarafı belliydi. Lisauria için mücadele edecekti. Yanında olanlara dost, karşısında olanlara düşman olacaktı.

༻──────✦──────༺

06.04.2022, 13.15

Ve şimdi her şey başlıyor :) Umarım siz de bu bölümü benim kadar sevmişsinizdir. Oy vererek ve yorum yaparak desteğinizi belli edebilirsiniz.

Lucian hakkında yorumlarınız neler? Sizce Sorcha'nın gücü onun üzerinde işe yarayacak mı?

Sorcha'nın uzun zamandır gizlediği gücü hakkında ne düşünüyorsunuz?

Sorcha ve Vincent hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce nasıllar?

Yaklaşan büyük savaşlar hakkında tahminleriniz var mı?

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top